Film güzel. Bu hakkı tekrar teslim edelim.
Ama senaryo ve öykü altyapısı söz konusu olduğunda "Neden?" sorusunun cevapsız kaldığı belki 10 yer var. Bu "Neden?"ler öylesine her şeye yapıştırılan sıradan "neden"ler değiller. Öyküdeki karakterlerin yaptıkları şeyleri yaptıran ve dedikleri şeyleri dedirten temel mantıkta sorunlar var, bu doğru. Senaryo yada öykü ya da roman farketmez bir anlatıda olay örgüsü kurulurken bu nedenler tam oturmazsa izleyici/okuyucunun "gönüllü ikna olma süreci" sekteye uğrar. Bu nedenle de gerçekten sanki temel bir konu ortaya konmuş ve karakterler bunun etrafına örülürken temel bazı gerçekliklerden kopuk kalmışlar. Filmi çok sevip bu tür soruları görmezden gelmek yani ikna olma sürecimizi bayağı esnetmek başka şey, bir öykü kurulmasında dikkat edilmesi gereken en temel kuralları yoksayıp "anlamıyorsunuz, kavramıyorsunuz, bu adamlar sizin beklediğiniz şekilde hareket etmek zorunda değiller" demek farklı şey. Benim beklediğim şekilde hareket etmesi zorunlu olmayan karakterler yine de akıl ve mantık sınırları dahilinde "kendi içlerinde anlaşılabilir" bir şekilde hareket etmek durumundalar. Örnek:
Ben ve benim bildiğim aklı başında hiçkimse "hatun düşer" mantığıyla bir haberin peşine takılıp gittiği bir izbelikte yerde yatan ve ölü olduğu herkesçe bilinen ve ortadan kaldırılması konuşulan bir bedenin etrafında oturup tanımadığı kimselerle "CEO ile genel müdür aynı şey mi?" diye bir tartışma yapmaz. Biri de bana "senin kafan basmıyor. Bu adamlar farklı. Sen gibi değiller, bak pornocu mornocu... O kadar farklılar ve o kadar bitirimler ki..." diye lafa girip ikna etmeye çalışırsa da durur ve ikna etmekten vazgeçerim. Pornocu da olsa, bitirim de olsa, sapık da olsa o davranışın arkasında yatan "neden?" hala cevapsız. Çok yakın 2-3 kişinin dışında aklı başında (ya da değil) kimsenin orada 1 saniye daha fazla kalmasının bir nedeni olmalı ve ben bu nedeni bulabilmiş değilim. "Kankalık" vb bir cevap olamaz. Anlaşıldığı kadarıyla sonradan katılan iki kişi kendi aralarında önceden konuşmaksızın arabanın kimin olduğu yalanını durumdan kurtulmak üzere uydurmuşken biri diğerini tanımadığı adamlara anında satıyor. Bunu da kendini durumdan kurtarmak için yapmıyor, tam aksine orada kalıyor ve rahat rahat muhabbetine devam ediyor. Neden? Bayılan arkadaşını alıp ya da almadan da olsa arabayı alıp gitmesi gerekmez mi? Elde bir ceset varken bir de güvenlik görevlisi eklendi. İnsan iyice tırsmaz mı?
Şimdi, akıl vermek gibi olmasın, ama o yerde yatan adam malın/bir para çantasının nerde olduğunu biliyor ve söylemeye ramak kalmışken kendinden geçmiş olsa bunu duyan herkes için "acaba uyanır da söyler mi?" diye bir kalma motivasyonu doğar. Burada bu yok. Yine akıl mantık sınırları dahilinde izbelik de olsa bir güvenlik görevlisinin insan seslerini taa nereden duyarak bakmaya geldiği bir yerde bir silah patladıktan sonra durulmaz. Kalanlar birşey olmamış gibi neden kalıyorlar? Artık kaçmak için bir sürü nedeniniz yok mu? Davranışlar bir suçlu/kaçak tipine bile uymuyor bu noktada.
Film güzel diye bütün nedenleri boş bırakıp geçmek olmaz. Benim edindiğim izlenim bu öykü kurulurken biraz modüler düşünüldüğü ve bir devam filminin söz konusu olabileceği. Böylece şimdi gerçekten ortadan kaldırılması gereken ceset, elinde kasediyle bir kız ve bir şantaj öyküsü, ve artık birbirinden şüphe etmesi ve hatta ortadan kaldırması beklendik olan bir grup adam olur. Böylece peşpeşe olacak olan çok kötü şeylerin beklentisine girmiş olduk. Umarım devam kısmında öykü kurulurken masa başında bu "neden?" sorularına biraz daha dikkat edilir ve bu film hali hazırda olduğundan çok daha iyi bir hale gelip hepimiz için daha gurur hissettirici bir film olur.
Emeği geçenlere tekrar saygılar...
Abi ne yaptın sen öyle. Neden karakterleri illa yaşadığın gerçek hayatta etrafındakilerde arıyorsun ki. Akla mantığa uygun olanı ne demek yahu. O zaman bir ton film sayayım sana bana ver akla mantığa uygunluklarını, ver gerçek hayattaki insanlara uygunluğunu, ver etrafındaki "aha la bu bizim Recep işte" olanı. Neden karakterleri kendi bildiğin kişiler arasında arıyorsun, şaştım. Neden bu kadar gerçekçilik arıyorsunuz. Abi buradaki karakterlerde sizin hiç bilmediğiniz, hiç bir yer olan ve hiç bir ülkesinin hiç bir şekilde kimliği olmadan yaşayan hiç kimseleri işte o kadar.
Yani bu filmde hikayeye el atmak için karakterler üzerinden gelmeyiniz. Bu yapabileceğiniz en büyük hata olur. Aman diyeyim, aman ha.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Yok olmadı. Kastım o değil. Zaten öyle olsa ne film kalır ne kurmaca. Söylemeye çalıştığım sizin, benim, Recep'in vb değil "kendi içinde" bir mantığı olması. Onu çıkartmakta zorlanıyoruz bu filmde.
Yoksa Yüzüklerin Efendisi'ni izler ya da okurken Hobbitler'in nasıl/neden tütün içtiğini sorgulamıyoruz. "Kanser olmuyor mu bunlar?" demek abestir. Demek o dünyadaki işler farklı. Ama kendi içinde tutarlı ve ikna oluyorum. "Konuşan ağaç mı olurmuş?" demiyorum "Ejderha mı olurmuş?" demiyorum fakat yine de o dünyanın bile kendi içinde bir tutarlılığı olması lazım. Biri ölürse gelmemesi, gelirse de bunu kendi içinde kabul edebileceğim şekilde olması lazım. Yoksa ne desek olur, herşey mubah.
Uzak örnek verdim özellikle. Yaratık'taki yaratığı kendi içinde, Mezun'daki Benjamin ve Elaine'i kendi içinde anlıyoruz zaten. Biz veya çevremizde bildiklerimiz açısından mantıklı ve olabilir gelmese de Pulp Fiction'daki karakterleri, sadece öldürerek yaşamlarını sürdürenleri vb vb bir türlü kabulleniyoruz... da işte bu filmi izlerken nedense karakterleri kendi içinde anlayamıyorum. İlk üçlü ekipte işler tamamdı da sonraki ikili itibarıyla sanki kasten senaryo ilerlesin diye konmuş ve "o konum ve durumda kendilerinin dahi yapmaması gerektiği gibi" davranıyorlar sanki. Kendileri kim veya ne olursa olsun.
Ha o da olmaz mı? Ben de yarın sapıtır sağa sola kurşun sıkarım. İnsan her zaman tutarlı bir canlı değildir. Fakat bunu bir film halinde sunuyorsak en azından takip edilebilmesi lazım. Bir delinin hayatını olduğu gibi karman çorman çekip koyarsak dadaist, surreal, absurdist gibi akımlar dışında kabul edilebilir bir anlatı olmaz. Ama nice deli filmi var ve hayranız. Neden? Kendi içinde kabul edebiliyoruz. Aklı ve mantık derken kastettiğim budur.
Çok konuştuk galiba. Umarım anlatabilmişimdir. Tekrar edeyim: bu senaryo sorunları (plothole)lar olmasa çok çok daha güzel olur. Yine de teknik açıdan çok güzel. Evet bir ders malzemesi olabilir ama her boyutuyla.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
sanki film eksik gibi geldi .. bitmedi . buradan 2 sonuç çıkardım kendi adıma hikayeden kurgudan oyunculuktan çok keyif aldım ve devam etmesini bekledim bende merak ettim cesedi olay ondan daha fazla uzaklaşmazsa daha güzel bir şey çıkacak gibi duruyor .. "Devamı gelecek" kısmını duyunca sevindim çünkü şu haliyle bir kısa filmi değil uzun metraj bir filmin bir parçasını anlatıyor gibi. Hani hikayemiz güzel tipler karakterler güzel iyi de çekiyoruz ama işte imkan dahilinde zaman nakit akışı falan derken kısa çekelim dedik.
burdan erkan uzdura sesleniyorum : Bunu uzun metraja çevirip güzel bir film yakalayabilirsin.Biraz cesaret biraz planlama.. artık yap bişiler
Dolaylı da olsa Görkem'le aynı şeye takılmışız aslında. Onun söylediği olay örgüleri, sorduğu soruların cevapları olsaydı filmde, çok büyük olasılıkla benim "hikayeye başka kapılar açmak" dediğim şey gerçekleşecekti.
Ama şu bir gerçek ki böyle bir film de olabilir, yani sadece olayı merkeze alan karakterlerle öyle pek de ilgilenmeyen, olayın sebebiyle sonucuyla pek muhattap olmayan. Bu ayrı bir yapı. İki film karşılaştıracak olursak:
Heat vs. Reservoir Dogs
İkisi de banka soygununu konu alır. Ama biri karakter + olay örgüsüyle ilgiliyken, diğeri sadece olaylarla ilgilidir.
Bu film daha çok Reservoir Dogs gibi bir film. Ama bence Reservoir Dogs Heat'e yaklaşamayacak bir film. Ama kimisi için tam tersi de olabilir.
Tercih...
Geçenlerde yapmak istediğim filmler senaryolar düşüncelerim bir hayli karamsarlığa kapılmıştım...
Filmini izledim ve acayip motive oldum hayallerimi geri verdin diyebilirim saol...
." Artık Bir Kamu Görevlisi.. "
Geçenlerde yapmak istediğim filmler senaryolar düşüncelerim bir hayli karamsarlığa kapılmıştım...
Filmini izledim ve acayip motive oldum hayallerimi geri verdin diyebilirim saol...
Teşekkür ederim, inan bana bu söylediklerin bile yeter! Bu filmi yapma nedeni olarak...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
sanki film eksik gibi geldi .. bitmedi . buradan 2 sonuç çıkardım kendi adıma hikayeden kurgudan oyunculuktan çok keyif aldım ve devam etmesini bekledim bende merak ettim cesedi olay ondan daha fazla uzaklaşmazsa daha güzel bir şey çıkacak gibi duruyor .. "Devamı gelecek" kısmını duyunca sevindim çünkü şu haliyle bir kısa filmi değil uzun metraj bir filmin bir parçasını anlatıyor gibi. Hani hikayemiz güzel tipler karakterler güzel iyi de çekiyoruz ama işte imkan dahilinde zaman nakit akışı falan derken kısa çekelim dedik.
burdan erkan uzdura sesleniyorum : Bunu uzun metraja çevirip güzel bir film yakalayabilirsin.Biraz cesaret biraz planlama.. artık yap bişiler
Evet cesarete ve hasetsiz insanlara (Yorum yazanları kastetmiyorum) ihtiyacım var. Hem de çok =)
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Işık ve ses konusunda üzerinde baya çalışıldığı belli olan bir film olmuş, kendisini izletmeyi başarıyor ama bazı yerlerde ışık kullanımında devamlılık hataları mevcut, ışığın bu kadar baskın olarak rol aldığı bir filmde ister istemez dikkatimi dağıttı diyebilirim. (Misal 9.dk) Bazı yerler HDRI tadında, acaba tamamı bu şekilde yüksek kontrast içerseydi nasıl olurdu diye düşünmedim değil. Böyle şeyleri söylemek bana aptalca gelsede söylemeden edemeyeceğim, bir iki sahnede yaka mikrofonlarının kabloları dikkat çekiyor.
Bende Görkem ve Kezzap gibi senaryoda bazı eksiklikler olduğunu düşünüyorum, ama bana bunu düşündüren film bittikten sonra filmi tekrardan zihnimden geçirme isteği, normalde izlerken çok rahatsız etmesede düşününce neden diyorsunuz. Tekrardan düşünme isteği ise diğer filmlerini bilmemden kaynaklanıyor. Mesela kadın neden gizli kamera koymuş, bunun hikayeye ne katkısı var, zorlarsak son kaset olayları ve adamın Ankarada yaşıyor olması amcanın siyasetçi olduğunu hissettiriyor ama destekleyecek başka veriler yok.vs
Film bende aslında daha uzunken kırpılarak kısaltılmış hissiyatı doğurdu, bazı soruların havada kalmasını buna bağlıyorum, genel itibariyle iyi bir iş çıkarmışsınız, tebrikler.
Filmin gerek görüntü yönetimi gerek ses ve müzik desteği ile çok iyi kotarılmış bir atmosferi var ki bu Türkiyeden çıkan tüm kısaların temel sorununu çok nadir halledebilen filmlerden biri olmuş. Her ne kadar Barış'ın Kerem'in Sertaç'ın ve ses miksajını yapan arkadaşın (bakmayı unuttum) çok yetenekli olmasının yanı sıra bunlara kapı açan şeyin iyi senaryo olduğunu söyleyebilirim. Allahtan Erkan senaryo tamam budur bitti demeden çekme aşamasına geçmeyen bir adam. Çünkü düşük bütçe bağımsız film yapmak demek gerginlik demek stres demek. Bunun da filme bir zaaf olarak geçmemesi için senaryonun yaratmak istediği ortamı oyuncuların eline tutuşturulan tekstde iyi anlatılabilmiş olması gerekiyor. İşin dediğim kısımlarında Erkan teknik işçilere çok güzel paslar vermiş onlar da golü atmışlar. Senaryoda eksiklik olmadığını düşünenlerdenim. Öncesi ve sonrası üzerine şunu söyleyebilirim. Böyle bir şeyi kanun haline getirmek çok abes olur. Farkedemediğimiz şey buna aslında hiç ihtiyaç duymadığımız bin tane çok iyi örnek izlemişizdir. Bırakın kısayı uzunlardan bahsediyorum. Neden orada olduklarıyla yada nereye gitttikleriyle ilgilenmeyen binlerce film izlemişizdir. (mesela görki'cim kendin izlettin bana bir steve buscemi filmi. Film sadece orada o filmi hayata geçirmekle ilgili bir yönetmenin bir günlük setini anlatır.) Buradaki farka gelirsem ecnebiler lanet olsun ki bu işleri kusursuz yapıyorlar. Filmin zaafları acemilikleri olmasa senaryo halinde okuduğumuzda bu filmin ne önünü ne arkasını arardık. Fakat sahaya çıkınca bir sürü problem topa girer, faul olur.
Fakat masanın en önemli ayağı bence filmi en çok yaralamış diyebilirim. Oyunculuklar. Eğer ki bu film bir Gemide doğallığında oynanabilseydi (ki bu beklentim çok büyük bi lüks ama imkansız değil) Senaryoyu okumuş olan birinin filmin içine girmesi çok zor oluyormuş onu anladım izlerken ama şunu biliyorum eğer ki bu senaryoyu Erkan foruma atsaydı gülmekten ara vermek zorunda kalıcağınız yerler olabilirdi. Mesela : - Pırlanta gibi adammışsın. tepkisi Beni yerle yeksan etmişti. Filmde de güldüm ama Ahhh dedim. Bu senaryo herşeyden önce çok komikti. Oynayan arkadaşlar aldıkları eğitimin etkisinden midir bilinmez Sonuna kadar yaşamak istemişler her cümleyi. Bazen birine sadece sktirgit dersin ve o sadece bi sktirgitdir. Fakat tiyatro geleneğinde bunun icrası çok net olmalıdır. Bu yüzden filmi yaralamış. Yani sinirli adam takır takır küfür eder tab bu ona iyi anlatılırsa. Başındaki gibi eslerle dolu bir anlatım tamamen setin gerginliğinden yada yetersiz bir ön çalışmadandır. Zaten küfür etmekten çekinmeyen gayet underground bir film. İkinci bir pamuk prenses vakası olabilirdi. Bu fırsat kaçmış.(bunu ben bir fırsat olarak görüyorum tabi) İkinci bir eksik ise karakterlerin birbirine çok yakın olması. Mesela ikiyüzlüra'da Ben ayrı bi denyo idim, Fevzi şişko korkak bir tipti. Engin Alkan'ın hikayesi tam anlatılan bir durumdaydı. Şefik bitirimdi. Hatta minicik bir sahnesi olan Duygu bile ayrı bir tipti ve bundan beslenen sahneler yaratılıyordu. Burada sanki neredeyse birbirinin birebir aynı tiplerin hırgürünü izliyoruz. Burada aslında bu durumu kurtaracak olan oyunculardı. Yine çalışma imkanlarımız bu tip ön çalışmaların imkanını vermiyor. Bu arada filmin başrölünde Eylem Caner'mi oynamış arkadaş bu kadar mı benzerlik olu? ki en orjinal tipti bu arkadaş. Gerçekten aldığı oksijen haram evlat olsa sevilmiyecek bir tip "yazılmış" ama çok iyi oynanamamış. Ziyadesiyle bence senaryosu işçiliği çok iyi ama oyunculukların gölgelediği başarılı bir kısa film olmuş Erkan'ın uzunda ben de varım diye kendini duyuracağı bir film olarak portfoliosuna eklenmiş.
Öncelikle herkesin eline sağlık.
Açıkça söylemek gerekirse ben de senaryo konusuna takıldım.Fakat ben bunu hata veya eksik olarak görmüyorum.
Diyaloglarından anladığım kadarıyla cesedi yok etme mevzusunda olan bir film değil.Her ne kadar karakterler bir şekilde cesedi yok etmek için bir araya gelmiş olsalar da film bize bundan daha farklı şeyler gösteriyor.Bu nedenle ben cesedin öncesine ve sonrası takılmıyorum hatta özellikle izleyiciye bahsedilmemesini tercih ediyorum.Fakat beni tatmin etmeyen nokta olayın cesetten bu derece sapmasına rağmen bizim cesedi görmemiz ve orada bir ceset olduğunu bilmemiz buna rağmen cesedin hikayesini bilmeyişimiz.Keşke diyorum konu bu kadar ceset değilken bize cesedi hiç göstermeseydiniz, bize cesetten hiç bahsetmeseydiniz.Böylece biz de izlediğimiz şeyin görsel olarak da nesnenin öncesi,şimdisi ve sonrası olmadığını anlardık.(hikaye olarak da olmadığı gibi) Nesneyle tek bağımız olan görüntüsünün de biz izleyiciden kopartılması anlattığınız durumu,olayı,karakterleri ve filmi desteklerdi diye düşünüyorum.
ve Tabi ki her şeye rağmen tekrar tekrar tebrikler.
ben de senaryonun eksik olmadığını düşünüyorum. aksine eğer bahsedilen eksiklikler tamamlansaydı açıkcası bu film beni etkilemezdi. sonuçta olayın çıkış noktası ceset ve cesetin nasıl geldiği ya da o adamların neden cesedi bırakıp gitmedikleri bizi pek ilgilendirmiyor bence. öncesi ve sonrası açıklansaydı filme pek bir şey katmazdı ama senaryoyu sıradanlaştırırdı. zaten neden ordan gitmedikleri bi diyalogla açıklanmış. bi tanesi siktir git istiyosan diyor. diğeri de gideyim de arkamdan istediğiniz gibi anlatın polise gibi bir şeyler söylüyordu. bir de mesela o gizli kaset ayrıntısı çok hoşuma gitti benim. eğer o kasetin devamında ne olduğu anlatılsaydı bu etkiyi bırakmazdı bence.
arkadaşlar bir film yapmışsınız emeğinize sağlık ama ne anlatıyo bu film... verilmiş emeğinziden başaka takdir edilecek bişey göremedim . okadar övgüyü okuyunca bende çok merak ettim. yazık oldu 20 dk ma ve emeğinize ...
arkadaşlar bir film yapmışsınız emeğinize sağlık ama ne anlatıyo bu film... verilmiş emeğinziden başaka takdir edilecek bişey göremedim . okadar övgüyü okuyunca bende çok merak ettim. yazık oldu 20 dk ma ve emeğinize ...
Açıkçası ben de mesajınızı anlamak için fazlasıyla uğraştım ancak olan 5 dakikalık emeğime oldu.Yine de klavyenin tuşlarına basarken harcadığınız emeğe saygım sonsuz..:|
anlatıyo ?
emeğinziden ?
başaka ?
bişey ?
okadar ?
dk ma ?
Are you sex ?
Süperdi vede komik 🙂 ...
Şimdi dostlar....
Toptan cevap vermeye çalışayım diyeceğim ama buna benim nefesim yetmez.
Şöyle bir kısa açıklama yapmaya çalışayım:
(Ki bu soruyu Firar bana özelden sordu, konuştuk biraz) Ben bu filmin senaryosunun çok ciddi biçimde sorunlu olduğunu düşünüyorum. Bu düşünce, benim, film izleme alışkanlıklarımdan doğmuyor sadece. Her film, belirli bir yaklaşım tarzını, inceleme yaklaşımını kendisi bizzat çağırır. Kendim için söylüyorum: Bir film, bir ceset sebebi ile ıssız bir yerde toplanan bir kaç genci anlatıyor ve film boyunca bu gençler bu cesetten kurtulma yollarını arıyorlarsa ben o gençlerin sonu ne olacak diye sorar merak ederim. Gençler isterse 2 başlı, 8 kollu, 9 bacaklı, 12 çüklü olsun. İstedikleri kadar ilginç, anlatılası, sevimli, ürkütücü, vs. vs. olsunlar.... Yönetmen istediği kadar atmosfere, karakterlere, sosyal bir tabakaya, kültürel bir tespit mekanizmasına vs.'ye eğilsin. BU filmdeki tüm cengame, tüm gerilim oradaki cesettir, nokta! Siz bu hikayeyi anlatırken senaryoya sayısız renk, sevimli ayrıntı, zengin alt metinler vs ekleyebilirsiniz. Bunda bir mahzur yok. Ama olayın temelini, karakterlerin orada oluş nedenlerini es geçemezsiniz. Ha, geçerseniz izleyicide bir boşluk, bir tatminsizlik yaratırsınız. Ben de bu his oluştu. Herkeste oluşmuş olmayabilir, eyvallah. BEnim fikrim kural değil elbet.
Eğer tür filmi yaklaşımı ile yaklaşıp filmi incelerseniz ortada bir eksiklik olduğu ise kesindir. Bakın, bana bazı örnekler veriyorsunuz, hikayesinde açıklıklar, belirsizlikler olan filmler olarak ama hiçbirinin bu filmle ilgisi yok. Rezervuar Köpekleri ile, Heat ile hele hele living in oblivion (beetlejuice'un söylediği) ile falan zerre hiçbir ilgisi yok bu filmin. Ve Erkan'ın, bu filmi (ve aslında tüm filmlerini) yaparken üstlendiği motivasyonu, amacını aklımızda bulundurmalıyız. Erkan kaybedenlerin, kendi söylemi ile "kıyıda köşede kalmışlar"ın filmini yapar. Hikaye falan onun umrunda değildir aslında. ...Mış Gibi bu adamın sinemacılığının anahtarıdır. Her filmi ona benzeyecek diye birşey yok tabii ki ama Erkan, bir hikaye anlatıyorken aslında hikayeyi, karakterlerini sunmak ve tanıtmak için bahane olarak kullanır. Mış Gibi'de de bu vardı. İkiyüzlüra'da da. Enjeksiyon biraz farklıydı. Erkan'ın tarzına paralel bir iş sayılmaz. Mış Gibi'de hiç hikaye yoktu. İkiyüzlüra zaten 100 liralık filmdi, 🙂 bütün olay 100 lira eksik fazlaydı. Ama bu filmi yaralamazdı asla çünkü önemsizdi bu. Karakterler, karakterler arası çekişmeler, tezatlar önemliydi. Çok çok ama çok sevimliydi herşey. Ortadaki mesele 100 lira gibi önemsiz birşey olunca dikkatimizi karakterlere verebiliyorduk. Hikayeyi değil karakterlerin hikayedeki yerlerine, olaya yaklaşımlarına odaklanıyorduk.
İşte Sessiz Gece'de ortada bir ölüm kalım meselesi var. Yerdeki ceset, diğer şehirde faaliyet gösteren bir mafya kolunun adamı olabilir. Bir anda karanlığın içinden 10 tane uzili adam çıkıp hikayesini izlediğimiz tipleri süzgece çevirebilir. Bahsettiğim mesele o zaten. Hitchcock'un "masanın altındaki bomba" söylemini merkeze alaraktan bu filmin sorununun özeti şudur bana göre: "Masanın altında bomba varken masadaki yemeğe odaklanamam" Ortada bir ölüm kalım meselesi varken karakterlere, işin atmosferine, repliklere, tiplere odaklanmak zordur.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;