Forum

Duyulamayanlarım
 

Duyulamayanlarım

59 Yazılar
19 Üyeler
0 Likes
8,119 Görüntüleme
(@eraydinc)
Gönderiler: 232
Konu başlatıcı
 

Selam dostlar. Yaz aylarında 5D Mark III almam ile bir kısa film hazırladık. İlk defa senaryosunu kendim yazmadığım dostlarla birlikte çektiğimiz bir film çıktı ortaya. Yönetmenliğin yanı sıra yine görüntü yönetmenliğini ben üstlendim. Ve yine bu filmde de ışık kullanmadım. Ortaya da böyle bir film çıktı.

İyi seyirler.

[vimeo] http://www.vimeo.com/46123425 [/vimeo]

eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc

 
Gönderildi : 25/09/2012 7:10 pm
(@halostendap)
Gönderiler: 4108
 

böyle mütevazi bir sunumla filmini paylaşman beni çok heyecanlandırdı ama eve gitmeden izleyemiyorum.

not: isminden dolayı bir haykırış bekliyorum kısadan 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 25/09/2012 7:40 pm
(@halostendap)
Gönderiler: 4108
 

selam Eray. öncelikle elinize sağlık, görüntüler kurgu hikaye anlatımı harikaydı.
ancak ne yazıkki beklediğim haykırışı duyamadım. adamımızın duyulamayanlarının, söylediklerinin kaba bir formu olması dışında söylediklerinden fazla bi farkı yoktu. mutsuz yalnız kendini beğenmiş bir adam. atarlı bir ergen gibi sağa sola sataşıyor.
kız sınıfa etkili bi giriş yapıyor ama tüm etkileyiciliğini sınıfta bırakıp, sünepe bir halde dışarı çıkıyor. adamın peşinde tüm ezikliğiyle geziyor...
ve birbirlerinin hayatına dokunamıyorlar(ya da dokundular ben farketmedim) yani bir değişim yoksa izlediğim şey hikayenin sadece girişi gibi geliyor bana..

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 25/09/2012 10:47 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderiler: 0
 

Filmin ismine biraz değinmek istiyorum. Anlatılmak istenen ile film ismi bende oluşan beklentiye karşılık vermedi gibi. Önplana çıkan bir yalnızlık unsuru var ve bir de Yazar'ın içinden geçen duygu ve düşünceleri var ki işin bu kısmı duyulamayanları kısmını oluşturuyor. Filmin ismine ve yalnızlığın vurgusuna bakarsak aslında şöyle bir şey ilk beklenen olurdu: Yazar'ın duyulamayanlarından ötürü yalnızlığı... Ama film bize Yazar'ın yalnızlığı benimsemesinden dolayı duyulamayanlarını gösterdi. Bu gösterim filmin içinde geçen yalnızlıkla ilgili sözsel ve imgesel vurgulamalar, Duyulamayanlarım'ın daha bir ön planında sergilenmiş. Karakterin yalnızlığındaki güçlü vurgular, film isminin doyumsuzluğuna neden olmuş gibi. Hele ki sondaki sahiplik eki, bu duyulamayanlar kısmının daha bir öznel ve güçlü olması gerektiğine yönelik beklenti oluşturuyor. Aslında "duyulamayanlarım" değil duyulamayanları gördük. Herkesin duyulamayalarından pek de farkı yoktu. Örneğin ilk sahne hem güçlü öznellik, hem de iç sese gerek kalmadan duygu aktarımını çok iyi vermişti. Ardından gelen iç seslerle duyulamayanlar kısmı öznellikten nesnelliğe geçişi sağlamış ve sahiplik ekinin hazırladığı temayı yıkmıştır. Duyulamayanları"m", içinde bir direnişi de barındırıyor aslında. Bu da kelimenin öznelliğini ve gücünü kudretlendiriyor. Karaktere yönelik, herkesin içinden geçirdikleri değil de öznelliğine yönelik duygular ses edilseydi belkide bir KLASİK izlerdik. Ama tabi işin burası çok güç. Karaktere iyi bir felsefe yerleştirmiş olmak ve çok farklı bir psikolojik kalıp bulmak gerekebilirdi.

Aha filmin ismine de laf edildi diyenler olacaktır. İşte yazdım ya son cümlede belkide klasik izlemiş olacaktık diye, işin burasının benim duyulamayanlarım olmasın diye yazdım. Eray'ın filmlerinde çıtanın her zaman en üstüne yaklaştığını görmek keyiflendirici unsur. İş bize görelerle (bana görelerle) zirveye bu kadar yaklaşmışken şu da olsaydı bu da olsaydılarla kendimizi yatıştırmak aslında.

Dış seslendirmenin birçok yeri tekdüzeydi. Tonlama ve vurguda hızlanma, soğukluk ve duygusuzluk vardı. Burada neden böyle bir tercih kullanıldı merak ediyorum. Özellikle filmin başlığındaki sahiplik eki ve karakterin iç dünyasına yönelik işleyen konu bu kadar ön plandayken, içinden geçenleri tüm duygusuyla sesine yükleyerek vermesi beklenirdi. İşte o zaman kırlardaki yalnızlığı daha bir güç kazanırdı gibi ya da mutfağında sandalyede oturduğunda verdiği duygu... Acaba "es" zamanlamasının uzaması mı engellenmek istendi? Yazarın iyi oyunculuğuyla bu gayette kolay yedirilebilir ve giderilebilirdi. Yazarın ses rengi, karaktere çok uygun; kendisi de çok iyi oynamış zaten.

Mehveş'in oyunculuğunda yer yer kopmalar olmuş. Özellikle yemek masasındaki o kendi iç dünyasını bize yansıtmaya çalışırken ki kısmı... Oradaki kopma filmin vurucu noktalardan birini sindirmiş. Keman sesinin ilk replikle kesilip, II. etkiye geçişin başında tekrar dirilmesi daha mı bir yerinde dururdu acaba.

Bir de Mehveş'in arka teması da o anın büyüsünü bozan unsur olmuş gibi duruyor. Arkadaki renkli duran süslemeler ve dekor Mehveş'in repliklerine aykırı durmuş gibi. Direk karşı cephesindeki boşluk ve ağaçlar kullanılsa uygun bir tercih olabilirmiş gibi. Özellikle bu filmin müzik yerleştirmesi sahnelere göre çok uygun düşmüş. Bu işi Eray gerçekten harika yapıyor. Örneğin Mehveş ve Yazar'ın yolda yürüme sırasında, Yazar'ın bir anlık "s.tirgit" repliğine doğru alttaki müzikte başlayan pervanemsi ses bir sonraki sahnenin (s.tirgit replikli sahnenin) gerginliğini beslemiş.

Bir de burasını yazmasam da olur ama son zamanlar büyük yapımlarda da sıkça görmeye başladığımdan yazıyorum. Koridordaki Mehveş ile Yazar'ın konuşmasında; Yazar'ın karşı tarafın da repliği var kısmını bize sezdirmemesi gerekiyor ve Mehveş konuşmadan, Mehveşe dönmesi var. Bana göre işin bu kısmı tamamen yönetmene düşüyor.

Son olarak eklemek istediğim bir şey daha var. Hali hazırda yalnızlığı ve bu kadar umursamaz, ukela dış vurumları olan bir karakterin; evinin mutfağına dışarıda giydiği ayakkabıyla değil de soğuk mutfak taşlarına çıplak ayakla basması daha bir doyurucu etki verir miydi?

Filmde bir çok güzel olay da var. Tam yerine oturmuş diyebileceğimiz bir sürü şey. Bunlar zaten Eray'ın takdirine söylenen her zaman ki şeylerdir.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 26/09/2012 4:34 am
(@halostendap)
Gönderiler: 4108
 

HHK duyulamayanlarımı duyurmuşsun, Allah razı olsun senden 😀

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 26/09/2012 5:00 am
(@siyah-ok)
Gönderiler: 211
 

Gerçekten çok başarılı buldum....emeği geçen herkesi kutlarım...

HHK arkadaşım yazım diliniz oldukça başarılı...gözlemleriniz ve vurguladığınız noktalar çok yerinde...lakin birkaç eleştirinize katılmıyorum...

Misal Mehveş hanımın arka planı gibi...hiç ışık kullanılmadan çekildiğine göre..konumu doğru ayrıca...etkiyi arttırmaya yönelik düzenlemeler...
bence doğallığı öldürürdü...Behzat Ç. yi gerçekliğe yakınlığı için seviyorum...kapitalist dünya düzeninde...tüm algılarımız yeterince kontrol altında...
nerede ne nasıl etkiler çok iyi analiz edilip bir tarife oturtulmuş..ve koyunlar gibi bize güdülen algılarımıza yönelik yapımları sürekli izliyoruz....
Bu yapımda daha iyi olabilirdi dediğimiz tüm detaylar bana ..samimi..bağımsız..gerçekçi bir eser izlemini uyandırdı...
günümüz insanlarının mış gibiliklerin deki kayboluş...
reçete ve mükemmel tarifler uygulansaydı...bildiğimiz çok iyi bir iş çıkardı ortaya...oysa...duygular ve algılar tamamen karman çorman...
Hayata gerçek karakterler...kendilerini ifade ederken takılırlar...hatalar yaparlar...(politikacılar ve oyuncular hariç 🙂
bu bağlamda...bana çok samimi ve gerçek geldi...bittiği içinde üzüldüm...güzel ve farklı bir filmin girişini izlemiş gibi oldum...
tek düze bir dünya da (kaliteli) fark yaratabilmek adına..ben çok beğendim ve tekrar tekrar kutlarım...

yasına Siyah'ım...

 
Gönderildi : 26/09/2012 3:55 pm
 prot
(@prot)
Gönderiler: 528
 

elinize saglık ben çok başarılı buldum.Sormak istedigim şey ses için ne ekipman kullandınız acaba?(kayıt+mikrofon)

PORTFOLIO: http://xantia.cgsociety.org/gallery/908278/" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/09/2012 4:39 pm
(@homeros)
Gönderiler: 0
 

Ben de başarılı buldum. Şu sorun var, bu sorun var diye girmeyeceğim sonuçta film kendini izletebiliyor bu da maalesef ülkemiz kısa filmciliğinde ender rastlanan bir durum, ayrıca da film artılarına bakınca anlaşılıyor ki eksileri zaten görebilecek durumdasınızdır.

@Prot ses için dublaj yapılmış gibi duruyor ki %99.9 da öyledir. Zaten birkaç yerde ağız/ses/hareket uyumsuzluğu göze çarpmakta.

 
Gönderildi : 26/09/2012 4:50 pm
(@halostendap)
Gönderiler: 4108
 

Gerçekten çok başarılı buldum....emeği geçen herkesi kutlarım...

HHK arkadaşım yazım diliniz oldukça başarılı...gözlemleriniz ve vurguladığınız noktalar çok yerinde...lakin birkaç eleştirinize katılmıyorum...

Misal Mehveş hanımın arka planı gibi...hiç ışık kullanılmadan çekildiğine göre..konumu doğru ayrıca...etkiyi arttırmaya yönelik düzenlemeler...
bence doğallığı öldürürdü...Behzat Ç. yi gerçekliğe yakınlığı için seviyorum...kapitalist dünya düzeninde...tüm algılarımız yeterince kontrol altında...
nerede ne nasıl etkiler çok iyi analiz edilip bir tarife oturtulmuş..ve koyunlar gibi bize güdülen algılarımıza yönelik yapımları sürekli izliyoruz....
Bu yapımda daha iyi olabilirdi dediğimiz tüm detaylar bana ..samimi..bağımsız..gerçekçi bir eser izlemini uyandırdı...
günümüz insanlarının mış gibiliklerin deki kayboluş...
reçete ve mükemmel tarifler uygulansaydı...bildiğimiz çok iyi bir iş çıkardı ortaya...oysa...duygular ve algılar tamamen karman çorman...
Hayata gerçek karakterler...kendilerini ifade ederken takılırlar...hatalar yaparlar...(politikacılar ve oyuncular hariç 🙂
bu bağlamda...bana çok samimi ve gerçek geldi...bittiği içinde üzüldüm...güzel ve farklı bir filmin girişini izlemiş gibi oldum...
tek düze bir dünya da (kaliteli) fark yaratabilmek adına..ben çok beğendim ve tekrar tekrar kutlarım...
Giriş gibi olmuş değil mi...ben de filmin gelişme ve sonuç kısımlarını izlemeden sofradan kalktım gibi hissettim...
barisferah sen ne diyon abi bu duruma.?
mesela benim kısa film algımda mı sorun var acaba diye de aklıma gelmiyor değil...

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 26/09/2012 4:52 pm
 prot
(@prot)
Gönderiler: 528
 

barış filmin girişinde dublaj var ama özellikle 3kişinin yemek sahnesinde agızlara baktım senkron sorunu göremedim oyüzden sordum,buarada kadraşlara baktıgımda karakterlerin başlarının üzerinde ciddi bir boşluk var, ya mikrofon çok kaliteli,ya yaka mikrofonu var yada çok iyi dublaj var 🙂

PORTFOLIO: http://xantia.cgsociety.org/gallery/908278/" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/09/2012 5:07 pm
(@gorkem)
Gönderiler: 0
 

Görsel olarak gayet iyi, metin olarak ise sorunlu bir film.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/09/2012 5:21 pm
(@halostendap)
Gönderiler: 4108
 

Görsel olarak gayet iyi, metin olarak ise sorunlu bir film.

azıcık açsana dostum gördüğün sorunları.

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 26/09/2012 6:12 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderiler: 0
 

Gerçekten çok başarılı buldum....emeği geçen herkesi kutlarım...

HHK arkadaşım yazım diliniz oldukça başarılı...gözlemleriniz ve vurguladığınız noktalar çok yerinde...lakin birkaç eleştirinize katılmıyorum...

Misal Mehveş hanımın arka planı gibi...hiç ışık kullanılmadan çekildiğine göre..konumu doğru ayrıca...etkiyi arttırmaya yönelik düzenlemeler...
bence doğallığı öldürürdü...Behzat Ç. yi gerçekliğe yakınlığı için seviyorum...kapitalist dünya düzeninde...tüm algılarımız yeterince kontrol altında...

Tabi ışık kullanılmadan çekiminden kaynaklı tercih meselesi olduğunu biliyorum. Ayrıntılı yazacak olursam, Mehveşin kendi iç dünyasını açtığı anda oyunculuğu tepetaklak olmuş. Sahne, her ne kadar müzikle desteklense de görsellikte oyunculuktan dolayı büyük kayıp oluştu. Bu nedenle de aslında bir odak dağılmasıyla arkadaki temanın sahneye uyumsuzluğu daha bir göze çarptı. Arkadaki dekorun sahneye uyumu olsaydı Mehveş'in düşen oyunculuğuna rağmen anlatısı daha bi hedef alırdı.

Bundan sonraki yazacaklarım bu başlığa ait değil, sadece konu açıldı diye biraz değiniyorum... Yazılanlar bu başlığın filmine yönelik değildir...

Yukarıdaki alıntının son cümlelerinde ben daha farklı düşünüyorum. Etki arttırmaya yönelik düzenlemelerden çok sahnenin kendi içine uyumuna göre sanat düzenlemesi yapılması taraftarıyım. Gerçekliğe yakınlığı konusu ucu çok açık ve işlemin sonunda umulmadık ihtimalleri de doğurmaya gebe bir olay. Sanat düzenlemesi olayı gerçekten kafa yorucu ve çekim tekniğiyle birlikte yönetmenin kendine has dokunuşuna ortam hazırlama potansiyeli var. Yönetmene hayran bıraktıracak hareketlerdir bunlar.

Aklıma şu anda gelen bazı sahneler var farklı yönetmenlere ait; Reha Erdem'in terzi sahnesi var ki mekanıyla, ışığıyla, kamera hareketiyle muazzam bir anı seyir keyfine hazırlamış. Daha sonra Trier'ın Antchirist'inde bir çok sahnesi harikulade işlenmiş sanat işçiliğiyle doluydu. Kocanın otlar arasında olayı ilk sezimlediği sahne her yönüyle tamamen yerinde bir işlemdi. Melancholia filmine hiç girmiyorum yoksa filmi baştan sona yazmak icap eder. Gene Haneke'nin La Pianiste filminde cafe sahnesi, hol sahnesi ve final sahnesindeki sanat işçiliği sahnenin doyumuna eşlik ediyordu.

Gerçekçi olalım diye gerçekçilik yapılmaya çalışılırsa ipin ucunun kaçacağını ve sanat yönünden işten kaytarma olacağını düşünüyorum. Oysa sahneye uygun sanat uygulanırsa, buna çaba sarfedilirse işte o zaman filminiz gerçekten 7. sanat hatta daha ötesi oluyor. Bunu kapitalist düzen değil, sanatın gerekliliği olarak görmemiz gerekir. İşte o zaman aynı sahneden binlerce farklı çekim elde edebiliriz. Tek düzelikten farklılığa geçeriz....

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 26/09/2012 9:47 pm
(@eraydinc)
Gönderiler: 232
Konu başlatıcı
 

Bir iki şey belirteyim, öncelikle izlediğiniz için teşekkürler.

İsime takılmak normalde olağan bir durumdur. Duyulamayanlarım adını duyunca insanın aklına hemen dışarıya aktarılmayan monologlar geliyor. Fakat buradaki Duyulamayan, duyusuzluk, tepkisizlik, duygunun duyuya dönüşememe durumunu belirtiyor. Ki Aras karakteri bunun üzerine bir kitap yazmış ve adını Duyulamayanlarım koymuş. İç sese yönelik bir film olsaydı (en azından adını referans alan) adı hiç şüphesiz Söyleyemediklerim olurdu. En azından Söylemediklerim 🙂 Filmlerin isimleri sizi bu kadar yönlendirmemeli. Şartlı film isimlerinde örneğin Örümcek Adam diye izlediğiniz filmde ''ee örümcek adam yoktu bu filmde'' demeniz çok garip bir duygu olurdu. Çünkü bazı filmler konularını gün yüzüne çıkarırken, bazı filmlerin isimleri de altisim görevi görür. Mesela bu filmin adı, ''Bir yazarın bir günü'' olsaydı veya sadece Aras olsaydı, ben de siz de kolaya kaçmış olmayacak mıydık? İsimlerdeki bulmacalar her zaman hoşuma gitmiştir. Örneğin Sessizlik adlı filmimin adı o sandığımız sessizlik(silence) değil, sese sahip olamama, sesi yitirme, sesi kaybetme, sessizlik (quietness) anlamı taşıyor. Gibi gibi 🙂

Mehveş karakteri çok ilginç bir karakter. Daha genç ve neye ne zaman tapması gerektiğini bilmeyen biri. Teenage bilgeliği Mehveş'te de nükseden bir durum. Henüz ben bile çözebilmiş değilim Mehveşi, ben de tanımaya çalışıyorum 🙂 Ama tanıdıkça seveceğim kesin.

Mehveş'in arka planı fikrini günümüz sineması artık kaldırmıyor. Aksine tezatlıklar bu sanatı daha hissedilebilir bir hale sokuyor. Seyirci artık bunun farkında. Her insan kendi ruh halinin mimarı olmadığı gibi, etrafına da bu içmimariyi yansıtamaz. Sonuçta ölüm haberinin geldiği anda çalan müzik, hiç de gelen habere uyum sağlamıyor. Ki artık sağlama zorunluluğu da kalmadı.

Bunlar aslında güzel tartışma konuları. Zaman buldukça konuşmak isterim.

eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc

 
Gönderildi : 26/09/2012 10:15 pm
(@halostendap)
Gönderiler: 4108
 

yani diyorsun ki mesela:
"babası öldü ve bunun yasını tutamıyor, duygulanamıyor.ben bunu duyulamayanları olarak düşündüm."
o zaman karakter hakkında bize çok da fazla bilgi vermeyen iç konuşmayı iptal edecektin biz de bunu daha net görebilecektik...iyi anlatamamışsın, ya da iyi anlatmamayı tercih etmişsin...

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 26/09/2012 11:30 pm
Sayfa 1 / 4
Paylaş: