Forum

Film Çekildikten So...
 

Film Çekildikten Sonra Ortalama Ne Kadar Bütçe Gerekir ?

28 Gönderi
13 Üyeler
0 Reactions
8,947 Görüntüleme
(@adams)
Gönderi: 51
Başlığı açan
 

Merhaba arkadaşlar bu konuda google da bir araştırma yaptım ama pek birşey bulamadım , örneğin ben bir film çektim diyelim (oyuncuların , kameramanın vs ekipmanın parasını ödediğimi varsayalım), kurgu , montaj , müzik ve son işlem olarak sinemaya daıtmak için ortalama ne kadar bütçe gerekli. ( Mütevazi bir film için ortalam bütçeyi soruyorum). Daha açıklayıcı olucak olursa ben ekipmanı ve oyuncuları bedavaya buldum filmide bedavaya çektim diyelim. Filmin montajından tutup , reklamı kurgusu vs ne kadar tutar. Siz şimdi diye bilirsiniz 200 bin liradan başlayıp 200 milyon liraya kadar çıkabilir diye ben mütavazi bir bütçe olarak soruyorum. Konuma Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

 
Gönderildi : 08/02/2015 1:02 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

20-30 bin arası kurgu, müzik, ses miksajı, renk...

Diğer kısımları bilmiyorum.

 
Gönderildi : 08/02/2015 1:56 am
(@adams)
Gönderi: 51
Başlığı açan
 

Ben dağıtım için her bir kopya için bin lira diye duymuştum ozaman ortalama 30 bin lira kurgu , miksaj 30 binlira kadarda dağıtım için kopya desek 60 bin lira filen ediyor sanırım başka bir ödeme yapılması gereken kısım yoksa tabi.

 
Gönderildi : 08/02/2015 2:39 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Dağıtım oldu bitti gibi bir şey değil.
Teknik olarak filmi dağıtılacak hale getirebilirsiniz.
Ama nasıl dağıtacaksınız, sinema alacak mı vs.
Bunlar hep sorun.

 
Gönderildi : 08/02/2015 5:30 am
(@ahmet-bahadir)
Gönderi: 79
 

Şu an Türkiye'deki sinemaların %70'i DCP sistemine yani dijital sisteme geçti.Az çok araştırmıştım bu konuyu.Sanırım bir DCP kopyası 650$+vergi civarıydı.Ama işte tam olarak emin değilim.

 
Gönderildi : 08/02/2015 5:49 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Çok işlem var daha. Bildiğim kadarıyla DCP için sesin Dolby sistemde kaydedilmesi gerekiyor. Onun için de ayrı bir süreç var.
Belki öğrenirim bir gün.

 
Gönderildi : 08/02/2015 5:53 am
(@fulgura)
Gönderi: 5141
 

Ben bu konuyu anlamıyorum. Yani, gördüğüm ve foruma gelen sorulardan çıkardığım kadarıyla şöyle bir algılayış var: Bir filmi çekersiniz ve ondan sonra da dağıtıma sokmak için gerekenleri öğrenir, parayı bulur ve yaparsınız ve filminiz sinemalara gider, izlenir. Oysa bu dünyanın benim bildiğim hiçbir yerinde bu şekilde işlemiyor. Dağıtımcı diye bir ara unsur var. Canı isteyen istediği sinemaya film götürüp gösteremez (sinema sahibi yakınınız olmadıkça). Bağımsızlar bile istedikleri yerlerde değil, ancak ve ancak bu işe gönül veren sinema salonlarıyla kendilerini göstermeye çalışıyorlar ve burada parlarlarsa daha ana akım bir dağıtımcı filmlerini daha genel bir kitleye ulaştırmayı kabul ediyor. Yani parayı bulsanız, filminizi tamamlasanız bile gösteremeyebilirsiniz. Kimse promosyonsuz, ne olduğu bilinmeyen bir filmi salona sokup izleyici gelmesini beklemez. Bu nedenle insanlar yapımcı peşinde koşuyor. Türkiye'deki ortamı içinden çok iyi bilmiyorum ama sinemanın has behas memleketi olan ABD ve Avustralya'da ve hatta Hindistan'da bile söz konusu sektöre giriş yapımcı kişi ya da şirketler üzerinden oluyor. Eğer çok ama çok iyi bir filminiz varsa bunu ancak bir festival başarısı ile parlatıp sonrasında yapımcı/dağıtımcı üzerinden salonlara taşıyabilirsiniz. Bence amatör ve bağımsız sinemacının buradaki tek kurtarıcısı festival başarıları. Bodoslama salonlara yönelip, onca para döküp iki hafta sonu boş salonlara oynadıktan sonra süklüm püklüm hayalkırıklığı ile gezmemeli sinemacı. Baştan bunun böyle olacağı bilinmeli. Ya en batan yapımcı ile hareket edeceksiniz ya da bitmiş filmin ses yapmasını sağlayacaksınız ki birileri ilgilensin. Youtube bile bedava profesyonel film dolu ve adını duymamışsa 720p bile koysanız kimse dönüp bakmıyor bile zamanında gişede oynamış filme. Filmin kendisinin tek başına iyi olması yetmiyor bu devirde (çok ama çok etkili bir şey bulmadıysanız).

Kopya başına 1000 tl gibi rakamlar büyük ölçüde boş kalacak salonun parasını sizden çıkarmak isteyenlerindir. Başarılı bir yapımcı ve dağıtımcı zaten kopyaların doğru salonlara doğru zamanda ulaşmasını sağlayacaktır.

Yıllar önce, 1980 sonu, 1990 başlarında İstanbul Müzikçiler Çarşısı'nda bir furya esmişti. İsteyen herkes kaset çıkarabiliyordu; parasını vermek şartı ile. Yani arabesk patlamasının ardından kendisi de ünlü olacağına inanan o kadar inanan halk çocuğu vardı ki, bir şeyleri satıp savıp İMÇ önünde bitiyor, zamanın parasıyla 5 milyon, 6 milyon arası para verip 1000 kopyalık kaset çıkarıyorlardı. Yapımcılar bu adamlardan çok para kazandılar ki o kasetler 1 tane bile satmazdı. Kasetçilerin tozlu raflarında öyle yıllarca sırf dekor diye beklediler. Bugün de bunun dengini film furyası olarak görüyorum. Krediyle, sağdan soldan toplamayla bir araba parası civarında bir şeyler çıkaranlar bu paraları şirketlere gömüyorlar. Ha, bunun iyi yanı, bir sürü küçük stüdyo da kuruldu ve ufak tefek işler alıyor ama ortaya çıkan şeyler o kasetlerden pek farklı değil hala. Nasıl o zamanın kasetlerinin kapakları bugün hafif ve buruk bir tebessüm uyandırıyorsa, bugünün filmleri de buna benzer oldu şimdiden. Bence gerçek Türk sinema sektörü önümüzdeki 10 yıl içinde ortaya çıkacak bu nedenle.

Neyse uzattım. İnsan elinde yapmak istemediği iş olunca (belgesel renklendirmesi) aklı sağa sola kayıyor aynı sınav öncesi çalışmak istemeyen öğrenci misali. Yanlış anlamayın, burada kastım doğrudan sizlerin filmleri değil; henüz sektör olmamış ve işini resmen hırtlıktan çıkarmaya çalışan, pavyoncu mantıklı film ortamı. Naçizane önerim, ilginç ve evrensel temalı çalışmalar yapın ve yabancı festivallere yönelin.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 08/02/2015 5:59 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Benim de tamamıyla bireysel deneyimlerimden edindiklerim Fulgura'nın önerisini destekler nitelikte.
Dedim ya filmi dağıtıma hazır hale getirirsin ama film dağıtıma hazır ama dağıtılmamış şekilde rafta durur. 🙂

Türkiye'de festival işinin canına okudular ne yazık ki.
Filminizi festivalde gösterime sokabilmek için dahi yapımcıya ihtiyacınız var.
Rezil bir durum. Bağımsız sinemayı öldürüyor.

Yapım sonrası desteğe başvurmak için yapımcıya ihtiyacınız var. (Ya da yapımcı şirketi kurup yapımcı belgesi almaya)
Bağımsız sinema yine öldü. Yahu ben filmimi yapımcıya kabul ettirebilsem zaten yapım sonrası desteğe başvurmam ki mantıken.(Tabi yine başvurabilirsin de, olmazsa olmazlarından biri o olmaz)
Daha doğrusu yapım sonrası destek ile kendim yapımcı olurum. 🙂

Neyse. Gereklilik yurtdışı festivaller.
Withoutabox sitesine bir bakın.
Yurtdışı festivaller ile filminiz arasında online köprü.
Birçok festival başvuru için filmin online kopyasını kabul ediyor.
(Hatta tüm gösterim için bile kabul ediyor)

Zaten işin esprisi de bu. Uğraşmadan etmeden festivalle ilgili bütün detaylar gözünün önüne geliyor. Rahatlıkla filmi gönderebiliyorsun.
70-100 dolar arası paralarla bir festivale başvurabiliyorsun. (Yanlış anlaşılmasın withoutabox yüzünden değil bu para, festivaller zaten başvuru ücreti için alıyorlar bu parayı filmin kabul edilse de edilmese de)

Bir festivalden kabul almak yapımcıyı cezbeden bir faktör olur. Yapımcıyla anlaşırsın. Proje sonrası desteğe başvurursun. Filmin süperse ya da isim yaptıysa 300.000 falan izlenir. Aksi halde vizyona girersen 5000 kişi falan izler.

Zor, uzun, neden uğraştığımızı bilmediğim işler. 🙂

 
Gönderildi : 08/02/2015 2:10 pm
(@fulgura)
Gönderi: 5141
 

Evet, film enflasyonu yol açtı buna. Eskiden festival yoktu, bugün mahalli marketler bile neredeyse film yarışması düzenleyecek. Bunca video arasından bağımsız sıyrılmak zor.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 08/02/2015 2:13 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Türkiye'de şu anda Filmin yapım sonrasındaki aşamalar, öncesindeki aşamalardan daha zor ve riskli... Gelişen ve ucuzlayan ekipman gereçleriyle film yapımı daha da kolaylaşıyor. Ama gene de iyi bir film yapımı için normal şartlar altında sarsmaz bir bütçe gerektiriyor. Bu bütçe olayı filmin yapım sonrasındaki satış sürecini zorunlu kılıyor. Çünkü kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan yönetmenler yapım sonrasında gelir elde etmeli ki bir sonraki proje gerçekleşsin ya da en iyimseriyle harcadığı kadarını çıkarsın.

Piyasamızın bugün ki hali derin bir geçiş sürecinde. Bundan 5-6 yıl sonra, ortalıkta peşpeşe parlayan başarılı genç yönetmenler görmemiz işten bile değil. Bu süreç piyasadaki bozuk yapım firmalarını, belli bir yatırım mantığına oturtmaya zorlayacak kanısındayım. Yapımcı firmaların belli bir düzene gelmesi daha uzun bir zaman gerektiriyor gibi.

Bu zamana dek film yapım sonrasındaki süreç yapımcı bulma umuduyla batan yönetmenler ve festivallere umut bağlamış zaman kaybedecek yönetmenlerle dolacak.

Elinizde kıt imkanlarınızla çekebileceğiniz iyi bir senaryo ve bu senaryoya uygulanmış iyi bir yönetim olmadıktan sonra bir üstteki paragrafın potası genişler. Bunu da en büyük destekleyen çok kötü filmlerin hala salonlara iteklenmesi... Bu durum daha iyisini yapabilirim düşüncesine bürünen yönetmenlere en büyük cesareti veriyor. Versin zaten. Bu bir nevi karşı duruş ve isyan gibi. Ama işte piyasamızın malumları var. Fulgura'nın İMÇ örneği tam denk bir örnek... Ya gene cepten eksi bakiye vereceksin ya da festival zamanlarını bekleyeceksin.

Bana göre şu zamanda kendimize baktığımızda hepimiz fakir yönetmenleriz. Ekonomik durumlarımız bariz çıplak ve festivaller için bile film yapıp şans demek aşırı lüksümüz oluyor.

Her zaman ki gibi en şanslılar; sesiyle, ışıkçısıyla, kamera+ekipmanıyla sürekli film çekebilecek birlikteliği oluşturmuş ekiplerde!!! Biri olmazsa biri olacaktır ha...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 09/02/2015 3:21 am
(@kertenkelebek)
Gönderi: 170
 

Türkiye'de festival işinin canına okudular ne yazık ki.
Filminizi festivalde gösterime sokabilmek için dahi yapımcıya ihtiyacınız var.
Rezil bir durum. Bağımsız sinemayı öldürüyor.

Yapım sonrası desteğe başvurmak için yapımcıya ihtiyacınız var. (Ya da yapımcı şirketi kurup yapımcı belgesi almaya)
Bağımsız sinema yine öldü. Yahu ben filmimi yapımcıya kabul ettirebilsem zaten yapım sonrası desteğe başvurmam ki mantıken.(Tabi yine başvurabilirsin de, olmazsa olmazlarından biri o olmaz)
Daha doğrusu yapım sonrası destek ile kendim yapımcı olurum. 🙂

Yapımcı derken "filme para yatıran ve sonunda da bütün parayı kazanan kişi" gibi yanlış bi algı oluşmuş sanırım. Yapımcının işi yalnızca filme para yatırmak değildir. Tabiki bu işi bu şekilde yürüten yüzlerce yapımcı var ve işler bu şekilde yürüyor diyeceksiniz ama doğrusu bu değil.
Yapım firması açıp, yapımcılık belgesi alan ve cebinde üç beş kuruş parası olan herkes yapımcılık görevini layıkıyla yerine getiremeyebilir. Uzun soluklu ve uluslararası alanda ciddiye alınacak işler üretilememesinin temel sebeplerinden biri budur.
Projenin gerçekleşmesi için senaryo aşamasından dağıtım ve festivallere katılma sürecine kadar gerekli altyapıyı sağlamak yapımcının temel görevidir. Ki yönetmen de yaratıcı olarak işini rahatça yapabilsin ve bu prosedür işlere fazla kafa yormasın. Film için gereken finansal desteği ulusal ve uluslararası fonlardan temin etmek, projeye finansal destekte bulunacak ortak yapımcılar bulmak da yine yapımcının görevidir.
Özellikle bağımsız ve festival odaklı projeler üreten insanların "yapımcı" olarak çalışacağı insanları "tüccar, para babası" gibi görmesi bence bir hatadır. Bu işi profesyonel olarak yapan ve film üretim-dağıtım süreçlerine hakim insanları tercih etmek projelerin sağlıklı bir şekilde hayata geçirilmesini sağlar diye düşünüyorum.

 
Gönderildi : 09/02/2015 4:50 am
(@fulgura)
Gönderi: 5141
 

Haklısınız ama siz "olması gerekeni" söylüyorsunuz, biz "olanı".

Zaten anlattığınız türden yapımcılık bu türden sektörel ilişkilerin köklü olduğu ve artık etik ve kurumsal olarak oturduğu ortamlarda oluyor. Bunun dışında Türkiye gibi ülkelerde bu iş adamın insafına kalmış durumda. Yani adam isterse iyi yapımcı olabilir, istemezse tamamen paragöz olarak rahatlıkla bu sektörde var olabilir ve hatta sektöre egemen olabilir. Müteahhitlik gibi bir şey bu. Okuma yazman yoksa bile bina dikebiliyordun işte. Ancak deprem oldu da biraz akılladı millet ama inşaattan gözü dönmüş ekonomide yine isteyen müteahhit olabiliyor hala. Genel ekonomik ahlakımız ne ki sinema sektöründe işini doğru yapan yapımcılar olsun? Bulursanız öpün başınıza koyun, atlayın üstüne kaçırmayın o iyi adamları. Gerçek yapımcı gerçek yeteneği arayıp bulan, avlayandır. Bulur, parlatır ve ortaya sunar. Yetenek başarılı olur ve beraber para kazanırlar.

Bizim mevcut ortamda adam ne diye uğraşsın? Her gün ayağına onca genç yönetmen gelir ve süper bir fikri olduğunu söyler. Adam bakar, fikir süper falan değil ama genç niyetli. "Olur da 50.000 koyacaksın bu işe" der. Yani kendi koyacağı parayı gençten ister. Herşeyde olduğu gibi rantçılığa dönüştü bu piyasa.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 09/02/2015 5:25 am
(@homeros)
Gönderi: 0
 

Hızlı hızlı herkesin yazdığını okumaya çalıştım. Genel olarak Kezzap ve Fulgura ile aynı fikirdeyim. Hatta Avrupa Birliği bilmem ne biriminden birinin yazdığı Türkiye sinema sektörü hakkında çok önemli ve doğru bir tez/yazı vardı. Bulup onu okumanızı tavsiye ederim herkesin. İstersen Avatar'ı çek -söz konusu Türkiye ise- sinema salonu piyasasının %50'den fazlası tek başına Mars grubuna, dağıtımcı piyasasının ise %85'inden fazlası 3 büyük (Sanırım Mars, UIP ve Tiglon'du, veya WB veya Pinema da olabilir tam emin değilim) dağıtımcının elinde. Bunlardan birinden birini tutturamazsan unut filmini gitsin.

Öte yandan diğer sorulara cevap verirsem.

----Kurgunu kendin yaparsan bedava, veya baba kurgucu değil de asistan veya 2. kurgucu falan ile çalışırsan 2000-3000 TL.

----Free Royalty Free müzik yapan internette abiler oluyor filmin müziklerini buradan beleşe getirebilirsin veya konservatuar öğrencisi olup (Veya çok tanınmadık bu işlere yeni giren müzisyen biriyle) filmin başarasına bağlı belli oran veya miktara göre anlaşılabilir. Ayrıca Royalty Free müzik kütüphanelerinden 300-300 TL civarına tüm filmin müziğini yapıştırabilirsiniz. Öte yandan özellikle de sanat filmi ayağında takılıyorsanız şöyle barok, klasik dönem bir eseri bulup üstüne bir de onun free royalty free performansını bulursanız internette bu eseri parça parça kullanarak tüm filmi bitirebilirsiniz. Örnekleri mevcuttur bi hayli.

----Sound Mix, Dolby Atmos yapacağım kurşun kulağını sıyırıp geçecek gibi duyacaksın gibi bir gayen yoksa (Ki varsa onu yapabilecek babayiğiti de zaten 20-30 binden aşağı çalıştıramazsın ki o sadece miksaj için, bu adamların bir de 8-10 kişiden oluşan ekipleri oluyor) evde yapabilirsin ses sistemin varsa 5.1 falan. ASIO4ALL ve Ac3Filter aplikasyonu ile mümkünmüş. Ben denemedim ama okudum biraz netten bir ara deneyeceğim. (Veya yeni tip ses sistemlerinde LPCM 5.1 destekleyenlerde direk AC3Filter'a gerek kalmadan bile yapılabiliyormuş)

----DCP OpenDCP yazılımı ile biraz kastırarak da olsa kendi DCP master'ını oluşturabiliyorsun bedavadan açık kaynak kodlu olarak. Dolby illa şart değil LPCM 5.1 oluyordu yanılmıyorsam. Master'dan da yine beleş uygulamalar var KDM kopya çıkmak için.

----Sen bahsetmemişsin ama Color Correction ve efekt de onlar için de yine benzer yollar mevcut o yüzden çok detaylandırmayacağım.

Kısaca filmi sinemada yayınlanacak haline elinde olanlarla bir tek beleş bir şekilde getirebiliyorsun ama yine aynı sorunla karşı karşıyayız... Nerede, nasıl yayınlayacaksın?...

 
Gönderildi : 09/02/2015 7:36 am
(@sataman)
Gönderi: 0
 

Konuyu detaylandıran arkadaşlara çok tşk.''Türkiye de uzun metraj film çekmek bir risktir '' ( Ezel Akay /2012)

 
Gönderildi : 09/02/2015 6:03 pm
(@adams)
Gönderi: 51
Başlığı açan
 

Hepinizin yorumlarını teker teker okudum hepinize yorumlarından dolayı teşekkür ederim. Ancak uzun metraj filmi yayınlamak konusunda bu kadar ümitsizliğe kapılmayın herşey sizde bitiyor filminiz çok iyiyse filminize güvendiyseniz birazda bütçeniz varsa ben yapabilirsin inancındayım. Film tutar veya tutmaz o ayrı bir konu ama asla bu işe gönül veren arkadaşlar pes etmesinler! Bu arada yorumlar çok açıklayıcı olmuş ben araştırdığımda bile bu kadar net bilgiler bulamıyordum tekrar teşekkür ederim arkadaşlar.

 
Gönderildi : 10/02/2015 5:16 am
Sayfa 1 / 2
Paylaş: