Bayıldım, Bayıldım! Şu sitede en değişik, en acayip ürünler senden çıkıyor. Ben dünya kısalarını çok takip etmem ama böyle bi tür olduğunu da sanmıyorum. 3 dakikada bu kadar siniri bozulur insanın. Sinir bozukluğuna bağlı kahkaha en sevdiğim tür. Abinin zaten hastasıyız. Fragmanda şimdi cuk oturmuş oldu kafada. Elinize sağlık.
Kısa filme hikaye bulmak için, uzaklarda aramaya, debelenmeye, kafa ezmeye pek gerek yok diyen bir film. Sadece etrafımızı iyi gözlemlememizin kafi olduğunu çok iyi göstermiş.
Film, ne umduk ne bulduk oldu. Yanlış anlaşılmadan hemen açmak gerekir; fragman izleyicinin kafasında, filmin tamamen bambaşka şekilde kurgulanmasını sağlamıştı. Filmden sonra bunu çok kişi dile getirecektir; e tabi yönetmende bundan fazlaca bir keyif alacaktır. Seyirciyle uğraşan yönetmenleri sevmişimdir.
Teknik olarak değerlendirmeyi burada çok iyi anlayanlar yapacaktır. Ben de biraz anladığım konular üzerinde bir değerlendirme yapayım. Kadın oyuncu, bol ş'li ve sürekli dilini damağına değdirerek konuşması karakteri biraz alaşağı etmiş. Nedendir anlamadım ama bu türlü konuşan kadınların hareketleri de hep aynı oluyor; adama sinirlenmesi, diğer adamı çağırmak için dönüş şekli ve el kol hareketleri istisnasız hep aynı oluyor. Bir kaç Tv yapımlarında da rast gelmişti ama yapımların ismini unuttuğumdan yazamıyorum buraya. Sosyal hayatta da karşımıza çıkabilecek tiplerdir. Oyunculukları seyirciye yapmacık gelen en doğal oyunculardır. "Hey" seslenişi sırasında keşke kadınla biraz daha uğraşılsaymış (pıst diyen karakter tarafından değil, yönetmen tarafından biraz daha uğraşılsaymış). Kadının yolda yürürken bir şeyler düşündüğü ve adamın o kadar seslenmesine rağmen geç duyması bakımından, kadının biraz dış dünyadan koptuğu anlaşılıyor; bunun üzerine adamın seslenişini ilk duyduğu anda şaşkınlığa bağlı olarak etki tepki yedirilmesi yapılsaymış daha iyi olurdu inancındayım.
Neredeyse her filminizde yer alan diğer bey abimizin kendinden gelen yeteneği, bu karaktere bambaşka bir tat katmış. Konuşma şekli filmdeki komedinin candamarı olmuş. (küçükken oyunlarımızda çok gürültü çıkarttığımız için bize söven böyle amcalar aklıma geldi 🙂 )
Filminiz, kısalara örnek oluşturacak bir film. Tebrikler.
Artı ufak bir merak sorusu; bu fiminizin hikayesinde Yerdeki Taş adlı kısa filminizin ne kadar etkisi oldu? Ya da aslında iki film için, hikayenin özü bakımından devam filmi diyebilir miyiz?
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Zaten bu karakterin serisi gibi algılıyorum ben hep. Fasulye'yi bile bu ffilmin göbeğine koyaiblirsin. Özetle bu karakter kafa skiyor. HHK bi konuda sana katılmıyorum haliyle sen de bana katılmıyacan ama yönetmen ne diyecek o önemli. Şu konuda: Oyunculuğun kötü olması bu filmi kafamızdaki yere koyan şey. Bi insan ne kaar sinirli olsa da bu kadar seri konuşmak için konuşmaz. Bi es verir. Keza kadın da öyle. Her zaman göreceğimiz bu tiplerin bi karikatürü bence bu sahne.
Haliyle sana katılıyorum beetlejuice. Yönetmenin ne diyeceği tabiki çok önemli. Bunun aksini söylemedim. Başlıbaşına bilinen şeyleri değinmekten kaçınırım, gereksiz laf kalabalığı yüzünden.
