İnatlaşma doğru kelime olabilir Ahpab ama bu aynen senin için de geçerli bir kelime.
İnada devam etmeyecektim, sen ettin, bende edeyim o zaman.
Kİmdir allah aşkına bu saydığın herifler yahu? Steve Carrel, Will Ferrel, Adam Sandler? Jim Carrey hariç (Ki o da komedi dışı işler yapmaya başlayınca saygı kazanmıştır) bunların elli tanesini topla bir Nicholas Cage eder mi? Hangisi önemli isimdir? Sevenleri vardır, başka. Hangisinin eksikliği doldurulamaz?
Böyle diyorum ama aslında yanlış yapıyorum. Çünkü bundan önce şunu söylemem lazım: Zamanının "komedyenleri" birer yazar/yönetmen ve her anlamda birer "sinemacı"lardı. Oyuncu olmaları şart bile değildi, onlar komedi oynayan değil "komedi üretenler"di. Sen oyunculardan bahsediyorsun. Umrumda değil oyuncular. KOmedi yazanlardan, komedi yönetenlerden, komedi düşünenlerden, "komediyi bir yaşam biçimi olarak görenlerden" bahsediyorum ben. 300 tane komedi filmi yapanlardan bahsediyorum. Yaptığı komikliklerle ülkelerden kovulanlardan bahsediyorum. "Komedi sineması" diyorum, sen kalkmışsın Jack Black diyorsun. Tarzları, üslupları beğenmiyor olabiliriz, o başka. Jack Black'i bir oyuncu olarak gerçekten severim. Ama günümüzde komedyen denince oyuncuların akla gelmesi bile yetiyor komedi sinemasının ne halde olduğunu görmemize. Bu isimler mi komedi severleri tatmin edecek? Günümüzde "popcorn sinema" olayı hepten komedi filmlerine yapıştı kaldı zaten. Hangisinin ürettiği bir film hem geniş kitlelerce ilgi görmüş hemde entelektüel kesimlerce ciddiye alınmış. Münir Babanın dediği gibi, mizah ciddi bi işse bu saydığın isimlerden hangisi bu ciddiyeti kaldırabilen adamlardan biri?
Ve hadi bu senin söylediğin isimler benim aradığım "komedi üreten" kişiler diyelim ki. Sinema dünyasındaki yerleri ne kadar geniş? Kimlere hitap etmişler? Eski nesil komedilerin hemen hepsinin ciddi düşünsel altyapısı vardı. Sosyal tespitler, politik eleştirilerle donatılmıştı çoğu. Günümüz komedilerinde (bak hepsi için söylemiyorum, sektör ve sanat içerisinde geniş kitlelere ulaşmayı başarabilmiş örneklerden bahsediyorum) ise 2 şey var şu an: Sinema üzerinden sinema. (Scary MOvie akımı. İnkar edemeyiz, tüm dünyaya ulaştı ve çok ilgi gördü). Ve gençlik komedileri. Bu "sektör lokomotifi" konumundaki komedilerin yapısı veriyor durumun özetini bize.
Sen aramış, bulmuş, keşfetmiş ve tadını çıkarmışsın bazı komedyenlerin Ahpab, buna itirazım yok. Ama günümüzde komedyenlerin, sinema dünyasında belirli bir haysiyete, belirli bir alana sahip olduklarını iddia edebileceksen tebrik ederim seni. 70 sene öncesinin çeyreyi kadar bile önem sunamamaktadırlar komedyenler.
Bunun sebeplerini araştırmak lazım aslında. İlk akla gelen şey tv'nin artan gücü belki de.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Görkem şunu bir izle, benim izlediğim en son komik film buydu. Amerikan komedilerini hemen hiç izlemiyorum tabi, nasıl gülündüğünü de anlamış değilim o filmlere. Bu alttaki bambaşka.
Frank Oz ingiliz komedisinin en başarılı isimlerinden ama Dude misal hayatta gülmeyecektir Frank abinin filmlerine. Görkem beğenecektir çünkü Frank Oz'un Dirty Rotten Scoundrels filmine burda baya karşılıklı methiyeler düzmüştük. Zaten Steve martin'in en başarılı işleri de bu adamla anılır. Bu koyduğun film çok düşük bütçeyle ne kadar eğlenceli bir film yapılabilceğenin iyi örneklerinden. Yine de Hollywood'cuları kesmeyecektir.
Şimdi arkadaşlar, ortada şöyle bir yanlış anlaşılma var.
Özgür bana hep "Holivutsever" der. Aslında yanılıyor ama neden öyle dediğini de anlayabiliyorum, kendince haksız değil: Kaçınılmaz olarak her sanatın ve sektörün lokomotif konumunda olan merkezleri, türleri, isimleri, üslupları, akımları vardır. Buna göre Hollywood, sektörel olarak sinemanın lokomotifidir. Sövüp duruyoruz, şimdi hoppadanak Hollywood kapılarını kapatıp film üretmeyi bırakıp bilgisayar üretmeye başlasa Dünyadaki diğer film üreticilerinin sektörünün açığı kapatması için onyıllar gerekir ki o zamana kadar dünyadaki salonların %90'ı kapanır gider. Sayısız teknik adam ve eleman işsiz kalır. Aktörler bile işsiz kalır. İyi ya da kötü, sanat ya da değil, seviyoruz ya da sevmiyoruz, Hollywood, en azından benim gibi sinema üzerine yazan ve düşünen kişilerin ilgi alanında olmak zorunda. Bu severek izliyorum demek değil, ama izliyorum. Geçenlerde bir arkadaş (Sicman'dı galiba, şimdi hangi başlıkta olduğunu hatırlayamadım) Domino'yu izlememi anlamsız bulmuştu. İşte bu açıklayıcı bir örnek. Tonu Scott'ın son filmini be her şekilde görmek isterim. İzlemek isteyişimin sebebi çok iyi bir film bekliyor olmam değildir ki zaten kötü bir film, söylemiştim bunu. Tony Scott'ın iyi bir yönetmen oluşudur. Aynı ilgiyi birçok başka ülke yönetmenleri için de hissediyorum. Almodovar, Haneke, Cronenberg, John Woo, İnnarittu, Peter Greenaway daha birçoğu. Ama oturup düşündüğümüzde, yeni filmini görmek isteyeceğimiz 50 yönetmen saysak 40 tanesi Hollywoodtandır. Bunun sebebi kesinlikle "Amerikan sineması daha iyi" demek değildir. Üretimin büyük kısmı Amerikadadır. Haneke gibi akla en son gelecek isimler bile Hollywood'ta film yaptı.
Gelelim komedi meselesine. İşte düşünün bakalım bu "lokomotif"lik olgusuyla komedi nasıl bir ilişkide? Elbette iyi örnekler var. Ama ben araştırmalıyım ki ya da işte bana Sickman tavsiye etmeli ki ben bulayım. Birçoğumuz için öyle. Ama zamanında böyle değildi. Lokomotifler komedyendi. HEr zaman onlar anılan, zaten önemli olan sinemacılardı. En son işte Frank Oz, Zucker Kardeşler falan kendi başlarına bir akım teşkil etmişlerdi. Onlardan sonra sinema dünyasında komedi kendi başına bir alan oluşturamadı, bireysel örneklerle karşımıza geldi. Eğer illa bir alan arıyorsanız da Scary Movie akımı ve gençlik komedileri var piyasada geniş kitlelere ulaşan. Peki bunlar iyi filmler mi sizce?
Bana son birkaç zamanda birçok arkadaş iyi komedi örnekleri tavsiye ettiler, sağolsunlar. PEki belirtilen filmlerin yaratıcılarının ikişer tane daha iyi komedi filmleri var mı? YOk. Olsaydı zaten adları günümüz komedi sinemasının lokomotifi olarak geçerdi. Dediğim gibi, şu an için aklıma gelmeyen isim olabilir ama en çok Farelly Kardeşler ve Ben Stiller komedi üretiminde "beklenen" işler ortaya koyuyorlar ve aslında işleri hiç de çok iyi filmler değil. Sadece gerçekten komikler, bu yüzden bekleniyorlar. Ama filmleri birer sinema ürünü olarak çok önemli sayılmaz. Bir zamanlar komedi filmleri birer sinema başyapıtıydı. Ama artık iyi birer film olup olmadıkları bile tartışılır. Ortada çok ciddi bir "ciddi komedi filmi" eksikliği var.
Neler olabilir? Zucker kardeşler ve Frank Oz için enfes malzemeler var ama onların ciddiyetle yapacaklarını Scary MOvie filmleri sululukla ve sprem selleriyle yapıyorlar, adamlara yer kalmıyor. (Kalsaydı da yaparlar mıydı o ayrı konu) Sistem eleştirileri bilimkurgularda (siberpunk sağolsun), dramlarda (Truman, American Beauty gibi) ve Fincher sinemasında vücut buldu. Aksiyonun b.ku çıktı, illa tür kaynaşmalarına gidildi, bu durum komediden de nasibini aldı. Komedi sineması geçlere hitap etmeyi amaç edindi çünkü yeterince para getiriyor. YEtişkin işi komedi çok çok marjinal ve bireysel örneklerde var artık. Hani belki de denir ya hep, bir sanata/tarza en büyük zararı veren, o sanatın/tarzın en önemli kişileridir. Jim Carrey, bir dönem komedi sinemasını tek başına göğüsledi. Ve komedi anlayışını surat ve vücut komedisinden ibaret kıldı (uzunca bir süredir de bu tip komedi mevcut değildi sinemada) komedi sineması darbeyi öyle yedi. Herif parayı, şöhreti buldu komediyi aştı gitti gerilim bile yaptı. Geride onu taklit etmeye çalışan tipler sardı. Jim Carrey enfes bir oyuncu. Enfes de bir komedyen. Ama bir standup'çı olarak bir sinema üreticisi değil. Cem YIlmaz gibi yapmasına gerek de yok çünkü eline yığınla proje geliyor, kendisi üretmek zorunda değil.
Varsa yanıldığımı düşündüğünüz şeyler söyleyin. ....
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Böyle diyorum ama aslında yanlış yapıyorum. Çünkü bundan önce şunu söylemem lazım: Zamanının "komedyenleri" birer yazar/yönetmen ve her anlamda birer "sinemacı"lardı. Oyuncu olmaları şart bile değildi, onlar komedi oynayan değil "komedi üretenler"di. Sen oyunculardan bahsediyorsun. Umrumda değil oyuncular. KOmedi yazanlardan, komedi yönetenlerden, komedi düşünenlerden, "komediyi bir yaşam biçimi olarak görenlerden" bahsediyorum ben. 300 tane komedi filmi yapanlardan bahsediyorum. Yaptığı komikliklerle ülkelerden kovulanlardan bahsediyorum. "Komedi sineması" diyorum, sen kalkmışsın Jack Black diyorsun. Tarzları, üslupları beğenmiyor olabiliriz, o başka. Jack Black'i bir oyuncu olarak gerçekten severim. Ama günümüzde komedyen denince oyuncuların akla gelmesi bile yetiyor komedi sinemasının ne halde olduğunu görmemize. Bu isimler mi komedi severleri tatmin edecek? Günümüzde "popcorn sinema" olayı hepten komedi filmlerine yapıştı kaldı zaten. Hangisinin ürettiği bir film hem geniş kitlelerce ilgi görmüş hemde entelektüel kesimlerce ciddiye alınmış. Münir Babanın dediği gibi, mizah ciddi bi işse bu saydığın isimlerden hangisi bu ciddiyeti kaldırabilen adamlardan biri?
Burada bir itirazım yok, benim itirazım "komedi dünyası kalmadı" lafına, ki hâlen daha sapasağlam mevcut, eskisi kadar güçlü değil sadece. Sen bu tarzı yakından takip etmiyorsun ve iyi örnekleri de seçemiyorsun o nedenle.
Ama gözardı ettiğin en büyük etken "bağlam" (context: şartlar ve çevre). Birinci dünya savaşından çıkmış, üzerine büyük buhranı yaşamış bir ülkeden bahsediyorsun. Böyle ülkeye komediden başka hiçbir şey satamazsın. Satamadılar da zaten. E tüm güç ve para da yönetmenlerde olunca diledikleri gibi at koşabiliyorlar. Şarlo'nun reel başına milyon dolarlık parasını alamayınca filmini alıp gittiği ve ancak parası ödendikten sonra vizyona soktuğu biliniyor. Ama saygım sonsuzdur, blogumun sembolü Şarlo, masaüstüm Şarlo.. Tapıyorum adama, o başka.
Filmin sunulduğu dönem çok önemlidir. It's a Wonderfull Life'ın başarısını, sinema tarihinin en iyi filmi kabul edilmesini sağlayan tek şey çekildiği yıldır. Bunu filmin tamamından ve verdiği mesajlardan da anlamak mümkün zaten. İtalyan Yeni Gerçekçiliği de çıktığı yer ve zamandan başka hiçbir yer ve zamanda çıkamazdı ortaya. Yani komedinin o dönem parlayabilmesinin belli başlı sebepleri var ve her dönemin parlayan filmleri de farklıdır. Komedi bitti Film Noir patladı, o bitti başka bir şey patladı.
Günümüz komedilerinde politik bir eksiklikten bahsedebilir miyiz? Edebiliriz sanırım ama bunun temel sebebi bana göre günümüzde komedilerin karaktere inmiş olmasıdır (benim takip ettiklerim). Yani sorunlar toplumsaldan bireysele dönüşmeye başladı ki bu da günümüz dünyası bağlamında çok normal. Daha önceki başlıkta da dediğim gibi artık iyi diyebileceğimiz komedi filmleri Kara Komedi'den çıkıyor. Kim ne derse desin Big Lebowski başyapıttır misal :). The Squid and the Whale, Wes Anderson filmleri, Jody Hill filmleri.. Hepsi tamamen karakter odaklı muhteşem kara komediler.
Ben sadece laflarının keskinliğine takılıyor. "Artık eskisi kadar güçlü değil abi" desen lafım olmaz. "Komedi sineması artık yok" diyorsun ben de orada HÖYT diyorum sadece, bu inat değil :).
Bu arada dün ben de yazacaktım sonra konuyu dağıtmamak için yazmadım, televizyon olayı. Günümüz komedisi biraz da televizyon üzerinden yürüyor gerçekten. Arrested Development örneğin tam senin istediğin tarzda muhteşem bir diziydi. Öyle ağır bir komediydi ki 2. sezonunda iptal edildi. Amerika kaldıramadı. Yine tamamen karakter odaklı ve laf ebeliği üzerine bir diziydi. Örnekler çoğaltılabilinir.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Eh, tamam o zaman. Bitti lafımı geri alayım da bana öyle geliyor olsa da (araştırıp buluyoruz, daha ne olsun) "eskisi kadar güçlü değil" diyeyim de anlaşmış olalım. BU arada Eylem, biz amma çok tartışıyoruz seninle yahu? Gören de Özgür reyting için bize maaş veriyor sanır ha. 🙂 Arada abartıp kavga edelim de aldığımız parayı hak edelim, reytigin gözüne vuralım. Çünkü kavga etmeyi başaramadık bir türlü. Bu kadar tartışıp da kavga etmemek için tek açıklayıcı neden bu olabilir. 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Yok abi istediğim performans bu değil. Arada halkın anlayacağı şekilde tartışın. " onclick="window.open(this.href);return false; böyle kavgalar istiyorum. FF yan gelip yatma yeri değildir.
Abi Eylem CHP gibi bişey. Herşeye karşı çıkıyo. Kim birşey yazarsa bilsin ki karşısında Eylemi bulacaktır 🙂
😛
- baço
🙂
Eylem, duyuyorsun değil mi? Bak bana sarma bu laflar üzerine de.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Abi "forum"un tanımında karşılıklı tartışma ortamı yazar. Açıkcası bu forum benim için özellikle de son dönemlerde acayip sıkıcı bir yer. Yararlı hiçbir tartışma yok. Sadece soru ve cevap var. Daha abc yazamayan tiplerin sorularına cevap vermek için yarışan insanlar var falan.. Bunlar olacağına ben her şeye muhalefet edeyim de tartışma çıksın daha iyi. Madem kimse bir şey tartışmaya niyetli değil... Yani bazen sırf olay çıksın da tartışalım diye inanmadığım ve uç şeyler yazıyorum, onlara bile cevap gelmiyor. Bir keresinde fazla provakatif bulduğum resmen hakaret içeren bir mesajı payitaht'ın hesabından yolladık, ona bile cevap gelmedi. Yani ben gizliden gizliye neler neler yapıyorum ama tık yok. Sen de yazdın mı ansiklopedi gibi yazıyorsun, şevk kalmıyor insanda aheah :).
Tartışmazsak, yorumlamazsak ne işe yarar ki bu forum? Aptal salak filmlere "muhteşem"den başka yorum gelmiyor ama bir reklam denemesine bu reklam mı değil mi diye 4 sayfa tartışma yapılıyor. Ha o da yapılmalı, esasında o da çok önemli bir tartışma konusu ama esas olayı amatör ve bağımsız sinema olan bir forum için içler acısı durumdayız. Varsın adım CHP'ye çıksın, en azından hareket getiriyorum foruma, mutluyum o nedenle. Ha bunu dalaşma olarak anlayan var, bir de senin gibi beni zorlayan, kenara sıkıştıran adam var. Güzel olmuyor mu ama? İşte senden başka kime "bu bence böyle değil" desem Eylem bize tavır aldı oluyor. Ben de sana yükleniyorum abi hehe. İçerken gönlünü aldım nasıl olsa, 1 yıl daha rahatsız etme hakkım var.
Daha ne örnekler var da tek tek bulup çıkarmaya üşeniyorum.
Chuck Norris'i Beklerken'in ilk kurgusunu yaptığımda eser'in bana tokat attığı kareyi dondurup altına "biliyorum, hepiniz bunu yapmak istiyorsunuz" yazmıştım. Çok da haksız değildim herhalde :D.
Neyse uzar bu daha, keşke birbirimizin ağzını burnunu kıra kıra tartışsak. Minimalist sinema Türk Sinema Sektörünü öldürüyor diyoruz, bir kişi de çıkıp abi n'aptın sen demiyorsa, o sinema forumunda sorun vardır (kullanıcı tabanlı konuşuyorum, yönetimle hiçbir ilgi ve alakası yok dediklerimin).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Yanlış yere yazıyo gibi olucakda doğru yer burası olması lazım 🙂
Başka Semtin Çocukları 7/10
İsmail Hacıoğlu'nun oyunculuğunu çok beğeniyorum , çok başarılı gerçekten. Film güzel açıkcası her film gibi ilk izlediğimde yazsaydım daha yüksek not verirdim. Ama biraz zaman geçince insanın fikri değişiyor. Yinede izlenmeye değer bir film. En sevdiğim yanıda filmin insana samimi gelmesi ve karakterlerin belkide çok hayatımızın içinden olan insanlara benzerliği.
Bir Kadının Seks Günlüğü -/10
İzleyin siz not verin. Bildiğin konulu film:D.
Eylem, seninle yıllarca tartışsam bıkmam da, kırılmam da, tek bir muhalefetine de bozulmuş değilim, biliyorsun. Neyse, başlığı dağıtmayalım. Forumun fakirliği üzerine nasılsa konuşacak fırsatımız olacak.
Dün inatla edindiğim bir filmi inatla ısrarla izledim. Türkiş E.T. : Badi. İzleyen vardır.
Dünyayı Kurtaran Adam'la başladı sanırım bu "inanılmaz derecede kötü yerli filmlere sempati ile yaklaşma" tribi. Ben hiç de bu yönde bir fikir ya da duygu barındırmıyorum. Gayet de utanıyorum bu filmlerden. "Kenar mahallede takılan uzaylı başlı başına bir olaydır, bu film ilgi çekicidir, güzeldir, benzersizdir" gibi fikirler de hiç cazip gelmiyor. Senaryoda ilginç şeyler var ya da filmin tavır şöyle, yaklaşımı böyle gibi fikirler de pek önem sınırlarımda değil. Dünyayı Kurtaran Adam gibi bu film de hayatımda izlediğim en kötü filmlerden biriydi. Beni şaşırtan ve hoşuma giden tek bir şey vardı ki bu da bu filmi yapanların başarısı değil kesinlikle: Çocuk oyuncuların oyunculukları gayet iyiydi.
Ha, diyeceksin ki neden ısrarla edinip izledin? İzlemiş olmak için Fellini izleniyorsa bu film de izlenir.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Hocam dur muhalefet olcam. Bence çocuk oyuncuların iyi görünme sebebi başarılı dublaj bu biiiir. Dünyayı kurtaran adam gayet yaratıcı, parçalanan kaya efektleri gayet sağlam bu ikiiii. Badiyi gören E.T.'yi görenden daha çok korkar bu açıdan Badi ET'den gerçekçi ve yönetmenlik olarak ET'den başarılı diye düşünüyorum bu da dööört. Hiç Fellini izlemedim bu da beeeş. Ankara'ya geldiğimden beri film izleyemiyorum yurtta çok zor lanet olsun falan yani halbuki DenR ucuzluğundan Vidyodrom bile aldım bu da üüüç
🙂 Neden en son üüüüç?
Yönetmenlik olarak daha iyi?
İyi oyunculuğun sebebi dublaj?
Dünyayı Kurtaran Adam yaratıcı?
Badi'den daha çok korkulması neyi gösterir?
Bunlar üzerine bir başlık aç dostum, aylarca konuşalım. 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Umut
puan : 6 - 6,5
http://www.umutfilm.com/ " onclick="window.open(this.href);return false;
Filmin başındaki yılmaz ve umut'un anne öldükten sonra konuşmaları, aynı Babam ve Oğlum'daki çocuğun babası öldükten sonraki konuşmalarına benziyor o açıdan çok itici geldi bana . Gözyaşı filmleri tutunca biraz özenilmiş sanki 🙂 . Fakat genel olarak baktığımızda oyunu bir kaç oyuncu sırtlamış, zeynep tokuş ve seda bakan'ın oyunculuklarını beğenmedim açıkçası :).
Ayrıca diksiyon dersi hocam Müge Oruçkaptan'da bu filmde gördüm şaşırdım, tabi çok az repliği var epey arka planda.
Neyse;
Filmin sonuna gelecek olursak, böyle birşey dünyanın bir yerinde var mı bilmiyorum sonu epey türk filmine benzemiş gibi geldi, şimdi spoiler olacak pek yazmak istemiyorum .
Filmdeki , 2 adamın alacak verecek davası da zorla itilmiş içine, mafya görüntüsü verelim, dayı görüntüsü verelim derken biraz sırıtmış.
Çok arabesk olmuş klasik türk filmi olmuş.
Bende çok anlıyom ya eleştirdim böyle, yine de Fikret Hakan ve Zafer Algöz ve de Selim Erdoğan için izlenilesi bir film.
konu:
Umut, yurtdışında hapis yatan Yılmaz’ın yıllar sonra vatanına dönmesiyle Şarköy’de başlayan ve Istanbul’da devam eden olaylar zincirini konu ediyor. Köyüne varan Yılmaz’ın hasret kaldığı yuvası paramparça olmuş, bebekliğinden beri görmediği altı yaşındaki oğlu Umut ise kendisine yabancılaşmıştır. Üstelik kader henüz en büyük oyununu oynamamıştır. Yılmaz Umut’la yeniden yakınlaşırken bu kez oğlunu tümüyle yitirme tehlikesiyle karşı karşıya gelir. Umut ile çıktığı zorlu macerası Yılmaz’ı çocukluktan beri görmediği eski bir arkadaş, bir otelin veteran sakinleri ve karşılık veremediği bir aşk ile buluşturur.
Sıradışı bir teklif, kalpten bir veda armağanı...
Umut’u kurtarmak için çareler azaldıkça Yılmaz kaderle işbirliğine girer ve kendini akıl almaz bir can pazarlığının içinde bulur. Umulmadık bir şekilde karşısına çıkan bir teklif, Yılmaz’ı verebileceği en kritik kararla yüz yüze getiririr. Şimdi yüreğini ortaya koyup karşılığında oğluna geleceğin yolunu açabilecektir. Ancak bu dar geçitte Yılmaz’a yer yoktur.
Hüzünde gizli bir umut, umuda muhtaç bir yürek...
hasta la victoria siempre