Şimdi en son izlemedim ama biri itü sözlük'te benim taxi driver yazımı favorilerine eklemiş. Ben de ne yazdığımı bile hatırlamıyordum bir bakayım dedim.. Bu filmi bu kadar beğendiğimi hatırlamıyordum :).

Bilal kardeşime atfedeyim bu yazıyı hadi:
İstanbul'da yaşan her insanın izlemesi gereken filmdir. Bir insanın yalnızlığı, sıradanlığı ve tekabül edişi bu kadar güzel anlatılabilir mi?

İlk izlemede saçma gelir film insana.. "N'apıyo lan bu" dersiniz.. Sonra İstanbul'a gelir, yalnızlığı bu yalnız şehirde tadarsınız. Sonra yine izlersiniz bu filmi.. Yavaş yavaş siz Travis, Travis de siz olmaya başlamışsınızdır. Yapmaya çalıştığınız her şeyi batırır, olmaya çalıştığınız her şeyi yok edersiniz. Alakasız kadınlara vurulur, bir oraya bir buraya savrulur, kendinizi kaybedersiniz.

Bir yalnızlık hikâyesidir taxi driver.. Üç yalnız adamdan, yalnız olan herkese ithaf edilmiş bir terkedilmişlik öyküsüdür.

Güzeldir,
yalnızdır ve
klasiktir.

Güzel yazı egi, ben de eklerdim favorilerime.

Eyvallah Eylem. Güzel yazı.

Ben de ilk izleyişimde pek anlam verememiştim. Sonra tekrar, tekrar ve tekrar izledim. Travis günümüz insanını anlatıyor. İyi okumak lazım filmi.

Teknik açıdan da çok acayip bir film.. Silah doğrulturkenki geri sarma, telefon sahnesi, son kare falan.. Çok acayip şeyler..

East of Eden'i izledim kafam karıştı. Kitabı böyle değildi sanki. Ne bileyim ben. Sevdim de sanki filmi. Offf! Raging Bull izleyeceğim şimdi de.

Hiç sevmem Raging Bull.. Öyle böyle değil..

70ler 80ler seste devrimin yaşandığı dönemler. Üstüste ses bindirme ilk kez bu dönemde yapıldı o nedenle her filmde sesler anlamsız şekilde üstüste biner.. Raging Bull da öyleydi diye hatırlıyorum.. Krizlere girmiştim izlerken. Nedense çok rahatsız eder beni o dönem filmleri.. Genelini sevmem.

Müziğini de sevmem pek 80lerin, glam, hair metal, Iron Maiden falan vs.. Iyyy..

Bulamadım zaten dvd'yi Egi. Dead Man'i izliyorum. 🙂

Hiç sevmem Raging Bull.. Öyle böyle değil..

70ler 80ler seste devrimin yaşandığı dönemler. Üstüste ses bindirme ilk kez bu dönemde yapıldı o nedenle her filmde sesler anlamsız şekilde üstüste biner.. Raging Bull da öyleydi diye hatırlıyorum.. Krizlere girmiştim izlerken. Nedense çok rahatsız eder beni o dönem filmleri.. Genelini sevmem.

Müziğini de sevmem pek 80lerin, glam, hair metal, Iron Maiden falan vs.. Iyyy..

Egi ben Raging Bull'u izlediğimde ağzım açık kalmıştı.. Çok severimm. Bu ses mevzu yüzünden yazık olmuş hem sana hem güzelim filme..

Vicdan

Yön: Erden Kıral

Erden Kıral'ı, "Kanal" filmi dışında hiçbir filmini izlememişken Türk Sineması tarihini inceleyen kitaplardan öğrenmiştim. Mesela "Hakkaride bir mevsim", zamanında Türk sinemasının veda-ı iftaharı olduğu söyleniyordu. Ayrıca , Yılmaz Güney'in "Yol" senaryosunu çekmesi için verdiği ilk yönetmen Erden Kıral'dır. Fakat cezaevinden Güney'in müdahalelerine dayanamayıp, filmini kendi üslubuna göre çekememesi sonucu Yol'un yönetmenliğini bırakmak zorunda kalmıştır. Nitekim yetenekli bi adam olduğu besbellidir. Bulamadığım o meşhur filmlerini izleyemedim ama son filmi "Vicdan"ı izleyebildim. Ama büyük bi hayal kırıklığı oldu benim için.

Filmdeki ilk baskın his, Erden Kıral'ın hani o Kanal'ın Yol'un çekildiği dönemlerden gelmiş olduğu. Bunu hissediyorsunuz ve çok hoş geliyor. Ancak film öyle bir başlıyor ki, hani bilirsiniz filmin başında filmin son sekansını göstermek.. Yani Erden Kıral, filminin güçsüzlüğünü kestirmiş ve seyircisini filmine çekebilmek için bu klişe yöntemi kullanmış. Sonraki fabrika sahnesinde acayip bir kurgu var, bir şeyler oluyor, birileri ölüyor ama akıllara zarar. Hiçbir şey anlaşılmıyor.

Filmin ismi "Vicdan", ne de güzel bi tema aslında değil mi? Maalesef bu temaya dair hiçbir şey anlatamamış Erden Kıral. Dostoyevski nin Suç ve Ceza’sını okuduktan sonra büründüğünüz o ruh durumunu anımsadığınız vakit, film gözünüzde fazlasıyla küçülüyor.

Filmdeki hikaye öylesine özensiz ve hangi karakterin ne zaman ne yaptığı öyle anlaşılmaz ki, kafalar da büyük boşluklar oluşuyor. Bir derdin peşine düşülecekse ötesindeki ve berisindeki boşluklar doldurulmalıdır, ne dersiniz?

Filmde en güzel olan şeyler; üç ana karakterin de çok iyi yaratıldıkları, çok gerçek oldukları. Oyuncuların performansı da hiç fena değil.

Türk sinemasının geçmişinde böyle saygıyla anılan bir yönetmenin böyle bir film çekmesi büyük bi hayal kırıklığı ve çok düşündürücü.

Hiç sevmem Raging Bull.. Öyle böyle değil..

70ler 80ler seste devrimin yaşandığı dönemler. Üstüste ses bindirme ilk kez bu dönemde yapıldı o nedenle her filmde sesler anlamsız şekilde üstüste biner.. Raging Bull da öyleydi diye hatırlıyorum.. Krizlere girmiştim izlerken. Nedense çok rahatsız eder beni o dönem filmleri.. Genelini sevmem.

Müziğini de sevmem pek 80lerin, glam, hair metal, Iron Maiden falan vs.. Iyyy..

Egi ben Raging Bull'u izlediğimde ağzım açık kalmıştı.. Çok severimm. Bu ses mevzu yüzünden yazık olmuş hem sana hem güzelim filme..
Sadece ses değil canım, genel olarak pek sevemedim. O da bi etkendi sadece.

Anladım Egi.. Peki scorsese'nin senin sevmediğin 80'lerden sonra yaptığı filmleri severmisin? Mesela 90'da ki Goodfellas.

Dead Man - Jim Jarmusch

Çok sevdim. En sevdiğim Jarmusch filmi bile olabilir. Western'e harika bir eleştiri. Kızılderili katliamı bu kadar şiirsel anlatılamazdı. Ağır ilerleyen bir film tabi, Jarmusc en nihayetinde. Sevenlere.

Anladım Egi.. Peki scorsese'nin senin sevmediğin 80'lerden sonra yaptığı filmleri severmisin? Mesela 90'da ki Goodfellas.

Goodfellas dün radarıma girdi, uzun zamandır duruyor pc'de ama açılmamıştı. Bu hafta içinde açılacak sanırım. Aynı şekilde Aviator ve Gangs of New York da bekliyor. Gangs'i ilk çıktığında sinemada izlemiştim ama pek bir şey hatırlamıyorum.. Diğer belgesel ve filmlerini de izlemedim. O nedenle severim sevmem diyemem ama muhtemelen seveceğim. The Departed çok güzeldi çünkü.. Taxi Driver neden bilmem, pek anlamasam da taparım. Ama Raging Bull sevemiyorum işte.. Adam ortalığı vurup kırdıkça delleniyorum..

Goodfellas izliyorum 🙂

Goodfellas izliyorum 🙂

Harikadır. Casino ile birbirlerini tamamlarlar..

Joe Pesci diyor ve susuyorum.