Cem Yılmaz akıllı olsun.
Sigara fiyatına zam da yapar o şimdi.. Mahsun yapacağına o yapsın valla.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Yazı deliler gibi spoiler içerir.
Prodüksiyon açısından çok başarılı. Bu apaçık bir gerçek.
Güldürü konusunda da olumsuz yorumlara pek katılmak mümkün değil.
Bence bu filmi beğenip beğenmemek tamamen izleyicinin beklentisi ile doğru orantılı. Absürd, Amerikan tarzı komedi bekliyorsanız bu filmden tam anlamı ile tatmin olamayabilirsiniz.
Bir çok kişinin aksine, filmde çok ince espriler olduğunu düşünüyorum ve bunlar sadece yakalayabildiklerim. Filmde çok fazla detay var. Detaylara takılırken bazı diyalogları kaçırdığım da oldu. Mesela eminim ki bir çok kişinin dikkatinden kaçmıştır, güreş sahnesinde arkadaki tabelada yazan turnuvanın adı (Fourty Rivers Oil Wrestling Championship) gibi bir detay vardı ki, çok hoşuma gitti. Espri olarak çok komik olmayabilir ama detaylara dahi bir şeyler sıkıştırmak üretkenliğin göstergesi. Yerde sürüklenen çalı parçasının dahi Western filmlerinden gelen ayrı bir esprisi var. DVD menüsünden dil seçeneğini değiştirmek, film arasına "şimdi işin yoksa 10 dakika ara" esprisiyle girmek bence tam anlamı ile bir zeka ürünü.. Bunu Recep İvedik 3 'ten sonra çok daha iyi anlayacağız gibime geliyor 🙂
Küfür olayına gelirsek, tüm küfürler yerli yerindeydi. Özellikle 'küfür olsun' diye bir kasıntılık yok.
Chuck esprisi sadece bir kez güldürebildi. Defalarca tekrar edilmesi ise hem baydı hem de en sonunda gerçekten 'çak' anlamında kullanılacağını izleyiciye fark ettirdi. Dolayısı ile o da komik olmadı.
Bir kaç kez daha izlenip, detaylarının çıkartılması gereken bir film.
Edit : Jenerik çok iyi. Türkiye'de bu tarz jenerik görmek ilk kez nasip oluyor sanırım.
En az üç defa izlenirse, gelmiş geçmiş en iyi komedi olduğunun anca farkına varılacağına inanıyorum. O zaman attığımız .oklar kendi üstümüzde olduğunu görebileceğiz.
İyi çalışmalar.
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
En az üç defa izlenirse, gelmiş geçmiş en iyi komedi olduğunun anca farkına varılacağına inanıyorum. O zaman attığımız .oklar kendi üstümüzde olduğunu görebileceğiz.
İyi çalışmalar.
Yahşi Batı filminden mi bahsediyorsun. Bence sen filmi bie 3 kere daha izle de ondan sonra böyle onuş. Biz bu yorumları, filmi Cem Yılmaz çekti diye yapıyorduk. Alp Giray yapsaydı şu filmi yorum bile yazmazdım zaten.. Sana da iyi çalışmalar...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Benim üzerimde niye bok var onu anlamadım Alp'cim. Tavşanla kaplumbağayı mı yarıştırcan.
yok bidılcım. kendimden örnek vereyim. Film bitti. Cem Yılmaz filmlerine göre baya uzundu. Tuvaletim geldi o yüzden. Tuvalette pisuvardayken:
-Abi, adam hikayeyi bağlayamamış, nargile muhabbetiyle masal anlattırmış. Yuhh, bu kadar basit mi olum senaryo yazmak,
dedim.
Çıktım kapalı mekandan. Beynime oksijen dolmaya başlayınca birer birer taşlar yerine oturdu. Nargilenin etrafındakilerin, nargilenin, hikaye geçişlerinin hepsinin ne kadar ustaca olduğuna kanaat getirdim. O kadar ki, kısım atlarken bile " ulan benim kısımlarımı makaralar değil, benim nargilemin sipsisi karar verir" demiş. Attığım boku hemen kendi üstümde gördüm:)
Bence "Soul Kitchen"'da Fatih Akın'ın yaptığı gibi, Cem Yılmaz'da bu filmde sinema sanatı üstünde mastürbasyon yapmıştır. Digital efektlerle, dekor tasarımla, sinema tarihiyle, oyuncu yönetimiyle, senaryoda replik yazımıyla, mizah şablonlarıyla vs vs...Geç de olsa anlaşılacağı kanaatindeyim.
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
Sen geç anlamış olabilirsin. Ama malesef yanlış anlamışsın; hem filmi hem de sinemayı. Marpucun karar verdiği şey sonuçta makarayla da alakalı. Marpucun kayboluşunu makaranın sonuna getirince öyle çok da yaratıcı olunmuyor maalesef. En azından çok da yeni değil. Olaya tersten bakalım: filmi 3 kere daha izlesek gene (senin değiminle) bir .ok bulamayacaz yine maalsef...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Sen geç anlamış olabilirsin. Ama malesef yanlış anlamışsın; hem filmi hem de sinemayı. Marpucun karar verdiği şey sonuçta makarayla da alakalı. Marpucun kayboluşunu makaranın sonuna getirince öyle çok da yaratıcı olunmuyor maalesef. En azından çok da yeni değil. Olaya tersten bakalım: filmi 3 kere daha izlesek gene (senin değiminle) bir .ok bulamayacaz yine maalsef...
yapacak birşey yok kardeşim:)
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
Ben de aynı şeyi söylüyorum yaklaşık olarak. Bu adamı tuttuğunu koparır biri olarak tanıdık hep. Ama sinema mizahla kesişiyor olsa da bazı noktalarda ayrı şeyler. Belki de Cem Yılmaz nasıl bazı filmlerinde bazı kankalarıyla ortak yönetmen olarak çalışmıştır, senaryolarda da öyle yapmalıdır. Bakın bunun şahane bir örneği var. Indiana JOnes serisinin yaratıcısı, fikir babası, hikaye yazarı George Lucas'tır. Ama senaryolar Lawrence Kasdan'a aittir. İşte belki de Cem Yılmaz'ın ihtiyacı olan şey budur. Hemen hemen tüm filmlerinde, ciddi senaryo zaaflarından söz edilmiştir. Özellikle büyük bütçeli olanlarda. Sen hikayeyi yaz birader. Bırak senaryoyu başkası yazsın. Bırak işin matematiğini başka bir senarist tuttursun.
Ve sanırım şöyle bir durum da var ki, Cem Yılmaz filmlerinin yaratıcısı, en büyük değeri olduğu için ortada bir ego yarışması yoksa da kimse Cem Yılmaz'ın bir hatasını düzeltmeye cesaret edemiyor. Yani Ömer Faruk kalkıp "Ya Cem, senin bu hikaye, fikir, espiriler falan harika. Ama senaryoda teknik sorunlar var, gel oturup biraz daha çalışalım ya da şunu tekrar yazdıralım" diyemiyor.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Filmi geçen gün izledim.Açıkçası çok fazla beklentim yoktu.Salonun girişinde son ana kadar "Adalet Peşinde" filmine mi girsem dedim.Biraz da vakit geçirme sıkıntı dağıtma kabilinden filme girmeye karar verdim.AROG'daki hayal kırıklığından sonra bir önyargı oluştu bende.
Fragmanlara bakıp da film hakkında tahminde bulunmayı pek sevmem.Benim açımdan kimi zaman yanıltıcı olmuştur.
Filmin başlamasıyla akan esprili tasarımdaki jeneriği çok sevdim.Hele ki yönetmenin ismi yazan yerde tüm namluların üzerine çevrildiği silahlarla dolu kare çok manidar idi.
Hikayenin girişi için seçilen yöntem bence güzel olmuş.İlk etapta basit gibi gelebilir ama düşünürsek o çok sevdiğimiz göklere çıkarılan nice filmler bile ne kadar basit hikayeler üzerine kurulmuyor mu? Önemli olan basit de olsa hikayenin sağlam senaryo ile kaliteli bir şekilde nakış gibi dokunması.Senaryo maalesef bu filmin yumuşak karnı.Bu noktada Görkem hocamın yazdıklarına katılmakla yetiniyorum.İşin teknik kısmı beni aşıyor.
Gazete köşe yazarları filmin bir konusunun olmadığını,karikatür şeklinde sahnelerle ilerlediğini söylemiş.Ben buna pek katılamayacağım.Filmin yürüyüp giden bir konusu var.Sorun sadece konunun pek derin olmayışı,karakterlerin çok yüzeysel ele alınmış olması.Eğlendirme amacıyla yapılmış bir mizah filmi var ortada.Evet espriler büyük oranda karikatür tarzında.Ama o kadar sıcak o kadar bizden ki.Ortada yine bir Cem Yılmaz klasiği var diyorum.Keskin zekasını detaylarda göstermeyi başarmış.
Özellikle tarihi içerikli dönem filmleri, ciddi ve iddialı yapımlarda bile dekoru,kostümleri çoğu zaman beğenmeyen ve ilkokul müsameresi tadında bulan bir kişi olarak bu yapımda çevre düzenlemesi, dekor ve kostümleri tahminimden başarılı buldum.Demek ki istenince yapılabiliyormuş.(Ne kadar para o kadar köfte).
Büyük emek verilmiş.Bu çabayı film boyunca hissettim.Kola Turka’ın ilk çıktığı zamanlardaki Türkleşmiş Amerikalılar konseptinde çekilen reklamlarını hatırlarsınız.İşte bu film,o konsepti farklı bir bakış açısı ile yeniden yorumlamış diyebilirim.
Sürükleyici bir tempo ile iki saat boyunca zamanın nasıl gittiğini anlamadan izledim.Salondan çıkarken evet güzel bir film olmuş dedim kendime.Verdiğim bilet parasının karşılığını aldığım,keyifle geçen iki saat yaşattı bana.Ellerine sağlık diye düşündüm.Bir de Cem Yılmaz’ın gösterisinde söylediği şu sözü aklıma geldi. “ Daha iyisini yapabiliyorsan buyur sen yap kardeşim.Bu işler öyle dışarıdan göründüğü kadar kolay değil” Belki sinema alanında en iyisi değil ama bizleri mizahıyla,kaliteli prodüksiyonuyla muhteşem şovuyla yine eğlendirmeyi başarıyor Cem Yılmaz.
Ben de aynı şeyi söylüyorum yaklaşık olarak. Bu adamı tuttuğunu koparır biri olarak tanıdık hep. Ama sinema mizahla kesişiyor olsa da bazı noktalarda ayrı şeyler. Belki de Cem Yılmaz nasıl bazı filmlerinde bazı kankalarıyla ortak yönetmen olarak çalışmıştır, senaryolarda da öyle yapmalıdır. Bakın bunun şahane bir örneği var. Indiana JOnes serisinin yaratıcısı, fikir babası, hikaye yazarı George Lucas'tır. Ama senaryolar Lawrence Kasdan'a aittir. İşte belki de Cem Yılmaz'ın ihtiyacı olan şey budur. Hemen hemen tüm filmlerinde, ciddi senaryo zaaflarından söz edilmiştir. Özellikle büyük bütçeli olanlarda. Sen hikayeyi yaz birader. Bırak senaryoyu başkası yazsın. Bırak işin matematiğini başka bir senarist tuttursun.
Ve sanırım şöyle bir durum da var ki, Cem Yılmaz filmlerinin yaratıcısı, en büyük değeri olduğu için ortada bir ego yarışması yoksa da kimse Cem Yılmaz'ın bir hatasını düzeltmeye cesaret edemiyor. Yani Ömer Faruk kalkıp "Ya Cem, senin bu hikaye, fikir, espiriler falan harika. Ama senaryoda teknik sorunlar var, gel oturup biraz daha çalışalım ya da şunu tekrar yazdıralım" diyemiyor.
Hay azını öpiyim. Tam olarak demek istediğim bu. Tabi duygusal davranıp sert konuştum ben 🙂
verbal_kint ciddi bir iddia ortaya atıyorsun bence altını doldurmalısın. ben de enjeksiyon ve beetle'la aynı fikirdeyim. bu filmin kolay fark edilmeyen bir derinliği olduğunu hiç sanmıyorum. evet cem yılmaz'ın esprileri zaten farklı seyiyelerde oluyor. kaba espriler de yapıyor ince ve zekice göndermeleri de araya sıkıştırabiliyor. aslında alttan alta siyasi denebilecek bir tarafı var yani bilinenin aksine. adamın tarzı bu. bu film önceki filmleriyle aynı tarzda ama daha zayıf ve daha özensiz.
"sinema sanatıyla mastürbasyon yapmak" meselesine gelince. bu daha çok vasat sanat filmlerini aklamak için kullanılan bir tabir benim bildiğim. anlamlı veya güzel bir söz değil. bu film için de fazla ağır kaçıyor.
bu film hokkabaz'ın aksine küçük, samimi bir hikaye anlatma derdinde değil. eğlencelik bir kovboy filmi parodisi yapma derdinde. hatta "adamlar yapmış" dedirtme derdinde. bu anlamda da yetersiz kalmış.
- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.
Ya "bu adamlar yapmış" olayı tamamen geyik amaçlı bir slogan gibi geldi bana. Yoksa kendini o kadar ciddiye alacak adamlar değil bunlar yahu.
Bence de "adamlar yapmış" lafı biraz işin geyiği.Hani amerikan filmlerini izlerken o görkemli sahnelerde deriz ya hep "vaay adamlar yapmış işte ..." hani biraz onunla dalga geçmek için söylenmiş gibi.Yoksa o kadar da ciddiye alınası bir durum yok ortada.Zaten Cem Yılmaz'ın GORA'dan bu yana kullandığı espri gibi bir şey bu.Mesela GORA'da da ne sahneler vardı,zamanında ağzımız açık izlediğimiz bilim-kurgu,uzay filmlerinden eksik kalır yeri yoktu.Ama bunlar,filmi kaliteli bir film yapmıyor tabii ki.Sonuçta o da bir "Turkish Uzay karikatürü" idi.Gelişmiş bilgisayar efektleri,teknolojiler,ekipmanlar sağolsun.İşte bu filmde de biraz böyle bir durum var.Turkish Kovboy karikatürü...