Forum

Süs (2008)

176 Gönderi
53 Üyeler
0 Reactions
32.8 K Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Filmin senaristlerinden hegel filmin çekimlerinden foto paylaşmış.
10 sene önce. Vay arkadaş, ne duygulandım.

 
Gönderildi : 18/02/2018 3:13 pm
(@oldugaliba)
Gönderi: 29
 

02:50'de başından vurulmuş adam var. Yoldan geçenler hiç tepki vermiyor veya yardım etmiyor. Özel bir anlamı var mı?

Yazmaya Çalışan Biri

 
Gönderildi : 18/02/2018 3:39 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

02:50'de başından vurulmuş adam var. Yoldan geçenler hiç tepki vermiyor veya yardım etmiyor. Özel bir anlamı var mı?

Evet, elbette.

 
Gönderildi : 18/02/2018 3:42 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Vay be; ne nostalji oldu ama!
Kimleri kimleri anımsama imkanım oldu. Tebessüm ettirdi. Hele bugün mordevrim'in profil resmini bir dizide gördüm. Nereden biliyorum ben bunu; çok tanıdık geliyor dedim ki birkaç saat sonra bu başlığın sayfalarında cevabımı buldum.

Hey gidi hey. O dönemler foruma bir film konmayı görsün. Ne atlarmışız! Sayfalar dolusu yorum. 🙂

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 18/02/2018 8:48 pm
(@mimfilm)
Gönderi: 234
 

Çok beğendim, çok keyifli bir iş çıkarmışsınız. 🙂

ben kuzeyemir

 
Gönderildi : 18/02/2018 10:09 pm
(@halostendap)
Gönderi: 4108
 

Süs filmi KEzzAp ın filmi olsa da bana daha çok payitaht ın bir filmi gibi geliyor. payitaht ın filminin devamı gibi. ilk filminde "kardeşim napacaksın okumayıp" diyenlere verdiği "hiçbir şey" cevabından sonra, "filmde insanların görmesini istediği şeyleri yapmayıp napacaksın" diyenlere de "hiçbir şey" cevabını veriyor. hiçbir şey cevabı varlığımızın dayanılmaz acısını biraz olsun hafifletiyor. benimkini hafifletiyor en azından 🙂 tebrikler, güzel film. tüm iticiliğine rağmen.

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 19/02/2018 4:00 am
(@paciente)
Gönderi: 2474
 

Ben ilk defa izledim filmi. Biz şu an 2K, 4K, RAW falan tartışıyoruz. Film falan üretmiyoruz ya çok utandım.
Senaryo, oyunculuklar, görüntü gerçekten çok güzeldi.

 
Gönderildi : 19/02/2018 2:48 pm
(@hegel)
Gönderi: 1157
 

Filmin senaristlerinden @hegel filmin çekimlerinden foto paylaşmış.
10 sene önce. Vay arkadaş, ne duygulandım.

....

Fotoğrafı çeken Eylem'i de @düd saygıyla anmak lazım bu arada. O da oradaydı ve çok emeği geçti. Üzerinde çiçek desenli bir tişörtle 😮 , Metallica konserine (27 Temmuz 2008) gitmeden önce uğramıştı.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 20/02/2018 1:02 pm
(@bagimsiz)
Gönderi: 752
 

Daha önce izlemiştim filmi. Bir kere daha izledim, bu şekilde hatırlamak hoş oldu.

 
Gönderildi : 20/02/2018 1:50 pm
(@sataman)
Gönderi: 0
 

Güzel bir filmdi.Ellerinize sağlık.

 
Gönderildi : 20/02/2018 7:04 pm
(@ercin)
Gönderi: 0
 

Burda neler olup bitmiş haberim yok.. Neden tartışılmış, neden Fırat mesajları silmiş... Her neyse film daha önemli, tartışmaların gölgesinde kalmasın film..Kursağında bırakmayalım Fırat'ın...

Her neyse...

Bu yazıyı filmi izledikten sonra okumanızı öneririm.

"Süs" benim için çok özel bir film..Kezzap,Payitaht,Hegel gibi sinemaya aynı taraftan baktığım arkadaşlarımın yaratıcıları olduğu bir filmi başka türlü kabul edemezdim itiraf etmeliyim..Bu yüzden belki aynen onlar gibi ben de objektif bakamıyorum filme.Büyük bir heyecanla okuyorum gelen yorumları. Zaten bu yüzden çekiniyordum eleştiri yazmaya fark edildi mi bilmem. Artık objektif bir şeyler yazmak için konsantre bir haldeyim sanırım, biliyorum ki Fırat övülmekten çok eksiklerini bilmek istiyor. Ancak iyice düşünüp bu eksiklikleri bilinçli bir biçimde anlatmak gerekiyor.

