Forum

KADER

44 Gönderi
16 Üyeler
0 Reactions
7,240 Görüntüleme
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

İyi günler arkadaşlar, forumda daha yeniyim, bu sene başında sinemayla ilgilenmeye başladım diyebilirim, amatörlükte son noktadayım yani 🙂

Çalıştığım okuldaki öğrencilerimizle yağtığımız bir projeyi paylaşmak istedim. Zaten bir yarışmaya katıldık, film bitti, kendimizce yaptığımız işle gurur duyduk vs. Sizlerin de fikirlerini alıp gelecekte daha güzel çalışmalar yapabilmek için yapıcı ve hatta yıkıcı eleştirilerinizi bekliyorum.

İzlemeden önce fikir vermesi açısından Film hakkında küçük bir yazı:

"Günden güne gelişen dünyamızda halen kanayan bir yara olan sokak çocukları, yaşadıkları, onlara karşı yaklaşımlar ve iç dünyalarını gözler önüne seren bir gerçeğin hikayesi."

Ve özet:

"Çetin, Bursa’da yaşayan liseli bir gençtir. Ailesi ve okuluyla sorunlar yaşamakta hiç bir işi olumlu gitmemektedir. Son çare olarak sokağı görür ve tercih eder. Artık sokaklar onun evidir. Tomi’de, evin reisidir. Yaşadıkları ve karşısına çıkan bir adam hayatını değiştirmiştir, kendi hayatını değiştirdiğinin farkında olmadan..."

Bu da filmimiz arkadaşlar:

[vimeo] http://www.vimeo.com/12282251 [/vimeo]

forum kurallarına bir göz attıktan sonra şu eklemeleri de yapmış olayım.

Ekipman:

Sony HDR-XR520
Canon HV30
noname mikrofon :):)

(Burda da not düşmeden geçemiycem:) sony hdr xr520 240gb dahili hafızasına pal formatında kaydederken canon umuz amerikadan gelmişti, ntsc:) o frame rate i 25e adam gibi flickersız çekmek günümüz teknolojisiyle 27 saat sürdü giden renkler netlik de cabası:):) yani şunu gördüm birden fazla kamerayla çalışacaksan modeline kadar aynı olacakmış, renk menk bissürü sıkıntı oluyo:)

Afiş:

Jenerik:

YÖNETMEN
Rıdvan BEKTAŞ (Liseyi bu sene bitirdi)

GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
Ali Emre AKKAYA (Liseyi bu sene bitirdi)

KAMERA ve MONTAJ
Sadık AKTAŞ (Sinema adına içimzde en deneyimlimiz, fikir babamız, forumun içimizdeki tek eski üyesi)
Fatih ALPTEKİN (Ben:)

SES
Enes ÖZGÖR (Lise son sınıf, tüm soundtrackler onun miksidir, hepsi orijinal, afişin de tasarımcısı)

OYUNCULAR

Abdülsamet AKTAŞ (Lise 3. sınıf)(Çetin, başroldeki sokak çocuğu)
Yadigar Özkan POLAT (Muhsin Ağabey)(İyi Polis:)
Ali Emre AKKAYA (Tomi)
Fatih ALPTEKİN (Hikmet Komiser)(Çok kısa zamanda yetiştirmek zorunda kaldığımızdan oyuncu bulamadık ben mecburen oynadım, oyunculuk iddiam yok kesinlikle:)
Ertan ACAR (Baba)
Oya ACAR (Anne)
Tolga ARSLANGÖRÜR (Öğretmen)
İbrahim ÖZDEMİR (Liseyi bu sene bitirdi) (Tomi'nin kankası)
Metehan ÇELİK (Liseyi bu sene bitirdi) (Sokak çocuğu)
Yunus KALENDER (Liseyi bu sene bitirdi) (Sokak çocuğu)
Mustafa Talha KILINÇ (Lise 2. sınıf) (Bisikletin sahibi çocuk)
Durdu Mehmet GÖKŞENLİ (Lise 2. sınıf) (Yurttaki kavga çıkaran öğrenci 1)
Yasin ÖZOĞUL (Lise 2. sınıf) (Yurttaki kavga çıkaran öğrenci 1)
Abdullah AKÜREK (Lise 2. sınıf) (Yurttaki kavga çıkaran öğrenci 1)
Adem SARAÇ (Lise 2. sınıf) (Yurttaki kavga çıkaran öğrenci 1)
Mücahit ANDİÇ (Lise 2. sınıf) (Yurttaki kavga çıkaran öğrenci 1)
Hasan COŞKUN (Liseyi bu sene bitirdi) (Yurttaki saldıran büyük çocuk)
Cihat AKSOY (Liseyi bu sene bitirdi) (Yurttaki saldıran büyük çocuk 2)
Yücel AŞIR (Kötü polis:)
Ömer YÜCE (İlk sahnedeki polis)
Necip Fahir ELMAS (Lise 3. sınıf) (Gece çekimindeki sokak çocuğu 1)
Muammer YÜKSEL(Lise 3. sınıf) (Gece çekimindeki sokak çocuğu 2)
Murat AKSU (Polis arabasındaki memur 1)
Ahmet FIRAT (Polis arabasındaki memur 2, Adliyeden indiren memur)
Seyfettin KIZGIN (Adliyeden indiren memur)

(Bi kaç kişinin kim olduğunu yazınca gerisini de yazıvereyim dedim:)
(Fazla bilgi göz çıkarmaz yazmışsınız diye yazdım sonra kızmayın bak:)

Bursa Polis Koleji Müdürlüğü'ne

Bursa Emniyet Müdürlüğü
Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü'ne
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne
Muammer Sencer Polis Merkezi Amirliği'ne

Bursa Osmangazi Süleyman Çelebi Lisesi Müdürlüğü'ne

Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi Başhekimliği'ne

Çekimlerimiz sırasında yardımlarını rica ettiğimiz vatandaşlarımıza

teşekkürü bir borç biliriz...

Not:
Filmimiz kelimeini kullanmanın önemi veya tanımı konusuna değinilmiş açıklayım onu da 🙂
Film için filmimiz diyorum, birincisi, hem kamera hem montaj hem kurguyu Sadık Abiyle beraber üstlenmiş olduğumdan hem de filmde naçizane ve mecburen oynadığımdan aktif rol aldım, ikincisi filmin sonunda gördüğünüz okul isminden dolayı öğrencilerimizin epey imkanları kısıtlıydı, biraz emek verdim sahiplenicek kadar 🙂

why so serious?

 
Gönderildi : 03/07/2010 6:20 pm
(@ercane)
Gönderi: 714
 

İlk film için düşünce, mantık güzel. Uygulamada çeşitli sıkıntılar var tabi (özellikle kurgu, oyuncu yönetimi, dialoglar, bazı plan seçimleri) bunları prof. filmlerle karşılaştırdığınızda fark edceksiniz. Daha fazla pratikle ilerleyen süreçte temiz bir film ortaya çıkartabileceğinizi düşünüyorum. İyi çalışmalar.

 
Gönderildi : 05/07/2010 8:30 pm
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

desteğiniz için teşekkür ederim. zira olumlu cümeleler değil, hepsi destek bu cümlelerin benim için. mesela şöyle bariz şurası hata veya sıkıntı diyebileceğiniz yer/yerler neresi mesela?

why so serious?

 
Gönderildi : 05/07/2010 8:35 pm
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

ayrıca ses konusunda büyük bir problem olduğu başından sonuna kadar en üzüldüğüm konuydu. Temiz bir ses alacak donanımımızın bulunmaması çok büyük bi problem oldu. Sesi temizleyim derken noise reduction da sesi çok yapaylaştırdı insan sesinden uzaklaştırdı. Sonra benim kendi sesim çok boğuk, açıkçası sesim nasıl daha anlaşılır çıkar diye pek kasmadım kendimi ama mecburiyetten girdiğim için onu da yönetmen düşnsün 😛

kurgu, oyuncu yönetimi, dialoglar ve hatalı görülen planlar konusunda da yorumlar çok yardımcı olacaktır. tekrar teşekkür ederim.

Yabancılar genelde bu durumlarda "sorry for doublepost" derler bizde de var mı öyle bi adet 🙂

why so serious?

 
Gönderildi : 05/07/2010 8:41 pm
(@ercane)
Gönderi: 714
 

Evet sesi yazmayı unutmuşum. Kurguda sanırım oyunculuklar nedeniyle yaptığınız bindirmeler mevcut, ayrıca bir kaç yerde aks atlıyor.Tabi oyuncu yönetimi ile bağlantılı bir durum oluşuyor burada. Sonrasında çocuğa yazılan replikler inandırıcılıktan uzak, karakteri yansıtmıyor. Planlar da dediğim gibi aks değiştirirken sıkıntılar var ayrıca bazı kadrajların yerleşimi sıkıntılı. Bir de şu ekran bölme olayı hoşuma gitmedi.
Şimdi bu yazdıklarım belki yabancı gelebilir ama çok temel mevzular olduğu için artık detaylıca, kare kare yazmak istemiyorum zira defalarca konuşulan, internette hakkında bilgiler bulunan konular. Bununla ilgili bir araştırma yaparsanız filmi tekrar tekrar izlediğinizde fark edeceksiniz. Özellikle aks, kadrajlama, ışık - diyafram. Kurgu, oyuncu yönetimi, dialog yazımı biraz daha orta vadede kavranabilecek konular.
Benim de yazma amacım destek olmak çünkü sıkıntılara rağmen kafanızda oluşturduğunuz " filmim nasıl olmalı " fikrini beğendim başlangıç için.
Kolay gelsin.

 
Gönderildi : 05/07/2010 8:59 pm
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

inanın dün ve önceki gün sabah9dan gece 2 ye kadar internette line of interest:) de dahil bi ton konu okudum bi sürü kitapçık tarzı hazırlanmış şeyler okudum vs. ama aks atlama konusu mesela, ben filmi yaptığımda tamamen bu konudan bihaberdim, evet içgüdüsel olarak omuz üstü çekim yaptık kötü adamla çay içtiği sahnede belki sadık abi biliyodu o öyle yönlendirdi, işte bişeyler bişeyler bişeyler, ben hala nedense çok özümden emek verince olaya hani yavrum gibi bakıp dur bakim neresinde aks atlamışım diye bakamadım bile 🙂 biraz soğusun bakıcam 🙂 sonra mesela 30 derece kuralı diyelim, bol açı koyucaz diye onu aptal gibi aştığım bakınca harbiden gereksiz planlar var:) hani ben aleme yabancıyım ama en azından isimler yabancı gelmedi diyeyim, muhabbet ettikçe aslında nasıl insanlar olduklarını öğrenicem aks ın, adam gib planların 🙂

why so serious?

 
Gönderildi : 05/07/2010 9:12 pm
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

ekran bölme olayına geliym, sadık abi özellikle hele ilk sahnede bunu istemedi, çekimde bi sahnede arkada handycamlerin çantalarını unutmuşuz 🙂 alakasız bi yer 🙂 tekrar çekmeye de vakit yoktu, orayı nasıl kapatalım derken, dedik madem böyle yapalım,iki görüntü koyalım dedik. ama hareket olayını ben özellikle hani aa yapabildim oley gibi kendi kendimi gazlkayıp sadık abi yapma demesinerağmen yaptırdım, şimdi bakınca aksiyon filmi çekmediğmi anladım 😀 ama çocukların cebine para koyarken üçlü zaman perspektifi benim mantıklı bulduğum ve hoşuma giden bi konu oldu. açıkçası hani biraz da şu düşünce de var içimde. hani aks meselesi baya katı bi kuraldır, yüksek oranda harbiden bilinçsiz izleyiciler(ben gibi) filmden kopabilir, hani bunu izleyiciyi kopartmadan kıran üstadlar var, veya diyelim 30 derece muhabbeti veya rule of thirds vs vs hanibunlar aşılabilir meseleler ne kadar zamandır kural olsalar bile olmasalar da olabiliyo, sonuçta sinema bi özgürlük benim gözümde yapamayacağın içinde olmayacağın veya en azından olmaığın bi çok şeyi yansıtabiliyosun. Kimsenin yapmadığı şeyleri de yaparsın. Eğer çoğunluktan onay görürse 30derece kuralı olur görmezse ikinci filminde yapmazısın olur biter. Denedim hoşiuma da geldi, gelen tepkileri ölçüyorum tabiki, çok etkilenenler çok hoşuna gidenler de oldu, o yüzden hala seviyorum onu 🙂

why so serious?

 
Gönderildi : 05/07/2010 9:19 pm
(@sickman)
Gönderi: 3651
 

Aynı müziğin arkada devamlı çalması iyi bir etki yapmamış filme. Tabi sesteki sıkıntıları da kapatmış belki %10-20 gibi ama yine de çok büyük sıkıntılar var seste. Ya tamamıyla seslendirme olmalıydı, ya da tamamen alınan seslerle kurgulanmalıydı. Aynı planda iki farklı ses işlemi olunca ayar kaçmış. Tabi tamamı seslendirme işi çok zor, hiç bulaşmayın, sesleri düzgün almaya çalışın derim ben.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 05/07/2010 9:21 pm
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

evet, ses konusunda en rahatsız olan bendim zira zaten 4 sene profesyonel tonmeisterlik yaptım, sırf thd si az diye amerikadan üç haneli dolarlara kulaklık getirten ben bi mikrofona para verebilseydim iyi olacaktı 🙂 şu var bi sahnede evimdeki creative marka orta seviye bi mikrofonlu kulaklığı kullandım. Ve sesler mükemmel kaliteliydi. bi bahçe masasının arasına kulaklığı sıkıştırınca hiç rüzgar da almadı 🙂 ama o çekimden sonra kayboldu :S ve işin kötü yanı, 15 dakikayı geçti film ve bi sahne çıkaracaktık tek çıkarabildiğimiz sahne oydu, yani o sesleri de kullanmadık :D:D kurgu konusundaki sıkıntı kısmının bi sebebi de budur.
yurttan kaçışı için çok basit bi sebep oldu orda hani sormadan etmeden ona saldırılması, aslında o attığımız sahnede bi araştırmacı gelip hani niyetsiz gönülsüz bu çocuklarla alaklı araştırma vs yapıyor, çocuk rahatsız oluyo-kıllanıyodu- bu durumdan ama çıkarmak zorunda kaldık. ne yazıkki.

why so serious?

 
Gönderildi : 05/07/2010 9:28 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Genelde "liseli filmi" deyince karşılaştığımız örneklerin genelde mafya vs. olmasından mı kaynaklanıyor bilemiyorum, daha görece toplumsal konulara eğilen bu arkadaşların filmlerini ayrı bir beğenme hissiyle izliyorum. Seçmiş olduğunuz konu her ne kadar "çok işlenmiş" olsa da (film olarak olması şart değil, genel olarak medyada), tercihinizi yine de bu yönde kullanmış olmanızı takdirle karşılıyorum.

Fakat konunun işlenişi için benzer şeyler söyleyemeyeceğim.
Her şey fazlasıyla karikatürize. Çocuğun "kitap defter falan alırdım" cümlesi, "hayalimdeki evi çizerdim" demesi, "her çocuk gibi çocukluğumu yaşamaya hakkım var" demesi ve bunun gibi kurduğu cümleler, bu çocuklar hakkında dışarıdan konuşan, onlar hakkında süslü cümleler kurup ajitasyon yapan cümleler gibi.

Söylüyor olduklarının samimiyetini, konuyla ilgili duyarlılığını sorgulamıyorum, sadece bu şekilde bir aktarımın yapılıyor olması, çok sık karşılaştığımız "sokakta çocuklar var, onların da umutları var, onların da sıcak bir yuvaya ihtiyacı var" şeklindeki binlerce kez duyduğumuz şeylere hiçbir katkı yapmadan tekrardan sunuluyor olması anlamına geliyor.

Nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum, zorlanıyorum biraz.
Bu şekilde yaklaşmak, aslında bu sorunu yaşayan çocukları ya da onlarla ilişkiye girenleri "bütünleştirmek, tektipleştirmek" anlamına geliyor. Dolayısıyla sorunun çözümü için ihtiyaç duyulan detayları görmezden geliyor.
Örnek vermek gerekirse, Arka Sokaklar dizisi bu işi bu şekilde yapıyor. Hep tek tip sorunlar, kişiler. Sorunu derinleştirmeye dair hiçbir hamle yok.

Sürprizbozan
Senin hikayenin bütününde böyle bir şey varken, sadece sonunda, yani kendisine yardım eden polisi bıçaklıyor olduğu sahnede bize farklı bir şey söylüyorsun. Orada bize "bilinçsiz eylem"e dair güzel bir çıkarım yapıyorsun, ama onun dışında karakter de hikaye de hiç yeni bir şey söylemiyor.

Elbette ki bu bahsediyor olduğun sorunların olmadığı anlamına da gelmiyor.
Bu sorunlar çok fazla, her gün gözümüzü kapatıyoruz, yoldan geçerken bir dilenciye ya da sokak çocuğuna bakmıyor olduğumuzda, o sanki oradan yok olacakmış gibi algılıyoruz. Senin yaptığın gibi bu sorunu gösteriyor olmak anlamlıdır. Ama sen bunu bu konuya duyarlı bir insan olarak, herkes gibi yaklaşmamalısın. Sokaktan birini çevirsen ve sokak çocukları hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorsan çoğu o bildiğimiz klişe cümleleri kurar. Birçoğu senin yakaladığın sebep sonuç ilişkisini yakalar. Bunun sebebi de şu bence:

Sokak çocukları kendileri konuşmaz, hep birileri onlar hakkında konuşur, onların hayallerini de, onların isteklerini de hep dışarıdan duyarız.
Hep bir dış ses vardır, hep onları anlatıyordur. Onların sesini hiç duymayız.

Daha da öte giderek bir şey söyleyeyim. Bir sokak çocuğu hakkında "onlar da yaşıtları gibi okula gitmek isterler, iyi bir iş, iyi bir ev, iyi bir eş sahibi olmak isterler" gibi bir cümle kurmak ne demektir? Bence sokak çocuklarının isteklerine dair hiçbir şey söylemez bu cümleler, sadece "ideal bir yaşam nasıl olmalıdır"ı anlatır. İdeal bir yaşam buysa herhalde sokak çocukları da böyle bir yaşam ister demektir bu. Detay yoktur, ana hatlar vardır.

Biraz farklı bir şeyler görmek istiyorsan bunun en iyi yolu, gidip bu çocuklarla birebir konuşmak, "farklı" dertlerini, "farklı" hikayelerini dinlemektir.
Bunu yapmanın kolay olmadığını biliyorum, fakat bu bir amaç olarak yerinde durmalı. Bunun ötesinde bu konuyla ilgili yapılmış çok değerli bir çalışmayı önereceğim sana. Yoksulların kendi ağızlarından anlattıklar yoksulluk hikayeleri:
http://www.idefix.com/kitap/yoksulluk-halleri-turkiyede-kent-yoksullugunun-toplumsal-gorunumleri-derleme/tanim.asp?sid=PLEJ86A0YH0H5LYHQKNK

Buradan bir nebze de olsa klişe olarak biliyor olduklarımızın içindeki farklılıklara ulaşabilir, sorunun daha detaylı bir profilini çıkartabiliriz.

 
Gönderildi : 06/07/2010 4:03 am
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

bugüne kadar filmle alakalı olarak duyduğum en beni kökten sarsan yorum oldu. eline sağlık KEzzAP. eğer öyleyse ben cidden kendimi kandırmışım bak çocuk nasıl da yaşıyo gibi anlatıyo diye, ama işte tam burda senin dediğine geliyo, ben dedemekki o hani yanında geçip baktığım kadarıyla bakmışım konuya... yarın bursa polis oleji sinema kulübünn seneye yapacağı projeleri görüşücem ve bu konu çok iyi oldu benim için. eyvallah cidden. ama yine de şunu da söylemek istiyorum, 17 yaşındaki bi yönetmen -senin de dediğin gibi- sokak çocuklarına karşı halkı uyandırmak için sanaıtnı seçti. ve ayrıca bursada başladı, yakında tüm türkiyeyi sarıcak diye tahmin ediyorum. toplum destekli polislik şubesi hep okullarda vs geziyo, velilerle konuşuyo, halkı toplayıp seminerler vs veriyo, oralarda gösteriliyor kader ve türkiye'ye dağıtılacak. belki kardeşim daha kolej öğrencisiyken, hani sanatsal olarak yeterli olmasada niyet açısından Türkiye genelinde bi taşın altına elini sokmuş oldu. Ne mutlu ona..

link için çok teşekkür ederim ayrıca..

why so serious?

 
Gönderildi : 06/07/2010 4:15 am
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

bu arada afiş le alakalı başımdan geçen bi olayı anlatıym. biliyorsunuzdur, duymuş yaşamışsınızdır büyük ihtimalle ama belki birine faydam dokunur diye söylüyorum. filmi izlememiş birisine afişi gösterdim, dedim ne anladın afişten. ve bana dedi ki:

Sürprizbozan
Bi çocuk varmış hapiste başlıyo heralde film, sonra çıkmış biraz sokakta kalmış sonra güzel bi yuvaya kavuşmuş! dedim insan beyni demekki resimleri bile yazı okur gibi soldan sağa okuyomuş! Bundan sonra afiş yaparken en dikkat edeceğim meselelerden biri oldu vesselam.

why so serious?

 
Gönderildi : 06/07/2010 4:22 am
(@emre_gss)
Gönderi: 0
 

bu arada afiş le alakalı başımdan geçen bi olayı anlatıym. biliyorsunuzdur, duymuş yaşamışsınızdır büyük ihtimalle ama belki birine faydam dokunur diye söylüyorum. filmi izlememiş birisine afişi gösterdim, dedim ne anladın afişten. ve bana dedi ki:

Sürprizbozan
Bi çocuk varmış hapiste başlıyo heralde film, sonra çıkmış biraz sokakta kalmış sonra güzel bi yuvaya kavuşmuş! dedim insan beyni demekki resimleri bile yazı okur gibi soldan sağa okuyomuş! Bundan sonra afiş yaparken en dikkat edeceğim meselelerden biri oldu vesselam.

Bilim zaten bunu söylüyeli yıllar oldu 🙂 herneyse

Ama bu sadece latin alfabesini kullanan ve yazılışı sağdan sola doğru okunan yazı dillerini kullanan kişiler içindir..

Yani o afiş i bir Arap 'a göstersen..Hikayeyi doğru anlatırdı demek gibi birşey 🙂

Umarım anlatabildim..

Birazdan arkama döndüğümde orda olmayacağını biliyorum..Ama bilmeni istediğim bir şey var..Ben her döndüğümde orda olmanı diliyorum.. -emre

 
Gönderildi : 06/07/2010 9:15 am
(@kingpin)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

evet evet ben de aynen öyle olacağı kanaatine varmıştım o akşam 🙂 hani sadece bu konuda bilgi eksikliğim vardı, çıkarım yapma konusunda pek sıkıntım yok şükür:)

why so serious?

 
Gönderildi : 06/07/2010 6:14 pm
(@sadoline)
Gönderi: 0
 

Fatihciğim burada paylaşmamızın faydasını gördün değilmi
Forumun ve üyelerin potansiyelini bildiğim için beklediğimden az gelse de yorumlar beni çok sevindirdi (özellikle de ekran bölme hakkında olanlar:)
Bu filmin birkaç ek çekim ve bambaşka bir kurguyla oluşturacağımız ikinci versiyonu aklımın bir köşesinde hep keşke olarak kalacak sanırım..
Herkese teşekkürler...

 
Gönderildi : 07/07/2010 6:30 pm
Sayfa 1 / 3
Paylaş: