İşte genellersen böyle olur.
Eğer Facebook üzerinden konuşacaksak, 9309 hayranı olan, kurlmuş grubunda 1503 üyesi olan, en fazla taraftar kimde anketinde 8661 üyeye sahip bir takımın içinden sadece 300 tane üyesi olan bir gruptan bahsediyorsun.

Bu 300'ün hepsine tek tek baktım.
Bir tanesi bile arkadaş listemde yok ki benim arkadaş listemde olanlar genelde şimşekler grubunun demirbaşlarıdır.
Bu gruptakilerin çoğu ise çoluk çocuk...

Ayrıca, elbette ki homojen bir yapıdan bahsetmiyoruz, arada böyle şeyler çıkacak.
Ama bunu bütün taraftara genelleyemezsin.
Zaten Demirspor'un en temel amaçlarından biri, tribünden bu taraftar kitlesini (küfür edenleri) temizlemek.
Belgeselde bol bol örneği var, izleyenler bilir.

Ben Demirspor taraftarlarının iç işleyişlerini biliyorum.
Ankara Tayfası Adana'dan izin almadan bu turnuvaya katılamazdı. Yani taraftarların resmi onayıyla gidilen bir turnuva bu.

Her şeyin ötesinde, Beşiktaş'la birlikte bayanları tribüne çekmeye çalışan nadir klüplerden biridir.
Hatta tek Anadolu klubüdür benim bildiğim.

Kezzap, futbol böyle bir oyun. Cinsiyet ayrımcılığı var içinde. Buna karşı çıkan bir oluşum var demek ki İtalya'da ama Adanademirspor deyince aklıma "Mersin .... Yurdu" geliyor benim misal. Bunu böyle yapan da ben değilim Adanademirspor'lular.

Maça giden herkes de ".... hakem" diye bağırmıştır yani. Tersini savunmak gereksiz bence, neresinden tutsan elinde kalır. Bu iş böyle. Karşı çıkıp şunu da diyebilirdim misal, benim verdiğim grubun 300 üyesi var, senin verdiğin damsız girilmesin grubunun da 300 üyesi var. Ee sonuç.

Kezzap, futbol böyle bir oyun. Cinsiyet ayrımcılığı var içinde. Buna karşı çıkan bir oluşum var demek ki İtalya'da ama Adanademirspor deyince aklıma "Mersin .... Yurdu" geliyor benim misal. Bunu böyle yapan da ben değilim Adanademirspor'lular.

Maça giden herkes de ".... hakem" diye bağırmıştır yani. Tersini savunmak gereksiz bence, neresinden tutsan elinde kalır. Bu iş böyle. Karşı çıkıp şunu da diyebilirdim misal, benim verdiğim grubun 300 üyesi var, senin verdiğin damsız girilmesin grubunun da 300 üyesi var. Ee sonuç.

Dediğim gibi gruplar kıstas olamaz.

Ben böyle bir şey olmadığını savunmuyorum zaten. Futbolda da Demirspor taraftarı içinde de cinsiyetçilik var, küfür var.
Ama bununla mücadale eden çok ciddi bir oluşum da var. Bu katıldıkları turnuvada bunun en güzel kanıtı.
Bence böyle şeyleri desteklemek lazım.

Bir de şu videoya bak mesela, konuşan amigodur:

http://www.facebook.com/video/video.php?v=1053971743676&oid=45324327942&ref=mf " onclick="window.open(this.href);return false;

Ben bu arkadaşları gördüğüm zaman acaip heyecanlanıyorum futbol adına. Bir insan nasıl oturduğu şehrin takımını tutmaz aklım almıyor. Adana'lı biri nasıl Beşiktaş'ı, İzmir'li biri nasıl Galatasaray'ı, Ankara'lı nasıl Fener'i tutat hiç aklım almıyor. Futbol o değil çünkü. Futbol her şeyden önce yerel olan, yaşadığın yere ait olan, içinde büyüdüğün ortamdan, şehirden, maç olmadığı gün bile yanından geçtiğin stadın takımından hayat buluyor. Haftada bir maçını televizyondan seyrettiğin maç değil taraftarlığı ateşleyen şey. Taraftarlık bu videodaki arkadaşlarınki işte. Tabi onların da çok eksik olduğu yerler var, internetten takip ettiğim kadarıyla. Taraftar olmak güzeldir ama sporu sevmeden taraftar olmak kötü sonuçlar doğuruyor. Bu bizim ülkenin genel eksiği. Ama takımlarına olan sevgileri çok güzel. Yerellikleri çok güzel.

Benim yerimde olsan tutarmıydın 🙂 Kastamonu'luyum abi söyle bana tutarmıydın. atcez deyoz atameyoz yencez deyoz yenemeyoz, Gırmızı mavi bastır gari gastumunu gastumunu dep dep dep diye marşı olan bi takımı tutarmıydın 🙂

Yavrum evladım o şehirde yaşarsan diyorum ben. Bana göre nerede yaşıyorsan oranın yerelliğiyle bütünleşmen lazım. Hadi yırttın hadi, bu kıyağımı da unutma, herkese yapmam ha.

İstanbulluysak hangi birini tutacaz peki uzman çavuşum?

Feneri tutacaksın yavrucuğum on kere söyledim.

Adana Demir Spor kendisi gibi işçi kökenli bir klüp olan İtalyan Livorno ile dostluk maçı yapacak...
Bilgi için: http://www.ntvmsnbc.com/id/24996814/ " onclick="window.open(this.href);return false;

Adana Demir Spor kendisi gibi işçi kökenli bir klüp olan İtalyan Livorno ile dostluk maçı yapacak...
Bilgi için: http://www.ntvmsnbc.com/id/24996814/ " onclick="window.open(this.href);return false;

Kendim gidemedim ama eski kamerayı (Nvgs-17) yolladım, çekim yapılacak.

Belgeselde olan bence en güzel sahnelerden biri, ben çok severek koymuştum.
Bu akşam Demirsporluluk sardı bünyeyi. (Maça gidebilmeliydim.)

https://www.youtube.com/watch?v=

5 Ocak yanıyor:

http://www.facebook.com/video/video.php?v=132022016706&ref=nf " onclick="window.open(this.href);return false;

Bu görüntüler kullanılır.

"Dun bir belgesel izledik ...Emeğinden sual olunmaz, fikriyatı kendine munhasır bir belgesel film...Türkiyede belgesel film nasil cekilir ne kadar ilerleme kaydetmistir ayri bir tartisma konusu...Lakin Adana demirspor belgeselinin bir kac noktada Türkiyedeki belgesel sinemaciliga katki sunacagi bir cok nokta vardır kuskusuz:
Bunlari nacizane ozetlemek isterim;

1.Ozellikle 1980 sonrası bireyi temel noktasina koyan, onun yasadığı cıkmazlar,kaygılar ve bunalımlar uzerinden toplumsalı anlamaya çalışan Türk sinemasına cevaben bu belgesel film çekme derdi onemlidir.Cunku artık yoksulluğun, pasif -aktif sömürünün, işkencenin gözümüze sokuldugu su dunyada kamerayı sokaga tutmak, insanlara dillendiremediklerini soyletebilmek onemlidir...Cunku ozellikle necmi hocanin da belirttigi gibi 1980 sonrasi bu toplumda yasananlar, bireysel bunalimlar, çıkmazlar bizatihi toplumsal bir maduniyetin tazehurudur...Ama benim de eklemek istedigim bir sey vardır bu tabloya..Sozu olup da dillendiremeyen, kizginligi nefreti olup nereye yonlendirecegini bilemeyen bir maduniyet halinin baska biçimleri de vardır analiz edilmesi gereken. Maduniyet calismalarinin bize sundugu genel bir cercevenin yol gosterici oldugunu da bir kenara koyarak sunu belirtmek isterim...Sozu olanin sozunu edebildigi, nefretini aktardigi ,bicimlendirdigi (bizikleştirdiği) bir aidiyet uzerinden guvence saglayan olusumlar da onemlidir bu maduniyet çalismalari acisindan...Bu anlamda yerel takimlarin taraftar gruplarinin en temelinde bireyde aidiyet duygusu yaratması ve onun kodlama surecine dogrudan katkı yapmasi acisindan onemlidir.Bunu da sozunu dillendir(e)bilmesi acisindan dusunmek mumkun....( hem hegemonik hem
anti-hegemonik soylem acısından)
-hal boyle olunca ilk olarak, Konuşlu'nun boyle bir olusumun onemini goz onune alıp buradaki aidiyeti, orgutlenmeyi ve en onemlisi inancı -hali hazırda toplumda altı bosaltilmaya calisilan kodlardır bunlar- yeniden urettigi bir belgesel tam da gözlemlenebilir krize alenen verilmis gerçek,somut bir yanittir.

2- bir diger husus ise Yine Turk sinemasinin suregiden toplumsal krizini dusunecek olursak, turk sinmasında sınıf nerde aranmalıdır sorusunun yanıtıdır Demirspor Şimşekler grubunun belgeseli...Kimdir bu takimin taraftar profili diye baktiginizda sizin disinizda konumlandiramayacaginiz, bizatihi icinde oldugunuzu hissettiginiz bir yapisi vardiradana Demirsporun...Belgesel taraftara kamerayi tutmus ve onlarin agzindan anlatmis herseyi...Ee tabi bunlardan devrimci bir kurgu ile guzel bir dil olusturan yonetmeninde hakkini vermek lazim:))...Simsekler gubu Demirsporun dilidir, sesidir sözüdür ozu itibari ile...Bolgenin sesidir, cıglıgıdır, kavgasıdır...sesi cıkmayanın yuvasidir hatta...Sokak boyacilarindan tut, dolmus soforlerine, mahallenin delikan bickinlarindan tutun da, universite tayfasina kadar; siber alem hayran kitlesinden, adananın zengin tuccarlarina;yılmaz guneyden fırat konusluya kadar seveni bagimlisi olan bir takimdir. Belgesel niye onemlidir peki...butun bu farklı toplumsal konumlanışların aslında tek ve ortak zeminidir...cunku universiteli ekip de, dolmuscu abisi ile pankart yapar, marş yazar, dergi basar....Mac sonrası mersin idman yurdundan dayak yer....Hatta yonetmenin bize gostermek istedigi durus;kendi takiminin urunlerini kendileri tasarlayip, yapan ,satan, ureten bir kitlede somutlasir...Bir diger durus da, enustriyel futbol anlayisina karsı Aytac Durak' a ve onun sermayesine inat taptıkları tezahurattır...Gundelik hayatın pratiginde her kesimin bir tarafına dokunan bu sermaye nasil olur da herkesi aynı soyleme yoneltir...Belgesel bu noktadan bakılacak olursa tam da bunun yanitidir. Cunku tribun bu birlikteligin en acik gostergesidir...

Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz diyerek, zihnimize bu acilimlari getiren saygıdeger yonetmen arkadasim Firat Konuslu ya tesekkuru bir borc bilirim...
Yonetmen acisindan ortada konulan emek, Demirspor da ve hatta hayatin her alaninda izlerini surdugumuz bir soylemin emegidir...bu yuzden yeni olan, değişen dönüşen toplumsalın izlerini hala emekte, paylaşımda, mucadelede ve en onemlisi yoksunluklarımızda aramaktadır...Yoksulluk degil midir varsilliga inat ses cikartacak olan....(oooffffff cokkkkk damarrrr)

Eline yuregine saglik fırat arkadas..."

Ve nihayet...

Bir yolunu yordamını arıyordum belgesel bittiğinden bu yana gösterebilmek için.
Ankara'da küçük çaplı gösterimler oldu, ODTÜ sinemasında, bir de aranızda birkaç kişi DVD'den izleyebildi, ama internete koyamıyordum.

İnternete koyamama ve belgeseli yayamama sebebim, tribünün kendisiyle alakalı.
İki temel sebebi var:

1) Kendileri daha arşiv görüntülerinden, "betimleyici" (descriptive) bir belgesel istediler. Yani bir tarihi anlatan tanıtım filmine benzer bir şey.
Ben bunu yapmadım.

2) Belgesel içinde, şu an tribünün içinde olmayan bazı kişilerin de görüntülerinin yer alıyor olması ve bu görüntülerin tarafımdan çıkartılmamış olmasından ötürü (çünkü o an vardılar ve bu benim için yeterli) grup o kişilerin olduğu bir belgesel istemedi.

Dolayısıyla belgesel, yaklaşık iki sene, aralıklı olarak uğraştığım bu filmim, olduğu halini savunmamdan ötürü internete verilemiyor(du).
Ha ben "bana ne kardeşim bu benim belgeselim istersem yayınlarım" da diyebilirdim ama arada çok yakın arkadaşlarım var. Onların tribünle kötü olmasını istemiyorum. Gerçi ben de tribünle kötü olmak istemiyorum. O nedenle grubu dinlemem lazımdı.

Neticesinde birkaç görüşme yaptım ve bir yolunu buldum.
Vimeo'ya "şifreli" olarak koyacağım ve şifreyi isteyene özel mesajdan vereceğim.
Şifre yaklaşık iki haftada bir değişecek. Yani yayını benim kontrolümde olacak.

Böylece istedikleri ana şey gerçekleşmemiş olacak. Başka "tribün grupları bu belgeseli izleyemeyecekler".
(Onların kaygılarını da anlamak lazım. Ben anlayabiliyorum.)
Neticesinde yukarıda saydığım iki sebepten ötürü onların istediği gibi değil, kendi istediğim gibi bir film yaptım.
Ve bunun sonuçlarına katlanıyorum.

Vimeo şu anda videoyu "encode" ediyor.
Sanırım sabaha hazır olur.
Linki koyuyorum. İzlemek isteyen şifreyi benden özel mesajla istesin.

Filmin linki:

http://www.vimeo.com/11410919 " onclick="window.open(this.href);return false;

(Sıkıştımadan kaynaklı kalite bozuklukları olabilir. Zaten NvGS-17 gibi dandik bir kamerayla çekildi. Vimeo hesabı alıp daha iyi bir versiyonla değiştirebilirim.)

Ekleme: Şimdi bir de bütün mesajları okudum. Süreçte neler olmuş, neler yazmışız diye.
Çok üzüldüm ya. 🙁 Nasıl ümitlenmişim...
Ki hepsi gerçekti... Sinemada gösterme, DVD'sini basma... Olacaktı bunlar, hazırlanıyordu her şey.
Ama yukarıda olan şeyler gerçekleşince, heves de kursakta kaldı tabi.
Neyse... İnsan üzülüyor ama, içim de rahat.
Olmasını istediğime yakın bir şeyler olduğu için ve siz sevgili dostlarımla paylaşabileceğim için mutluyum şu anda.
Daha iyi hale gelebilmesi için eleştiriler bekliyorum.
Neticede bir anlamda "ambargolu" bir film.
Öyle bir olasılık var mı çok bilmiyorum ama filmin önündeki bu engel kalkıp özgürleşirse, bu olana kadar her türlü değişikliği yapacağım.
Bunun için de eleştiriler önemli.

En çok da yurtdışında bir festivale gönderemeyeceğim için üzülüyorum.
Özellikle Avrupa'da tribün kültürü inanılmaz gelişmiş olduğundan yankı uyandırabilirdi
ki daha hazırlık aşamasında Avrupa forumlarında fragmanlar dönüyordu. Neyse...
Sağlık olsun...

Vimeo'da bir sıkıntı var galiba hala.
Hala tidying up" görünüyor.
Birçok kişi aynı sorunu yaşıyormuş.