Forum

En Son İzlediğiniz ...
 

[Sabit] En Son İzlediğiniz Film

2,486 Gönderi
176 Üyeler
0 Reactions
404.2 K Görüntüleme
(@baco)
Gönderi: 0
 

İlk kısım için yetişkinlere de yöneldiği söylenebilir ama karikatürize insan tipleriyle ve şebek robotlarla geçen büyük bölüm için pek büyük filmi denemez bence...

- baço

 
Gönderildi : 10/01/2010 11:48 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Haklı olabilirsiniz. Belki ben olayı biraz abartıyorumdur. Ya da belki, yetişkin işi animasyon ihtiyacımı karşılamak için olmadık yerlerden beslenmeye çalışıyorumdur. Çaktırmayın, bırakın ümidimi kaybetmeyeyim. 🙂

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 11/01/2010 1:50 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Ya ben zaten imzamı değiştircem. Şu nasıl "sanıldığı gibi bir başyapıt değil" hahaha 😀 bilodan sonra Görkem'i çökertme atakları 😛

 
Gönderildi : 11/01/2010 1:52 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Ben de imzama Görkem'le alakalı bir şey koyayım diyorum ama o kadar uzun imzaya izin yok 🙁

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 11/01/2010 1:59 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Ya ben zaten imzamı değiştircem. Şu nasıl "sanıldığı gibi bir başyapıt değil" hahaha 😀 bilodan sonra Görkem'i çökertme atakları 😛

Savaş ilan ederim, tüm hatlarımla saldırırım. 🙂
Ölmek var, dönmek yok. Herbişey sinema için!
Dude, merakta bıraktın beni.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 11/01/2010 2:06 am
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

HArika bir film, bir başyapıta yakın.

Valla buna yazacaktım bir şeyler de abartıyor derler diye yazmamıştım. Başyapıta yakın ne demek abi? Sataşınca sataşıyor oluyor 😀

 
Gönderildi : 11/01/2010 4:23 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Daha önce sorduğum diğer başyapıt sorusuna paralel olarak düşünüyorum ben de bunu.
Bilal'le aynı şeylere takıyoruz belli.

Görkem ne olur, şu başyapıt kriterlerini bir sırala rahat edeyim. 🙂
Çok iyi film, ama iddia edildiği gibi bir başyapıt değil deyince benim devreler yanıyor. 🙂

Şöyle bir liste yapıver genel geçer, ne olunca başyapıt oluyor, ne olunca olmuyor?

Cidden çok kişisel bir tanımlamaymış gibi gelmesine rağmen,
aslında üzerine mütabakata varılmış gibi de bir anlamı var ya başyapıtın, ondan kafam karışıyor.

Samimi bir merakla soruyorum.

 
Gönderildi : 11/01/2010 5:10 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Görkem'in film zevkini şu şekilde anlayabilirsiniz; film ne kadar iyiyse yorum o kadar kısadır.

Örnekler:
Film çok iyiyse veya başyapıtsa veya ona yakınsa:
[dusun]Theodoros Angelopoulos'tan Ulis'in Bakışı'nı izledim. Gözlerimi ayırmadım ekrandan ve tuvalete bile son çare olarak gittim, yine de yetmedi, filmi yeterince deneyimleyemedim.
Ama izlediğim kadarı ile bile tek yorum:
Olamaz böyle bir film. 10/10....!
----
12 Kızgın Adam'ı tekrar izledim. Tekrar ikna oldum ki bu film gerçek bir başyapıt.[/dusun]

Ortalama bir film ise yazı birkaç cümleden uzundur (bunun istisnaları çıkıyor):
[dusun]Eğer varsa içerdiği ama göstermediği muhteşemlikleri belki yedi kez daha izlersem görebilirim fikrini saklı tutarak şimdilik söyleyebileceğim şey, gayet iyi bir film olsa da kendimce eminim ki bir başyapıt değil Yedinci Mühür. 7/10 Bergman maceram Yaban Çilekleri ile de aynı performanstaydı. Eğer Persona olmasaydı Bergman usta hakkındaki fikrim de Bunuel usta gibi olacaktı. En azından bir adet başyapıtını görebildim.
---
Ratatuy'u izledim. Yine pixar yapacağını yapmış. Sevimli, eğlenceli, şirin, animasyon kalitesi yüksek, dozunda mesajlarla süslenmiş iyi bir film. Ama hemen her pixar ve Hollywood animasyonu gibi dramatik yapıya fazlaca bağlı, cesaretten eser taşımayan, bir anlamda sonu başından belli, hikayeyi izleyiciyi mutlu etmeye bağlamak için gerekli yemleri baştan atan "garantici" bir film. İyi, ama o kadar. İzle, eğlen, bir kenara at ve bir daha uğrama. Galiba amaç da bu zaten. 6,5/10
---
Disrrict 9'u izledim. 7,5/10. Gayet iyi bir film. Senaryosu biraz daha dolu ve ayrıntılı olsaymış başyapıta yaklaşırmış. Çünkü bilimkurgu sineması için yepyeni bir görsel dokuya sahip. Ama altını dolduramamış.
---
İlk izlediğimde 4-5/10 falan gibi görünmüştü bana. Şimdi daha bir iyi geldi.
İlk izlediğimde filmin handikapı olarak gördüğüm şey şimdi aksine artısı gibi göründü.
Kahramanın düşmanla takışıp vuruşmasından çok kendini geliştirme, inşa etme, keşfetme çabasını sunan bir film bu.
Ve aslında bu inşa etme ve keşfetme görsel olarak keyifliyse de aslında kahraman içerik olarak da gelişiyor.
Ve aslında ister gizliyor diyelim, ister sunmayı beceremiyor diyelim filmin düşünsel bir tarafı var ve bu taraf gayet kendi içinde tutarlı, ikna edici.
Uygar Şirin bu filme sırf tematik içerikli bir eleştiri yazmıştı ve 3,5 yıldız vermişti de kızmıştım. Şimdi düşünüyorum da haklı olabilir.[/dusun]

Film kötüyse, yorumlar bayağı uzundur:
[dusun]Transformers 2'yi izledim.
Tiksindiğim, adının her geçişinde tuvalete koştuğum yegane birkaç isimden biri olan, adı maykılla başlayıp beyle biten heriften böyle bir film görmek beni şaşırttı. Besinlere 1 saniyede -46 derece sıcaklık veren bir dolaba girmiş gibiyim, şoklar içerisindeyim. Transformers 2 kötü bir film değil, sadece ve sadece orta.
Yine kamera kullanımı kötü, hikaye klişe ötesi. Ama karakterler bir parça daha renklenmiş. Efektler filmin ihtiyaç duyduğundan çok daha abartılı olmasına rağmen kalite açısından gerçekten çok iyi. Aksiyonu devasa ve kötü kadrajlanmış ve özellikle kurgulanmış olsa bile fena sayılmaz. Sayısız kusurun içerisinde en büyüğü şu ki: zaten kötü kullanılan kamera sebebi ile kullanışlı olmayan sayısız kare çok kısa kısa bağlanmış birbirine. Filmin kurgusu çok hızlı, ritmi gereksiz derecede yüksek. Ve 2,5 saatlik bir fim için durum çok feci.
Ama dediğim gibi, bu Amerikan karacahili, düğün kameramanı, sarı çiyan, gıcık, hanzo heriften gelen bu filme 4/10 vermek bir başarı notu oluyor.
---
OLAMAZ BÖYLE KÖTÜ BİR FİLM!

Bahsediliyordu zaten çok kötü diye. Hani bir de "lanetli film" tanıtım kampanyası ile rezaletin daniskasına bulaşmıştı, deneme gösteriminda yangın mangın olayları olmuştu. Allahım.... nedir bu yaa? İzlediğim en kötü filmlerden biri oldu kesinlikle. Dabbe'yi tahtından indirdi sanırım çünkü Dabbe'de ürktüğüm bir iki an vardı en azından. Sinema adına ne varsa katleden bir film. Kamera böyle kötü kullanılamaz. Bu kadar kötü yazılmış bir senaryo metni olamaz. Offf yani. Orhan Oğuz yılların sinemacısı. Babamız yaşında adam, çoğumuzun yaşı kadar sinemaya emek vermiş bir yönetmen. Nasıl böyle kötü yönetmenlik sunar, nasıl böyle bir işe imza atar anlamak olanaksız. Yemin ediyorum, hayatımda gördüğüm en kötü yönetmenliklerden biri bu. Oyunculuklar da dökülüyor çoğu anda ama buradaki bazı oyuncuların başka projelerde en azından yeterince iyi performans sundukları da kesin. Demek ki Orhan Oğuz'un oyuncu yönetimi de kötü. Kamerayı yöneteme, senaryoyu seçmeyi/yazmayı/düzenlemeyi becereme, oyuncuyu yöneteme.... Yapılan işin adı hala yönetmenlik mi?

Ve beni düşündüren birşey de şu ki: BU ve benzeri yapımların sahiplerine herhangi birimiz ulaşmaya çalışsak, proje götürmeye çalışsak ya da setlerinde çaycı olsak gördüğümüz bir hatayı hatta saçmalığı söyleyecek olsak açık ve net kimse bizi takılacak uzvuna takmaz. Ama hiç tanımadığım birçok ff üyesine kefilim ki, bu senaryoyu daha iyi yönetecek adamlar burada var. Daha iyi bir senaryoyu yazacak adamlar da var. Bir profesyonelin elinden böyle bir işin çıkması inanılır gibi değil. Gerçekten öyle şaşkınım ki (çok sayıda kötü film de izemiş biriyimdir, tecrübem yok değil yani) bunu kelimelere dökmem zor. Açık ve net, gönül rahatlığıyla: 1/10.
---
Hayatımda gördüğüm en iyi sanat yönetmenliklerinden biri bu filmde. Hayatımda gördüğüm en iyi kadrajların bazıları burada. Hayatımda gördüğüm en iyi görüntü yönetmenliklerinden biri (özellikle renk kullanımı). Zaten tüm bu dallara oscar almış, bilmiyordum, bakınca gördüm.
Ama film (küfürleri hazırlayın) ancak 5-6/10.

Fİlm inanılmaz derece uzun. Tamamı gereksiz birçok ve gereğinden çok uzun çok fazla sekans var.

Yirmiikitrilyonuncu dakikadaki erken ölüm, otuzsekiztrilyonuncu dakikadaki duello ve kırkyeditrilyonuncu dakikaya denk gelen finaldeki imza hariç duygulandığım, karakterlerin o anki hislerini paylaştığım tek bir an olmadı. Çünkü ustanın istediği bu. Ama ustanın neden bunu istediği hep ama hep bir muamma zaten. Bana göre, ustanın eşsiz sinema dili, eşsiz sinema anlayışı bu hikayeye uygun değil. Bu hikaye, Kubrick'in anlatacağı hikaye değil.

Filmin finaline yakın anlarda bile, baş karakteri iyi tanıdığımı iddia edemem, iddia edeni de tebrik ederim. Eşi, oğlu, yakınındakiler? Hangisini yeterince tanıdık ki? Şöyle şöyle bir durumda nasıl hareket edecekleri ya da neler yapabilecekleri konusunda bir fikrimiz oldu? Kim iyi kim kötü? BU şart değilse bile kim nasıl biri? Hiç öğrenemedim. Zaten duygulandığımı belirttiğim anlar, karakterleri anlamaya bir adım daha yaklaştığımı hissettiğim anlar. Karakterlerin hepsi klişe ama hiçbiri içerisinde bulundukları kişilikleri taşıyan davranışlarda bulunmuyorlar, bulunuyorlarsa da hikayeye hizmet edecek kadar. Gerçekçi, rahat, akıcı, "içlerinden geldiği" gibi değil. Fİlmdeki duygusal patlama anları ancak "eh artık!" denince söz konusu oluyorlar. Başka çare kalmayınca.

Ve bunu inşallah birgün yapacağım. Fİlmde, bir karakteri yakın ya da orta yakın plandan alıp geriye, genel plana açılan zoom kaç tane var acaba, birgün bunu üşenmeyip sayacağım. İki basamaklı olduğuna kesin eminim. Aynı çekim. O kadar fazla ki filmin yarısında sonra birçok çekimde, çekim başladığı anda "al işte, bir tane daha geliyor" demeye başadım ve hemen hepsinde tutturdum. Kubrick kamerayı ne yazık ki çok çok kısır kullanmış. Usta zaten çoğu zaman en doğru tek bir yere koyar kamerayı, biliriz. Ama burada abartılı halde bu tercih.

Ve senaryonun uzunluğu kadar çok ciddi bir "yapaylık" sorunu var. Hİkayeyi özünde biliyoruz, izleyenler bir düşünsün. Baş karakterin yaşadıları, filmin sonunda öyle birini inşa ediyor, tamam. Bir hikaye olarak gerçek bir "sinema malzemesi". Ama filmin başındaki, ortalarındaki birçok sekans hiç olmasa da olur. Ve çok daha kısa olsalar da olur. OLanları bilmek ve etkilerini düşünerek hikayeyi izlemek başka şey, herbir olanı dakikalarca izlemek başka şey. Bu "dakikalarca"ya gerek yok. Ne olduğunu bilmemiz yeterli. Barry'yi soyan herifleri ilk kez o su içerken görmesek de olur. Barry'nin önlerinden geçmesi yeterli.

Ve, karakterin yaşadığı herşeyi en ince ayrıntısına kadar görüyoruz ama dediğim gibi, filmin sonunda hala tam olarak nasıl biri olduğunu bilmiyoruz. Onurlu ya da onursuz, yenik ya da galip, pişman ya da rahat anlamında değil. Yaşadıklarının etkisiyle biçimlenmiş tarafı değil, gen'inde, temelinde naısl biri ki Barry? Ne Kubrick onunla bir duygusal paylaşıma girmemize izin veriyor, ne de herifin yaşadığı ortamlar onun rahat davranmasına izin veriyor? Ortamlar, mekanlar, sosyal ilişkiler disiplinli, Kubrick'te disinlinli. Filmi hazırolda izlemek lazım sanki.

Sevdiği kadına aşık oluyor da neden evlendikten hemen sonra fahişelerle takılıp duruyor? Bekarken bunu yapmıyor da neden evlendikten sonra? KArısı onun için süs olmuş. Neden? İlk anda aşık oldu yahu! Neden olay sırf paraya kaydı? Sonra özür diledi de ne değişti? Neden özür diledi?

Bu hikaye baştan sona çeşitli tercihlerle, sürüklenmeler ve bunların sonuçları ile, yapılanların bedelleri ile ilerleyen bir hikaye. Karaktere bütünleşmedikten ve onun neyi neden yaptığını anlayamadıktan sonra nasıl bir paylaşım söz konusu olabilir?

Büyük bir hayalkırıklığı....

Yanılıyorumdur ben herhalde yaa.... Barry Lyndon iyi bir filmdir yaa! Hata bende olmalı! Offf....[/dusun]

Örnekler çoğaltılabilir tabii de yatmam lazım.

Bu yazı tamamen espri amaçlıdır ve istatistikler uydurmadır.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 11/01/2010 5:30 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Ehm.... Ya arkadaşlar.... Beni zorda bırakıyorsunuz vallahi, zaten yaza yaza bir haller oldu bana, gece yatınca gözümün önünden spoiler, gönder, düd, payi, ana konular, uzun metraj kelimeleri falan geçiyor. Ve yazdığım hemen herşey neredeyse bir açıklama. Şimdi siz, "açıklamalarını açıkla" hatta "açıklamalarını açıklama yöntemini açıkla" gibi bir istekte bulunuyorsunuz. 🙂

Başyapıtın ne olup olmadığını en az sizler de benim kadar biliyorsunuz. Sizden farkım sadece konu üzerine bildiklerimi bir düzen kapsamında yazıya dökmüş olmam. Yani fikirlerim biraz daha net, o kadar. Ama benim fikirlerim beni bağlıyor tabi. Y ada en fazla fikirlerime katılanları. Madem cidden "nedir şu başyapıt yahu?" diye soruyorsunuz, üzerine yazdığım incelemeleri atayım buraya, buyurun okuyun, kendiniz görün, bence başyapıt ne demekmiş. Belki size göre haklıyımdır, tespitlerim doğrudur. Ama belki de yanlıştır.... Karar sizin.

Ve Ahpap, evet haklısın. KÖtü filmler üzerine daha uzun yazıyorum, iyiler üzerine daha kısa. Bunun nedenini, kimseyi yormadan kısaca açıklamanın bir yolu var: "Mutlu ilişkiler hep birbirine benzer. Ama her sorunlu ilişkinin ayrı bir hikayesi vardır" BU önerme doğru mu? Bİlmiyorum. Ama iyilere kısa, kötülere uzunca yazmamın sebebi gerçekten aynı anafikir.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 11/01/2010 12:05 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

İyi abandınız adama ha.... dağılın leyynnnnnn

😀

Bu arada "Salo or the 120 Days of Sodom" diye bir "şey" izledim. 75 yapımı. Heryerde yasaklanmış. İyi de yapılmış. Testere, Funny Games falan bu filmin yanında çocuk filmi kalıyor...

- baço

 
Gönderildi : 11/01/2010 2:01 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

İyi abandınız adama ha.... dağılın leyynnnnnn

😀

Bu arada "Salo or the 120 Days of Sodom" diye bir "şey" izledim. 75 yapımı. Heryerde yasaklanmış. İyi de yapılmış. Testere, Funny Games falan bu filmin yanında çocuk filmi kalıyor...

Pasolini'nin kendi ölümüne imza attığı son filmi. Diğer filmleriyle de arasında büyük farklar vardır. Kendinden vazgeçen bir adamın, şairin, yönetmenin nasıl başkalaşıp kendini her anlamda aştığını, bunun mümkün olduğunu görmek için bu film örnektir. Sanatçı hep aynı tür işlere imza atıyorsa, farklı bir iş ortaya çıkarabilmek için önce kendi farklılaşmalıdır. Bu filmle ilgili bir şeyler yazmışım ayrıca:

"Pasolini “SALO….”dan ibaret değildir. Bir tek bu son filminde şiddeti alabildiğine kullanmıştır. Sebebi de, bir 2.Dünya Savaşı alegorisi yapmak içindir. Zaten filmin konusu da savaşın sonlarına doğru, Almanlarla beraber yenileceklerini anlayan İtalyan üst sınıfından oluşan 4 kişinin, gençlerin içinden seçme yaparak bilinmeyen bir yerde, son günlerini zincirlerinden boşalmış bir şekilde, akla gelebilecek, gelemeyecek her türlü sapkınlığı yaparak geçirmelerinden ibarettir. Bu işi yapanların zihniyetine büründüğünüzde fazlasıyla masum gelebilir. Aklın labirentlerinde neler akar bilemeyiz."
http://filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=29&t=5630&p=72336&hilit=salo#p72336 " onclick="window.open(this.href);return false;

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 11/01/2010 2:30 pm
(@alice)
Gönderi: 0
 

soul kitchen
mükemmel'di

i've been twelve forever

 
Gönderildi : 11/01/2010 2:50 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Son izlediğim "nefes" 10/7.7

Güzel film, anlatımı güzel, görüntüler güzel, oyuncu seçimi mükemmel ötesi. Askerlik yapıp da bu filmdeki tiplere aşina olmayan adam yoktur bence.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 11/01/2010 4:02 pm
(@aydemirse)
Gönderi: 0
 

bir de sinemada izleyeydin delikanlı divxi fea halde noiseluydu. Kımıl kımıl sahneler vardı.

Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul

 
Gönderildi : 11/01/2010 5:24 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Moruk dvd indirdim o yüzden görüntüler cam.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 11/01/2010 5:28 pm
Sayfa 78 / 166
Paylaş: