Eğer tarih filmi çekiyorsan,hakkını vereceksin,parayıda harcayacaksın. Para harcamadan,evindeki dolaptan mı ayarlayacaksın kostümü,dekoru....Yoksa denildiği gibi müsamere gibi oluyor. Stilize mi etmek amacımız,yoksa tarihi gerçekçilikleriyle gösterebilmek mi ?

Ama The Dude atladığın bişey var. 20 milyon dolar veriyorum, bana 16.YY.da geçen bir film yap desem, Türkiye'de kimin kapasitesi yeter ? Para var ama kapasite yok.. Bilgi yok,tecrübe yok,,herkes yönetmen,herkes egotavanı... Ben şimdi Coloristlik üzerine çalışmalar yapıyorum ve sektörde bunun üzerine gitmek istiyorum. Kaç kişi var böyle , ara eleman gibi gözüken ama filmi kurtaran kişi olmak isteyen ?

Verbal_kint ile Digital Film Academy'nin Amerika'da ki sahibinin söyleşisine katılmıştım. Türk kısafilmlerini ve çekenleri nasıl buluyorsunuz gibi bi soru geldi. Cevaben adam şunu demişti.

Türk kısacıların derdi herkesin yönetmen olmak istemesi. Amerika'da bir sinema okulunda öğrenciye ne olacaksın diye sorsan. İyi bir kurgucu, iyi bir ışıkçı, iyi bir sesçi olacağım şeklinde cevap verirler genel olarak. Yönetmenlik çok çok üst bi noktadadır. Çok ulaşılmazdır. Siz de kime sorsam yönetmen olacağım diyor. İlginç. Demişti.

GErçi Amerika'da herkesin yönetmen olmaya korkmasının sebebi bence filmlerin çok yüksek rakamlara çekiliyor ve bu paranın sorumlusunun yönetmen olmasından dolayı olduğunu düşünüyorum. Yine de adam haklı tabi. Bizde durum böyle.

Bence yönetmen hevesi rakiplerden ileri geliyor. Amerika'da adam bakıyor, popüler film yönetmeni olacak misal, rakipler nolan, Fincher, Tarantino, Spielberg yani say gitsin. Yeraltı takılayım dese orası da Jarmush'dan başlar. Ama buradaki rakipler daha az ve bir kaçı dışında "ciddi rakip yok" oluyor. Yersen tabi. 😀

Eğer tarih filmi çekiyorsan,hakkını vereceksin,parayıda harcayacaksın. Para harcamadan,evindeki dolaptan mı ayarlayacaksın kostümü,dekoru....Yoksa denildiği gibi müsamere gibi oluyor. Stilize mi etmek amacımız,yoksa tarihi gerçekçilikleriyle gösterebilmek mi ?

Ama The Dude atladığın bişey var. 20 milyon dolar veriyorum, bana 16.YY.da geçen bir film yap desem, Türkiye'de kimin kapasitesi yeter ? Para var ama kapasite yok.. Bilgi yok,tecrübe yok,,herkes yönetmen,herkes egotavanı... Ben şimdi Coloristlik üzerine çalışmalar yapıyorum ve sektörde bunun üzerine gitmek istiyorum. Kaç kişi var böyle , ara eleman gibi gözüken ama filmi kurtaran kişi olmak isteyen ?

Var var, yoksa da yavaş yavaş oluşur. Ben zaten bütçeler bir günde 1 milyondan 20 milyona fırlasın demiyorum, olamaz zaten, yönetmen olsa o kapasitede, ekip olamaz. Her şey sektörün gelişmesiyle olur, herkes beraber gelişir. Yurtdışında da öyle her projenin altından her yönetmen, her yapımcı, her ekip kalkamaz. Hepsinin ustaları vardır.

Tarihi film çekeceksen tabii ki altına gireceksin bunun. Ben önceki sayfadakileri "bak adamlarda 50 60 100 kişi çalışıyor ondan böyle" demenize cevaben yazdım. Bir alana yatırılan para arttıkça gereksiz detaylar da artar, bir şirket büyüdükçe harcaması da artar. Bu 50 60 kişilik kadrolar, aslında 20 kişinin yapabileceği işi bol paradan dolayı 50 kişiye yaptırmaktan gelir. Bakın bakalım Usta'ya, dönem filmi değil elbet ama muhteşem bir takım işi örneği. Kişi sayısı kalite getirmez, işini düzgün yapan ve bir ekip halinde çalışabilen küçük gruplar kalite getirir. Önce küçüğünü başarmak zorundayız ki yavaş yavaş ekipler büyüsün. Sonra geliriz 50 ye 60a.

King Kong filminde (Peter Jackson), bir araba kovalamaca sahnesinde arka planda küçücük ve 0,5 saniye görünen dükkan vitrinlerinin içerisindeki her bir kutu tek tek tasarlanıp yapıldı ve içleri doldurulup konuldu raflara. Kamera arkasında bunu izlerken aklımdan geçen tek şey "ne kadar da büyük bir emek ve para israfı" oldu. Bazıları buna "ama daha gerçekçi oldu" diyebilir, ben de yürüyün gidin derim.

Diğer konu ise Türkiye'nin en büyük yarası, o da bambaşka bir konu. İtirazım yok o konuda.

King Kong filminde (Peter Jackson), bir araba kovalamaca sahnesinde arka planda küçücük ve 0,5 saniye görünen dükkan vitrinlerinin içerisindeki her bir kutu tek tek tasarlanıp yapıldı ve içleri doldurulup konuldu raflara. Kamera arkasında bunu izlerken aklımdan geçen tek şey "ne kadar da büyük bir emek ve para israfı" oldu. Bazıları buna "ama daha gerçekçi oldu" diyebilir, ben de yürüyün gidin derim.

Hey gidi, tahta paravanlarla yapılan sahte evlerle dolu sokaklarda geçen kovboy filmlerinden, gelinen noktaya bakın. Geçen hangi filmdi, dikkat ettim, camlar kovboylar döneminde gerçekten de çok düzgün olmamalı, çünkü cam işliği o kadar mükemmel değildi. Adamlar bunu düşünmüş ve camların arkasından bakarken cam homojen değil bazı yerleri daha kalın ve görüntüyü kırıyor. Acayip hoşuma gitmişti. Fakat sahne 1-2 sn. görünmüyor, olay buralarda geçiyordu. Dolayısıyla çok haklı bir ayrıntıydı...

Sonra Stalker'daki suyun üzerindeki kaydırmalar sırasında, suyun içindeki malzemelerin muhteşemliğini hatırlarsınız. Resmen hikaye anlatmış adam...

O ayrıntıyla bu ayrıntı başka baco, orada camın içinden görüyorsun, burada, araba hızla giderken arkada görünen vitrinlerden bahsediyoruz. Sokak sahnesi de vardır belki de yine de gereğinden fazla ayrıntı var Peter Jackson filmlerinde.

O ayrıntıyla bu ayrıntı başka baco, orada camın içinden görüyorsun, burada, araba hızla giderken arkada görünen vitrinlerden bahsediyoruz. Sokak sahnesi de vardır belki de yine de gereğinden fazla ayrıntı var Peter Jackson filmlerinde.

Ben de öyle dedim zaten, demedim mi? 😀