Bu forumda aktif olarak geçirdiğim iki yılda her şey hızlıca akıp gitti, gidiyor. Her an yeni bir şeyler öğrenmek, yeni hazlar tatmak çok memnun edici. Süs işte bu hazları algılarımla fazlasıyla oynayarak tatmamı sağladı. Büyük keyifle izledim. Bu filmi izlediğim en keyifli kısa metrajlı film olarak tanımlıyorum ayrıca izlediğim en iyi filmlerden de birisi. Ayrıca bir “manifesto film”, bu filmi yapan adamların ileride ne tarzda filmler yapmak istediklerini, yapacaklarını ifade ediyor. Böyle baktığımızda önemi yadsınamaz ve altına da imzamı atıyorum. Kim bilir belki çok yakında ben de bu üslubu kendimce yorumlayarak bir film çekebilirim. Ufuk açtıklarını düşündüğüm bu üç adamı kutluyorum.

Teknik olarak söyleyebileceğim pek bir şey yok. Biliyorum ki ses üzerinde şu an çalışan bir arkadaş var. Yani film tam anlamıyla bitmiş değil. Bunun dışında göze batan diğer eksikler filmin girişinde titreyen kamera. Ayrıca zaten bulutlu bir havada çekilmiş giriş sahnesi donuk bir atmosfer yaratılmak istendiği için daha da karartılmış ve bence olmamış. Senaryoyu okurken giriş sahnesini soğuk ve donuk bir atmosferde hayal etmiştim fakat Nuri Bilge’ye gönderilen mesaj gereği de kadrajın sinematografik doyumunun daha fazla olacağını düşünüyordum ki en çok da Fırat’ın burada ne yapacağını merak ediyordum. Hani çakma bir Nuri Bilge kadrajı çekmek istemişte olabilir. Eğer böyle değilse kameranın uzaklığı, yüksekliği, açısı daha nitelikli daha doyurucu olmalıydı. Filmin ikinci planında ise oyuncuların kadrajın sağ tarafına sıkıştırılmış olması da bir sıkıntı. Fakat sonraki planda elemanın çömelerek kamerayı yüzüne doğru tuttuğu ve “bu kadar bekledikten sonra bir şeyler görmeyi hak ettiniz” kelamını ettiği plan en fazla haz aldığım plan. Sonrasında hareket bekleyen Hollywood seyircisi tatmin oluyor ve seyircinin algıları allak bullak oluyor. İlk planda seyirci feci sıkılmışken acaba, kafasını döndürüp “size heyecan verici hiçbir bir şey göstermeyeceğiz” deyip de ardından klişe bir heyecan fırtınası yaratmak da ne oluyor? Kafalar kurcalandı ve ardından ekran kararıp açılıyor ve filmin ismini görüyoruz “SÜS”…

Sorgu odasındaki masada yamulmuş bir kadraj ve çay…İşte Fırat’tan beklediğim sinematografik doygunluk…Hemen bir anekdot “SÜS” yaratıcıları tarafından “Sinema Üzerine Saçmalamalar” diye açılıyor.. Sonra yine kameraya bakıp kamerayı sorgulamaya çalışan absürtleştirilmiş bir polis.. Çok keyifli diyaloglardan sonra ezber bozan bir yenilik görüyoruz sinemada, bunu yapanlar işte bizim adamlarımız. Kıl olduğum ve sinemada bir film izlerken sonuna kadar koltukta olabilmeye ve jeneriği izlemeye çalışan benim için mükemmel bir ayrıntı. Jenerik izlemekten yoksun hollywood seyircisine filmin ortasında seyir ettiği filmin jeneriği izletiliyor. Harkulade.

İleri-geri sarmalar aklıma hemen Funny Games’i getirdi. Zaten Fırat’ın sinemasına Şan’ı izledikten sonra he he Haneke’den etkilenmiş demek ahmaklık olur. Her neyse, orada Haneke önce her popüler seyircinin istediği gibi yani klişe bir biçimde Anna’nın fırsatını bulup tüfekle Peter ve Paul’ e ateş edip öldürmesini istiyordu. Haneke aynen bunu yapıyordu. Anna fırsatını bulup tüfeği kapıyor ve Peter’ a ateş ediyor ve onu duvara mıhlıyordu. Ben şaşkın bir şekilde hayır Haneke bunu yapamazsın diyordum ve o anda Paul eline kumandayı alıp filmi geri sarıyordu. Poff..Bunu düşünüce Süs’ün suratımda bıraktığı tebessümü düşünebiliyorsunuzdur.

Ve götü kalkık yönetmen... Harika bir zoom outla Özgür Bakar’ın yakın plan yüzünden hafif bi sıyrılış var. Burada özellikle belirtmek isterim ki Özgür Bakar bu filmin yıldızı. Çok başarılı, hani bir oyuncu için vücut dili çok önemlidir, o özellikle ellerini çok iyi kullanmış. Tam bir o..çocuğunu oynayacam demiş çok da iyi oynamış. Onur Ünsal’da absürtleştirilmiş sorgucu polis karakterini iyi oynamış ha iki ekmek bir yoga’daki halinden biraz sıyrılamamış gibi geldi bana… Bunun nedeni belki de oynadığı iki karakterin de birbirine benzemesiydi. Çünkü her ikiside zaman zaman sinirlenen absürt karakterlerdi. Yani Onur Ünsal’ı bu performanslardan sonra iyi ya da kötü diye değerlendirmek doğru olmaz aslında. Filmin girişindeki iki karakter ölen ve öldürülen diyeyim onlara… Hani biraz sırıttıklarını söyleyebilirim. Ben sanırım genel anlamda filmin giriş sahnesini beğenmedim buna oyunculuklarda dahil. Fakat buna yukarıda bahsettiğim başarılı planı katmıyorum. Oradaki oyunculuk da gayet başarılıydı. Oyuncu Süheyp’e gelirsem ben çok beğendim özellikle ses tonuyla katkısı bayağı fazla.. Sonuçta Fırat’ın oyuncular üzerindeki hakimiyeti ve yönetimi çok başarılı. Ben böyle başarılı oyunculukları çok az gördüm diyebilirim. Tüm oyuncuları ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Götü kalkık yönetmeni biraz açmak istiyorum. Kim bu yönetmen, acaba Fırat bu tabiri kendisi için mi kullanıyor? Yoksa tüm kısa film camiasına laf mı sokuşturuyor? Kim bilir belki de her birimizin içine bi yerlere sinmiş bir ruh halini anlatıyor. Ara ara buralarda yaptığımız tartışmalar, özümsemeden, anlamadan bilmeden yapılan yorumların ve kırılan kalpların kaynağı bu olabilir mi? Bence bu ruh durumunu bizlerin içerisinden çekip almak ve anlatmak Fırat’ın bu filmde en iyi yaptığı iş. Hani türe hakim olanlar bilecektir ki gerçek-kurgu algısını Haneke bulmuştur. Fırat, bu üslup üzerine yoğunlaşarak aslında kendince çok daha özgün bir üsluba ulaşıyor. Evet, gerçek ve kurgu arasında gelip giden sahnelerle seyircinin zihnini açmaya çalışıyor ve anlatmak istediklerini belki de en iyi bu yoldan seyirciye verecek..Hem bunun verdiği hazzı kendisi yaşayacak hem de seyircisine tattıracak. Bu hazzın kaynağı filmin başından finaline kadar uzanan ve Hanekey’e, Tarkovsky’e, Nuri Bilge’ye göndermeler değil aslında. Aslolan bunları harmanlayıp kendi yolunu bulmaya çalışması. Fırat’ı en çok takdir ettiğim yer burasıdır.

Çok uzattım farkındayım, laf bitmiyor bir türlü… Daha sayfalarca yazılacak şey var, öyle bir film yapmışlar. Bu üç adamı koyun bir odaya sabaha kadar kendileri de konuşurlar, bitiremezler. Her neyse umarım buraya kadar bu yazıyı okuyabilmişsinizdir. Son olarak dış ses mevzusuna değinmek istiyorum. Başta söylediğim gibi bu bir manifesto film. Bu üç adam popüler sinemanın vazgeçilmezi olarak gördükleri “dış ses”i manasız bulduklarını anlatmaya çalışıyorlar ki bağlantısız bulduk diyenlere filmin girişinde anlatılmak istenenle direk bağlantısı vardır bunun.

Unutmadan son son son olarak müzik diyeceğim. Götü kalkık yönetmenin ruh halinde olan iki insanın abuk bir şekilde tartışması aslında ben ve ozan akbaba arasındaki tartışmaya iyi bi örnek. her neyse bunu müzik hakkında yapacağım yorumun bu kavgadan ötürü ön yargılı olacağını düşündürttürebilir. hiç öyle olsun istemiyorum.bu yüzden açıklama gereği duydum. müzik konusunda çok bilgili olduğum söylenemez ama ben bu filmin şu an ki müziğini çok sevdim.son karar tabi ki Fırat'ın ama ben böyle kalmasını yeğlerim.

Bi türlü sonu gertiremedim ama finalde Süheyp Tosun'u tebrik etmemek haksızlık olur. Eminim ki Fırat'ın bu filmi kotarmasında kilit adam.. Tebrikler Süheyp..

Emeği geçen herkesi tekrar tebrik ederim.. Festivallerde yolu açık olsun filmin..

Ne de heyecanlıymışım, ne de güzel anlatmışım o zamanlar..yıllar sonra tekrar izlemek ilginçti, çok iyi geldi.. tekrar emeklerinize sağlık.

 
Gönderildi : 17/03/2018 3:58 am
Sayfa 12 / 12
Paylaş: