Forum

En Son İzlediğiniz ...
 

[Sabit] En Son İzlediğiniz Film

2,486 Gönderi
176 Üyeler
0 Reactions
404.9 K Görüntüleme
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Sam Fisher'ı diyor:

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 10/11/2010 3:27 am
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Marksizm, dogmatiklik, din gibi olması, gözü kör olması gibi şeyleri ilk kez buradan duymuyor. Şapkadan tavşan çıkmadı yani. Yıllardır söylenilegelen şeyler. Şimdi evet bir dogmatik marksizm var, örneklerini çokca gözlemliyoruz, ama bu dogmatiklik anlayışını Marksizm kendine yüklemek ne kadar anlamlı bunu sorgulamak gerekiyor. Din dediğimiz, temelinde dogmatizme en yakın olguyu tasavvuf ile birleştirip, onu dogmatizmin keskin sınırlarından dışarıya öylesine taşıran ve bir ateistten bile daha hümanist (insan temelli) olmayı becerebilen düşünürler de var (alkol almanın sevap kazandırdığını düşünür mesela bunlar), Cübbeli Ahmet Hoca gibi zatlar da. Yorumun önemli olduğunu düşünüyorum. O nedenle Marksizm'e gözü kör, din olma yolunda ilerliyor gibi şeyler yakıştırmadan önce Marksizm içi teorik ve pratik tartışmaları bilmek gerekiyor. Ben oraya Neo-Marksist'im yazıyorsam eğer bu aslında "ben Marksizm'in dogmatik bir biçim almış, sadece ekonomi temelli haline karşı çıkıyorum" demek zaten. Yani, Marx'ın yanlış şeyler de söylediğini (ya da onun söylediklerinin kendisinin takipçileri tarafından yanlış yorumlandığını), Ortodoks Marksizm'de söylenilegelen şeylerin birçoğunun günümüzü anlamaya yeterli olmadığını, bunun için günümüze dair yeni açılımların şart olduğu söylenilegelen, yani aslında eleştiriyor olduğunuz şeyi eleştiren bir Marksizm geleneğinden geldiğimi ısrarla belirtiyorum.
Tüm bunların yanında, ne kadar yeni açılımlar getirirsen getir, Marksizm eninde sonunda meseleyi yine sınıfsal eşitsizliklere getirir. Ama buraya getirmesi nedense hep Marksizm'in sorunudur, sanki yüyıllardır devam eden ekonomik sınıfsal eşitsilizğin sebebi Marksizm'miş gibi. Yahu çözsünler ekonomik eşitsizliği birileri bir tarafta sefa sürerken onların on milyon katı insan sokaklarda açlıktan ölmesin de Marksizm sınıfsal eşitsizlik var demesin o zaman ya! Sistem değişiyor o oranda Marksizm de yeni açılımlar getiriyor, örneğin sınıfı ilk tanımladığı zamanki gibi tanımlamıyor, ama sistemin değişmeyen bazı yanları var, o oranda da değişmiyor zaten, bu kadar basit.

Diğer sava gelince Dude, haklısın, kendini tanımayan bilmeyen birey de topluma yararlı olamaz, buna sonuna kadar katılıyorum, hatta şu anda örgütlü sosyalist mücadeleden uzak durmamın temel sebebi bu, örgütsel alanların "kendilerinin farkında olmayan, örgüt körü, örgütlerine dair sorgulama güçlerini yitirmiş" insanlardan oluşmaları. Kendilerinin farkında olmamaları. (Herkes için söylemiyorum.) Ben de bu nedenle örgüt körü olmamak için kendini dışarıda eğitenlerdenim mesela. Ama bu dışarıdalığın, yani kişinin kendini bulma halinin, "kendimi toplumdan soyutluyorum abi" gibi bir halle ulaşılabilecek bir hal olmadığını düşünüyorum. Seni komple şekillendirmeye çalışan yerlerden uzak durabilirsin (örgüt bunlardan biridir) ama bu toplumun her halinden uzağa kaçmak demek değil. Karşı çıktığım nokta bu. Birey kendini toplumdan bağımsız olarak geliştiremez diyorum ben de. Yani dur ulan birey olayım, sonra topluma yararlı olurum diye bir şey yok. Hadi hep örnek veriyorum, yine tasavvufculardan örnek vereyim. Bu adamlar en temel bireycilerdir fikir anlamında. "İlim kendin bilmektir." (Yunus Emre) Ama Yunus Emre'nin hayatına bakarsan tamamıyla toplumun içinde olan, kendine de dönen iki hali birarada yaşayan bir insandır. Bunun dışında olan tasavvufçular da var, kendilerini bir mağaraya kapatanlar vesaire. Hinduizm ve Budizm arasındaki en temel fark da bu mesela. Hinduizm'in temeli kendini toplumdan soyutlamaya dayalıyken, Budizm daha çok toplumla bir arada bir benlik yaratmayı amaçlar. (Budizmin içinde de Hinduizm'e yakın kollar var gerçi.) Yani aslında kökü çok eskilere dayalı tartışmalar bunlar, aynı tartışmaları bugüne de uyarlayabiliriz, bunu söylemeye çalıştım.

Hacı direk özet geçiyorum:

Ali Şeriati'den Ebu Zerr'i oku.

 
Gönderildi : 10/11/2010 4:53 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Tamam, fırsat bulduğumda, kitabı bulup okuyacağım.

 
Gönderildi : 10/11/2010 4:55 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Murder By Death diye bir film var abicim. Ya ben bu projenin yapımcılarını bulup ıslak odunla dövmek istiyorum.
Ben hayatımda, bu kadar baba bir projenin bu kadar acımasızca harcandığını görmedim.

Cozy denen alttürü bilirsiniz/bilenler vardır. Agatha Christie'yi duyanlar/bilenler daha iyi bilir. Zekaya dayalı, şiddetsiz ve kansız cinayet öykülerine Cozy denir. Bu hikayeleri yazan bir numaralı yazar da Christie işte. Ve bu Cozy denen alttür bayağı bir, başlı başına kendine has çok sayıda öge içeren bir tür. Parodisi yapılabilecek denli köklü ve klişe içeren, hem saygın ama bir o kadar da ucuz öyküler çoğu. (20 tane okumuşumdur, biri bile aklımda değildir)

Neyse abicim, 1976'da Columbia Yapım şirketi sen gel türün en baba karakterlerini tek bir hikayede topla, en baba oyuncuları (künyeye bakın http://www.imdb.com/title/tt0074937/ " onclick="window.open(this.href);return false; ) ikna et ve bu rollere yerleştir, enfes bir mekan/set kur, yarı parodi ama yarı da ciddi bir hikaye yaz ama tüm bu şenliği Robert Moore diye, ne idüğü belirsiz, kimdir nedir blinmeyen bir herifin emrine ver! Yapımcılara kızarız hep ya.... Bİlmemkim seti basmış, yönetmeni kovmuş, kurguya karışmış.... Alın işte. Ben bu filmin yapımcısı olsam bu yönetmeni kovarım da, kurguya da karışırım, başka yönetmen de getiririm. Karışmayınca da böyle oluyor demek ki.

Adam projeyi resmen perişan etmiş arkadaş, yazık yani. On numara bir polisiye/dedektiflik komedisi olabilecek proje aptal mı aptal mantık hatalarıyla, sürükleyicisiz kurguyla, başarısız gerilim atmosferiyle resmen harcanmış, sinema tarihinin en fazla üzülünesi projelerinden biri haline gelmiş. Çok üzücü çook! Peter Sellers'ın muhteşem performansı için bile izlenir, o ayrı ama verilecek en uygun not 4/10.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 12/11/2010 12:38 pm
(@omnibus)
Gönderi: 12
 

Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor(2009-Apichatpong Weerasethakul)

Son izlediğim olmasada ondan sonra izlediklerimden daha etkilidir.

Kısaca Boonmee amca öleceğini biliyor ve imrenilecek bir şekilde kabul ederek bu durumu ormandaki evine gidiyor.Orada ölmüş karısı ve oğlu onu ziyarete geliyor.Sonra hep birlikte ölüm gezisine çıkıyorlar ve mağarada ölüme yatıyor.Gördüğüm en güzel ve dingin ölüme yatma sahnesi.Bulunabilirse izlenmeden geçilmemelidir.

 
Gönderildi : 15/11/2010 12:15 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

İki gündür ağır üşüttüğüm için yattığım yerden ertelediğim bi kaç filmi izleme fırsatım oldu.

Sürprizbozan
Zodiac 7,5/10

Finçır baba fazlalıkları atıp sadece gerilim sahnelerini yoğun tutsa. Cinayeti araştıran elemanın birşeyleri keşfettiği anları bıraksa, araya birkaç tane de downey Jr. baba sıkıştırıp öyle render alsaymış filmi, ha bide bi 20 sene önce çekseymiş, bugün resmen başyapıt diye anardık bu filmi.

Soul Kitchen 9/10

Bu filme bu kadar yüksek puan verme sebebim niyetlendiği şeyden başka derdi olmaması niyet ettiğininde sonuna kadar hakkını vermesi. Çok eğlendim be Fato. Ucundan da olsa Türk olman ne güzel 🙂 O ne eğlenceli bir filmdi, o ne güzel soundtracklerdi öyle. 1 puan kırma sebebim sonunu biraz yalapşap tutmandı. Sanırım herkes biraz mutlu çıksın dışarı istedin. cCc Fatih Akın cCc

 
Gönderildi : 21/11/2010 2:43 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Sürprizbozan
Zodiac için bahsettiğin fazlalık olayı çok doğru.

20 sene önce çekilseydi kesin Al Pacino ya da De Niro oynardı...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 21/11/2010 2:49 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Inkheart

Aslında fantastik sinema için çok iyi bir konusu var.

Ama:

Sürprizbozan
Bir türlü çıkamadığı tempo, kendinden önceki saçma fantastik filmerine, yığınla benzeyen yanları ve 9 yıl boyunca karısını kurtarmak için aradığı kitabı tekrar kaybedince, bu seferde yazarda vardır fikrinin ortaya atılması ve yazara gidilmesi; e artık yetti gayri dedirten durumlar oldu benim için. Hele bu son cümlem, adam kitap manyağı olacak ve karısını kurtarmak için 9 yıl boyunca aradığı kitap için yazara gitmeyi akıl edemeyecek. Bu kadar saçmalığa dayanamıyorum.

Sonunu bile gelmesine dayanamadım. Normalde dayanırdım, ne olursa olsun sonuna kadar izlerdim. Bu akşam o manyak tarafım tutmadı işte; zaten uykumu getirdi...

max 5/10

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 21/11/2010 3:02 am
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Seconds (1966) - Yön: John Frankenheimer

O dönem için pek çok yenilikler barındıran bir film. Karaktere bağlanan kamera gibi. Bunu ilk "Requiem For A Dream"de görmüştüm. Ezel'i çekenler de bazı yerlerinden ilham almışlar açıkça. Şarap yapımı ve içimi sekansı çok sağlam ve etkileyici. Yalnız karakterin ameliyattan sonraki yaşantısı çabuk geçiştirilmiş. Bu film 145 dakikayı rahatlıkla kaldırırmış. Paranoya ve korku hissini bize geçirtebilen sıkı bir film. Görkem bu filmi çok övmüştü. Ona yakın duruyor.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 21/11/2010 1:27 pm
(@aydemirse)
Gönderi: 0
 

Shrek Forever After 6/10

Vasatın az üstü, diğer bölümlere nazaran en kötüsü bile sayılır ama şu kedinin tombik hali öldürdü beni gülmekten 😀 Epi topu 3-5 dakka var kedi ama süründürüyor. Sırf kedi için mutlaka izlenmesi lazım.

Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul

 
Gönderildi : 21/11/2010 7:27 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Johnny Depp gösterimi yaptım.

Dr. Parnassus

Fantastik filmler arasında iyi diyemeyeceğim ama iyiye yakın bir film. Çoğu fantastik filmde görebildiğimiz hikayenin bazı yerlerindeki, özensizlik burada da var.

The Ninth Gate

Film 1999'da çekilmesine rağmen, bana max 90'ların başında çekilmiş bir film havası verdi. Gizem filmlerinde rastlanılan klasikleşmiş kalıpların neredeyse hepsi burada da kendini gösteriyor.

Hayalet Süvari

Mekanlar çok iyiydi. Daha doğrusu harikaydı. Başsız atlı karakteri, makyajını yapanın, bu haliyle hayal edenin ellerine aklına sağlık, muazzamdı.

Donnie Brasco, imdb 7.8/10

Bu film için yazılmış bir yazı: http://www.hayaliicraat.com/?p=420 " onclick="window.open(this.href);return false;

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 21/11/2010 8:34 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

The Enigma of Kaspar Hauser (1974) - Yön: Werner Herzog

Herzog'dan çılgınca bir film her zaman ki gibi. Alıntı gazeteden:

1828 yılında Nürnberg'te (Almanya) aniden tuhaf bir delikanlı ortaya çıkar. Elinde bir mektup vardır. Birkaç kelime haricinde konuşamamakta, elini ve ayaklarını doğru dürüst kullanamamaktadır. Mektupta yazdığına göre adı Kaspar Hauser'dir, 16-17 yaşlarındaki bu geri zekalı gencin. Onca yıl boyunca bir bodrumda yaşatılmıştır. Su ve ekmekle beslenmiştir. Hiçbir şeyden haberi yoktur. Öyle ki kadın erkek farkını dahi bilmemektedir.

Kaspar kısa sürede ilgi odağı olur. Bu 'vahşi' insanı 'toplumsallaştırmak' için herkes elbirliği eder. Filmin bu sahneleri gerçekten çok komik ve aynı zamanda hüzünlüdür. Çağın bütün önyargıları, hurafeleri, abuk sabuk inançları Kaspar'a öğretilmeye çalışılır.

Hüzünlü dedik de aklıma geldi Kaspar'ı 'başarıyla' canlandıran Bruno S. de ailesi olmayan, sokaklarda şarkı söyleyerek hayatını kazanmaya çalışan bir şizofrendir. Kendi sahnesi çekilmeden önce uzun uzun bağırmakta, çığlıklar atmakta, diğer oyuncuları tedirgin etmektedir. 'Tarihi olay', 'film çekim süreci' ve 'senaryo' bir bakıma çakışmaktadır. Gerçekle kurgu iç içe geçmiştir.

Nürnberg halkı Kaspar'a çağın bilgilerini öğretmeye çalışırken, bunlar arasında mantık da vardır...

Topluma kazandırıldıktan sonra bütün sosyetenin içinde, o tek başına yaşadığı bodrumu şu içinde bulunduğu ortama tercih ettiğini söyleyerek orada bulunan herkesi şaşırtmıştır.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 21/11/2010 10:26 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

İnsomnia (2002), imdb 7.3/10

Al Pacino ve Robin Williams

Robin, karakteri çok iyi yansıtmış. Sonradan ceset olacak kızın tavırları karakterin tüm özelliğini çok iyi söylüyor aslında.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 21/11/2010 11:51 pm
(@can_alk)
Gönderi: 0
 

Eyes Wide Shut

5 yıl kadar sonra 2. kez izledim. İlk izleyişimden aklımda hiç böyle kalmamış, ama harika bir film. Çok ilginç bir hikaye, daha doğrusu hikayenin uzandığı, ilgilendiği, açıkladığı yerler, bittiği yer, sınırları alışılmışın çok dışında. Tabii gene harika çekilmiş. Kubrick'in bence 2001'den sonra en iyisi. Muhteşem.
Puanım: 9/10

Blood Simple

Coenvari mizahi kara film. Babaların ilk filmiyiş. Bu adamların bile biraz biraz amatör kadrajlar, kesmeler falan yaptıklarını görmek eğlenceli. Ben oldukça sevdim, herkes çok sevmeyebilir. Oldum olası bu heriflerin mizahına güldüğüm kadar kimseye gülmemişimdir zaten. Hayatımda gördüğüm en iyi ve en komik finallerden birine sahip.

Puanım: 7.5/10

 
Gönderildi : 22/11/2010 12:47 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

L'Arnacoeur (Arabozucu), 10/10

Son yıllarda yükselişine devam eden, iyi bir Fransız Filmi daha...

Çok iyi bir filmdi. Harika diyalogları vardı. Fazla bir şey yazmaya gerek yok, sadece şunu belirtmem benim için yeterli:
Öyle ki ekranın dibine kadar gelerek izlemeye devam ettim. Müthiş bir film.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 22/11/2010 4:02 am
Sayfa 106 / 166
Paylaş: