Forum

En sevdiğiniz yönet...
 

En sevdiğiniz yönetmenler!

120 Gönderi
72 Üyeler
0 Likes
47.1 K Görüntüleme
(@clockwork)
Gönderi: 130
 

ee bize bisii kalmamis..
ayip olmasin onlara da...
hayao miyazaki
lukas moodyson
bera tarr
todd haynes
aki kourismaki
paul thomas anderson
tom tykwer (sp.kaiser und kriegerin)
video generation dan michel gondry spike jonze
yeni dalgaya saygi durusu claude chabrol alan resnais..

 
Gönderildi : 05/01/2007 9:59 pm
(@zhpro)
Gönderi: 8
 

Stanley Kubrick, Sam Peckinpah, Michael Mann, John Woo, Darren Aranofsky, Gaspar Noe, Xavier Gens, Dario Argento, Alejandro Jodorowsky, Nicolas Winding Refn, David Lynch, James Wan, John Carpenter, Alan Parker, Christopher Nolan, Tobe Hooper

 
Gönderildi : 25/05/2009 1:43 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Wes Anderson.

Bayılırım, çok severim, onun yönetmen olduğu bir dünyada yaşamak bana mutluluk veriyor..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 25/05/2009 1:45 am
(@zhpro)
Gönderi: 8
 

Wes Anderson.

Bayılırım, çok severim, onun yönetmen olduğu bir dünyada yaşamak bana mutluluk veriyor..
Tenenbaumları kim unutur 😛

 
Gönderildi : 25/05/2009 2:00 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Wes Anderson.

Bayılırım, çok severim, onun yönetmen olduğu bir dünyada yaşamak bana mutluluk veriyor..
Tenenbaumları kim unutur 😛

Bak o filmde çekilmiş en iyi otobüsten inme sahnesi vardır. hiç unutamam.Bu adama özgü bir slowmotion tekniğimi var nedir.

 
Gönderildi : 25/05/2009 12:26 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

BU "yönetmen sevmek" ifadesi aslında biraz şaibeli. Fİlmleri sevmek, temaları sevmek, sinematografiyi sevmek hep farklı şeyler. Yani kimi yönetmen vardır yaptığı filmleri seversiniz. Kimi vardır yönetmenliğini seversiniz. Kimini de işlediği temalardan dolayı seversiniz. Bu üçünün bir arada olması çok güçtür bence.

Eski nesil birçok yönetmeni zamanında yaptıkları için ilgiyle karşılıyorum ama kim olursa olsun günümüz sinemasının ulaştığı görsel güce yaklaşan çok az örnek izleyebildiğimizi düşünüyorum şahsen. BU yüzden pek hoşlanmasam da belli bir tarihten önceki filmler bana göre kendi zamanları dahilinde değerlendirilmeli. Bu tarihte yaklaşık sakallıların sinema dünyasına girişlerine tekamül ediyor. Ve muhtemelen Godfather'a falan. Şimdi oturup Godard, Hitchcock, Orson Welles, Eisenstein izlemek öğretici, şaşırtıcı. Ama verdiği keyif tartışılır bana göre.

David Fincher, Oliver Stone, James Cameron, Alejandro G. Inarrittu, Christopher Nolan, Michael Mann, Robert Zemeckis, Scorsese üç açıdan da sevdiğim herifler örneğin.

Michael Haneke, David Cronenberg, temaları ile çok önemli isimler ama sinematografilerini hiç sevemiyorum. Yetersizlik falan değil asla, tercih ettikleri tarzları onaylayamıyorum.

John Woo, Tony Scott enfes sinematograficiler. Ama çoğu zaman hikayeleri ve senaryoları yetersiz.

Siyasi gerilimleriyle ünlü isimler (Sydney Pollack gibi) hep yetersiz sinematografilerle aklımdalar. Gerçekten yetersiz.

Kubrick ayrı bir mesele. Temaları nefes kesici ama sinema sanatının böylesi meseleleri bir film olarak anlatması güç. Çünkü 7 saatlik film olmaz. Filmin yarısı anlatım olamaz. Ve sinema bir laboratuvarsa izleyici stajier olmayı çoğu zaman kabul etmez,edemez. Kubrick hem sanat hem bilim entelektüellerinin sinemacısıydı her zaman.

Tarkovski de ayrı mesele bana göre. O da yarı filozof olanlara hitap eden bir adamdı. İzlersin tabi ama sağlam kafa ve sabır lazım.

Aklıma birçok isim geliyor, çok fazla uzatmayayım. HEr film izleyicisine iyidir, her filmin alıcısı vardır. HEr yönetmen gibi. Ama hem önemli meselelere değinen, hem bunları herkesin hayranlık duyacağı biçimde anlatan hemde izlecisiyle "en uygun" bağı kuran yönetmen çok çok azdır.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 25/05/2009 9:45 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Şimdi oturup Godard, Hitchcock, Orson Welles, Eisenstein izlemek öğretici, şaşırtıcı. Ama verdiği keyif tartışılır bana göre.

Aha. Al sözünü geri, al. Hitchkoc bu kategoriye nasıl girer yav adam ilgiyi ayatka tutmanın hikayeyi nasıl anlatmanın derdine fdüşmüş yıllarca. Tek mekanlı filminde bile bi saniye sıkılmıyorsun. Kızdım bak 🙂

Forum için hayrat yazılımı yaptırıyorum yazılımcıya. Böyle konuşanlar için yüzünü yıkatıp ferahlatmak amacıyla. yıh.yıh. Godard dedi sonra hitchcock dedi yaa.

 
Gönderildi : 26/05/2009 12:46 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Şimdi oturup Godard, Hitchcock, Orson Welles, Eisenstein izlemek öğretici, şaşırtıcı. Ama verdiği keyif tartışılır bana göre.

Aha. Al sözünü geri, al. Hitchkoc bu kategoriye nasıl girer yav adam ilgiyi ayatka tutmanın hikayeyi nasıl anlatmanın derdine fdüşmüş yıllarca. Tek mekanlı filminde bile bi saniye sıkılmıyorsun. Kızdım bak 🙂

Forum için hayrat yazılımı yaptırıyorum yazılımcıya. Böyle konuşanlar için yüzünü yıkatıp ferahlatmak amacıyla. yıh.yıh. Godard dedi sonra hitchcock dedi yaa.

Valla dostum, kusura bakma sözümü geri almayı pek düşünmüyorum. Evet Hitchcock'un birçok filmi bugün için bile gayet iyidir. Ama ister istemez eski yüzlü dururlar. Kurguları günümüz sinema anlayışına göre başarılı sayılmaz. Kamera konumlandırmaları çoğu zaman genel plandır, bu günümüz izleyicisini sıkar. Bunları söylerken amacım Hitchcock'un abartıldığı falan değil asla. (Hatırlayanlar olabilir, bunun üzerine "zamane sinemaseverliği" diye uzunca bir yazı derlemişliğim de var) Ama günümüzün görsel anlayışı ile eğitilmiş bir sinemaseverin 40'ların 50'lerin hatta 60'ların sinemasallığını yeterli bulmaması gayet normaldir, bundan rahatsız olmamak lazım. Sen sıkıcı bulmazsın belki, ben sıkıcı bulmam. Ama genel izleyici kitlesi bu yıllara ait filmleri sıkıcı bulur.

Godard'ın tarzı zaten başlı başına kendine has. Üzerine tartışmalar bitmez. Bir tercih meselesidir ama zaten Godard hiçbirzaman görece normal bir sinema sanatı örneği üretme çabasında olmamıştır. Beklediği yaklaşım ve tepkiler diğer filmlere gösterilenlerden farklı olacaktır tabii ki.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/05/2009 12:46 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Bence ikinci kez bir yanlış cümle kurdun hacım. Eski duracak tabi abi eski film. Mesele öncü olması. Orson welles, hitchcock o filmleri yapmasa bugün yeni duran teknikleri bilmiyor olurduk. Hala Vertigo tekniği kullanılıyor ve üzerine tek birşey koyulmamış bildiğim kadarıyla. Koydularsa da farketmez. Yani senaaryo teknikleri içinde geçerli bunlar. Adam o filmleri yapmış başkalarının kafasında pencere açmış. O konjüktürde değerlendirmek lazım. O yüzden bu adamlara dahi diyorlar. Şimdi herşey ortada olduğu için yavan gelebilir ama bu kadar yüzeysel bakmamak lazım. Şimdi çakmak var diye taşla ateşi bulan adamı unutmak gibi yani. Gerçi sen sıkıcılığı konusuna değindin ama ben hitchcock izlerken gerçekten sıkıldığımı hatırlamıyorum.

 
Gönderildi : 26/05/2009 1:02 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Birbirini yanlışlayan şeyler söylemiyoruz. Bu filmlerin eski yüzlü durmasını sen anlayabilirsin ama genel izleyici kitlesi anlamak durumunda değil. Sen sıkılmazsın ama öteki sıkılır ve sıkılıyor. Ve bunu açıkça söyleyebiliyor. İsterse sinemayı bulan film olsun.

Güzel örnek verdin aslında, çakmak bulundu diye taşla ateşi yakan adamı unutmak doğru değil, hemfikirim seninle. Ama artık herkes çakmak kullanıyor, bu bir gerçek.

Ben bir sinemasever olarak iki arada bir derede kalanlardanım. Eskileri izliyorum, keyifte alıyorum. Ama yaşanmış olan değişimin keyfini çıkarmakta da bir beis görmüyorum ve bana göre her sinemasever, kendi döneminin başyapıtlarına sahip çıkıyor. Dedem Bisiklet HIrsızları der, babam Godfather der, ben Dövüş Kulübü derim, çocuğum falan der, torunum filan der. Bu böyle olacak ve çokta yanlış birşey değil. Goodfellas'la Serseri Aşıkları yanyana koyup karşılaştırmak doğru değil. Ama torunum tekrar Rear Window'a dönüp "en iyisi buymuş" da diyebilir, bunun bir zararı yok, hatta güzelliği var. Ama demiyorsa ve "uyukladım valla" diyorsa yapacak birşey yok. Ve muhtemelen torunlarımızın çoğu böyle diyecek. Zaten dedelerimiz Matrix'i izlemiyor bile.

Konu uzun. 🙂

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/05/2009 1:22 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Ben bir sinemasever olarak iki arada bir derede kalanlardanım. Eskileri izliyorum, keyifte alıyorum. Ama yaşanmış olan değişimin keyfini çıkarmakta da bir beis görmüyorum ve bana göre her sinemasever, kendi döneminin başyapıtlarına sahip çıkıyor. Dedem Bisiklet HIrsızları der, babam Godfather der, ben Dövüş Kulübü derim, çocuğum falan der, torunum filan der.

Sinemayı neden bu kadar sınır ve sınıflandırıyorsun Görkem, anlamadım. Buna neye dayanarak karar verdiğini anlamadım. Bu konuda yapılmış bir araştırma veya labaratuarda yapılmış bir deney mi var? Ben Biskilet Hırsızlarını da, Godfather i da, Pulp Fiction ı da, Matrix i de aynı keyifle defalarca izledim, izliyorum, izleyeceğim. Ben de dedemin torunu, babamın çocuğuyum ama Yılmaz Güney'in Umut'unu babam ve annemle yerimize mıhlanarak izledik. Yani diyeceğim o ki film filmdir işte. Güzelse hep güzeldir, kötüyse hep kötüdür. Torunumun da Umut'u seveceğinden eminim. Sanatta bu tip sınırlandırmalara gitmek çok doğru gelmiyor bana.

 
Gönderildi : 26/05/2009 6:00 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

payitaht, söylediklerin bana keyif veren şeyler inan ki, aksini iddia etmiyorum. Sadece seni iyimser buluyorum ve aslında sana özeniyorum. Bende söyledim, torunumun Rear Window'a dönmesi hoş birşeydir ama mevcut durum, sinemaseverlerin yıllar öncesinin filmlerine tutturduğu yaklaşım seninki gibi değil ne yazık ki.

Dediğim gibi, konu çok uzun, o derlediğim yazıyı makalelere attım mı hatırlamıyorum şimdi, atmadıysam tekrar bir gözden geçirip atayım, orada uzun uzun düşünmüştüm bunun üzerine. BUrada kısaca şöyle özetleyebilirim: hemen her sinemasevere sinemayı sevdiren bir dönem, tür, film, isim vs. vardır çoğunlukla/olması normaldir. HEr sinemaseverin gençliğini, çocukluğunu yaşadığı dönemde dünyayı meşgul eden filmler vardır. O filmler, o çocuğu can evinden vurur, hayal dünyasını biçimlendirir, sinemanın ne olup olmadığı üzerine fikirlerini etkiler. BU çocuk büyüyünce sinema üzerine yeni şeyler göremeyecek demek değildir bu ama kaçınılmaz olarak o ilk etkileşimler kadar güçlüsünün yakalanması zordur. KAst ettiğim bu işte.

Ve bana göre dünyanın en şanslı, en özenilesi sinemaseveri, tüm sinema tarihi ile haşırneşir olabilen, sinema tarihinin tamamından beslenebilen kişidir. İşi bu olanları bunun dışında tutuyorum tabi, sinema yazarlarını falan. BAna göre bir sinemaseverin tüm sinema tarihinden aynı anda beslenmesi çok zor karşılaşılabilecek birşey. BU yüzden dedem şunu, babam bunu, ben falancayı der dedim. Yoksa bu söylediğim "illa böyledir" değil asla. Sen gerçekten 1920 yapımı bir başyapıtla 2000 yapımı bir başyapıtı aynı keyifle izleyebiliyorsan tebrik ediyorum seni ve özeniyorum sana. Ama ben (ve büyük çoğunluk) bunu beceremiyoruz. Ve elimizden birşey gelmiyor. Beğenilerimiz henüz, boldurulmayı bekleyen bir kovayken ramboyu izlemişiz. Van Damme'ı izlemişiz. Ne bilelim, geleceğe dönüşle rüyalarımız değişmiş. Kabuslarımızda zombileri görmüşüz. Uzaylı denildiğinde gözümüzün önüne Mr. Spock gelmiş. Bunların etkisi ile yıllarca onlara benzeyen filmler aramışız. Hitchcock'tan önce Brian De Palma'yı izlemişiz. Alan derinliğini Yurttaş Kane'le değil ne biliim Zemeckis'le görmüşüz. Herşeyin kopyasının kopyasının kopyası. Ha, gün gelip gerçekleri arayıp bulup takdir etmişiz, özenmişiz ama işin o "çocuksu sinemasever" tarafı geçmiş artık.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/05/2009 6:49 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Futbol seven adam İngiltere ligini de Tayvan ligini de aynı ilgi ile takip edebilir. İlgilendiği kısımlarla ilgili detayları her iki ülkenin futbolunda da bulabilir. Tabii ki İngiltere ligi görselliğinden, temposundan, oyun anlayışından dolayı ilgi görür ama bu Tayvan liginden zevk alınmasına engel değildir. Neyi takip ettiğinle alakalı bir durum bu. Mesela oyuncu keşfetme niyetiyle izlersen her lig zevk verir, ya da bir golü hevesle beklerken o maçtan zevk alabilrsin. Hevestir burada önemli olan...

Sinemada da benim için aynı şey geçerli. Her filmi bir duygu, karakter, kamera hareketi vs. yani ufkumu açan bir şey bulabilirim umudu ile izliyorum. Sonuçta beğenilerim de oluşuyor. Minimalist ve sade filmler, anlatımlar sevdiğimi hep söylerim ama Jackie Chan, Van Damme filmlerinden tat almamı da kimse engelleyemez. Sinemayı sevmek, çok sevmekle alakalı bir durum bu. O "çocuksu sinemasever" tavrını hep muhafaza edersen her şey aynı mutlulukla izlenebiliyor. Sonuçta beğeniliyor veya beğenilmiyor o ayrı konu ama izleniyor.

 
Gönderildi : 26/05/2009 8:35 pm
(@mr-badii)
Gönderi: 0
 

Asri Zamanlar (Modern Times) filmini izlediğim günden beri en sevdiğim yönetmen Charlie Chaplin'dir. O dönemin maddi ve politik zorluklarına rağmen (Büyük Diktatör'ü de buna dahil edebiliriz) böyle bir filmi çekmeyi başarabilmiştir. Yönetmenliğinin yanında oyunculuğunu, senaristliğini, besteciliğini ve de keskin zekâsını es geçersem olmaz. Asri Zamanlar filmindeki "çarkların arasına sıkışmış adam" sahnesi ise izlediğim en iyi sahnelerden biridir.

 
Gönderildi : 27/05/2009 10:14 pm
(@sngl78)
Gönderi: 30
 

Coen Brothers
Tim Burton
David Ficher
Brian De Palm
alfred hitchcock
Quentin Tarantino
Nuri Bilge Ceylan

 
Gönderildi : 10/09/2009 8:33 pm
Sayfa 3 / 8
Paylaş: