Yılmaz Güney ve Şerif Gören'in YOL'undan bahsediyorum.
Filmi Gezici Festival'de birkez daha "sinemadan" izleme fırsatı buldum.
Ve müthiş bir keyif aldım, çok etkilendim.
Filmin bariz bir "kurgulama" problemi var -ki bunu filmin İsviçreli kurgucusu da belirtiyor-
Eee! Sürekli yasaklanan, içinden sahneler çıkarılmak zorunda bırakılan, Cannes da bile çok uzun olduğu gerekçesiyle 20 dakika eksiltilen, tamamiyle sessiz çekilen bir filmden bahsediyoruz.
Bu nedenle seslendirme ve müziklerinde, sahneler arası geçişlerde çok göze batan sorunlar var.
Zaten bu Yılmaz Güney'in tüm filmlerinde var, ki kendisi de ölmeden önce tüm filmlerini tekrardan kurgulamak istediğini belirtmişti!
Neyse YOL'a dönelim!
Müthiş bir senaryo her şeyden önce! Türkiye gerçekliği göze sokmadan harika anlatılıyor!
Günümüzü anlamak açısından da bir hayli önemli bir film bu anlamda!
Tüm bunların dışında tek bir şey daha belirtmek istiyorum.
Seyit Ali'nin karlar üzerindeki sahneleri!
Bu ne müthiş bir görsel yalınlıktır! Hayran kaldım. Tekrardan!
İzleyenlerle konuşmak isterim bu filmi!
Kezzap,çok teşekkür ederim böylesi müthiş bir filmden bahsettiğin için..
Yol'u iki sene önce evimde izlemiştim.Aklımda,cannes da altın palmiye almış olması ve her zaman yasaklanan Yılmaz Güney filmlerinden biri olduğu dışında filme dair hiç bir fikir yoktu,bu benim için avantajdı çünkü filmi önyargısız izleme imkanım olmuştu.
Filmi,vcd formatında izlediğim için kaliteli değildi,senin de bahsettiğin gibi kurguda bozuklukta vardı.Fakat tüm bunlara rağmen Yılmaz Güney'in üstün senaryoculuğu pırıl pırıl parlıyordu,özellikle yıllardır birbirinden ayrı düşmüş çiftin tren tuvaletinde sevişmeye kalkması ve yolcuların bu çifte olan tepkileri ayrıca Seyit Ali'nin namussuzluk yaptığı gerekçesiyle adeta bir hayvan gibi zincire vurulan karısı ve sonrasında oğullarıyla birlikte karda ki sahneleri ve kadının tüyler ürpertici ölümü hala beni etkilemeye devam ediyor.Yılmaz Güney, dramatik açıdan böylesi üstün sahneler yazabilme meziyetine sahip ender senaryocularımızdan biriydi ve belki de tekti.Ayrıca filmin bütününü irdelediğinizde göz önünde bulunmayan öteki Türkiye'nin, farklı ve üstün bir panoraması sunduğunu görebilirsiniz.Film,bunu yaparkende ele aldığı özgün hikayesiyle de göz alıyor.
Son olarak bu film için Yılmaz Güney in senaryoculuğu kadar Şerif Gören'in de yönetmenlik becerisini unutmamak gerekir.Belki çekilen planların uzunluğuna dahi Yılmaz Güney karar verdiyse bile böylesi güçlü bir filmi kotarmak her babayiğidin harcı değildir.Bu filmin Türk sinema tarihinin en güzide eserlerinden biri olduğu kanaatindeyim.
Seyit Ali'nin hikayesinde önce at sonra karısı üzerinden benzer hatta aynı sahneler üzerinden anlatılan duygu bence filmin en etkileyici yerlerinden biri. İnsan sorguluyor: Ata duyduğu sevgi ve merhamet ile karısına duyduğu sevgi ve merhamet aynı mı?
Çok etkileyiciydi, haklısın kezzap.
Yılmaz Güney yapıtlarında yetiştiği halkın eksiklerini cesurca eleştiren bir sanatçıydı.
Hemen küçük bir anımı anlatayım.
Adanalıyım ben,Güney'in kökleri her ne kadar siverekde de olsa zamanında Adana ya göç etmişler ve hala adana da yaşayan akrabaları var, bunlardan biri nasıl olduysa denk geldi bi ara bana.Sanırım kuzenim tanıştırmıştı.Yılmaz Güney hakkında konuştuk biraz,ben ona dair sorular sordum,adamdan onu hiç sevmiyorum yanıtını aldım.
Nedeni de işte seninde bu bahsettiğin sahne,bu toplum bu gerçekleri,eleştirileri kaldıramıyor ve her zaman doğruyu söyleyen,anlatmaya çalışan sanatçısını bazan yeri geliyor vatan haini olarak bile suçluyor.İhtiyacımız var böyle sanatçılara,yoksa hep bugünkü gibi yerimizde saymaya devam edeceğiz.Anlamsız töreler,adetler,namus uğruna gencecik kızların infazı,bazan bir ata tercih edilen kadının değeri ve daha niceleri bunların tek cevabı cahillik..
Bugün eğer kürt sorunu bu kadar çetrefilli bir hale geldiyse bunun tek suçlusu,yıllar önce Güney'in Yol filminde çizdiği panaromayı anlayamamış ve bunun önlemlerini almamış, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan tüm insanlardır.
Sanatçı yol filmiyle yol göstermiştir ama bunu kimse dikkate almamıştır,işte sanatın hiçbir zaman ciddiye alınmadığı bir ülke ve onun son durumu.
Bugün eğer kürt sorunu bu kadar çetrefilli bir hale geldiyse bunun tek suçlusu,yıllar önce Güney'in Yol filminde çizdiği panaromayı anlayamamış ve bunun önlemlerini almamış, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan tüm insanlardır.
Sanatçı yol filmiyle yol göstermiştir ama bunu kimse dikkate almamıştır,işte sanatın hiçbir zaman ciddiye alınmadığı bir ülke ve onun son durumu.
Kesinlikle katılıyorum!
Çok haklısın...
ki filmin yasaklanmasının temel sebebi de kürt sorununa yaklaşımıdır.
Bir yandan hiç de ajitatif yaklaşmıyor!
Tamamiyle insani boyuttan.
Günümüzü anlamak için de çok önemli!
Gözleri kapatmayıp izlemek lazım!
Kürt demagojisi yapılarak çekilmiş bir film
Başka hiç bir Türk filmi demagoji yapılarak çekilmemiştir,
Filmin sonunda köylülerin askerlerle çatışmasını, bir ev içinden gösterilmiş ve ana fikir olarak Türk ordusunun orda bir işgalci orduymuş gibi gösterilmiştir,
Ben bu filmi reddediyorum
Tıpkı gece yarısı ekspresi gibi...
Fatih Fidan
Kürt demagojisi yapılarak çekilmiş bir film
Başka hiç bir Türk filmi demagoji yapılarak çekilmemiştir,
Filmin sonunda köylülerin askerlerle çatışmasını, bir ev içinden gösterilmiş ve ana fikir olarak Türk ordusunun orda bir işgalci orduymuş gibi gösterilmiştir,
Ben bu filmi reddediyorum
Tıpkı gece yarısı ekspresi gibi...
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var YOL bir türk filmi değildir zaten, bir Türkiye filmidir!
İşgalci fikri çıkmaz belki ama film zaten çok açık bir şekilde Türk ordusunun kaçakçılık sınır ihlali gibi sebeplerden köylere baskın düzenlediğini söylemekte, ki bunun gerçekliğini o dönemi yaşayan ya da en azından okuyan herkes bilir! Bu yüzden Kürt sorununun anlaşılması için önemli bir filmdir zaten.
Kürt demagojisi yapılarak çekilmiş bir film
Başka hiç bir Türk filmi demagoji yapılarak çekilmemiştir,
Filmin sonunda köylülerin askerlerle çatışmasını, bir ev içinden gösterilmiş ve ana fikir olarak Türk ordusunun orda bir işgalci orduymuş gibi gösterilmiştir,
Ben bu filmi reddediyorum
Tıpkı gece yarısı ekspresi gibi...
Bu filmden yalnızca bunu mu anladın?, ki anladığın doğru olmasına doğru ama eksiklerin var.Eğer Türk ordusu kendi ülkesi sınırlarında yaşayan insanlara böyle hücum ediyorsa,ortam bu kadar kötü bir hale geldiyse,bunun sebepleri vardır.Bu sebepleri de yukarıda yeterince iyi anlattığımı sanıyorum.Lafımı kezzap!ın sözüyle bitirmek istiyorum.
Gözleri kapatmayıp izlemek lazım!
Arkadaşlar Şehitler başlığına dönmesin mevzu. Filmin dışında yorumlar farklı konuları açıyor. Sadece uyarayım dedim.
Katılıyorum Özgür'e!
Arkadaşlar,tüm yorumlarım "Yol" filmiyle alakalı..Biliyorsunuz ki bir film sinemaya gidip eğlenip hoş vakit geçirmek için yapılmaz,filmler hakkında konuşmak onları irdelemek ve sorgulamak gerek.
Ben yol filmini şu anki yoğun politik gündemimizle beraber ele aldım ve alınması da gerek.Apolitik olmamak gerek, bence sanat en büyük siyasettir arkadaşlar.Suya sabuna dokunmadan yol filmi konuşulmaz,böyle düşünüyorsanız yol filmi hakkında bir başlık dahi açmamalıydık.Fırat bunu sen açtın şimdi de farklı düşünüyorsun,bu çelişkiyi açıklamanı istiyorum.
iste bazi basliklara katilmamamin genel sebebi. ne yazik ki turkiye henuz herkesin kafasindaki fikirleri savunabilecegi ve bunu bir sekilde etiketlenmeden yapabilecegi bir yer degil (ne nette ne gercek hayatta)
sanirim bunun olmasi icin en az birkac onyil gecmesi gerekecek.
Elbetteki yol filmi Erçin'in dediğinden ve benim de şu ana kadar yaptığımdan, ve ısrarla yapılmasını istediğimden farklı olarak, Türkiye gündeminden ve tarihinden bağımsız olarak yorumlanamaz. Mesela ne demişim:
İşgalci fikri çıkmaz belki ama film zaten çok açık bir şekilde Türk ordusunun kaçakçılık sınır ihlali gibi sebeplerden köylere baskın düzenlediğini söylemekte, ki bunun gerçekliğini o dönemi yaşayan ya da en azından okuyan herkes bilir! Bu yüzden Kürt sorununun anlaşılması için önemli bir filmdir zaten.
Tamamiyle politik bir bakış açısıyla ele almışım. Karşı çıktığım nokta mevcut politik gündemin YOL filminden bağımsız olarak tartışılmaya başlanması noktası olacaktır. Özgür'ün de genel çekincesinin bu olduğunu düşünüyorum. Özet olarak Yol üzerinden bir şeyleri tartışacakken, YOL'u bir kenara bırakıp tartışmanın içinde boğulmayalım. Böyle bir çekincem olduğu için belirtme gereği duydum. Katılıyorum derken demek istediğim ne Erçin'in ne de Massaro'nun söylediklerini eleştirir şeylerdi. Yoksa kendimi eleştirmem lazım başta o zaman, neler yazmışım baksana 🙂
Erçin'in de dediği gibi suya sabuna dokunmadan nasıl tartışacağız YOL'u.
Yanlış anlaşılmışım kusura bakmayın!
Umarım şimdi anlaşılmışımdır???
Kezzap,sözüm sana:)Benim açtığım konuda aramızda bir tartışma olsada ben seni açtığın bu konu için tebrik etmek istiyorum:)Şimdi söyleyeceklerim filmin kendisi ile ilgili değil,yapımıyla ilgili bildiklerim.Bu film 80'li yıllarda çekildi.90'lı yıllarda Türkiye'de gösterime girdi.Yılmaz Güney bu filmin senaryosunu hapishanede yazdı.Tasarladığı 3-4 saatlik bir filmdi.Ama şartlar başka gelişti.Filmin ilk yönetmeni Erden Kıral'dı.Yılmaz Güney onun çalışmasını beğenmedi.Bantları falan çok gereksiz harcıyormuş:)Sonra yönetmenlik koltuğunu Şerif Gören'e devretti.Yılmaz Güney o kadar müthiş bir senarist ki her zaman yazılmayanı yazmıştır.Onun bazı kitapları vardır.Onları okuyun,gerçekten anlayacaksınız ne büyük bir yazar olduğunu.Ki onu hep engellediler.Oyuncuyken engellediler.Yönetmenken engellediler.Ama senaristken engelleyemediler.Bu "Yol"un çekimi Yılmaz Güney'in ne kadar büyük bir sanatçı olduğunu gösteriyor.Onca baskıya,engele rağmen hemde hapishanede böyle bir senaryo yazıp bedenen tutsaklığın bir önemi olmadığını göstermiştir.Fikirler hapsolmaz.Filmde gidip Cannes'da Altın Palmiye aldı.Bir başka konudada Nuri Bilge'yi tartışmıştık ya,diyorum ki keşke Yılmaz Güney'in elinde Nuri Bilge'nin elindeki şartlar olsaydı.Nuri Bilge kadar rahat sanatını icra edebilseydi.O zaman ne memleket hasretinden kanser olup erken ölmezdi,ve daha nice başyapıtlar bırakırdı.
Ne güzel yazmışsın maximus -ulan burada da buldum seni- Babam bir dönem aynı yerde (Elazığ) askerlik yapmış Yılmaz Güney ile. Babam sağ görüşlü olmasına rağmen anlatırken gözlerinden büyük bir saygı okunurdu. Çektiği en ucuz, B sınıfı filmlere bile varlığı ile pek çok şey katabilen komple bir sanatçıydı. Hayatımda bir kere İstanbul Film Festivaline gitmiştim. Pink Floyd’un ‘Duvar’ı diye, Yılmaz Güney’in ‘Duvar’ına girmişiz. Film bittiğinde yutkunamıyorduk.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer