vallahi artık gına geldi. kezzap'tan üyeliğimi tamamen silmesini rica ediyorum. kalın sağlıcakla.

ayşegül

Diğer kısımlar beni aşar, arkadaş bilmiyor olabilir böyle bir şeyin varlığını, ama dediğim gibi beni ilgilendirmez bu.

Fakat bu "moderatörlük avantajlarını kullanmak" suçlaması ne alaka?
Ortada böyle bir şey görmüyorum ben.
Açıklayın lütfen.

Öte yandan da bu "bırakıp gidiyorum ben" tavrından da hoşlanmadığımı belirtmek isterim.
O gider, bu gider.
Kimse burada yazılan her şeyden çok keyif aldığı için ya da ortam mükemmel diye durmuyor.

Neyse, herkesin kendi tercihi. İsteyen yazar, ben buradayım.

Üyeliği siliyorum, mesajları forumun bütünlüğünü korumak adına silemem.

Eline sağlık, emek harcanmış bir iş, sanat yönetimi konusunda söylenen sözlere katılıyorum. Sonuçta tür olarak psikolojik gerilim üstüne kurulu bir hikaye anlatırken şayet görsel efekt vs. ağırlıklı gitmiyorsa duyguyu izleyene aktarmanın en etkili yolu atmosfer yaratabilmekten geçiyor o da sonuçta ağırlıklı olarak işin sanatına bakıyor.

Fakat ben başka bir noktaya takıldım. Bu hikaye için 14.10 biraz uzun değil mi? Biliyorum bu mevzuu da yine "atmosfer yaratmak" olayına bağlanıyor ama cama vuran damlalar, ya da tekrarlara dayalı uzun diyologlar olmadan da bu hikaye aynı vuruculukta anlatılabilirmiş sanki.

Bence bu vesileyle bi ara şunu da konuşmak gerekiyor. Kısa filmciler (sadece bizde değil tüm dünyada) daha yavaş akan kurgular ve daha klişe sekanslara kolay kaptırıyorlar kendilerini. Örneğin olmazsa olmaz saat çekimleri (kısacıların zaman fetişizmi diyorum ben:))), karaketerlerin uzun ve donuk bakışları. Evet, senaryo ve hikaye gerektiriyorsa hiç sorun yok. Ama çekilen kısaların %70'inde benzer imgeleri benzer anlatımlarla görüyorsak orada bi düşünmek lazım.

Sonuçta adı üstünde kısa film. Etkisi ve gücü kısaldıkça artıyor diye düşünüyorum.

Ooo, ben başlığı okuyup iki kelam yazana kadar arada baya bir şey değişmiş:) Forum yönetimi kısmını bilmem ama yine de bu kadar uzun zamandır foruma katkı sunan üstelik de teknik bilgisiyle pek çok konuda fikir veren bir arkadaşın ben gidiyorum demesi kadar giden gitsin demek de çözüm değil sanki.
Neverending story! Hep aynı hikayeyi izliyoruz sanki:) Giden gidiyor da sonra geriye gidilecek bir yer de kalmıyor.

Biraz sakinlik ve sükunet herkese iyi gelir.

Ooo, ben başlığı okuyup iki kelam yazana kadar arada baya bir şey değişmiş:) Forum yönetimi kısmını bilmem ama yine de bu kadar uzun zamandır foruma katkı sunan üstelik de teknik bilgisiyle pek çok konuda fikir veren bir arkadaşın ben gidiyorum demesi kadar giden gitsin demek de çözüm değil sanki.
Neverending story! Hep aynı hikayeyi izliyoruz sanki:) Giden gidiyor da sonra geriye gidilecek bir yer de kalmıyor.

Biraz sakinlik ve sükunet herkese iyi gelir.

Ne öneririsin?
Kaç yaşında insanlara, bugüne kadar defalarca yapmış olmama rağmen, abi yapmayın etmeyin, şurada üç beş kişiyiz birbirimizi anlamalıyız minvalinde yazılar yazmış olmama rağmen, birebir konuşmuş olmama rağmen, yalvarayım mı?

Elimde giden gitsin demek dışında bir çare varsa söyleyin de yapayım.

Sürekli yardım mesajları alırım, abi şunu nasıl yapalım bunu nasıl yapalım diye sorular soruyorlar.
Versem tekil cevap veririm, ama herkesi bu soruyu forumda sor orada cevaplayayım diye buraya yönlendiriyorum. Niye, kalıcı olsun, niye, herkes okusun.

Bu forumu kendi varlığımın bir parçası olarak görüyorum ben. Sizin için bir var, bir yok olabilir. Ama benim için hiçbir zaman böyle olmadı. Buraya gelen her şeyi, herkesi önemsiyorum. Ama yapabileceklerimin de bir sınırı var.

Giderseniz kendimi keserim mi diyeyim yani, ne diyeyim?

Ben tek başına kalsam da burada bir şeyler paylaşmaya devam ederim.
Çünkü internetin uçuculuğuna karşı bir protesto bu forumlar.
Kalıcılık üretiyor. 2 ay önce attığın tweet'i internetin dehlizlerinde ara dur.
Burada kategorilenmiş, tartışılmış bir yığın var.
Gelecek nesillere ne bırakacağız, büyük olasılıkla film falan bırakamayacağım, ama bu forumu bırakabilirim, bırakabiliriz.

Çok müthiş ve değerli şeyler üretiyor diye değil, üretebilir diye.

Ben filme yorum yazacaktım ama başlık açıldığı ilk zamanlarda yoğun olduğum için yazamamıştım. Psikoloji mezunu olduğum için senaryoyu kendi bildilerimle yorumlayabilirim. Birkaç noktayı özet olarak geçeyim.

Dementia kelimesinden kastın ne olduğunu tam olarak anlayamadım. Benim bildiğim Türkçeye direkt "demans" olarak çevrilen hastalığın İngilizcesi. Bir semptom veya bilişsel durum değil, bir hastalığın ismi yani. Wiki'de veya İngilizce sözlüklerde de başka bir anlama rastlamadım. Filmdeki vakayı incelediğimde de demans vakası gibi gözükmedi. Bir unutma meselesi var, ama o demansta yaşanacak tarztan unutma değil. Amnezi(amnesia), filmde yaşananı tanımlamak için daha uygun bir tanım olur.

Hipnoz benim yeni yeni ilgi duymaya başladığım bir şey.(Lisans eğitiminin bir parçası değildir, hipnoterapi eğitimi alırsanız öğrenirsiniz hipnozu) Filmdeki gerçekçiliğini ayrıntıya inerek tartışamam ama bana da garip gözüktü o kısım. Özellikle kadını bağırarak uyandırmaya çalışması.

Bir de adamın sevgilisinin terapisti olması mevzusu var. Bu durum etik dışı kabul edilir. Tanıdıklarınızın terapisti olamazsınız. Terapistin etik dışı bir davranışı var burada yani. Hikayedeki bu seçim bilinçsizse yanlış. Bilinçliyse bu çatışma senaryoda keşfedilebilirdi, havada kalmış.

@ayşegül

..." arkadaş bilmiyor olabilir böyle bir şeyin varlığını"

Kendisi şu noktayı kendisi belirtmemiş mi?:

neyin ne olduğunu ben de biliyorum
Filminin eleştirilmesini isteyen ama filmin ilk görüntüsündeki laurel lerin gerçekten uzakta, hiç de etik olmayan bir davranışla oraya eklendiği konusu sorgulanmasını istememek nasıl birşey anlayamadım
Fakat bu "moderatörlük avantajlarını kullanmak" suçlaması ne alaka?
Ortada böyle bir şey görmüyorum ben.
Açıklayın lütfen.

neyin ne olduğunu ben de biliyorum, filme eleştiri yapsaydınız herkes için daha faydalı olurdu
sözleri yukardan "patronluk" yapma cesaretini gösteriyor ve bu haksız tepeden bakış'a nasıl olsa göz yumulur'u şu ana kadar kimse eleştirmediği için bence moderatörlük avantajlarını yeterince kullanmış gibi gözüküyor.

Ayrıca bu yazdıklarımın (Sahip olmadığımız şeylerin bizimmiş gibi gösterilmesinin sorgulanması) da en az içerik kadar herkese daha da faydalı olacağına inananların çıkacağına inanıyorum

Duygusal zamanına mı denk geldi arkadaşın bilmem ama küstüm beni silin diyecek bir durum yok ortada .

Tabiki filme belli festival referansi ekliyorsaniz bunun gerçekliği sorgulanır bunda yanlış bir durum yok .

Bir film ekleyip başına altın ayı jüri özel ödüllü yazsak biride gelip sen ne zaman jüri özel ödülü aldın dese , filmi elestir boşver festival durumunu diyebilir miyiz ?

Sonrada ben gidiyorum ya yeter artık demek pek sağlıklı bir tutum değil .

Diğer hadise için yorum yapamam. Kimin neyi ne niyetle yaptığını bilemem, ama eleştirebilirsiniz tabi.

Filme eleştiri yapsaydınız daha doğru olurdu cümlesi moderatörlük taslamak olarak algılanmış doğru mudur?

Bence bu hatalı bir çıkarım. Kişinin bu mesajını yukarıdan bakmak olarak algılamış olabilirsiniz, ama bunun moderatör olmakla alakası ne? İnsanlar sadece moderatör oldukları için mi yukarıdan bakıyorlar? Benim itirazım buna.
Çünkü bunu moderatör olduğunuz için yapabiliyorsunuz, nasıl olsa bir şey yapmazlar gibi bir mantığa sıkıştırdığınızda biz zan altında kalıyoruz.

Kimse moderatör olduğu için ayrıcalığa sahip değil burada yani.

Çekip gitme meselesindeki duruşumu da belirttim. Fazla bir tepki.
Ama Bu konuda elimden geleni yaptığımı düşünüyorum.
Sonunda üzülürüm, ama giden gider, napalım yani. Geri dönülürse de başımızın üstünde yeri vardır herkesin.

Moderatörlük ister istemez hiyerarşi yaratıyor. Forumu kullanan normal üyelerin, moderatörlerin ve adminin farklı görevleri, işlevleri var. Göreviniz dışında konuştuğunuzda bile bir moderatörseniz söylediğiniz daha farklı yorumlanabilir.

Moderatör sıfatını taşırken filminize gelen bir eleştiriyi formatın dışında diye görmezden geldiğinizi belirtiyorsanız, farklı tipte eleştirilerin gelmesi gerektiğini söylüyorsanız, bu pozisyonu kendi avantajınıza göre ve keyfi bir şekilde kullanıyor olarak algılanabilirsiniz.

Bu moderatörlerin üyelere yukarıdan bakması değil, moderatörlüğün yanlış kullanımı olabilir. Hiyerarşinizi görevinizin dışında avantajınıza kullanmak olarak olarak yorumlanabilir. Moderatörlüğe, adminliğe bir eleştiri değil. Bunların yanlış kullanımına bir eleştiri var. Aynı eleştiriyi başka bir başlıkta @Bağımsız da yapmıştı.

İnshort film festival’i ben de paylaşmıştım instagram hikayemde. Herkese “seçildi” mesajı mı gitmiş?
Bunu nereden teyid edebiliriz?

İnshort ff’den bu gün gelen maile göre, 12.000’den fazla başvuru olmuş. Festival 3 gün sürecekmiş ve sadece yarıfinalist ve finalist filmler gösterilecekmiş.
Ancak seçkiye alınan tüm filmlerin listesi internet sitelerineeklenecekmiş.
Yani gördüğüm saçma festivaller listesinde ilk 10’a girer.

Özetle jeang’ın “gerçekliği sorgulanacak” bir şey yaptığını düşünmüyorum. Yönetmen, katıldığı festivalin böyle garip bir hata yaptığını nereden bilebilir ki?

jeang den en çok hatırladığım: "senaryo yazmayı bilmiyorsunuz". tavırları da hep gereksiz bir alınganlık çerçevesinde idi. o yüzden gidişine ne üzüldüm, ne şaşırdım.

Adım geçtiği için ben de bir şeyler yazayım istedim. Amacım olayı harlamak değil ama gına getiren bu yapay kavga ortamının bir unsuru olduğumu da hissediyorum. Sinemacılar federasyonu değil burası, sanal mecrada bir forum sitesi ancak moderatör konumundaki kişilerin üslubunu dengeli kurmaması böyle az görünen katılımlarda bile sorun olabiliyor. Sadece yönetici – üye arası değil, üyeler arasında açmaza neden olan diyaloglar genellikle, kişiliği, kişinin yaptığı iş üzerinden yapılan çıkarımları dillendirmeyle ortaya çıkıyor. Fikir çatışmasının, bilgi çatışmasının zararı yok, çatışmaktan kaçınmanın da anlamı yok.

Üslubu koruduktan sonra, her yazdığını sadece bir kişinin okumadığını bildikten sonra ufak tefek sürtüşmeler, fikir ayrılıkları, elektriklenmeler hiç dert değil. Gerekli de bazen. Birçok insan forumdaki bu sürtüşmeler yüzünden yazmıyor ama bu kayıp bence, o insanlar açısından. Burada tanımadığı bir insanla gereksiz gördüğü bir diyaloğa girmekle kayıp yaşayacağını düşünen insan, ya üslup bilmiyordur, diyaloğu nereye taşıyacağını kestiremiyordur ya da kendisini yetersiz görüyordur. Bunu yorgunlukla, insanlarla uğraşmak istememekle açıklamak, kaçınmaktır sadece. Hiç birimiz oksijen çadırında yaşamıyoruz, sosyal yaşantımızda ne insanlarla uğraşıyoruz.

Yani sözün özü, asıl gına getiren şey, çatışma değil. JeanG ile forum dışında da yazışmalarımız oldu. Ki bu forumda faal üyelerden fikren ya da bilgi nedeniyle çatıştıklarımın sayısı çatışmadıklarımın sayısından fazladır. Konuşmanın, yazmanın, paylaşmanın, yeri geldiğinde çatışmanın zararı yok. Gösterge, boşluğa değil, insana karşı konuştuğunun farkındalığını unutmamak.

Şunun gibi yararlı bir forumu aktif tutmaya çalışan 3-5 kişi var zaten .
Burasinin amatör, yarı amatör ve yahut sinemaya ilgi duyup yararlı bilgi tecrübe arayan insanlar için büyük nimet olduğunu girdiğim ilk günden beri düşünüyorum, bu yüzden küstüm gidiyorum tavrına saygı duymakla beraber , gerçekten "kötü bir günün "sonunda gelen duygusal bir durum olduğunu düşünüyorum.

Her zaman söylediğim gibi , "bunun hakkında fikrinizi söyleyin " diyip burada birşey paylaşan herkesin gelen her türlü eleştiriyi olgun bir şekilde karşılaması gerekir . Cevap verip vermemek kişiye kalmış bir durum .