Kavga çıkar hacı 🙂
I Saw The Devil - Akmareul Boattda

Sevgili kardeşlerim, bu-filmi-izleyin. The Chaser ile kapışacak hatta bazı yönleriyle geçecek kadar iyi bir film bu. Görüntüleri muhteşem. Oyuncuları müthiş, Bittersweet Life'tan Byung-hun Lee, Oldboy'dan Min-sik Choi. Öezllikle Min Choi muhteşem. Yönetmenin de Bittersweet Life ve A Tale Of Two Sisters'dan sonra kkendini aştığı bir film olmuş. Bu bir suç filmi ama The Chaser'ı izleyenler de bilir normal bir suç filmi değil. Apayrı bir kafa. 2010'da izlediğim belki de en iyi Asya filmi, belki de en iyi film. Bilmiyorum ne izlediğimi unuttum film ağzıma sıçtı.

Ha kan göremem, revan istemem diyenler bulaşmasa belki daha iyi tabi.

Sickman'in şiddetli tavsiyesi üzerine izledim. Ama film beni tatmin etmedi. Çok zorlama geldi.Yani dramatik çelişkiyi zirvede tutulmak için bazı noktalar çok zorlanmış.

Görüntüsü vs. mükemmel tabi. O ayrı konu.
Bilal birileri hoplayıp zırlıyor mu? Atlayıp uçuyor mu* Var mı popcorn atraksiyonlar? Varsa o yüzden sevmiştir hasta adam. Dövüş vardır o filmde dövüş 😀

Size böyle cevap veriyorum.

http://www.swfcabin.com/swf-files/1285196257.swf " onclick="window.open(this.href);return false;

😀 😀

Size böyle cevap veriyorum.

http://www.swfcabin.com/swf-files/1285196257.swf " onclick="window.open(this.href);return false;

😀 😀

Kaçın la adam piskopat. Filmi de ondan sevmiştir 🙂

The American 1,5/10
Niye izledim lan ben filmi? Allah Allah. Kendime kızıyorum.
Niye öyle dedin düd, sonu dışında fena değildi.

Hacı sonu hüsrandı, onun dışında ilk yarım saati ulan ne oluyor dedirtti ama kalanı inanılmaz boş beleş geldi bana bütün numaraları bitti filmin. Tekrar tekrar geldi bana. Bir de bu tip filmlerde final inanılmaz mühim be düd. Bir gizem bir maceranın içine at beni sonra bir türlü beklentimi karşılama daha ne olsun la...
Valla doğru diyorsun, ben şimdi izlediğim gün yazdığım nota baktım, 6,5 vermiş, fena bulmamışım, bazı tempo sorunları vardı demişim. İçinde bulunduğum dönemde bana iyi gelmişti bu film diye hatırlıyorum. Bir o son işte..

The American 1,5/10
Niye izledim lan ben filmi? Allah Allah. Kendime kızıyorum.
Hacı sonu hüsrandı, onun dışında ilk yarım saati ulan ne oluyor dedirtti ama kalanı inanılmaz boş beleş geldi bana bütün numaraları bitti filmin. Tekrar tekrar geldi bana. Bir de bu tip filmlerde final inanılmaz mühim be düd. Bir gizem bir maceranın içine at beni sonra bir türlü beklentimi karşılama daha ne olsun la...
Valla doğru diyorsun, ben şimdi izlediğim gün yazdığım nota baktım, 6,5 vermiş, fena bulmamışım, bazı tempo sorunları vardı demişim. İçinde bulunduğum dönemde bana iyi gelmişti bu film diye hatırlıyorum. Bir o son işte..
Bense bu filmden çok etkilenmiştim.

Sonunun hüsranlığı konusunda olaya sadece kahramanın

sonucuyla bakarsak bu yönde serzeniş çıkabilir. Ama finalin perde arkasını diyaloglarda çözümleyebilirsek, final kısmı daha bir anlamlı oluyor. Katilin yaşadığı gizemden çok, gizemin içinde yaşadığı ruhsal durumu önplana çıkarılmak istenmiş. Ben izlerken bayağı bir kahramanımızın psikolojisinin etkisine girmiştim. Belki de bu yüzden bu kadar etkilendim ve birçok çıkarım sağlayabildim.

Film zaten bir romandan uyarlama. Romanını tabiki okumadım ama muhtemelen orada da kahramanımızın olayları içindeki ruhsal durumu yazının verdiği kudretle daha iyi anlatılmıştır. Aynı etkiyi kamerayla verebilmek için yönetmenin bayağı bir ter döktüğü kesin. Teknik kısımdan anlamam ama bu yönüyle verilmek istenende başarılı bir film olmuş.

Not: Düd'e birşey olmasın diye spoiler yapılmıştır.

Şu spoiler verirkenki rahatlığınız beni öldürecek..

A Takımı 5/10. Eğlendiğim anlar oldu. Ama genel olarak vasat bir iş.

Peter Greenaway'den Pillow Book.
Çok da emin olmamakla birlikte 5-6/10.
Bu herif ne yapmaya çalışıyor arkadaş? Çözemediğim heriflerden biri.

Tron. 5/10

Due Date 6/10

Çoook basite kaçmış bu sefer ama çook.

The American 6/10
True Grit 6/10

Çoğunluk 3/10 (Ne la bu? Hadi minimal falan dedniz yedik diyelim, ışık ve görüntü için gerçekçilik dediniz yedik diyelim ulan bir bar çekmişsiniz bizim evin holü gibi bir yerde, yarak kürek kadrajlama yapmışsınız, bir hikaye anlatıcam madem elde ne varsa gömelim deyip, sınıf farkları, beyaz türkler, kürtler, mendil satan çocuklar, ailesinin okumasına karşı olduğu tipler, aile ve mahalle baskısı, kimsenin kimseye tahammülünün olmaması, rüşvet, güç, itilen kakılan yeter ulan! hele bunlardan birini bir anlat alnının akıyla sonra yeryüzündeki tüm dertleri tek filminde anlatır dünyaya barış ve istikrar getirirsin! Bu neydi ya! )

Kutsal Damacana 3 - Dracoola 2/10 (Al bunu vur ötekine! Ulan bu ülkenin sanat sineması bir garip sanat mıdır bilemiyorum tereddütlerim var ama en azından sinema değil deyip endüstri sineması örneğine sığındık başımıza yıkıldı. Hatta "çoğunluk" bunun yanında "evet en azından bir fikri var ama kafası karışık" klasmanında bu filmi yazanda yönetende oynayanda kafa bile yok! Tek kafa yapımcıda bu filmi 200 bin izletti ya ikinci haftası tamamdır.)

Korkuyorum Biutiful'u izlemeye. Psikolojimi bozdular.

Biutiful...

Bu aksam izledim. Film güzel eyvallah, akıcı , film değil belgesel izliyormuşcasına gerçek, bazı sahnelerde inarritu'nun eski alışkanlıkları nüksetmiş ama iyi ki "kesişen hayatlar" dan kaçmış... ama Bardem.. Ben mi çok büyütüyorum bilmiyorum ama her filmde ayrı bir Bardem, karakter. Müthişti. Karısını oynayan Lady Gaga kılıklı Alvarez de çok iyiydi. Zaten filmin ismi de kendisini özetliyor. " Biutiful ". Sefalet içinde, güzellik nedir bilmeyen ucuz hayatlar ve ölümcül bir hastalığa yakalanan aslında iyi kalpli bir adamın klişe hikayesini, kendine has şekilde anlatmış inarritu. 21gram yada ameros perros la üslüp olarak da çok farklı. Biraz zaman geçtikten sonra tekrar izleyip daha detaylı yazacağım. Ama sağlamdı.

Sherlock Holmes

Avatar'ın extended kurgusunu izledim. Fark yaratacak seviyede daha zengin filmin bu hali.

Grace bayağı daha derin bir karakter haline gelmiş, onun Pandora'da yaşadıkları ile ilgili bir yan hikaye sözkonusu.

Tsu'tey de hikayede daha fazla yer kalıyor. Fİlmin sonunda Tsu'tey'in yanına o ölmek üzereyken geliyor Neytiri ve Jacksully. (Tsu'tey uçakların birinde dövüşürken düşmüştü) Tsu'tey liderliği herkesin önünde ona veriyor. Ve diğer canlılara yaptığı gibi kendisini öldürmesini istiyor Jack'ten. Jack yapamam diyor ama liderliği almasının tek yolu bu. JAck, "bende liderlik vasfı yok, lider sensin" diyor. Tsu'tey de "Ben her zaman hatırlanacağım, Taruk Makto ile omuz omuza dövüştüm" diyor. (BUrada gözleirm yaşardı şerefsizim) JAck de her zamanki sözleri sarf ederek Tsu'tey'i onun izni ile öldürüyor.

Jack Sully'nin eğitimi süresinde bir sekansı var ki çıkarılması gerçekten çok acı olmuş ilk kurguda, çok keyifli, accayip çalışılmış bir sekans, görmemek kayıp gerçekten.

Neytiri ve Jacksully'nin aşklarını açıkladıkları sekans daha uzun ve sevişip koklaşmaları da. Ve sevşirken saçların uçlarındaki bağlantıları birleştirerek sevişiyorlar. (İlk kurguda bunu tahmin etmiştim ben. 🙂 Bayağı mantıklı çünkü)

Daha birçok sekans daha uzun. Örneğin Jack'e İkran seçmeye gidiş yolları daha ayrıntılı verilmiş. Ağaç evin yıkılma çatışması daha ayrıntılı.

Filmin bu hali 3 saate yakın. Ama yine hiç sıkmıyor, aksine daha zegin ve keyifli. Avatar'ı sevenler bu kurguyu da mutlaka izlemeli.