Billy Eliot enfes bir iştir, kaçırmışsın toker. BEn ara ara döner izlerim mutlaka.

İlkini izlediğimden beri heyecan ve sabırsızlıkla beklediğim ve nedense ikincisinin de çekileceğine emin oludğum Şehrin Azizleri 2'yi izledim. Çok hoş bir film. İlki kadar başarılı değil, eksikleri tatminsizlk verici tarafları var ama işin ruhunu içermeyi ve birşeyleri ileriye götürmeyi başarmışlar. MacManus kardeşleri özlemişim gerçekten, çok seviyorum bu karakterleri ben yaa. 🙂 Varlıkları yeter.

Ve bu arada, Sean Patrick Flanery öyle bir değişmiş ki filmin yarısına kadar "herifi oynatamamışlar, benzeyen başka birini bulmuşlar, kötü olmuş" diye diye izledim. Yani Mickey Rourke'un deformasyonunu solda sıfır bırakan bir hale gelmiş herif. Aslanlar gibi yakışıklı beybifeys suratlı herif çirkin bir adama dönüşmüş. Kendi hayatında kesin depremler yaşamış bu herif. Yoksa bu hale gelemez!

Aslında 5-6/10 bir film. Ama gönlümdeki notu 8/10.

I Saw The Devil - Akmareul Boattda

Sevgili kardeşlerim, bu-filmi-izleyin. The Chaser ile kapışacak hatta bazı yönleriyle geçecek kadar iyi bir film bu. Görüntüleri muhteşem. Oyuncuları müthiş, Bittersweet Life'tan Byung-hun Lee, Oldboy'dan Min-sik Choi. Öezllikle Min Choi muhteşem. Yönetmenin de Bittersweet Life ve A Tale Of Two Sisters'dan sonra kkendini aştığı bir film olmuş. Bu bir suç filmi ama The Chaser'ı izleyenler de bilir normal bir suç filmi değil. Apayrı bir kafa. 2010'da izlediğim belki de en iyi Asya filmi, belki de en iyi film. Bilmiyorum ne izlediğimi unuttum film ağzıma sıçtı.

Ha kan göremem, revan istemem diyenler bulaşmasa belki daha iyi tabi.

https://www.youtube.com/watch?v=

Bu tavsiye üzerine izledim. Gerçekten çok iyi bir film. Senaryo, kamera kullanımı, görüntü yönetimi falan enfes. Ama çok ilginç bir durum söz konusu; sinemaseverlik hayatım boyunca ilk kez şunu dedim: "Gerçekten bu filmin gçlü oyuncularla bir Hollywood yeniden çevrimi yapılmalı" Filmin hemen herşeyi çok iyi ama oyuncuları, oyunculukları hatta daha da ayrıntı vermek gerekirse senaryonun oyunculara düşen kısmı çok ama çok garip/eksik/yetersiz/flu.... Yani karakterlerin olan bitenlere tepkileri, yaklaşımları hep garip, yazılmış olan replikler öyle garip ve yetersiz ki filmin tonunu değiştiriyor. Yani karakterler tepkileriyle, söyedikleriyle, tavırlarıyla çoğu durumda bize kılavuz olmuyorlar. Bazen komik, bazen abartılı ama çoğu anda "tepkisiz" gibi. Ortada bir durum var ve o durumu yaşayanlar o durumdan etkileniyorlar mı, yaklaşımları negatif mi pozitif mi, korkuyorlar mı ürküyorlar mı duygulanıyorlar mı umursamıyorlar mı pek belli değil. İşte bu belirsizlik de izleyeni sürüncemede bırakıyor. Ve karakterlerimizin nasıl tipler olduğunu bayağı da belirsizleştiriyor. Ha ama filmin finali ve hikayenin ulaştığı nokta düşünülürse meğerse olan biten ve baş karakterimiz az buz değil bayağı dramatikmiş. Ama bu hissi film boyunca alamımyoruz işte.

Ama gerçekten iyi bir film, tavsiye ederim. 8/10

Bu arada, ortalıkta Cem Yılmaz'la soru-cevap diye yeni bir video dolaşıyor. Yılmaz'ın üniversitelilerle yaptığı sohbetlerden derlenmiş 2 saatlik bir gösteri kaydı. Bulun, buluşturun. Çok keyifli, çoook. 🙂

Stone
5/10
Ağır ağır ağır..
Puan sırf beklediğimden daha buhran oyunculuklara ve atmosfere geliyo..

...sinemaseverlik hayatım boyunca ilk kez şunu dedim: "Gerçekten bu filmin gçlü oyuncularla bir Hollywood yeniden çevrimi yapılmalı" Filmin hemen herşeyi çok iyi ama oyuncuları, oyunculukları hatta daha da ayrıntı vermek gerekirse senaryonun oyunculara düşen kısmı çok ama çok garip/eksik/yetersiz/flu.... Yani karakterlerin olan bitenlere tepkileri, yaklaşımları hep garip, yazılmış olan replikler öyle garip ve yetersiz ki filmin tonunu değiştiriyor. Yani karakterler tepkileriyle, söyedikleriyle, tavırlarıyla çoğu durumda bize kılavuz olmuyorlar. Bazen komik, bazen abartılı ama çoğu anda "tepkisiz" gibi. Ortada bir durum var ve o durumu yaşayanlar o durumdan etkileniyorlar mı, yaklaşımları negatif mi pozitif mi, korkuyorlar mı ürküyorlar mı duygulanıyorlar mı umursamıyorlar mı pek belli değil.

Yalancı oyunculuklar yok de sen ona. Hollywood'un iyi oyuncuları, Min-sik Choi performansının yarısına yakın tat vermiyor bana. Adam psikopat ve psikopat böyle olur. Hollywood'da psikopat Saw'dır. Tabi Saw bir karakter mi değil mi bilmiyorum o filmlerden sadece ilkini izledim ama Saw'ın ya da Jigsaw mıdır neyse artık onun genel çerçevesinde alabilirsin psikopatları. Böyle oyunlar, en afili aforizmalar hayat hakkında falan, hep geçmişinde yaşadığı bir ipnelik durumu onu sürükleyen, efendim işte boş boş konuşmalar ve boş boş konuşmalar ve boş boş konuşmalar. Hollywood'un psikopatı bu, ben istemiyorum onu.

İntikam peşinde koşanlar da öyle, ölçülü, dengeli, delirmeden, sanki her gün karısını kızını kesiyorlarmış gibi sakin sakin. Tabi bunun dışında örnekler de var ama parça parça. Hiç bir filmin tamamında böyle bir durum yok, hep parça parça gerçeklik.

İşte o yüzden bu film iyi, bu film onlara benzemediği için iyi. Benzemek istemediği için iyi. Ejder kapanı neden kötüyse, bu film ondan dolayı iyi. Çekmesin Hollywood bunu.

Eyvah Eyvah 2
8/10

İlkinden çok daha iyi, daha komik daha eğlenceli.
Küfürsüz aile komedisi klasmanında son zaman Türk filmleri arasında neredeyse rakipsiz.
iki puan çok basit yerlerden gidiyor en basiti finali, happy ending takıntısı yani ve bunu sağlam zemine oturtamaması.
Diğeri de dev perdede ata demireri "yüz plan (omuz göğüs de değil baya baya yüz plan)" olarak uzunca izlemek oldu. Çok dar kadraj çalışılmış. Baya da önlerden izledik dişlerindeki çürükleri görüyorduk artık 😀 Ama mutlaka izlenmeli. Mümkünse arkalardan 😀

Valla çeksin kanka, çünkü ben kılavızsuz kaldım bu filmde. Ha, olan biteni benim insiyatifime bırakırsın, eyvallah kendi çıkarsamamı yaparım. Bir yanlış yok. Ama eğer hikayeyi bi kılavızla anlatıyorsan o kılavuzu izleyicinin beklentileri doğrultusunda yöneteceksin. YAni, sen bir hikaye anlatırsın, hikaynin merkezine bir karakter koyarsın. Ama o karakteri izleyiciyle bütünleştirebilirsin ya da bütünleştirmezsin. Örneğin bak hacım, şunları düşün. Goodfellas'ta Henry (Ray Liotta) Taksi Driver'da Travis. Onlara hak vermeyiz belki, onların yerinde olsak aynı şeyleri yapmayız. Bize yaptıkları kılavuzluk tam bir özdeçleşme değildir ama onlara kendilerince hak veririz. Ama onları film dahilinde anlarız. Diğer örnek sayısız filmdeki tam iyi baş adam işte. E rezil ve klişesi sen Süpermen de ben Örümcek adam diyeyim, öteki Ceymin Bont desin, diğer Ethan HUnt desin. Bizim adımıza hikayeyi sürüklerler, bizim (genel izleyici kitlesinin yani) tercihlerimize aynen uyacak şeyler yaparlar.

İşte Takip'teki baş karakter de aslında hepimizin tercih edeceği yoldan ilerliyor ama hareketleri, tavırları, tepkileri, yaklaşımları garip geldi bana. Adamla hem özdeşleşemedim, hem neye neden öyle yaklaştığını anlamadım hem de onunla birlikte (bir iki patlama an'ı hariç) duygulanamadım ama ortada accayip derecede duygulu bir hikaye var.

Neyse, bana öyle geldi, belki de sen haklısındır Sick. Yeniden çevrim deidm ama gerçi şimdi salak bi yönetmen alıp başrolde Richard Gere'ı oynatıp aslanlar gibi kara filmi kepaze bir melodrama çevirir, lafım tokat gibi suratıma çarpar, bilemem. Ama bence David Fİncher Zodiac'ı, BEnjamin'i, "Facebook millet kolay yoldan sevişecek partner bulsun diye yapıldı"yı çekeceğne bu senaryoyu çekeymiş keşke.

Hollywood'da bu kalitede film var mı ya bu sene, ben onu merak ediyorum. Ben iki üç tane zottirik film izledim o kadar. Yapmak başka şey satmak başka şey tabi. Robert Jr, Natalie Protman, Wes Bentley bilmemkim olunca izleniyor filmler belki. Ama Choi'nin hakkını nasıl yedin ben onu anlamadım bro. Adamda oyunculuk falan yok, yaşamış resmen. Ayrıca Hollywood konu bulamıyorsa biz napalım yani. Oscar'ı bile uzakdoğu tekrar yapımı filme verebiliyorlarsa kafayı başka yere çevirmek lazım. Tabi bağımsız uğraşanlar başka.

Sen de haklısın hacım. Bu uzakdoğu filmlerineki tiplemelere göz alışmadı belki de.

Romantik/Sinan Çetin.
4/10
Farklı birşeyler yapayım demiş, kısmen yapmış ama yaptıkları çalışmamış. VAsatın altında.
Bir de kalkıp bilmiş bilmiş sinema anlatır. KEndi söylediklerini kendi beceremeyen garip bir adam....

Romantik/Sinan Çetin.
4/10
Farklı birşeyler yapayım demiş, kısmen yapmış ama yaptıkları çalışmamış. VAsatın altında.
Bir de kalkıp bilmiş bilmiş sinema anlatır. KEndi söylediklerini kendi beceremeyen garip bir adam....

Bu filmin çekimleri sırasında magazinlere konu olan bir olayı olmuştu. Okan ile Yasemin Kozanoğlu önce öpüşüp sonra birbirlerinden iğrendiklerini bağırmak için sağa sola tükürüyorlardı.

true grit

konuşulanların yarısını falan anlayabildim filmde. güney aksanı beni aşıyor.

normalin üstü bir film ama favori coen filmlerimden diyemem ilk aşamada, eğer anlamadığım diyaloglar adamı büyüleceyecek kadar iyi değilse. tam hardcore western olmuş. mizah çok az. no country for old men tadında.

Yine yıllardır izlemeye uğraştığım ama izleyemediğim filmlerden birini nihayet izledim.
The Servant (Uşak) 1963

Çok iyi bir film gerçekten, keşfedilmesi gereken bir klasik. Rahatsız edici gelen birsürü şey vardı filmde ama bu rahatsız edicilikler filmin garip atmosferine hizmet ediyordu belki de. Çok iyi görüntü yönetimi, on numara oyunculuklar, (bazı eksikleri olsa da) derin düşünsel altyapılı incelikli senaryo, çok sağlam kamera kullanımı. Tablo gibi kadrajlar, bugün için bile çok şık ve estetik kamera hareketleri. 8/10

Rushmore 7.5 / 10 - Wes Anderson

Bir Bill Murray hayranıyım, zaten kafadan artı başlayan bir film benim için. Max Fischer kolay unutulacak bir karakter değil, komedi ve dram içiçe, arayış halinin pek de melankolik olmayan yanının güzel bir anlatımı. Bu kuşağı iyi anlatan bir film. İleride olursa çocuklarıma ergenliklerinde izletmek isteyeceğim bir film.

Gece Bekçisi/Il portiere di notte
6/10