Forum

En Son İzlediğiniz ...
 

[Sabit] En Son İzlediğiniz Film

2,486 Gönderi
176 Üyeler
0 Reactions
404.1 K Görüntüleme
(@hegel)
Gönderi: 0
 

... Reha Erdem ne? Reha Erdem de kentsoylu hatta ve hatta Avrupalı bile diyebileceğimiz bir insan, Avrupa'nın kentsoylusu. Temel sıkıntı, Reha Erdem'in kafasındaki ile gerçekliğin örtüşmemesi. Reha Erdem'in hayatının Hayat Var'da konu ediniyor olduğu mekanlara çok uzak olduğunu düşünüyorum. ....

Yani "her yönetmen kendi yetiştiği, yaşadığı ve benimsediği çevre ile ilgili filmler mi çeksin" demek istiyorsun? O zaman bütün bilim-kurguları, tarihi filmleri, fantastik sinemayı vs. çöpe atmak gerekir. Bu anlamda söylemediğinden eminim. Ya da demek istediğin, "en tutarlı filmleri ancak böyle çekebilirler" ise yine bir sınırlama söz konusu. Bunu da söylemek istemiyorsan, cevabında başka anlamlara gelebilecek cümleler bulamadım. Yanılıyor muyum?

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 30/10/2010 6:11 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Şimdi bilim-kurgu filmlerinde de yine kültürel-sınıfsal mekanlar var abi. Gerçek değiller belki ama, bugün üzerinden geleceğe uyarlama gibi.
Mesela Marty McFly (geleceğe dönüş), nasıl bir toplumda gelecekte? Avatar'ı ben aslında neden eleştiriyordum, şu mavi yaratıkların (isimlerini unuttum) aslında bir çeşit "geleneksel köy/yerli yaşamının" bir güzellemesi olduğu için. Yani James Cameron'u yine, "sana uzak yerlere romantik bir bakış atmışsın, voleyi vurmuşsun, parsayı toplamışsın, o mekanların direnişini kutsamışsın, ama bu kazandığın paranın gittiği yer zaten o mekanları yok etmek için kullanılıyor senin ülken tarafından." gibi bir temelde eleştirdim.

Ya da fantastik filmlerde. George Romero'nun filmlerinde örneğin. Hep sınıfsal-kültürel mekan vardır. Çok bilindik örnek: Alışveriş merkezindeki zombiler.

Ki özellikle felaket filmleri falan, şehirli orta sınıf-üst orta sınıf insanların ne hallere düşeceğiz bu gidişle gibi bir korkusunu gösteriyorlar, bu filmlerde genelde o ailelerin başına bir şey gelir. (Fakirlerin başına bir şey gelmez, çünkü onlar zaten bugün de felakette yaşıyorlardır. Varsa aksi bir örnek izlemek isterim aslında, çok ilginç olur.) O yönetmenlerin filmleri de bu anlamda çok sıkıntı verici olmaz çünkü yine ait oldukları mekanların ve konumların bir "bilim-kurgusunu" bir "felaket" tasavvurunu yaparlar.

Yani kesinlikle bilim-kurgu fantastik sinemayı bir köşeye atmıyorum, aksine çok daha gerçekçi ve söylediğim anlamda tutarlı buluyorum birçok örneğini.

 
Gönderildi : 30/10/2010 6:58 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Şİmdi arkadaşlar....

Söylediklerinizin hepsi doğru algılayabildiğim kadarı ile. Payi'de, Hegel'de, KEzzAP'ta haklı ama ben bambaşka bir konudan bakmak istiyorum meseleye. Siz hepiniz tematik içerik incelemede benden daha beceriklisiniz, farkındayım. Ama benim temel derdim tematik değil görsel. Sinematografik. Çünkü bana göre bu "yeni nesil entel yerli filmler" dediğimiz grubun alayı sinematografik olarak gebertesiye sıkıcı. Senaryo kurguları falan hep ama hep çok yavaş, sakin ve kaba söylemle uyuz! Temel olarak görüntü yönetimleri, kamera kullanımları, renk paletleri, sanat yönetimleri hiç ama hiç estetik değil. Kamera hareketleri, kadraj kullanmları falan göstergeblimsel açıdan tek bir söz bile söylememe fırsat bırakmayacak kadar tekdüze, sıkıcı, heyecansız, anlamsız! Koy karakteri kadraja deniz baksın. Alayı genel plan, karakterin durumunu verir. Konuşmalar falan hep aynı çekilir. Biri bir laf söyler, ötekinin zoruna gider, kamera onun öylece durum bakışını saniyelerce çeker. Yahu, sinema bu. Birilerinin kamerayla anlam yaratmayla uğraşması gerekmez mi? Hadi biri minimalist, anladık. Diğeri? Bir diğeri? Hepsi ama hepsi aynı görsellikle mi film çeker yahu? Demirkubuz, Bilge Ceylan, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu.... HEpsinin görsel tercihleri nasıl aynı olur yaaa? YEni dönem entelektüel sinemacılarımız alayı neden görsel olarak minimalist? Biri kamerayı omzuna alıp neden koşmuyor? Delireceğim!

Ben kalkıp "Sınav yeni dönem yerli filmlerin en iyilerinden biri arkadaş!" dediğimde bidıl beni eşek sudan gelinceye kadar dövecekti. Alayınız çevremde bir çember yapın, kırın bir tarafımı arkadaş. Alın söylüyorum: Sınav (Ömer Faruk Sorak) yakın dönem yerli sinemanın en iyi filmlerinden biridir! Çünkü aslanlar gibi sinematografi var! Tony scott taklidi diyor isminin baş harfi Özgür olan biri! BEn Tony Scott'ı taklit eden/edebilen yönetmenin elini öperim! Burada bahsettiğim şey asla, bu saydırdığım isimlere Faruk Sorak'ı tercih etmem değil. KArşılaştırmıyorum. Bambaşka tarzlar bambaşka kaygılar söz konusu. Ama Sınav'da sinematografi yağmur gibi yağıyor.... Ve öyle başka bir tek film dahi yok sinemamızda. Bresson'ı taklit etmeye çalışıp başaramayan 5 tane yönetmene göre Scott'ı taklit etmeyi başaran tek kişi bana göre daha değerlidir. Açın sınavı izleyin, film akıp gidiyor. Sİnematografi her karede aslanlar gibi. Görüntü yönetimi, kurgu, kamera hareketleri accayip hoş. Ama Gönül Yarasında'ki koşuşturma sekansının aksiyon sekansı gibi göründüğü, bu açıdan o derece fakir bir ülke sinemasından bahsediyoruz biz. Mesela sadee aksiyon da değil. "Aksiyon sineması görselliği" ve "Yoğun sinematorgafi!" meselesi.

İşte bu yeni dönem entelektüellerinin 40 tane filmi tripod üstünde çekmesi görsel fakirliğin daniskasıdır. Diyeblirsiniz ki Bresson 20 film yaptı tripod üstünde. Ama onun döneminde Godard'ta sıçramalı kurguyu kullandı. Fransız sineması için hiçkimse "görsel olarak sıkıcı" diyemez o yıllar için. Ama ben günümüz Türk Sinemasın için bal gibi "sıkıcı!" derim abi. Bana tavsiye edilen, "izle abi, gerçekten iyi bir film!" dediğimiz tüm örnekler minimalist. Ödül alan, çokça konuşulan, "Sinemamızın yüz akı!" olarak anılan her film neden minimalist? Neden sıkıcı?

Günümüz için Türk Sinemasında iki tür film var sanki. Görsel olarak zengin olmaya çalışıp başaramayıp s.çıp sıvayanlar (Tüm korku filmleri, gerzek gerilimler, komediler), tematik olarak zengin olmaya çalışıp bazen gerçekten enteektüel derinliğe sahip olmayı başaran ama her şekilde görsel olarak sıkıcı olanlar!
Bu denklemde Sınav tek istisnadır. Görsel olarak zengindir. Ve bir film olarak kötü değildir hatta gayet iyidir. Arabesktir, duygu sömürüsüdür biraz ama güçlü görselliği ile tüm kötü taraflarını unutturmayı başarır.

Kişinin, ait olmadığı gruba ait film çekmesi meselesinde ise gayet net bir çıkarsama olduğunu sanmıyorum. Zengin adam fakirin filmini de çekeblir. Tam tersi de olabilir. Fark sadece motivasyondadır. Zengin adam fakir dünyayı yeterince incelemişse bayağı da filmini çeker o dünyanın. Hatta insanın, ait olmadığı bir grubun filmini çekmesini çok daha faydalı ve saygı uyandırıcı bulurum.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 30/10/2010 7:29 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

... Biri kamerayı omzuna alıp neden koşmuyor? Delireceğim!

....

Burası güzelmiş 🙂 Geneli de güzel yazının. Ben de bu yüzden 28 Gün Sonra filminin hastasıyım. Bir film yapmak istersem çekim tarzım bu olacaktır.
...Günümüz için Türk Sinemasında iki tür film var sanki. Görsel olarak zengin olmaya çalışıp başaramayıp s.çıp sıvayanlar (Tüm korku filmleri, gerzek gerilimler, komediler), tematik olarak zengin olmaya çalışıp bazen gerçekten enteektüel derinliğe sahip olmayı başaran ama her şekilde görsel olarak sıkıcı olanlar!
Bu denklemde Sınav tek istisnadır. Görsel olarak zengindir. Ve bir film olarak kötü değildir hatta gayet iyidir. Arabesktir, duygu sömürüsüdür biraz ama güçlü görselliği ile tüm kötü taraflarını unutturmayı başarır...

Senin istediğin bu anlamda Seven, Taxi Driver, Stalker gibi filmler görebilmek sinemamızda. Ben de aynı şeyi istiyorum. Örneğin Uzak filminde, bezgin karakter bütün eylemlerini çoktan sonlandırmıştır ve biz de onun bu sessiz hesaplaşma dönemine şahit oluruz. Peki NBC neden öncesini çekmeyi düşünmez? Uzak II adıyla, bezgin karakterin bir eylem adamı olduğu önceki yaşantısını, aksiyonun dibine inerek çekebilir. Gülmeyin, ciddiyim. Zeki Demirkubuz, "imkanlar elverse holivut tarzı şahane bir aksiyon çekebilirim, kralını yaparım" demiştir, Sinema dergisine verdiği Kader filmiyle ilgili röportajda.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 30/10/2010 8:27 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Çünkü bana göre bu "yeni nesil entel yerli filmler" dediğimiz grubun alayı sinematografik olarak gebertesiye sıkıcı. Senaryo kurguları falan hep ama hep çok yavaş, sakin ve kaba söylemle uyuz! Temel olarak görüntü yönetimleri, kamera kullanımları, renk paletleri, sanat yönetimleri hiç ama hiç estetik değil. Kamera hareketleri, kadraj kullanmları falan göstergeblimsel açıdan tek bir söz bile söylememe fırsat bırakmayacak kadar tekdüze, sıkıcı, heyecansız, anlamsız! Koy karakteri kadraja deniz baksın. Alayı genel plan, karakterin durumunu verir. Konuşmalar falan hep aynı çekilir. Biri bir laf söyler, ötekinin zoruna gider, kamera onun öylece durum bakışını saniyelerce çeker. Yahu, sinema bu. Birilerinin kamerayla anlam yaratmayla uğraşması gerekmez mi? Hadi biri minimalist, anladık. Diğeri? Bir diğeri? Hepsi ama hepsi aynı görsellikle mi film çeker yahu? Demirkubuz, Bilge Ceylan, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu.... HEpsinin görsel tercihleri nasıl aynı olur yaaa? YEni dönem entelektüel sinemacılarımız alayı neden görsel olarak minimalist? Biri kamerayı omzuna alıp neden koşmuyor? Delireceğim!

Genel olarak ben de katılıyorum buna ama böyle olmayanlar olsa da daha da çoğalmalı. Yazı Tura vardı mesela, o da çok bağımsız çok düşük bütçe falan filan ama kamera alışık olmayanı kusturur ekran başında orada.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 31/10/2010 1:09 am
(@nihilprophet)
Gönderi: 0
 

"The quiet earth", lost un nereden araklandığını merak ediyordum, tesadüfen öğrenmiş oldum.

 
Gönderildi : 31/10/2010 1:56 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Dokuz/Ümit Ünal.
4/10

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 31/10/2010 6:04 pm
(@nusret13)
Gönderi: 0
 

Dokuz/Ümit Ünal.
4/10

geçen hafta izledim. heralde kurgunun bu kadar önemli olduğu filmlerin sayısı fazla değildir...

 
Gönderildi : 31/10/2010 8:23 pm
(@aydemirse)
Gönderi: 0
 

Vay Arkadaş 4/10

komedi filmi değil yerli macera, aksiyon.
Bu beklentiyle giderseniz film daha zevkli olacaktır.

Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul

 
Gönderildi : 02/11/2010 8:52 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Kısık Ateşte 15 Dakika 6/10

Aslında gayet iyi bir senaryo. Ama görsel tarafı ve özellikle kurgusu çok yetersiz.
Yine de izlemek keyif verdi.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 03/11/2010 1:42 pm
(@aydemirse)
Gönderi: 0
 

The Social Network 9.5 / 10

Son yıllarda beni bu kadar etkileyen bir film olmamıştı. Muhteşem kurgu, müthiş soundtrack, inanılmaz ötesi hikaye anlatımı, oldukça ilginç ve güncel bir deha çözümlemesi... -Bkz. Aklı Tavana Vurmak-

Evet elin oğlu muhteşem filmler yapıyor ve bunu mahsunun bütçesine yakın bütçelerle yağıyor adam bakın işte... Herif inanılmaz bir şey yapmış. Bern bu filmin DVD si çıkınca DVDsini de izlerim, full Hd sini de izlerim kamera arkasını da... Kazara bir filme giriş küfretmek ayrı bir şey bu lafları diyebilmek ayrı bir şey. Ve evet filmin özü çok sağlam.

Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul

 
Gönderildi : 07/11/2010 9:45 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

The Social Network 9.5 / 10

Son yıllarda beni bu kadar etkileyen bir film olmamıştı. Muhteşem kurgu, müthiş soundtrack, inanılmaz ötesi hikaye anlatımı, oldukça ilginç ve güncel bir deha çözümlemesi... -Bkz. Aklı Tavana Vurmak-

Evet elin oğlu muhteşem filmler yapıyor ve bunu mahsunun bütçesine yakın bütçelerle yağıyor adam bakın işte... Herif inanılmaz bir şey yapmış. Bern bu filmin DVD si çıkınca DVDsini de izlerim, full Hd sini de izlerim kamera arkasını da... Kazara bir filme giriş küfretmek ayrı bir şey bu lafları diyebilmek ayrı bir şey. Ve evet filmin özü çok sağlam.
Filmle ilgili ilginç bir şey diyeyim size o zaman.

Bu filmde Zuckerberg'in o kadar hızlı konuşuyor oluşu gerçekte de öyle olduğundan değil ki kendisi ve arkadaşları böyle olmadığını belirttiler. Fincher'ın kontratında filmin süre kısıtlaması olduğundan Eisenberg'in tüm diyaloglarını hızlı okuması ve ani cevaplar vermesi mecburi olmuş. Çünkü sırf açılış sahnesi bile 8 sayfa.. Bazı kısıtlamaların filmleri ve karakterleri nasıl etkilediğine örnek olduğundan belirteyim dedim.

İkinci ilginç not olarak ekliyeyim dedim: Film için uygun ikiz oyuncu bulunamayınca 1 aktör ve bir de vücut dublorü kullanıldı. İki karakterin yüzleri de aynı kişi tarafından oynandı ve diğer kardeşin yüzü vücut dublorünün yüzüyle değiştirildi. Yani evet, her sahnede o ikizlerden bir tanesinin yüzü oraya sonradan kondu.. Bunu bilerek izlersek eminim sırf bunun kolaylıkla yapılabilmesi için tüm sahnelerin özel olarak çekildiğini farkederiz. Ben de filmi izledikten sonra öğrendim, dvd bekliyorum şimdi :).

Holivud ilginç bir yer..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 07/11/2010 10:55 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Kamera arkası youtube'da var aydemirse. Benim de bu sene izlediğim en iyi film sanırım.

 
Gönderildi : 07/11/2010 10:57 pm
(@aydemirse)
Gönderi: 0
 

Kamera arkası youtube'da var aydemirse. Benim de bu sene izlediğim en iyi film sanırım.

Kamera arkası görüntüleri cidden gaza getirici. RED'i görmek, koskoca restorantta bir kino set ile iş bitirdiklerini görmek falan bunlar hep güzel şeyler 😀

Dude, o hızlı konuşma olayı karaktere çok fazla şey katmış. İyi ki kısıtlamış stüdyo, müthiş bir adam çıkmış ortaya, hızlı ve seri konuşması, hızlı düşünmesi demek zaten. Adamın es vererek oynadığı tüm sahneler, hızlı konuşarak oynadıklarını aratıyor. bir de kamera arkasında yönetmenle muhabbetlerine falan baktım da ulan herif ya ağır metod oyuncusu girmiş role çıkamamış, ya da öyle bir cast yapılmış ki gidip çocuğa alenen kendini oynatmışlar 😀

Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul

 
Gönderildi : 08/11/2010 1:26 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Dude, o hızlı konuşma olayı karaktere çok fazla şey katmış. İyi ki kısıtlamış stüdyo, müthiş bir adam çıkmış ortaya, hızlı ve seri konuşması, hızlı düşünmesi demek zaten. Adamın es vererek oynadığı tüm sahneler, hızlı konuşarak oynadıklarını aratıyor. bir de kamera arkasında yönetmenle muhabbetlerine falan baktım da ulan herif ya ağır metod oyuncusu girmiş role çıkamamış, ya da öyle bir cast yapılmış ki gidip çocuğa alenen kendini oynatmışlar 😀

Bilmem ki, hep bir nevrotik yani ama Zombieland'de, The Squid and the Whale'de falan o kadar da hızlı konuşmuyordu diye hatırlıyorum. Şimdi oturup bi' daha izlemek lazım püüü.. Soktun kafama bakmazsam çatlarım :).

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 08/11/2010 3:56 pm
Sayfa 104 / 166
Paylaş: