Ses 4/10
Predators 3/10
Şİmdi 2 ve 1'lik film lazım bana ki acilen komaya gireyim.
http://www.criticker.com/?fl&view=prs&filter=&page=14 " onclick="window.open(this.href);return false;
Al benim listeden seç beğen de sen bunların yarısına başyapıt dersin diye korkuyorum 🙂
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Salò, or the 120 Days of Sodom, hem gitmesi gereken yere tam ulaşamamış ve çoğu çevre tarafından anlaşılamamış, hem de yönetmenin canına malolmuş bir film.
Ses 4/10
Predators 3/10
Şİmdi 2 ve 1'lik film lazım bana ki acilen komaya gireyim.
http://www.criticker.com/?fl&view=prs&filter=&page=14 " onclick="window.open(this.href);return false;
Al benim listeden seç beğen de sen bunların yarısına başyapıt dersin diye korkuyorum 🙂
🙂
Yeşim Ustaoğlu'ndan Pandora'nın Kutusu'nu izlemeye niyetlendim. Bayağı özel neden ve dürtülerle yarım bıraktım. Şöyle ki (ki çok çok nadir film için böyle bir söylem kullanırım) : Bu filmi izlemem için hiçbir neden yokmuş.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
The American
9/10
Uzun süredir izlediğim en iyi film...
- baço
Ses 4/10
Predators 3/10
Şİmdi 2 ve 1'lik film lazım bana ki acilen komaya gireyim.
http://www.criticker.com/?fl&view=prs&filter=&page=14 " onclick="window.open(this.href);return false;
Al benim listeden seç beğen de sen bunların yarısına başyapıt dersin diye korkuyorum 🙂
🙂
Yeşim Ustaoğlu'ndan Pandora'nın Kutusu'nu izlemeye niyetlendim. Bayağı özel neden ve dürtülerle yarım bıraktım. Şöyle ki (ki çok çok nadir film için böyle bir söylem kullanırım) : Bu filmi izlemem için hiçbir neden yokmuş.
Filmin başındaki o güzel mi güzel dağları kameranın en milimetrik hareketiyle yavaş yavaş yavaş çekimi bazı seyircileri ortadan yarmıştı...
e tamam filmin sonuyla ilişki kurulabiliyor ama o kadar da temposuz olunmaz ki... (yoksa aslında sanat filmi diye bize en dibsiz temposuz filmler mi sunuluyor, kandırılıyoruz nahn!!!)
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
e tamam filmin sonuyla ilişki kurulabiliyor ama o kadar da temposuz olunmaz ki... (yoksa aslında sanat filmi diye bize en dibsiz temposuz filmler mi sunuluyor, kandırılıyoruz nahn!!!)
Bu son söylediğin kesinlikle doğru. Şu son birkaç gündür izlemeyipte izlemem gerektiğini dşündüğüm, "yeni dönem entelektüel yerli filmleri" izlemeye koyuldum. Ve ciddi hayalkırıklıkları yaşıyorum. Örneğin, filmin tamamını izlemediğim için filme yorum yapmaktan çekiniyorum ama Yeşim Ustaoğlu için açık ve net, sitemizdeki bazı yönetmenler çin de kullandığım sıfatı kullanmak istiyorum: Yönetmen değil, iletmen! Yeşim Ustaoğlu'nun Pandora'nın Kutusu'nda yaptığı şey bana göre kesinlikle yönetmenlik değil. İletmenlik....
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
e tamam filmin sonuyla ilişki kurulabiliyor ama o kadar da temposuz olunmaz ki... (yoksa aslında sanat filmi diye bize en dibsiz temposuz filmler mi sunuluyor, kandırılıyoruz nahn!!!)
Bu son söylediğin kesinlikle doğru. Şu son birkaç gündür izlemeyipte izlemem gerektiğini dşündüğüm, "yeni dönem entelektüel yerli filmleri" izlemeye koyuldum. Ve ciddi hayalkırıklıkları yaşıyorum. Örneğin, filmin tamamını izlemediğim için filme yorum yapmaktan çekiniyorum ama Yeşim Ustaoğlu için açık ve net, sitemizdeki bazı yönetmenler çin de kullandığım sıfatı kullanmak istiyorum: Yönetmen değil, iletmen! Yeşim Ustaoğlu'nun Pandora'nın Kutusu'nda yaptığı şey bana göre kesinlikle yönetmenlik değil. İletmenlik....
Taşla sopayla dalacaklar bize Görkem. 🙂
Dalmasınlar kanka.... Yanılıyor olabiliriz, kanun değil iddialarımız ama fikrimiz buysa ne yapalım? Söylemeyelim mi? 🙂
Yanıldığımızı düşünenler buyursunlar, konuşalım, sohbetleşelim.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Ben geçen sene Türkiye'de sanat sineması son nefesini verdi dedim, kimse bir şey yapmadı, tahminimce size de bir şey olmaz 🙂
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Türkiye'de birkaç örnek dışında hiçbir zaman gerçek anlamda sinema olmadı ki. Bize yutturulmaya çalışılan filmler hep Görkem'in de dediği gibi "yeni dönem entelektüel yerli filmler"dir. Bu filmler entellektüellik budalalığından da ibaret değildir. Godard filmi izlemek için elinde kahve, boynunda entel atkısıyla sinema kapısında "fazla bileti olan var mı?" diye sorar bunlar. İzlemezse eksileceğini, geri kalacağını hisseder. İçi boştur bunların, katlayıp cebinize koyabilir, gerektiğinde şişirip kullanabilirsiniz. Kıllanma kılavuzları ürünle birlikte gelir, anında kıllanırsınız.
Ama Hayat Var, dahası Reha Erdem böyle değil. Bundan eminim. Kosmos da en iyi filmi, kariyer zirvesidir. Son dönem Türk sinemasının da Nuri Bilge ile birlikte en önemli ismidir kendisi.
Bence bu tip isimleri kendi değer yargılarınızın dışında değerlendirin, zevk almaya bakın.
predators
8/10
biraz abd-israil birlikteliği vurgusu var, bu vurguyu da katmerlemiş. destelediğim için değil ama başarılı olduğu için.
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
Türkiye'de birkaç örnek dışında hiçbir zaman gerçek anlamda sinema olmadı ki. Bize yutturulmaya çalışılan filmler hep Görkem'in de dediği gibi "yeni dönem entelektüel yerli filmler"dir. Bu filmler entellektüellik budalalığından da ibaret değildir. Godard filmi izlemek için elinde kahve, boynunda entel atkısıyla sinema kapısında "fazla bileti olan var mı?" diye sorar bunlar. İzlemezse eksileceğini, geri kalacağını hisseder. İçi boştur bunların, katlayıp cebinize koyabilir, gerektiğinde şişirip kullanabilirsiniz. Kıllanma kılavuzları ürünle birlikte gelir, anında kıllanırsınız.
Ama Hayat Var, dahası Reha Erdem böyle değil. Bundan eminim. Kosmos da en iyi filmi, kariyer zirvesidir. Son dönem Türk sinemasının da Nuri Bilge ile birlikte en önemli ismidir kendisi.
Bence bu tip isimleri kendi değer yargılarınızın dışında değerlendirin, zevk almaya bakın.
Abi kendi değer yargılarımızın dışında nasıl değerlendirelim, öyle nötr hiçbir şeyden etkilenmeyen nesnel kafa bilim yaparken bile yok sanatı yaparken ya da izlerken nasıl olsun. (Yani ben olmadığını düşünüyorum.) Hayat Var'ı da Kosmos'u da aynı sebeplerden ötürü sevemiyorum (Hayat Var görece daha iyi), ama "Kaç Para Kaç" ve "Korkuyorum Anne" iyidir yani benim için. Nuri'den de sadece "İklimler". Hepsinin sebebi de değer yargıları ve düşüncelerimin zevk almam önünde koyduğu engeller zaten. Hollywood sineması ya da daha genel söylersek popüler sinema için de benzer şeyler geçerli. Aldığım keyif bazı filmlerde değer yargıma takılıyor. Fight Club izlerken en keyif aldığım filmlerden bir tanesi, ama bir yandan izlerken de "ah ulan, ah ulan" deyip dururum.
Fight Club tamamen "pop" bir filmdir. Her kesme gerçeği parçalayarak tutarsızlaştırır. Tutarsızlık da aslında bir çelişkiler yumağı değil, yeni bir önermeler kümesidir. Bu anlamıyla devrimci ve yenilikçidir. Gelin görün ki, bu yenilenme arzusu ana akımın, holivudun topraklarında olduğu sürece yine tamamen ona hizmet etmiş olur. Bu yaratıcı, yenileyici sinema bu yüzüyle vasat seyirci için şaşırma, eğlenme, kabullenme ve uzun vadeli beklentiler taşır. Bu seyirciler içinden yönetmen ve sinemanın diğer kollarında görev almak isteyenler için ise, bu şaşırtıcı sinema tehlikeli bir örnek olabilir. Çünkü bu şaşırtmanın ardında güçlü bir senaryodan çok, -fight club'ı bunun dışında tutuyorum- her türlü imkana sahip bir teknik ekip vardır. Bu ekibe hiçbir zaman sahip olamayacak yerli yönetmen de buna benzer bir film çektiğinde, ortaya çıkan şey yetersiz olacaktır. Yani bizi kurtaracak olan güçlü senaryo ve atmosfer oluşturabilmektir. Bu ikisi yeter. Fincher, atmosfer oluşturmada usta bir yönetmen. Elindeki senaryolar da güçlü elbette. Ama işine büyük yapım şirketlerini karıştırdığı için -belki de buna mecbur bırakılıyordur- ortaya tam olarak istediği işler çıkmıyor. Alien 3'de böyle olmuştu.
Hayat Var bence niye iyi bir filmdir? Her anlamda sınırlarda yaşamanın nasıl bir şey olduğunu göstermekte, bununla mücadele etmenin tutarsız yöntemlerini göstermektedir. Merkezden çeperlere doğru savrulup kalmanın ve o zarı yırtıp dışarı çıkamamanın çaresizliğini gösterir. Bu, bütün çıplaklığıyla gerçeğin ta kendisidir. Bu yüzden kentsoylu seyirciyi rahatsız eder. Çünkü denklemin diğer tarafında kendi durmaktadır ve bu eşitlik hali, bir çıkaran olmadığı sürece bozulmayacaktır. Bu yüzden kentsoylu, çıkanın kendi olmasını sağlayarak eşitliği bozduğunu zanneder. Merkezden dışa fırlatılan, dıştan merkeze fırlatılan ile aynı şaşkınlığı yaşamaktadır. Merkezde olmak, güvende olmak, herşeye uzak olmak anlamına gelir az da olsa. Bu korunaklı, hissiz, mutsuz hayatların yaşandığı kent merkezleri, kendi bunalımlarını her anlamda bir gösterene -film, müzik, tiyatro, roman vs.- çevirerek, hayatı katlanılır kılmaya çalışır. Yaşadığı şeyin yerine başka birşey koyarak, bir anlamda illüzyona gönüllü teslim olarak unutmak ister. Bu yüzden gerçeklğin üstünün örtüldüğü bu yerlerde hayat yoktur. Sınırlarda hayat vardır. Uzaklaştıkça hissedersiniz ancak.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Hegel abi (normalde Fuat abi diyeceğim de nick kullanın forum içinde diyorlar, aynı zamanda abi demek istediğimden sana böyle bir sıkıntılı kullanım oluşuyor), Hayat Var için söylediklerin değerli yorumlar fakat demişsin ki "kentsoylu seyirciyi rahatsız eder". Reha Erdem ne? Reha Erdem de kentsoylu hatta ve hatta Avrupalı bile diyebileceğimiz bir insan, Avrupa'nın kentsoylusu. Temel sıkıntı, Reha Erdem'in kafasındaki ile gerçekliğin örtüşmemesi. Reha Erdem'in hayatının Hayat Var'da konu ediniyor olduğu mekanlara çok uzak olduğunu düşünüyorum. Bu oraları gözlemlemekle elde edilebilecek bir bakış değil, o yüzden mesela benim temel sıkıntım bu mekanlardaki insanlar olsa bile, hiçbir zaman oralarla ilgili film yapamayacağımı düşünüyorum, günün birinde oralarda yaşamaya karar verirsem ancak.
Ama diğer söylediğim Kaç Para Kaç ve Korkuyorum Anne filmlerinde niye aynı sarkmışlık, gerçeklikle uyuşmama, devamlı aynı şeyi tekrar etme hissi yok, çünkü görece Reha Erdem'in hayatına daha yakın mekanları konu alıyor.
70lerde kenar mahalle ya da taşra gibi mekanları konu alan yönetmenlerimiz, Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez, Yılmaz Güney vs. , taşranın göbeğinden, ya da şehrin kenar mahallelerinden gelmiş adamlar. O yüzden onların filmleri bize her zaman daha sıcak, daha içeriden geliyor. (En azından bana)
Denilebilir ki Nuri Bilge de taşradan geliyor. Ama taşradan çıkmış (filmlerinin kendisinden de bir orada kalma isteği değil hep oradan kurtulma isteğini de hissedebiliriz), ve elit bir hayatta, fazlasıyla taşradan yabancılaşmış bir insan görünümü veriyor.
Söylediğim basit: Herkes ait olduğu sınıfsal-kültürel konumun filmini daha iyi yansıtabilir diye düşünüyorum.