Bahsi geçen bey abimizin üzerinden yönetmen çok şey söylüyor.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Ben tmmchn filmlerinde derin ifadeler hissediyorum hep. ilginç bir anlatım tarzı var, sürreal tablolar gibi... Neresinden bakarsam oradan ayrı bir yorum çıkarıyorum kendimce. Yine çok beğendim.
Başarılar dilerim.
Teknik olarak değerlendirmeyi burada çok iyi anlayanlar yapacaktır. Ben de biraz anladığım konular üzerinde bir değerlendirme yapayım. Kadın oyuncu, bol ş'li ve sürekli dilini damağına değdirerek konuşması karakteri biraz alaşağı etmiş. Nedendir anlamadım ama bu türlü konuşan kadınların hareketleri de hep aynı oluyor; adama sinirlenmesi, diğer adamı çağırmak için dönüş şekli ve el kol hareketleri istisnasız hep aynı oluyor. Bir kaç Tv yapımlarında da rast gelmişti ama yapımların ismini unuttuğumdan yazamıyorum buraya. Sosyal hayatta da karşımıza çıkabilecek tiplerdir. Oyunculukları seyirciye yapmacık gelen en doğal oyunculardır. "Hey" seslenişi sırasında keşke kadınla biraz daha uğraşılsaymış (pıst diyen karakter tarafından değil, yönetmen tarafından biraz daha uğraşılsaymış). Kadının yolda yürürken bir şeyler düşündüğü ve adamın o kadar seslenmesine rağmen geç duyması bakımından, kadının biraz dış dünyadan koptuğu anlaşılıyor; bunun üzerine adamın seslenişini ilk duyduğu anda şaşkınlığa bağlı olarak etki tepki yedirilmesi yapılsaymış daha iyi olurdu inancındayım.
Artı ufak bir merak sorusu; bu fiminizin hikayesinde Yerdeki Taş adlı kısa filminizin ne kadar etkisi oldu? Ya da aslında iki film için, hikayenin özü bakımından devam filmi diyebilir miyiz?
HHK yorumun için teşekkür ederim. Kadın oyuncunun oynaması konusundaki tespitin doğru bir bakıma. Daha değişik bir film olsaydı kendisinin oyunu sırıtırdı ama bu filmde karakteri karikatürize bir şekilde oynadı ( aynen beetlejuice ın dediği gibi ) ve filme de uydu bence. Ama farklı bir filme gitmeyebilirdi bu şekil bir oyun. Farklı bir filmde de kendisi o role uygun oynardı zaten diye düşünüyorum.
Yerdeki taş ile konusu benziyor sen söyleyince farkettim. O aslında bir filmden çok bir deneme idi zaten.
Ben bu kısadan "büyük bir yalnızlık" duygusu aldım. Gencin yabancı olması, iletişim kuramaması, yanlış anlaşılması ve hatta kovulması, bir ortak dil oluşturmaya çalışırken, bunu da "pst" diyerek yapmaya çalışırken tepki çekmesi, büyük bir yalnızlık hissi uyandırdı. Scorsese'nin "Günaha Son Çağrı"daki Hz.İsa'yı akla getirdi. Baştan sona anlaşılamama ve kendinin de yaşadığı büyük bir yanılsamayla bu "anlaşılamama" halini haklı çıkarıp, bütün ömrünü boşa harcama hissi vardır filmde. Bu 3 dakikalık filmde de bu duyguları bize geçirebildin diye düşünüyorum. Genç yine de hareket eder, yoluna devam eder ve suya ulaşır. Kızgın adam ise olduğu yerde kalakalır; kolay yolu seçerek bağırıp çağırarak, aslında doğru olan bir şeyi yıkmak ister. Ulaşamadığı ciğere mundar der bir bakıma. Bu mücadeleyi başlatan kadın ise bir semboldür. Sahip olunmak istenen, başkalarıyla paylaşılması istenmeyen, erkeğin değerini olumlayacak bir araçtır. Silik ve komik görüntüsü de bu isteği kuvvetlendirir bir bakıma. İki erkeğin, iki kümenin kesiştiği yerdedir. Hareket edip ikisinin de dışına çıkması istenmez adam tarafından. Adam kadına yakın durarak ona sahip olma potansiyelinin daha yüksek olduğunu göstermek ister, uzaklaşmakta olan gencin arkasından bağırarak. Oysa genç sadece "pst" diyerek iletişim kurmaya çalışmıştır. Filmin ses tasarımındaki ilginçlik de, gencin dinlediği müzik vasıtasıyla yaşadığı yalıtımı güçlendiriyor. Gerçekten ilgi çekici, kendini merakla seyrettiren bir kısa olmuş.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Filmin şahane atmosferini bir kenara bırak, bizi anlattığı için bile şahane diyebileceğim bir film, emeğinize sağlık gerçekten. Ancak bir eksiklik hissettim nedense, genç baya yürümesine rağmen ( ki baya uzaklaşmış hissi veriyor ) adamın halen konuşması biraz eksiklik gibi geldi bana. Bu adamın konuşmasının uzun tutulmasından kaynaklanıyor olabilir, birde adamın gözleri bazen başka bir noktaya kayıyor ki metin orada, onu okumak için bakıyor diyebilirmiyiz ? Oyunculuklar ise gayet iyi.
Çok beğendim, emeğinize sağlık.
filmdeki aks atlamalarıheralde kasıtlı ben anlayamadım ? kimse birşey diyemedi. .birbirini takip eden çekimler de bir sıkıntı var ama tam anlayamadım yani izlerken bir rahatsızlık var mekanı anlayamıyorsun .kim nerde duruyor kadaın ordan mı geçi ilk başta kime pst diyor.
dolayısıyla pek beğenmedim.
İlgiyle izledim.Sevdim.Başroldeki abinin hayranıyız zaten.Çok güzel olmuş elinize sağlık.
Sanıyorum ki bu filmi "çok" sevmeyenlerden biri de benim.
İzlerken keyif aldığım, beğendiğim yerler olmasına rağmen, tüm bu keyif ve beğeni duygum biraz havada kaldı gibi.
Yine senin bir diğer filmin olan, ve aynı zamanda benim en beğendiğim filmin, "Yerdeki Taş" bir dakika içerisine tonla şey sığdırmış bir filmdi.
Bu filmde de aynı etki var fakat, sanıyorum bir "gol" eksik. Yerdeki Taş'ta o taş yere düştüğü anda film doruk noktasına varıyor ve bitiyordu.
Fakat bu filmde sanıyorum ki bir son sahnenin eksikliğini hissettim. Sahne demek doğru olmayacak. Belki de bir an. Nasıl bir an? Bağıran abimizin gidip tekrardan yerine oturması gibi. Zaten büyük olasılıkla bunu yapıyor, ama görmek istedim sanıyorum. Filmin sonunda kasıtlı olarak bırakılmış boşluk duygusunun daha da kuvvetlendirilmesini bekledim aslında.
Yani bütünüyle çok beğendiğim bu filmde bir son hamle eksikliği hissettim.
Filmin sonuyla ilgili düşüncelerim değişebilir bu arada.
Bu ilk birkaç izleyişimde hissettiğim bir şeydi.
Elinize sağlık.
Yukarıdaki arkadaşların da dediği gibi basit bir senaryo ve filmdeki amca ile ablanın üstün oyunculukları sayesinde çok güzel bir film olmuş. bazı filmler vardır sardırarak izlersin. insan bunu izlerken nasıl bittiğini anlamıyor bile. gerçi zaten çok kısa ama çok güzel. gerçekten çok güzel.
Yine 3 kere falan üst üste izledim. Kendine has sinema dili oluşturan bir insanı tanımak çok güzel bir duygu. Hep böyle devam edersin umarım.
zevkle izledim, eline,emeğine sağlık..
abla bana şahan'ın bir parodisindeki tiplemeyi hatırlattı. Yanında Haydar Dümen varken telefona bağlanan cengiz isimli kocasına söverken arada bu kadın da girip avaz avaz aynı kelimeleri sıralıyordu.(izlemişler bilir)..
bir garip ölmüş diyeler,üç günden sonra duyalar,kısa film ile yuğalar,şöyle garip bencileyin
zevkle izledim, eline,emeğine sağlık..
abla bana şahan'ın bir parodisindeki tiplemeyi hatırlattı. Yanında Haydar Dümen varken telefona bağlanan cengiz isimli kocasına söverken arada bu kadın da girip avaz avaz aynı kelimeleri sıralıyordu.(izlemişler bilir)..
🙂 Benziyor cidden.