Forum

Sessiz Gece

57 Gönderi
32 Üyeler
0 Likes
9,040 Görüntüleme
(@enjeksiyon)
Gönderi: 1450
Başlığı açan
 

SESSİZ GECE / SILENT NIGHT

Yazan/Yöneten: ERKAN UZDUR

Yardımcı Yönetmen: EZGİ TARÇIN

Görüntü Yönetmeni: BARIŞ AKYÜZ

Sanat Yönetmeni: NALAN KİLİMCİ

Yapımcı: CENK DOST VERDİ

Yapım Asistanı: ESRA GÜLLE

Set Amiri: E. DENİZ GÜRSUCU

Oyuncular:
SİNAN PEKİNTON
İSMAİL DEMİRCİ
A.ENVER AKOĞLU
OĞUZHAN AYAZ
FATİH PAZVANTOĞLU
OĞUZHAN UĞUR
YİĞİT GÜMÜŞADA
ÖZLET EZGİ ÇELEBİ
HALİL AHMET GÖKAYDIN
BERKAY TULUMBACI

[vimeo] http://www.vimeo.com/13978421 [/vimeo]

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 23/06/2011 8:43 pm
(@fcakir)
Gönderi: 0
 

Bir hafta sonra izleyebildim. Genel olarak muhtemelen her konuda yorum yapılmıştır ama yine de kendi fikirlerimin altını çizmekte fayda var.

Hikayenin ortadan başlaması biraz rahatsız etti beni. Senaryonun giriş ve sonuç bölümü yok gibi. Final bilerek böyle bırakılmıştır muhtemelen ama amacına ne kadar ulaşan bir 'ucu açık final' oldu orası tartışılır.

Bazı sahnelerde ışık yetersiz kalmış. Ters gölgeler oluşmuş. Buna rağmen düşük bütçeli yapım olduğunu göz önünde bulundurursak ve en nihayetinde hikayenin genel olarak geçtiği yerin, tamamen zifiri karanlık bir ortam olduğunu da göz önünde bulundurursak gayet iyi ışıklandırılmış bile diyebiliriz.

Hikayenin sürekli karanlık ortamda geçmesi biraz esprilere duyarsızlık yarattı bende. Belki sadece bana özel bir durumdur, bilemiyorum.

Sevişme sahnesinde hatun karakterin fake giyinme olayındaki hata dikkatimden kaçmadı. Belli ki sahne tekrar etmek istenmemiş. Ama böyle bir sahneyi çekmek bile, oyuncuların yönetmene olan güvenini ortaya koyar ve yönetmenin de kendine olan güvenini artırır.

Kendisini sıkmadan izleten, fakat finali ile tatminsizlik yaratan, başarılı bir yapım.

Emeklerinize sağlık.

 
Gönderildi : 23/06/2011 8:55 pm
(@enjeksiyon)
Gönderi: 1450
Başlığı açan
 

Anladım 🙂

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 23/06/2011 8:57 pm
(@aydemirse)
Gönderi: 449
 

İşçiliği, hikayesi, oyunculuğu, resimleri, müziği (!) her bir şeyiyle izlediğim en iyi işlerden biri. Aslında en iyisi derim ama başka bir filme yazmışımdır bir şeydir diye temkinli adım atıyorum. Bu hikaye bambaşka yerlere gidebilir, bu film bilet alıp izlendiğinde çok daha etkili olabilir. Tüm ekibin bahtı açık olsun, zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür derler ben bu işte zayıf nokta göremedim, tüm ekip belli bi rçıtanın üzerinde olduğu için bu denli etki bırakmış olabilir bende. Elinize sağlık.

Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul

 
Gönderildi : 23/06/2011 9:31 pm
(@enjeksiyon)
Gönderi: 1450
Başlığı açan
 

Teşekkür ederim Selçuk

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 23/06/2011 9:36 pm
(@sickman)
Gönderi: 3651
 

O müzikteki ünlemi aldım kenara koydum.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 23/06/2011 10:41 pm
(@brkystr)
Gönderi: 31
 

adeta uzun metraj film izledim çok çok çok güzeldi çok kaliteli ve çok profesyoneldi tebrik ediyorum ve şu 21 dakikalık zevki yaşattığın için teşekkür ediyorum sana ve tüm ekibe.

 
Gönderildi : 23/06/2011 11:50 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Teknik açıdan işçiliği sağlam bir film bence de. Kesmeden, tek nefeste izlettirdi.
Tek kafama takılan bu denli karanlık bir ortamın bu güçlü ışık kaynağının neresi olduğu.
Sanki ortamın ışığı daha az olmalıymış gibi geldi ya da daha net bir "gerçek" ışık kaynağı aradım sanıyorum.

Filmin bütününe gelince...
Filmin içinde yer aldığı "alttür", filmde göndermesi de yapılan (biraz reddederek yapılıyor ama), daha Tarantinovari denilen suç/tesadüf/aksilik zinciri üzerinden işleyen alttür yani, benim aramın çok iyi olmadığı bir tür. Tarantino üzerinden düşünecek olursak filmlerinin bütünü (Inglorious Basterds) hariç eğlencelik gelen filmlerdir. Çok iyi eğlenceliklerdir, bu film de bunu başarıyor. Ama yine aynı noktada takılıp kalıyor, bir sonraki adım...

Bu kelimeyi sevmiyorum ama yine de kullanacağım meramımı anlatabilmek için. Bu filmin bir bağlamı yok. Sadece keyifli olaylar zinciri izliyoruz. Bu olaylar zincirinin ötesinde, karakterlerin bize açtığı yeni düşünce kapıları, derinlikleri yok. Sadece birbirleriyle ilişkilerinin ne olduğunu anlatıyor. Ama yaşadığımız hayatla bağlantısını ne noktada kuracağımı bilemiyorum. Kimdir bu çocuklar? Belli başlı karakteristik özellikleri dışında nedir onları birbirinden ayıran? Nasıl bir toplumsal konumları var? O toplumsal konumlarının bu yaşadıkları üzerindeki etkileri var mı? Film o binadan çıkıp başka şeylerle bağlantı kurmuyor. O binanın içindeki olaylarla bitiyor. Kendini yan metinlerle çoğaltamıyor. Umarım anlatabiliyorumdur ne demek istediğimi?

Bir başka örnek vereyim:

Selçuk'un Çalgı Çengi'si de benzer bir olay örgüsüne sahipken biz "alt sınıf çalgıcılar" ve onların ruh halleri, yükselme hayalleri, kendisinden güçlülerle girdikleri ilişkileri, kurt-kuzu dünyasında nasıl bir tavır sergilediklerini izliyorduk. O film bana artık herhangi bir çalgıcıya yönelik değişik bakış açıları geliştirmemi sağlayacak. Ama bu film beni sadece eğlendirdi, ve onun ötesinde bir şey vermedi.

Ha vermek zorunda mı?
Genel olarak düşünürsek hayır.
Ama bence öyle...

Aslında derdim filmle değil. O nedenle zaten başlarken Tarantino dedim, alttür dedim.
Derdim bu alttürle. Yani aslında bu alttürü çok beğenen biri için müthiş bir film olabilir bu, ki bence olmalıdır da.
Dediğim gibi o alttür içinde iyi bir film. İyi bir örnek.

 
Gönderildi : 24/06/2011 12:03 am
(@enjeksiyon)
Gönderi: 1450
Başlığı açan
 

Teknik açıdan işçiliği sağlam bir film bence de. Kesmeden, tek nefeste izlettirdi.
Tek kafama takılan bu denli karanlık bir ortamın bu güçlü ışık kaynağının neresi olduğu.
Sanki ortamın ışığı daha az olmalıymış gibi geldi ya da daha net bir "gerçek" ışık kaynağı aradım sanıyorum.

Filmin bütününe gelince...
Filmin içinde yer aldığı "alttür", filmde göndermesi de yapılan (biraz reddederek yapılıyor ama), daha Tarantinovari denilen suç/tesadüf/aksilik zinciri üzerinden işleyen alttür yani, benim aramın çok iyi olmadığı bir tür. Tarantino üzerinden düşünecek olursak filmlerinin bütünü (Inglorious Basterds) hariç eğlencelik gelen filmlerdir. Çok iyi eğlenceliklerdir, bu film de bunu başarıyor. Ama yine aynı noktada takılıp kalıyor, bir sonraki adım...

Bu kelimeyi sevmiyorum ama yine de kullanacağım meramımı anlatabilmek için. Bu filmin bir bağlamı yok. Sadece keyifli olaylar zinciri izliyoruz. Bu olaylar zincirinin ötesinde, karakterlerin bize açtığı yeni düşünce kapıları, derinlikleri yok. Sadece birbirleriyle ilişkilerinin ne olduğunu anlatıyor. Ama yaşadığımız hayatla bağlantısını ne noktada kuracağımı bilemiyorum. Kimdir bu çocuklar? Belli başlı karakteristik özellikleri dışında nedir onları birbirinden ayıran? Nasıl bir toplumsal konumları var? O toplumsal konumlarının bu yaşadıkları üzerindeki etkileri var mı? Film o binadan çıkıp başka şeylerle bağlantı kurmuyor. O binanın içindeki olaylarla bitiyor. Kendini yan metinlerle çoğaltamıyor. Umarım anlatabiliyorumdur ne demek istediğimi?

Bir başka örnek vereyim:

Selçuk'un Çalgı Çengi'si de benzer bir olay örgüsüne sahipken biz "alt sınıf çalgıcılar" ve onların ruh halleri, yükselme hayalleri, kendisinden güçlülerle girdikleri ilişkileri, kurt-kuzu dünyasında nasıl bir tavır sergilediklerini izliyorduk. O film bana artık herhangi bir çalgıcıya yönelik değişik bakış açıları geliştirmemi sağlayacak. Ama bu film beni sadece eğlendirdi, ve onun ötesinde bir şey vermedi.

Ha vermek zorunda mı?
Genel olarak düşünürsek hayır.
Ama bence öyle...

Aslında derdim filmle değil. O nedenle zaten başlarken Tarantino dedim, alttür dedim.
Derdim bu alttürle. Yani aslında bu alttürü çok beğenen biri için müthiş bir film olabilir bu, ki bence olmalıdır da.
Dediğim gibi o alttür içinde iyi bir film. İyi bir örnek.

Kezzap yorumun için teşekkürler. Beni tanıdığın bildiğin üzere filme gelen eleştirilere göğüs gerip açıklama yapmıyorum ama söylemek istediğim birkaç şey var. Yine beni tanıdığın bildiğin gibi... (...mış gibi kısa filminden başlayarak) Bir nasıl denir? Tavır tarz -diyelim çok ukalalık olmasın- oturtma, kendi bakış açımı yansıtma gibi bir derdim var. Yaptığım kısalarda laf komedisinden çok durum komedisini, daha doğrusu bir durumu ve karakterlerin buna verdiği tepkiyi ele almaya çalıştım. Alttür üsttür bilmem. Cidden bilmem. Bildiğim tek şey durumdur. Bu durumun en etkili bir şekilde anlatımıdır. Dramatik öğeleri kullanmaya çalışırım, sinemanın falanını filanını kullanmaya çalışırım hepsi bu. ...mış gibi'nin özeti de "iki adam hepsi bu" dur. Burada da öyle. Hepsinde öyle. Evet bir takım olaylar var. ...mış gibi de hiç olay yoktu ki benim en uç tavır filmimdir kendisi. İşin içine olaylar girmesi tavrı bozmuyor. Yeni bir şey söylemek için sanırım artık çok geç! Ya da söylemeye çalışmak için. Nasıl söylerimin peşinde olmak türleri anlamlı bir şekilde kullanmak daha çekici. Şimdi ben bu filmde şunu anlattım bunu anlattım demem. Ben böyle insanlar (filmdeki karakterler) gördüm. Arkadaş bile edindim. İkiyüzlüra kısa filmindeki gibi herkesin birbirini satmaya yalanla dolanla işini yürütmeye çalışması, akıllı geçinip bokun içine battıkça batması benim hikayedeki ilgimi çeken şeyler. Ama sadece hikayede ilgimi çeken şeyler. Senin görmek istediğin şeyler de var ilgimi çeken ama bunları sayıp dökmek tekrar ediyorum benim yapacağım şeyler değil. Seyircinin eğlenmesi benim için ön planda olan bir şey. Nedenini de söyleyeyim: ben film izlerken hangi tür olursa olsun, çok yavaş ilerliyor da olabilir, eğleniyorsam filmi beğenmiş oluyorum. Seyircinin hikayeden, ışıktan şundan bundan daha çok "seyirci" gibi filmi izlemesi o kadar arzu edilesi bir şey ki benim için. Hem teknik açıdan hem hikaye aktarılışı açısından başarılı demektir. Filmi böyle bulduğun için teşekkür ederim tekrar. Tarantino'ya gelince. Geçen lafı açıldı bir ortamda şöyle dedim: Orusbu çocuu o kadar işlemiş ki hayatımıza... Ama bu filmi Tarantino özentisi etkisi yaratmaması için o kadar kastırdım ki... Bu açıdan samimiyetime güvenmelisin. Söylemek istediğim çok şey var ama söylemesem daha iyi. Çünkü her şeyden ama her şeyden önemli tek bir şey var benim için seyircide yarattığı etki! Ben ne dersem diyeyim, seyirci ne diyorsa odur.

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 24/06/2011 12:39 am
(@enjeksiyon)
Gönderi: 1450
Başlığı açan
 

adeta uzun metraj film izledim çok çok çok güzeldi çok kaliteli ve çok profesyoneldi tebrik ediyorum ve şu 21 dakikalık zevki yaşattığın için teşekkür ediyorum sana ve tüm ekibe.

Biz de ekipçe sana teşekkür ediyoruz... Zaman ayırıp izlediğin için

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 24/06/2011 12:45 am
(@mtnrdgn)
Gönderi: 198
 

Tek nefeste izledim. Gerçekten çok güzel. Arada dönen bir geyik varya "biz neden yabancılar kadar kaliteli kısa çekemiyoruz" diye. çekiyormuşuz işte. Valla sayenizde ben de çok motive oldum.

İzlerken takıldığım 2 nokta var.
ara ara olan uzun siyah ekran sanki ritmi bozuyor gibi.
bir de inşaatın içindeki key lightı gece ışığı değil de yandan gelen gün ışığımı diye düşündüğüm oldu.
Tabi bunlar tercih olabilir ama izleyici olarak ben böyle algıladım.

Tekrar çok tebrik ediyorum.

 
Gönderildi : 24/06/2011 1:01 am
 tute
(@tute)
Gönderi: 320
 

filmi sabah gördüm ama 20 dk olduğunu görünce pek izlemek istemedim 😀 ama az önce hiç sıkılmadan izledim. gerçekten beğendim. " Seyircinin hikayeden, ışıktan şundan bundan daha çok "seyirci" gibi filmi izlemesi o kadar arzu edilesi bir şey ki benim için" demişsin. benim açımdan onu başarmışsın. yalnız şeye takıldım ben. böyle bi sorunu çözen adam olarak gelen dayı sırf korktuğu için bi insanı öldüremez gibi geliyor bana. yani o adamı çağırdılarsa o adam bu işlerin ehli anladığım kadarıyla ve böyle bir adam da ufak bir çıt sesine bi insanı öldürmez. eğer öyleyse bu adam sokakta ta ta ta diye geziyordur gibi geliyor. köpeği belki onu önemsemediği için öldürdü diye düşündüm ama bi insanı tak diye öldürmesi hele de böyle işi bilen bi adamın bu kadar kolay olmamalı diye düşünüyorum. sonuçta dayı olayı temizlemek için geliyor sanki olayı daha berbat hale getirmesi gereken başka biri olmalı.

 
Gönderildi : 24/06/2011 2:02 am
(@enjeksiyon)
Gönderi: 1450
Başlığı açan
 

filmi sabah gördüm ama 20 dk olduğunu görünce pek izlemek istemedim 😀 ama az önce hiç sıkılmadan izledim. gerçekten beğendim. " Seyircinin hikayeden, ışıktan şundan bundan daha çok "seyirci" gibi filmi izlemesi o kadar arzu edilesi bir şey ki benim için" demişsin. benim açımdan onu başarmışsın. yalnız şeye takıldım ben. böyle bi sorunu çözen adam olarak gelen dayı sırf korktuğu için bi insanı öldüremez gibi geliyor bana. yani o adamı çağırdılarsa o adam bu işlerin ehli anladığım kadarıyla ve böyle bir adam da ufak bir çıt sesine bi insanı öldürmez. eğer öyleyse bu adam sokakta ta ta ta diye geziyordur gibi geliyor. köpeği belki onu önemsemediği için öldürdü diye düşündüm ama bi insanı tak diye öldürmesi hele de böyle işi bilen bi adamın bu kadar kolay olmamalı diye düşünüyorum. sonuçta dayı olayı temizlemek için geliyor sanki olayı daha berbat hale getirmesi gereken başka biri olmalı.

Pulp fiction cı seni 🙂

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 24/06/2011 2:05 am
(@zitarof)
Gönderi: 0
 

Süresi uzun olan kısa filmlere hep temkinli yaklaşmışımdır. Çoğunu ilk bir kaç dakikadan sonra sardıra sardıra atlata atlata izler geçerim.

Ama bu film açılıştan itibaren buram buram profesyonellik kokuyor. Ve bu yüzdende hiç sıkılmadan sonuna kadar izledim.Oyunculuk, oyunculuk yönetimi, ses işçiliği, görüntü yönetimi, müziği takdire şayan. Sonlara doğru görülen üst açı geniş planda zemine sağdan vuran ışık çok parlamış, onun dışında ışıkta iyiydi.

Başarılı bir film ortaya çıkarmışsınız, tebrikler.

 
Gönderildi : 24/06/2011 2:48 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Dahiceydi. Ellerine sağlık enjeksiyon. Kısa film konusunda ders niteliği taşıyor bu film.

Senaryo harika, oyuncular çok iyi iş çıkarmış.

Şu ana kadar izlediğim en iyi yerli kısaydı, her şeyi ile tam olan...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 24/06/2011 3:26 am
Sayfa 1 / 4
Paylaş: