Forum

Diksiyon Nasıl Geli...
 

Diksiyon Nasıl Geliştirilir ?

12 Gönderi
4 Üyeler
0 Reactions
2,326 Görüntüleme
(@adams)
Gönderi: 51
Başlığı açan
 

Merhaba arkadaşlar ben diksiyonumu geliştirmek sitiyorum bunun için en basitinden neler yapmam gerekiyor acaba eskiden azına kalem alıp konuşmak gibi şeyler vardı diksiyonu geliştirmek için sizce işe yararmı ?

Birde filimcilikte oyuncunun sesi önemlimi ?

 
Gönderildi : 17/03/2015 2:56 am
(@fulgura)
Gönderi: 5141
 

Kimi roller için ses önemli ama ille de klasik tiyatroculukta olduğu gibi davudi ses diye bir zorunluluk yok. İzlediğiniz yerli ve yabancı filmlere dkkat edin. Oyuncunun ses rengi önemli değildir; o anda oynadığı kişiliğe ait ses tonu ve tonlamaları, entonasyonu bir gerçeklik yaratmak durumundadır. O gerçekliği yaratamayan oyuncu kameranın önüne elini koyan kameraman, tepeden mikrofonu gösteren sesçi gibidir. Her şeyi öldürür.

Bunun için eğitim gerekir mi? Oyunculuk eğitiminin bir parçası olarak zaten bu verilmektedir ama sadece diksiyon alan spikerlik ya da radyo sunuculuğu ya da seslendirme işini hedefleyen insanlar da var. Diksiyonu neden geliştirmek istediğinizi söylerseniz daha yardımcı olalım. Bazı insanlar sadece sosyal amaçlarla (halkla ilişkiler, satış stratejileri vb) amacıyla da diksiyon alıyorlar ve bunlar konumuz değil ve olamaz.

Amaç oyunculuksa dediğim gibi zaten ses kullanımı en önemli şeylerden biri. Gerisi vücut dili ve mimikler denebilir. Ben oyunculuk eğitimi denen şey ile bir becerinin geliştirilebileceğini ama bu eğitimin tek başına bir kişiyi oyuncu yapamayacağı görüşünde olanlardanım. Metod ile ancak bazı beceriler gelişebilir ama oyunculuk bir sanat olduğu için ressam gibi sadece güzel sanatlar fakültesi resim bölümünde okumanın yetmemesi gibi okula gitmek de tek başına oyuncuyu sanatçı yapamaz. Bugüne dek 4 yıl oyunculuk okumuş, özel eğitim almış, birden fazla dizide rol almış (kısmen torpil ile) bazı kişilerle tanıştım ki ömürleri boyunca uğraşsalar da bu yeteneğe sahip olabileceklerine inanamıyorum.

Ama her şey liyakat değil bu dünyada. Hülya Avşar'ın assolist olması gibi gözler önünde ayan beyan durumlarda bile gerçekliği görmezden gelebiliyor insanlar. Mehveş Mengü gibi diksiyonu, vücut dili ve mimikleri bozuk, tonlaması ciddi olarak sorunlu bir insanın CNN Türk spikeri olması gibi anlayamadığım çok durum var ama oluyor işte; seveni de var. Aynen, oyunculuğu olmadığı, ses kullanımı ve mimikleri hatalı olduğu, yapmacıklığı basbas bağırdığı halde hala sağda solda 1. sınıf oyuncu klasmanında insanlar var. Bu sorun Türkiye'ye özgü değil; torpille sınıf atlayıp doğrudan dizi ya da film oyunculuğu yapan insanlar da gördüm başka yerlerde ama orada piyasa kuralları egemen olduğu için bu durum çok uzun sürmüyor, yani o kişi bir süre sonra en fazla ikinci sınıf oyunculuk düzeyine devam edebiliyor.

Ses burada en önemli öğe çünkü bazı denemelerde (audition) seçimi yapanların oyuncuyu görmediği, perde arkasında dinleyerek ön eleme yaptığını biliyorum. Bu bana çok ilginç gelmişti. Yönetmen sadece sesten kişinin yüzünü kafasında canlandırabiliyor ve olur ya da olmaz diyebiliyor. Demek ki bazı açılardan ses diğer tüm oyunculuk bileşenlerinin önüne çıkan bir şey olabiliyor.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 17/03/2015 4:22 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Fulgura'nın dediklerine kesinlikle katılıyorum. Oyunculuk da kendi içinde bileşenlerine ayrılan bir sanat dalı. Oyunculuk bölümünü bitirenlerin yüzde doksanı oyunculuk yapamayacak durumda insanlar. Ses ise oyunculuğun en zor kısmı. Gestus dediğimiz şey, yani dil ve tavır ilişkisinde siz taklit ettiğiniz karakterin beden dilini, mimiklerini kotarabilirsiniz ama sesini taklit etmeniz çok zordur. Burada sesten kastım o an içinde bulunduğu durumda, o kişide oluşan duygunun, onun karakteristik özelliklerinin süzgecinden geçerek sesine yansıması. Bunu yapabildiğinizde oyuncu oluyorsunuz. Sinema için de tiyatroda geçerli olan artikülasyon, diksiyon gibi faktörlerin hiçbir önemi yok. eğer rol gerektirmiyorsa. Hatta sinemada kallavi oyuncular dışında yönetmenler tiyatro kökenlilerle çalışmak istemez çünkü sokaktaki adamı taklit edemez onlar. Sahnedeki büyük oyunculuğa alışmışlardır.

Sonuç olarak filmcilikte oyuncunun sesi özel bir durum yoksa önemsizdir. Oyun önemlidir. bunun için de çalışmak için stanislavski metodunu araştırıp, o metodun temrinlerini çalışabilirsiniz. Sinemada en çok işleyen oyunculuk metodu budur.

 
Gönderildi : 17/03/2015 5:08 am
(@adams)
Gönderi: 51
Başlığı açan
 

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim

 
Gönderildi : 22/03/2015 10:43 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim oyunculukta ses ister tiyatro, ister sinema alanında olsun çok ama çok önemlidir. JeanG'ne bu bağlamda ayrı düşünüyoruz.

Diksiyonu da güzel konuşmanın ötesinde sesi doğru kullanabilmek için öğrenirsin. Bu da oyunculuğunu büyük adımlarla öne taşır.

Zamanında bu konuya bu şekilde değinmişim. Yazının başlığı ve devam eden alt yazıları aşağıdaki linktedir.

http://www.filmfabrikasi.com/forum/oyunculuk-ve-oyuncu-yonetimi/oyunculukta-ses-t7072.html " onclick="window.open(this.href);return false;" onclick="window.open(this.href);return false;

Oyunculukta Ses

Oyunculukta ses en etkili yetenektir. Oluşturacağınız karektere yüklediğiniz ses, oyunculuğunuzun başarısının ana öğesidir. Öyleki yakalayacağınız ses, karekterin oturmasını sağlar. Mimikleriniz, davranışlarınız sese bağlı olarak kendiliğinden oluşabilir. Aslında ses bunlardan önce gelir.. Önce ses duyulur ve algılanır, sonra mimik görülür. Bu sebepledir ki mimik ve davranış büyük oranla sese bağlı kendini gösterir. Bu hem karşı karekterin sesi, hem de kendi sesiniz için geçerlidir. Karşı karakterin sesine (vurgu ve tonlamada illaki dahil) göre, sizinde yarattığınız karakter etkileşim içine girer.

Eğer sesi oturtamazsanız, oyunculukta zorlanmalar yaşayabilirsiniz. Karakter oluşumunda aklınızdaki ile ortaya çıkan arasında büyük farklılıklar olabilir. Akabinde gelebilecek vurgu ve tonlama hataları sizi karakterden iyice uzaklaştırır.

Sesinizi güçlü kullanabilirseniz, oyunculukta daha hızlı ilerleyebilirsiniz.

Oyuncuların özellikle diyafram soluması yapabilmek için, yaptıkları solunum çalışmaları, güçlü bir sese sahip olmak ve sesi doğru kullanabilmek içindir. Aklınıza hemen Yetkin Dikinciler, Tamer Karadağlı türünde kalın ve etkileyiciliği yükses türden olan ses tipleri gelebilir. Belkide oyuncuya en avantaj sağlayabilecek ses türüdür. Bunun yanında oyuncuya başarı sağlayan değişik ses türleri de vardır. Semih Sergen’i de anmadan olmaz, canlı dinlemişliğim ve elini sıkmışlığımla hem o benden etkilenmişti hem de ben ondan etkilenmiştim. 😀

(Yukarda bahsedilen doğru sese, vurgu ve tonlamanın da doğru kullanımı varsayılarak anlatım sağlanmıştır).

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 23/03/2015 3:51 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

HHK aslinda ayni seyi soylemeye calistim ben de. Ben arkadasin sorusunda sesin dogru kullanimi degil, duzgun bir turkce, duzgun diksiyon olmali mi, anlami oldugunu saniyorum. Bu anlamda sesin onemsiz oldugunu soyledjm ve tiyatroyla karsilastirarak yaptim. Ornek vereyim konservatuar sinavlarinda her seyi gecsenizde eger bir cene probleminiz varsa, tamamen biyolojik olrak ve bir harfi dogru cikaramiyorsaniz sizi almazlar. Ama sinemada spesifik durumlar haric, bu oyuncu karakterin ses rengini, duygusuunu yansitabiliyorsa cenesindeki artikulasyon problemi onemli olmayacaktir.

Ancak oynayacagi karakterin diksiyonu artikulasyonu duzgun olmaliysa o zaman sorulan soruya cevap evet ses bu anlamda da onemlidir, diyebiliriz.

Yani kisacasi uzak filminde oynayip cannes` da odul almaniz icin mukemmel bir diksiyon gerekmiyor. Bir amator dogru duyguyu, tonlamayi verebiliyorsa yetebiliyor.

 
Gönderildi : 24/03/2015 11:06 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Birde filimcilikte oyuncunun sesi önemlimi ?

Ben direk bu sorusuna göre okudum ve sesin mühimliğine değinmeye çalıştım.

Verilen cevaplarda diksiyonun işlevinin karıştırıldığı kanısındayım. Yerini bulmuşken araya sıkıştırayım...

Oyuncu diksiyon çalışmalarını, buna bağlı olarak artikülasyon çalışmalarını, solunum çalışmalarını, dil ve çene çalışmalarını hep sesi doğru kullanabilmek için yapar. Bu çalışmalar sayesinde varsa bir şiveli karakter hemen kolayca yapabilirsin, sarhoşta zorlanmazsın, Gandalf gibi haykırırsın, Daniel Day-Lewis'in usulca konuşan Lincoln'ü olursun, 80'ler tiyatrosunda Metin Akpınar gibi efsane olursun, Rüştü Asyalı'nın keloğlanı olursun uzar gider...

Diksiyonu sadece güzel konuşmaya, eski TRT spikerleri gibi konuşmaya indirgemeyin. Ses için diksiyon çalışmaları şarttır, sadece haber bülteni için değil. Diksiyon, sesi doğru kullanabilmeyi öğretir, doğru solunumu öğretir, repliklerdeki es'leri tam kıvamına getirir, sesteki etkinliğini, haykırmayı, kafa sesini ayarlamayı, düşmeyi ve çıkmayı, noktalamayı bile içerir.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 26/03/2015 2:03 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Haklısınız fakat ben hala sinema ve tiyatro ayrımı üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Bildiğiniz gibi sinema yüzde yüz gerçekliği kullanır (temel anlamda konuşuyorum, gerçek nedir, gerçekçilik, gerçeküstücülük gibi kavramlar dışarıda kalıyor burada) tiyatro ise sıkıştırılmış bir zaman ve buna bağlı olarak gerçeklikten bağımsız bir uzamı kullanır. Bu nedenle sahne dediğimiz yerin kendi gerçekliği oluşur. Zaman ve uzamın farklılaşması aksiyonu, oradaki hareketin biçimini değiştirir. Sahne oyunculuğu bu yüzden büyür. Teatral dediğimiz şey çıkar ortaya. Dolayısıyla oradaki oyunculuk bütün postmodern akımlar da dahil, temel gerçeklikten uzak olmak zorundadır. Ama siz izlediğinizde bu farkı göremezsiniz çünkü oradaki zaman ve uzamla özdeşleşmişsinizdir.

Oyunculuk eğitiminde de işi ticarete dökmüş yerler hariç, yalnızca tiyatro eğitimi verilir. Ancak bu eğitim o kişiyi bir sinema oyuncusu yapmaya yetmez. Çünkü zaman ve uzam kamera önünde değişir. Kamera önünde daha da yavaşlar. Yüzde yüz gerçekliği taklit edeceğiniz bir oyun içinde de teatral eğitime mutlaka ihtiyacınız vardır diyemeyiz çünkü gerçeklikte bunlar yoktur. Evet, oyunculuk donanımınız elbette atacağınız bir tiradda nerede duracağınızı, vurgu tonlamayı nerede yapacağınızı bilmenizde kolaylık sağlar ama eğer siz yeterince çalışıyorsanız ve yetenek denilen şeye sahipseniz içgüdüsel de olsa bu noktaları tespit edersiniz. Çok daha fazlasını yaparsınız.

Bu yüzden "ses önemli mi?" sorusuna bu bağlamda değil diyorum ben. Verdiğiniz örnekler dünyanın en iyi oyuncuları. Daniel Day-Lewis lincoln'de aylarca tekerlekli sandalyeden kalkmadığı için de Daniel Day-Lewis oluyor. İyi bir oyuncu, oynayacağı karakterin kıyafetlerini aylarca üstünden çıkarmadan yaşayarak o kıyafetlerin dokusunu, nasıl bir hareket sağladığını görerek iyi bir oyuncu oluyor.

Yoksa bir kursa gidip diksiyon öğrenip, ağza kalem alıp konuşarak sohbet esnasında düzgün konuşursunuz ama oyuncu yapmaz bu sizi. Bunu demek istiyorum ben.

 
Gönderildi : 27/03/2015 12:34 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

.

Yoksa bir kursa gidip diksiyon öğrenip, ağza kalem alıp konuşarak sohbet esnasında düzgün konuşursunuz ama oyuncu yapmaz bu sizi. Bunu demek istiyorum ben.

Hah işte ben de bunu demiyorum. Diksiyon sırf bu değildir. İşin bu kısmında karışma var...

Ben kendi tecrübelerimde bile bunu rahatlıkla görebiliyorum. Hatta ilk yıllarımda ses olayını oynadığım bir karakterde kendiliğinden sezimlemiştim. Sonra sonra araştırmalarımla ve sırası geldiğinde mühimliği pür-ü pak karşıma çıktı.

Yukarıda da dedim değindiğim olay spikerlik diksiyonu vb şeyler değil. Tıpkı Daniel Day-Lewis lincoln'de aylarca tekerlekli sandalyeden kalkmadığı gibi ses yeteneğini ya da daha büyüleyici tabirle ses sanatını da sürekli geliştirmek ya da korumak anlamında diksiyon adı altın yapılan çalışmaları yapıyordur. Hem de günü birlik.

Sesin, rengini, gücünü vs korunması için sürekli egzersizlerinin yapılması geekiyor. Oyuncular sadece mimik ve duygu çalışması yapmaz. Hatta disiplinli bir oyuncu düzenlilikteki "en"i ses çalışmalarıdır. Her sabah ilk uyandığında yapar, oyun yaklaştıkça beslenmesini bile sırf ses niteliğini korumak için değiştirir. Yolda yürürken, otobüste otururken dil, çene çalışmalaı yapar. Süekli yapar.

Bu yüzden ses çok önemlidir...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 27/03/2015 2:40 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Çok uzadı ama bence hala aynı şeyden bahsediyoruz aslında. Ben ilk mesajımda da sesin oyunculukta en önemli unsur olduğunu yazmıştım, yine aynı şeyi söylüyorum. Ben okullu bir tiyatrocu olarak sanat eğitminin, eğer öyle bir eğitim varsa, ancak alaylı olarak alınabileceğine inanıyorum. Düzenli bir ordudan ziyade gerilla bir eğitim gerekiyor.
Shakespeare'i deha yapan unsurlar arasından birinin de akademik bir eğitim yerine Marlowe ile yaptığı bar sohbetleri olduğunu düşünüyorum.
Neden bunları söylüyorum, çünkü dediğiniz gibi iyi bir oyuncu tüm hayatını buna göre kurgulayıp ses temrinlerini de, esneme egzersizlerini de günübirlik yapan bir oyuncu demek ve bu sanatçının içsel bir süreç içinde gerçekleştirebileceği bir şey.

Sesin rengini, vurguyu, tonlamayı siz karakterle bütünleştiğinizde, o sahnede o adamın ne hissettiğini, çelişkilerini, iç çatışmasını, motivasyonunu çözdüğünüzde beyninizle ses telleriniz arasında bir tepkime gerçekleşecek zaten ve doğru sesi çıkaracaksınız.
İşler tiyatroda değişiyor sadece.
Onur Ünlü, iyi oyuncu zeki oyuncudur diyordu. Bence doğru bir söz ve ek olarak iyi oyuncu, felsefe sosyoloji, psikoloji bilen oyuncudur.

Biliyorsunuz oyuncuların yüzde doksanı bunları önemsemez ve bir rol verdiğinizde o an o hareketi neden yaptığını bilmeden, ezbere tonlama, ezbere vurgu, ezbere mimik yapar.

En başa dönersek, arkadaşın sorduğu soruya göre "filmcilikte" sesinizin Rüştü Asyalı gibi çıkmasına gerek yok. Öyle bir sesle dublaj yaparsınız. Önemli olan duyguyu, sese yansıtabilmek, otomatikman doğru ses o olacak. adamın söylediği repliği anlayacaksınız, bunu neden söylüyor, neden bu kelimeleri seçiyor dediğinizde vurgunun nerede olması gerektiğini bulacaksınız.

Sizin söylediğiniz temrinleri gündelik yaşamında uygulamıyorsa zaten oyuncu olacak tutkuyu da potansiyeli de taşımıyordur o kişi.

Bunlar şehir efsaneleri ama Al pacino'nun Scent of a Woman filmine hazırlanırken kör gibi bakmaya çalışırken gözlerini bozduğu söylenir.

Sonra da ferrari sahnesinde görüyor taklidi yapan kör taklidi yapabiliyor ama. Oscar'ı da alıyor.
Çok konuştum.

 
Gönderildi : 27/03/2015 3:36 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Hey JeanG, forum, konuların uzaması bakımında sınırsız esnekliğe sahiptir ve arzulanan da bu dolu dolu muhabbetlerde üyelerin çok konuşmasıdır. 😉
Sesin rengini, vurguyu, tonlamayı siz karakterle bütünleştiğinizde, o sahnede o adamın ne hissettiğini, çelişkilerini, iç çatışmasını, motivasyonunu çözdüğünüzde beyninizle ses telleriniz arasında bir tepkime gerçekleşecek zaten ve doğru sesi çıkaracaksınız.
İşler tiyatroda değişiyor sadece.
Onur Ünlü, iyi oyuncu zeki oyuncudur diyordu. Bence doğru bir söz ve ek olarak iyi oyuncu, felsefe sosyoloji, psikoloji bilen oyuncudur.

Bu sefer daha basit olarak yineleyeceğim, ses çalışmaları yapmadan, oturmamış bir ses istediği kadar karakterin ruh halini, motivasyonunu yakalamaya çalışsın, karakterle bütünleşsin; repliğindeki daha ilk heceden aklındaki sesle ortaya çıkan ses arasındaki duygu farklılığını görecek ve performansı düşecek. İşte bu yüzden kamera karşısında performansı düşük oyuncuları görüyoruz ve işte bu yüzden oyuncusumlar, kendilerine ait piyasa oluşturuyor. İş karakterle bütünleşmeye kalmıyor; ortaya çıkan sizi ele geçiriyor. Dediğim gibi "önce ses duyulur, sonra duygu ortaya çıkar ve mimik hareket eder" ... Bu bağlamda duygu ve mimiklerinizin işlevi sese bağlıdır. (Replikli oyunlar kıstas alınmıştır ve duygu zaman periyodunda sese en yakındır; omuz omuzadır)

Bakıyorsun sesinin rengi, tınısı, tokluğu harika, replik sırasını da beklerken karakteri yakalamış olduğunu da gözlemliyorsun ama maalasef daha ilk repliğinde seni alaşağı ediyor. Bilmiyor! Sesini nasıl kullanacağını bilmiyor. Çünkü tanımamış sesini; ses çalışmalarını yapmamış. Tellerine nasıl basınç yapacağını, dişlerini nasıl kullanacağını bilmiyor... İşi bilmeyen yönetmen de yaptığını sanıyor. Çünkü yönetmenin gördüğü ses rengi, ötesini bilmiyor...

Onur Ünlü'nün bu lafı bile nerede olduğumuzu gösteriyor. Abi iyi oyuncu zaten zeki bir oyuncudur... Buradaki "zaten" cümleye nasıl etki ediyor ama değil mi!!! Bunu adama söyletiyorlarsa oyuncusumlar yüzündendir. Senin dediğin de bunla eş; oyuncu cartına curtuna kadar her şeye el atabilendir. Araştırır mevzusunu genişletir. İşte bunu söyletmemeleri lazım ama söyletiyorlar. İyi bir zoolog, hayvanları inceleyen zoolog'tur. Bunu demek gibi, tıpkısının aynısı...
En başa dönersek, arkadaşın sorduğu soruya göre "filmcilikte" sesinizin Rüştü Asyalı gibi çıkmasına gerek yok. Öyle bir sesle dublaj yaparsınız. Önemli olan duyguyu, sese yansıtabilmek, otomatikman doğru ses o olacak. adamın söylediği repliği anlayacaksınız, bunu neden söylüyor, neden bu kelimeleri seçiyor dediğinizde vurgunun nerede olması gerektiğini bulacaksınız.

Sizin söylediğiniz temrinleri gündelik yaşamında uygulamıyorsa zaten oyuncu olacak tutkuyu da potansiyeli de taşımıyordur o kişi.

O örnekleri verirken bunun gibi çıkartsınlar diye vermedim ki... Ses çalışmaları sayesinde Keloğlandan, destan okumalarına kadar sesini bir uçtan bir uca her şeyi ile nasıl kullanabildiğini belirtmek için yazdım. İşte öyle bir sesle dublaj yaparsınız dersen olmaz ki ama bu... İşte öyle bir sesle Keloğlanı oynarsınız sonra üstünüze bunu oynayabilen çıkmaz; sonra çıkıp destanlar okursunuz... ah biz onu bir de Holivud'ta görebilseydik... Daniel Day-Lewis de böyle; sesini oyunculuğuna göre nasıl farklılıklarla etkileyici kullanıyor. Yoksa herkes Tamer Karadağlı gibi konuşsun demiyoruz.

Ses çalışması çok önemli diyoruz. Duyguyu, sese yansıtabilmek için aradaki köprüdür ses çalışmaları. Ses çalışması olmadan duygu sese kolay kolay yansımaz. Bu yüzden otomatikmen doğru ses olamıyor. Olduğunu sananlar olabilir. Oyuncu, doğru ses için ses çalışması yapacak, sonra duyguyu yakalar ve sesi çıkarır zaten.

Bizim yerelde sanatın her alanında bir kendini kandırmaca ve aldanma hali var. Her alanda çalışmayı baltalayan ve fazlalık bulup atmak isteyen, sökmek isteyen tipler var. Bu tipler işin maharetini sıkıştırıp yok etmek derdinde. Şu gereksiz, bunun önemi yok, bunun bir faydası yok. Temelleri tamamen görecelik üzerine kurulu, bilimsel ve verisel dayanakları hiç yok. Eğitmenlerimiz de bile bunu görebiliyoruz.

Fillmcilikte oyuncu sanatın bir parçası diyorsanız bunu yapmalısınız, zanaat olayıyla düşünüyorsanız herkesin kendi göreceliği vardır.
Sorunuz filmcilikte oyuncunun sesi önemli midir ise evet çok önemlidir ve bunun için ses çalışmaları yapmanız gerekir.

Bu başlıkta yazdığım tüm yazılar iyi oyuncu olabilme ve bunu devam ettirebilme çabası için yazılmıştır.
Amatör ve kötüler odak almaz; dublajla yetinebilirler.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 29/03/2015 4:21 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Cevap gözümden kaçmış. Şimdi görüyorum.

Öncelikle şunu da belirteyim, ben oyuncu değilim. Ancak tiyatro mezunuyum. Burada tabii ki, yeni bir kuram oluşturmuyor, daha önce binlerce kez tartışılmış şeyleri belki bir kez daha tartışıyoruz ama kuramlar da böyle oluşuyor zaten. Kuramdan bahsediyorum, çünkü stanslavski'ye geleceğim. Aslında ben söylediğim her şeyi bu kurama dayandırarak söylüyorum ve söylediklerim de, kuram da bilimsel temellere dayanıyor. Yoksa kuram olamazdı.

Bildiğiniz gibi Stanslavski oyuncuyu rolle tanıştırdığı ilk anda, karakterin ayakkabısını giydiriyor ve yürümesini istiyor. Bunu neden yapıyor? Çünkü ayakkapı, o karakterin sosyal statüsünü belirleyen temel göstergelerden biriydi, işçi sınıfından bir kişiyi oynayacaksa, o adamın parasının yeteceği kalitede ayakkabı giymek zorundaydı oyuncu ve o ayakkabının getirdiği yürüyüş biçimiyle, bir aristokratın ayakkabısını giydiğindeki yürüyüş biçimi farklı olmak zorundaydı. Bunun gibi birçok öğe yürüyüşü destekliyordu. Şimdi de birçok yönetmen audition'larda yürüyüşe bakıyor.

Stanslavski'nin yürüyüşü oturttuktan sonra diğer aşamalara geçmesinin sebebi dış aksiyonun iç aksiyonu şekillendirmesiydi. Bu da tamamen bilimsel verilere dayanan, deney ve gözlemle sabit bir gerçek. Sürekli sırıtırsanız sonunda gerçekten sırıtırsınız. Yani dış aksyon unsurları tamamen oturduğunda, siz karakterin analizini de yaptıysanız, iç aksiyon da buna koşut olarak şekillenecektir. İç aksiyon unsurlarından en önemlisi ve en çıplağı olan sese de yansıyacaktır bu.

Bahsettiğiniz sesi tanımama, ses tellerine nasıl basınç uygulayacağını bilmeme gibi durumlar da aslında her mesajda söylediğimiz gibi iyi oyuncu olmak için çalışmamaktan kaynaklanıyor. Siz tümüyle zihinsel ve fiziksel olarak bu işe varlığınızı vakfetmeden, dediğinizi yapmaya çalıştığınızda da, yani sesi tanıyıp, şu tonu nasıl çıkarırım, şu duyguyu nasıl veririm şeklinde ezberlediğinizde de o oyunun içi dolmuyor. Bugün dt sanatçılarının yüzde doksanında olduğu gibi, ezbere oyun çıkıyor ortaya.

Ben kesinlikle sanatın, özellikle sahne sanatlarının hiçbirini hafife almıyor, öyle de olur böyle de olur demiyor, çok da önemli değil triplerine girmiyorum. Dünyanın en disiplinli çalışma gerektiren mesleğidir bu. Son diyeceğim de gerekli şeyin tutku olduğudur.

Konu uzasın uzamasına ama karıştı, dallanıp budaklandı. Tam olarak neyi tartıştığımızın ucu kaçtı.
"Filmcilikte ses önemli midir?" sorusunu biraz netleyip spesifik olarak cevaplar vermek gerekiyor belki de. Kaygan zemindeki soruya farklı noktalardan bakıyoruz.

Ek:Bir de sanat söz konusu olduğunda, benim Salieri ve Mozart hikayesinde çok dramatik bulduğum bir ayrım var maalesef. Salieri ömrünü müziğe adamış, tek dileği büyük bir eser ortaya çıkarmak olan bir adamken, bir gün bir çocuk gelip, onun yıllar içinde yazdığı besteyi bir kere dinledikten sonra tersten çalabiliyor. Çalışmaysa, Salieri de çalışıyor, tutkuysa onda da var. Ama o Mozart.

 
Gönderildi : 01/04/2015 5:34 pm
Paylaş: