Vanishing Point (1971) - Yön: Richard C. Sarafian

Muhteşem bir açılış sekansı var. Alttaki yazı Sinema Dergisi 2006 Temmuz sayısından:

70'lerin başında çekilen muhteşem bir 'kült'. Barry Newman'ın başrolünde olduğu yol filmi, sisteme isyan eden, baş kaldıran radikal bir yapımdır. Kowalski (Newman) eski bir yarışçıdır ve teslimatçılıkla, otomobil getir-götür işleriyle hayatını kazanmaktadır. -"Taşıyıcı" tarzı filmlerin nerelerden ilham aldığı ortaya çıkıyor- Modifiye edilmiş 70 model Dodge Challenger'ı, Colorado'dan California'ya götürecektir. Kowalski, bu mesafeyi hiç durmadan 15 saatten az bir sürede kat edeceğine iddiaya girer. Motosikletli polisler ve otoyol devriyelerini peşine takan Kowalski, zaman ve onu engellemeye çalışanlara karşı büyük bir hızla nefes nefese bir mücadeleye girişmiştir.... Motosiklete binen çıplak kadınlar, 'gay' otostopçular ve çölün uzayıp giden ıssızlığında eşsiz bir müzik eşliğinde yol alan bir Dodge Challenger. Birçok sinefil tarafından bugüne dek yapılan en iyi araba-yol-hız filmi olarak gösterilmiş bir yapımdır.

Tenenbaum Ailesi. 7/10 Gayet iyiydi. Wes daha harika işler yapacak, çok severim.
Monthy Pyton. 8/10. Çok eğlenceli çok. Ve dolu komedi. Bayıldım. İki taneymiş bunlar. Diğerini izlemem lazım acilen. 🙂

Tenenbaum Ailesi. 7/10 Gayet iyiydi. Wes daha harika işler yapacak, çok severim.
Monthy Pyton. 8/10. Çok eğlenceli çok. Ve dolu komedi. Bayıldım. İki taneymiş bunlar. Diğerini izlemem lazım acilen. 🙂
5 film ve sayısız radyo ve televizyon serisinden oluşan bir şey için adını yanlış yazmış olmanı geçtim, neyini hangisini izlediğini bile yazmamışsın. Bu kadar muğlak bir yorum olamaz Görko'cum :).

Wes'in de en iyisi hâlen Rushmore benim için ama Mr. Fox'u izlemedim henüz.

Pardon.... İzlediğim bölüm Life of Brian'mış. Doğrusu da Monty Python'muş. Pardon. Sori. Affet düd.
Bir hatanı yakalayayım, bittin sen. 🙂 Gözüm üzerinde. (Zor Baba'daki rabırtın "gözüm üzerinde" hareketini yolluyorum sana 🙂 )

Niye bölüm diyorsun onu da anlamadım, film abi işte :).

Bir de ben eleştirmedim, hangi filme yorum yazdığını anlamaya çalıştım sadece. Bu çünkü şey gibi:

Polis akademisi: 7/10 çok güldüm ya. 1 filmi daha vamrış onu da izlicem kesin

demekten farksız. Hallettik şimdi.

Bir de: Ben hata yapmam dostum! 8)

Hayat Var 8 / 10

Başarılı bir Reha Erdem filmi.
Anlatımına aşina olanlar sevecektir, olmayanlar, olup da sevmeyenler için ise anlamsız bir sürü sahne barındıran sıkıcı bir filmdir.

Hayat Var 8 / 10

Başarılı bir Reha Erdem filmi.
Anlatımına aşina olanlar sevecektir, olmayanlar, olup da sevmeyenler için ise anlamsız bir sürü sahne barındıran sıkıcı bir filmdir.

Öyle bir cümle kurmuşsun ki şunları söyleyesim geldi:

Sevipte sevilmeyenler için Orhan Gencebay'dan gelsin

Aklım takıldı, fikrim takıldı

İmdat ile Zarife

1991 yapımı Nesli Çölgeçen filmi. Şevket Altuğ ve bir ayı başrolde.

Annesinden zorla çalınan bir yavru ayı, çingeneler tarafından eğitilerek sokaklarda oynatılır. Bir gün zabıta onları şehir dışında bir ormana götürür ve ayı o günden sonra eski hayatına dönmek ister. Kendi çapında bir özgürlük mücadelesi başlatır.

Konusu iyi olsa da film zayıf kalmış. Özellikle yapay roman konuşmaları falan çok zevksizce. Devrik cümle kurmayı çingene dili sanan birileri tarafından yazılmış olmalı. Ama her şeye rağmen Şevket Altuğ'u izlemek büyük keyif.

Bad ma ra khahad bord

1999 yapımı Abbas Kiarostami filmi. Türkçemize Rüzgar Bizi Sürükleyecek olarak çevrilmiştir. Filmin ismi, içinde okunan bir şiirden gelmektedir.

Bir köye bir şeyler -ne olduğunu anlayamıyoruz- yapmaya gelen iki kişinin -film boyunca sadece birini görürüz- köyde o iş ile ilgili beklemelerini konu alan film, şiirin ve doğanın eşliğinde pastoral bir gerçeklik sunar biz izleyenlere. Abbas ağanın o geniş kalp sofrasında bir kez daha ince ince yufka açar ve baklavaların, sütlü nuriyelerin yolunu tutarız. Yeniden, yeniden, yeniden sinemaya aşık oluruz

New Moon

İlk filmden sonra romantik olsun diye çok kasmışlar, the OC nin fantastiği gibi birşey olmuş. 4/10...

Fourth Kind
7/10
Paranormal Activity düzeyince ama onun kadar vasat olmayan reel-korku.

Hepa sen film izleme bir daha. Ciddi diyorum, bak bidıl bilir benim nasıl korku filmlerindne tırstığımı, paranormal'ı izlerken yarısında onla çetleştim sırf aşırı korkumdan, Fourth Kind'da evde tek başımayken esnedim esnedim, uykuya ramak kala bitti film. O kadar kofti, o kadar bomboş bir film. Bir de gerçekmiş, o kadar belli ki yalan dolan olduğu. Bitince direkt baktım gerçekten de yalanmış yani hepsi.

SES - Ümit Ünal 4 /10

Ümit Ünal ismini görünce gittim, bir şeyler bekliyordum.
Boş bir hikaye olmasını geçtim, inandırıcılık hatalarıyla dolu bir senaryo. Basit bir Hollywood gerilimi özentisinden öteye geçmiyor.
Bir yerlerden toplumsal mesajlara bağlamaya çalışıyor kendini, ama filmin bütünü içinde yemiyor, sırıtıyor.
Gerçekten çok kötü yazılmış. Böyle bir senaryo üzerine de Ümit Ünal fazla bir şey ekleyememiş.
Vasat bir film.

Yazan hiçbir filmi beğenmeyen Uygar Şirin bu arada. Arka Pencere'de fena değil diyorlar, şaşırdım şimdi sen böyle deyince. Dur bakalım.

Alice in Wonderland

Burton biraz çocuklara hitap etmiş senaryo olarak. Yani orjinalini bilmiyordum tam olarak işin aslı. Ama hikaye yok gibi , karakterin önüne hiç bir engel gelmiyor yapılması gerekenleri yapıyor.

Göersel olarak tekrardan bir şölen. Bu arada şapkacıyı o makyajdan sonra johnny Depp e benzetmek biraz zorlaşıyor.

10/7

--------------------
bu arada unuttum eve gelince birde Cable Guy ı izledim unutmuşum filmi, Jim Carrey nin rahatsız edici karakterleştirmesi filmi Ben Stiller yapımı olmaktan çıkarıyor adeta. 108