Valla düd, hiç de öyle düşünmüyorum. Gayet yerleşim yerleri içerisinde süregiden gerilimli savaş/çatışma filmi ikisi de. ama ikisinde de fazla çatışma aksiyon yok aksine çatışma yaşayacak olmanın gerilimi var. Birinde bomba imha olaylarının gerilim birinde yok fark olarak belki ama izleyicisiyle ilişkisi ve anlattıklarını resmetme tercihi açısından gayet benzer işler bence.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Valla Hurt Locker bir karakter psikolojisi filmi ve gayet de başarılı, bayağı bayağı başarılı hatta. Green Zone'ı henüz izlemedim gerçi ama yeni Bourne olduğu söyleniyor. Dolayısıyla benzerlikler barındırsa da alakası yoktur diye tahmin ediyorum, bu akşam izliyeyim, kesin sonuçları bildiririm.
Ben Hurt Locker'a laf etmene kızdım :).
Hmm, dvdsi çıkmamış henüz Green Zone'un. Gerçi daha yeni vizyondaydı, doğru.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Valla hafız, Hurt Locker kötü bir film değil tabii ki, ben de hoşlanırım. Ama Green Zone.... 🙂 Öle işte.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Linç edilmek pahasına:
Hayat Var: 5/10..
Geberdim sıkıntıdan, içim gitt.. Kız da olmasa çekilmezdi..
Yok linç edilecek bir şey değil. Ben de bu filmde fazlasıyla sıkıldım. Ama yine de sevdim.
Çok kabaca anlatmaya çalışayım ne demek istediğimi:
Bazı yönetmenlerin amacı da bazı filmlerinde izleyiciyi sıkmak.
Ama mesele şu ki o "sıkma" hissinin içini oldukça iyi doldurabilen yönetmenlerle, dolduramayan yönetmenler var. (Hayat Var / İki Çizgi)
Hayat var o hissin içini doldurabilen bir film.
Fakat bazı izleyiciler ki sen de bunların içine giriyorsun anladığım kadarıyla, o içeriğin ne olduğuyla ilgilenmiyorsun.
Çünkü filmin seni sıkarak verdiği ileti umrunda değil.
Filmin seni sıkıyor olması durumu seni daha çok etkiliyor.
Bu da gayet normal bir durum.
Yönetmenler de "dur şu izleyiciyi sıkalım" diyerek yapmıyorlar bunu tabi, o sıkıntı hissiyle iletilerinin daha uygun iletilebileceğine inanıyorlar.
Bir süre sonra o filmlerin izleyicileri o filmleri izlerken yaşıyor oldukları sıkıntı hissini sıkıntı olarak algılamıyorlar zaten.
Doalyısıyla "sıkıldım" sadece "o filmi anlamayan, hatta abartıp sinemadan anlamayan" izleyicilerin tepkisi olarak sınırlandırılıyor.
Böyle bir ayrıma gerek yok.
Herhangi bir insanın sıkıcı olan bir filmi izlemek istememesi de gayet normaldir.
Bunun sanatsal dolulukla vs. ile hiçbir alakası yok.
Çünkü filmler temelinde "sıkıntıyı" barındıran filmler.
Kimisi sıkıntıdan sıkılır, kimisi sıkılmaz.
Ve ben de linç edilmek pahasına genelleyerek söylüyorum, minimalist yönetmenler "sıkıcı" yönetmenlerdir. (Jarmusch, Tarkovski, Nuri Bilge, Semih Kaplanoğlu, Haneke -tam bir minimalist olmasa da- Liste uzar.)
Sinematografik tercihlerinin hepsi çoğunluk için sıkıcıdır.
Ama boş bir sıkıcılığı kastetmediğimi söyledim yukarıda.
Bu görüşün temeli zaten genel olarak şu felsefeye dayanıyor: "Varoluşun kaynağı sıkıntıdır" A.Camus
Ama ben de artık hangi iki kutup arasındasın diye sorsalar, iletisini sıkmadan verenlerin arasında olmayı tercih ederim diyenlerdenim.
Bu diğer kutbu hiçe saydığım anlamına gelmiyor. Hayat Var'dan sıkılmış olmama rağmen seviyor olmam bunun en temel kanıtlarından sanırım.
Hunger - Açlık (6/10)
''Şiddetin ya da zulmün yoğunluğunu anlatmak için illaki aynı derecede yoğunlukla bunu göstermek mi gerekir?''
Filmi izlerken kendi kendime sorup durduğum soru bu. Ancak masa başında geçen -uzuuuun bir ikili diyalog sahnesi- için bile tekrar tekrar izlenebilir. (Görkem seviyordu sanırım böyle sahneleri.)
Çok beklersen,hiçbir şey yapamazsın.
Sorduğun soru gerçekten çok ilginç ve üzerine düşünülesi bir soru.
Sırf bu soruyu sana sordurttuğu için bu filmi izleyeceğim.
Le dîner de cons/1998
"İyi komedi filmi bulamıyorum hafız!" şikayetlerimin zirve yaptığı ve beetlejuice'un "al sana muhteşem komedi" diyerekten ısrar önüme bu filmi sürdüğü bir dönemde, yani az önce izlediğim "komedi şaheseri!". Hayatımda izlediğim en iyi komedilerden biri kesinlikle. Sinematografik olarak da, oyunculuk performansları olarak da, senaryo tekniği ve takdiği olarak da enfes olan bu filmi mutlaka görmelisiniz. 9/10
Ve son bir not: Bu filmin, delice bir hevesle, birşeyler yazmaya itemeyeceği bir yazar olduğunu sanmıyorum.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Stranger than Fiction 8 /10
Öylesine "izleyelim bakalım nasılmış, ismi hoşuma gitti" diyerek izlemeye başladım.
İzlemeye başladıktan sonra başından ayrılamadığım, zekice, eğlenceli, sonu ise yürek burkan, duygulandıran başarılı bir yapım.
Senaristte bir Charlie Kaufmann havası var yalnız. Bu tip olağandışı filmlerin artması çoğalması ufkumuzu genişletmesi dileğiyle.
Sorduğun soru gerçekten çok ilginç ve üzerine düşünülesi bir soru.
Sırf bu soruyu sana sordurttuğu için bu filmi izleyeceğim.
Le dîner de cons/1998
"İyi komedi filmi bulamıyorum hafız!" şikayetlerimin zirve yaptığı ve beetlejuice'un "al sana muhteşem komedi" diyerekten ısrar önüme bu filmi sürdüğü bir dönemde, yani az önce izlediğim "komedi şaheseri!". Hayatımda izlediğim en iyi komedilerden biri kesinlikle. Sinematografik olarak da, oyunculuk performansları olarak da, senaryo tekniği ve takdiği olarak da enfes olan bu filmi mutlaka görmelisiniz. 9/10
Ve son bir not: Bu filmin, delice bir hevesle, birşeyler yazmaya itemeyeceği bir yazar olduğunu sanmıyorum.
Bu filmi izleyeceğim kısmetse.
Bide aynı şeylere güldüğümüzü söylertsin kezzap yuh sana. O kadar yazdım ettim bu filmi yuh sana.
Tek odalı film fetişimin tavan yaptığı, Ev sahibimi, iki ekmek bi yoga'yı yazmamda çok büyük etkisi olan filmdir. Öyle severimki dayanamayıp tiyatroya bile uyarladım. Zaten film kendi tiyatrodan uyarlama ama olsun. Türkiye'de yapanlardan biri benim diğeri Nedim Saban. Herkes izlesin. Beklentinizi de istediğiniz kadar yüksek tutun çünkü kesinlikle karşılayacak. (basuru olanlar izlemesin mesuliyet kabul etmiyorum)
Ben hatırlamıyorum bu filmi bana önerdiğini ya.
Ama dün başladım bile izlemeye.
İlk on dakikasını izledim, çok uykum vardı, heba olmasın espriler diye kapattım.
etmişin bile haha 😀
Oğlum tiyatrosuna cagırdım. Eylemler falan geldi. O arada bol bol asıl filminden bahsettim. Sen o ara koptuktun gerçi. Neyse başlığı öpmiyelim.
Tamamıyla silinmiş kafamdan. 🙂
Ama beni bir oyuna çağırdığını hatırlıyorum. 🙂
Kopmuş balatalar demek ki.
Stranger than Fiction 8 /10
Öylesine "izleyelim bakalım nasılmış, ismi hoşuma gitti" diyerek izlemeye başladım.
İzlemeye başladıktan sonra başından ayrılamadığım, zekice, eğlenceli, sonu ise yürek burkan, duygulandıran başarılı bir yapım.
Senaristte bir Charlie Kaufmann havası var yalnız. Bu tip olağandışı filmlerin artması çoğalması ufkumuzu genişletmesi dileğiyle.
2 kere izledim, yine gelsin yine izlerim :). Özellikle Hoffman'ın performansı doruklarda, her izlediğimde büyülüyor beni, adam 3 dk. göründüğü filmleri bile alıp götürüyor. Bu filmden 2 yıl sonra da yine Emma Thompson'la Last Chance Harvey'de mutluluğu arayan bir çifti oynuyorlar ki izlediğim en sade ve başarılı romantik filmlerdendir. Onu da tavsiye ederim.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Bu film için Kadir'den çalıntı falan denmişti ilk çıktığında. Hakikatende çok benzer yanları vardı.
Bu film için Kadir'den çalıntı falan denmişti ilk çıktığında. Hakikatende çok benzer yanları vardı.
Derin nefes al 1 2 kere geçer.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.