Forum

Üç Maymun
 

Üç Maymun

116 Gönderi
26 Üyeler
0 Reactions
20.6 K Görüntüleme
(@aygunb)
Gönderi: 0
 

Bayagi bir konusulmus film yani denecek ne kalmis olabilir diye dusunuyorum...

Oyunculuklardan baslayayim once: Hatice Aslan'in oyunculugunu begenmedim acikcasi. Son derece alimli ve rolune yakisan bir yuzu vardi ama hicbir sahnede gereken mimikleri veremedi. Ne anne olduguna, ne kocasi herseyi anladiginda 'olumune' utandigina beni inandiramadi Hatice Hanim. Yavuz Bingol'un oyunculugunu kismen sevdim ama daha iyi olabilirdi yani. Delikanliyi oynayan gencin performansi da yine oldurmeyen ama saha da kalkmayan bir oyunculuk. Tabii bunlari soylerken Yilmaz Guney'in "Baba" filmindeki "sigara dumanina karsi" agladigi sahneyi referans gosteriyorum.

Minimalist sinemayi masallah herkes konusmus etmis. Kimi nefretini kimi de begenisini sunmus. Amenna... Filmin orijinal olmayan hikayesini nasil anlattigi konusunda benim olumlu dusuncelerim var. Filmi izlerken sikilmadim ama aman simdi ne olacak diye de merak etmedim. Film bir atmosfer yaratti mi? Evet. Karakterler az cok olgunlasmis, ayaklari yere saglam basan karakterler miydi? Evet. Bu film birsey anlatiyor mu? Evet. Populer bir sekilde mi anlatiyor? Hayir.

Ben bu tarz filmleri izlerken (Yumurta'nin devami Sut'te de ayni duygulari yasadim.) sanki detoksa giriyorum gibi hissediyorum. Yani durgun plana bakmak, yakin yuz cekimlerinde Yavuz'un, Hatice'nin yuz hatlarini, kivrimlarini, meme ucunu izleyip dusunmek hosuma gidiyor. Kameranin iyi yerde konuslanmasini ve yonetmenin beni mizansen ile bas basa birakmasini seviyorum. Bu tarz filmlerin dolu dizgin, dort nala kosmasini degil de benimle ayni hizda akmasini, benim yorumlarima acik olmasini, tam da alisik olmadigim karakterleri uzun uzun seyretmeyi seviyorum.

NBC'nin diger filmini sabirsizlikla beklemiyorum ama o gun geldiginde filmini hic dusunmeden izleyecegimi biliyorum.

"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen

Bayram Aygun

http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 11/01/2009 7:10 am
(@eraydinc)
Gönderi: 0
 

Evet Yeşilçam'ın bir üslubu vardı ama şuan Türk sinemasının hiçbir üslubu ve ayırt edici özelliği yok.

NBC Türk sineması yapmıyor demek biraz ilginç geliyor bana.
Oyuncular Türk,yönetmen Türk ...

Ferzan Özpetek deseydiniz anlardım biraz

eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc

 
Gönderildi : 11/01/2009 10:22 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Filmin ülkesini belirleyen giderlerinin nereden sağlandığıdır, yönetmenin uyruğu veya filmde konuşulan dil değil.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 11/01/2009 10:32 pm
(@selcukkuru)
Gönderi: 0
 

NBC Türk filmi yapmıyor diyenler Elvan Abeylegesse için ne düşünüyorlar çok merak ediyorum... Neyse...

Filmi bugün izledim... Minimalist sinemadan zerre anlamam ve evet açık açık söylüyorum: Sırf bu kadar konuşulduğu, yazılıp çizildiği ve ödül aldığı için seyrettim film. "NBC filmleri çok sıkıcıdır" ön yargısıda vardı bünyede... Ama beğendim açıkçası. Sıkılmadım pek... İlla mantık aradığımdan yada bağlantı kurmak zorunda hissettiğimden kendimi, yada herşeyin kesin bir anlamı vardır diye düşündüğümden anlamlandıramadığım şu an aklıma gelen bir kaç sahne vardı.

fotoğraf çekmesini seven ve amatör olarak bu işle ilgilenen birisi olarak filmdeki kareler, planlar çok hoşuma gitti.

O çocuğun bıçağı alıp içeri dalmasını yada YAvuz bingöl'ün karakolda gerçeği öğrendikten sonra en azından "birşeyler" yapmasını çok bekledik... ama bu konu başlığı altında da uzun uzun konuşulan "insan tek düze değildir, değişiktir" v.s. den dolayı olmadı...

Söylenmesi gereken herşey ve fazlası söylenmiş zaten yukarılarda...

Film güzel, izleyin. Ödüllük mü? Bilmiyorum...

"Söz gider, yazı kalır... Aha bunu da buraya yazıyorum..."

 
Gönderildi : 11/01/2009 10:40 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Şöyle diyeyim, ister NBC Türk filmi yapıyor deyin, ister yapmıyor deyin (filmine göre değişen bir şey), olay şu ki son yıllarda birkaç Türk yönetmen Avrupa'da pek çok ödül topluyor diye Türk Sineması gelişiyor denemez. Adamlar Türk sermayesiyle çekmiyor ki kazanılan paralar Türkiye pazarına girsin. Avrupa verirse sermayeyi, kârı da Avrupa alır. Türk Sineması değil. O nedenle yapılan da Türk sineması olmaz. Bu bir yorum değil, ekonomik bir gerçektir.

Tabii bu dediklerim, daha önce de dediğim gibi giderleri yurtdışından sağlanan filmler için.

Düzeltme: Bu arada ben NBC üstüne gidiyormuşum gibi gelebilir de alakası yok. Genel olarak filmlere sağlanan finansman ve ülke aidiyetinden bahsediyorum. Yalnız burada Bağımsız Sinemanın aidiyeti konusu var ki orada işte her şey muğlaklaşıyor ve tüm keskin hatlar silikleşiyor. Çok da kesin konuşmamak lazım o nedenle. Aman giren/çıkan para açısından baktığmızda tablo böyle.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 12/01/2009 12:48 am
(@sscb7)
Gönderi: 43
 

sorun belkide seyircinin holywood filmlerine alışmış olmalarından değil de hiç bizaman değer görüp,merak edip bişeye uzun uzun bakmamalarından kaynaklanıyodur."herşeyi bukadar merak etme,çok sorgulama kafayı yersin" gibi imam yalanlarına inandıktan sonra mahmutun fındıklı parkında yanında kız olmadan neden bukadar çok oturduğunu yadırgamak kaçınılmazdır elbette.böylesine gereksiz bir anın bir "derin adam" tavrının filme alınmasına ne gerek var??

 
Gönderildi : 12/01/2009 3:12 am
(@karatasa)
Gönderi: 0
 

Şimdi sinemada yıllar önce bulunan anlatım tekniklerinden en işe yararlarından bazılarıda zamanlarla ilgili olanlardır. Şöyle ki bir paket sigara içen bir adamın 20 sigara içtiğini göstermek yerine dolu küllük, bütün gece uyumamış bir adamı göstermek yerine ilerleyen saat gibi şeyler kullanılır. Azcık kafa yoruncada bu tip anlatımların klişeleşmemiş olanlarını keşfetmek mümkün olur.

Bu anlatım diline alışmış ve artık gördüğünü anlayan birsonraki olay hakkında yorum yapan bir nesile bu kadar durağan bir film verirseniz pek olumlu yorumlar olmamasına şaşırmamanız gerekir. Öte yandan ben filmimi kendim için yapıyorum diyen sinemacıların filmleri tuvaletteki lcd ekranlarına koymaları ve her gidip geldiklerinde doya doya izlemeleri , sanat için film yapanların filmlerini sergilerde izleyiciyle buluşturması, sinemacılar için film yapanların afişlerine "vatandaş için değildir" ibaresi eklenmesini dilerim. Birde fotoğrafçılığın beyin hücrelerine işlemesi ve ardından saniyede 25 fotoğraf barındıran sinemayı bir fotoğraf dalı sanan sinemacılarında gidip slayt gösterisi yapmalarını şiddetle tavsiye ederim. Ki bu sinemacılar hemşerim veya yurt dışından olsun farketmez. Cannes film festivaliyle gelen minimal dayatmaların benimsenip belli bir amaca yapılan filmleri tasvip etmeyenlere sen bu işten anlamıyorsun gözüyle bakan tipleride yeni yeni dalgacıların alıp götürmesini dilerim.

 
Gönderildi : 12/01/2009 3:26 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Ya Ahmet'cim niye böyle yapıyorsun:D Hani karşı görüşün olmasına çok seviniyorum bir yandan ama verdiğin örnekler çok yetersiz. Bu sanatın her dalında var. Bir akımı seviyorsun diye öbürünü sevenlere niye haksızlık ediyorsun. Gençsin kıpır kıpırsın hızlı anlatımlar seviyorsun. Yaşlıyım...Bulmaca çözmeyi seviyorum.
Bu adamlar sinema yapmazsada ben mutsuz olacağım. Ne olacak şimdi?

Ben de pop müzikten nefret ediyorum... Serdar ortaçı çuvala koyup denize mi atalım? Onunda kitlesi var. Onun kitleside tamburi dede efendiyi anlamıyor.

Edebiyatı ele alalım... Dostoyevski var, Dan Brown var. Resimde da vinci var, Picasso var, dali var... Fotoğrafçılıktan gelen yönetmenlerin filme kattıkları başka maharetler yok gibi konuşuyorsun yiğidim. Ben hala söylüyorum Uzak filminde gerildiğim kadar halka filminde gerilmedim lan.

 
Gönderildi : 12/01/2009 3:35 am
(@baco)
Gönderi: 0
 

Şimdi sinemada yıllar önce bulunan anlatım tekniklerinden en işe yararlarından bazılarıda zamanlarla ilgili olanlardır. Şöyle ki bir paket sigara içen bir adamın 20 sigara içtiğini göstermek yerine dolu küllük, bütün gece uyumamış bir adamı göstermek yerine ilerleyen saat gibi şeyler kullanılır. Azcık kafa yoruncada bu tip anlatımların klişeleşmemiş olanlarını keşfetmek mümkün olur.

Bu anlatım diline alışmış ve artık gördüğünü anlayan birsonraki olay hakkında yorum yapan bir nesile bu kadar durağan bir film verirseniz pek olumlu yorumlar olmamasına şaşırmamanız gerekir. Öte yandan ben filmimi kendim için yapıyorum diyen sinemacıların filmleri tuvaletteki lcd ekranlarına koymaları ve her gidip geldiklerinde doya doya izlemeleri , sanat için film yapanların filmlerini sergilerde izleyiciyle buluşturması, sinemacılar için film yapanların afişlerine "vatandaş için değildir" ibaresi eklenmesini dilerim. Birde fotoğrafçılığın beyin hücrelerine işlemesi ve ardından saniyede 25 fotoğraf barındıran sinemayı bir fotoğraf dalı sanan sinemacılarında gidip slayt gösterisi yapmalarını şiddetle tavsiye ederim. Ki bu sinemacılar hemşerim veya yurt dışından olsun farketmez. Cannes film festivaliyle gelen minimal dayatmaların benimsenip belli bir amaca yapılan filmleri tasvip etmeyenlere sen bu işten anlamıyorsun gözüyle bakan tipleride yeni yeni dalgacıların alıp götürmesini dilerim.

Valla dediklerinin altına imzamı atarım. Ayrıca adam fikrini savunuyor, bunu yapanlar tü kakadır demiyor, sallandıralım çuvala koyalım da demiyor. Saçmalık diyor yapılanlar, çoğunda da haklı geliyor bana. 10 dk kahvaltı izlemek istemiyorum abi. Ha istemiyorsam ne yaparım, izlemem o kadar 😀

- baço

 
Gönderildi : 12/01/2009 3:42 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Abi nası tü kaka demiyor daha ne desin 😀 isim verse konusurken on tane dava acarlar:D:D

Ayrıca o janrın izleyicisi sizin kahvaltı ediyor diye gördüğünüz sahnede kahvaltı görmüyor ki?

Başkasının aile albümüne o ailenin bireyi kadar derin bakabilir misin sana heyecanla gösterirken? senin için yüzeyseldir. Ben o filmdeki fotoğraflara(sizin deyiminizle) aile albümünü inceler gibi o samimiyetle izliyorum. O zaman anlıyorum o sahnlere gizlenmiş duyguları, hicivleri vs. Buda iyi yapan bir ustanın filminde beyin jimnastiğine varıyor..

 
Gönderildi : 12/01/2009 3:52 am
(@sscb7)
Gönderi: 43
 

filme hangi olayın nekadar süre alınması gerektiği ve şu bi sonraki olayı anlama durumu,herşey nekadar determine değilmi??peki ya hayat??
insanlık için film yapmayı,ya da halk için film yapmayı idda edenlere inanmak bence daha zor.kendisi için film yapma dan kasıt "kimse izlemesin" yerine begenilmeyip gişe yapmamayı göze almak ve hatta çokta takmamaktır belki.

 
Gönderildi : 12/01/2009 4:00 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Bu sefer ben konuşmayacağım 🙂

Özgür ve sscb7 güzel cevaplar vermişler.

Ama her şeyi anlarım şunu anlamam:

Bir kişi kendinde birisi için "sinema yapmasın" ya da başka bir şey yapsın deme yetksini nerede bulur.

Tiksindiğim, hatta kendisinde bulunan imkanların yarısı dahi elimde olsa tüm bilgisizliğime rağmen kendisinden çok çok daha iyi filmler çıkaracağımdan adım gibi emin olduğum yönetmenler vardır. Ama hiçbiri için sinema yapmasın başka bir şey yapsın demem, diyemem.
Örneğin Çağan Irmak çok tırt bir yönetmendir bence, artık benimle özdeşleşmiş bir örnek olduğu için bunu veriyorum yine, ama sinema yapmasın demem.

Ne yaparım? Hakkında fazla konuşmam, kendi sinemamı yaparım ki ne demek istediğimi konuşarak değil üreterek anlatayım.

 
Gönderildi : 12/01/2009 5:24 am
(@mustafakenan)
Gönderi: 0
 

o halde..

ismail türütten gelsin :
filim yapmayın filim
fransızın dalgası tutmaz karadenizde...

 
Gönderildi : 12/01/2009 12:40 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Causnfuj sas nasaed nad?

Peksısm jeua uleras nerhand?

Jem beklarme yatre lekem suyo tekra!

- baço

 
Gönderildi : 12/01/2009 12:57 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Foruma büyü mü yapıyon abicim?

 
Gönderildi : 12/01/2009 1:26 pm
Sayfa 6 / 8
Paylaş: