Sadece Cinebonuslarda mı izleyelim şimdi :). Ben Cevahir'de izledim, gayet de iyiydi görüntüler. Filmdi kendisi.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Taksim afmde(salon8) kesinlikle izlemeyin. Hayatımda gittiğim en dandik salon ve minnacık.
Taksim AFM'de 3 yıldır film izlemiyorum zaten. Gördüğüm herkese de izlememesini söylüyorum.. Sana denk gelmemişim tabii. İzlemeyin orda sakın..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
İzledim! Nuri'nin en iyi filmi olabilir. Daha emin değilim, ama çok etkilendim.
Tarza aşina olanlar için kaçırılmaması gereken bir atmosfer filmi. Resmen evin içinde sıkışıp kaldım, karakterleri birbir yaşadım. Ne biçim bir şey bu hayat ya?
Artık puan vermiyorum 🙂 Olay oluyor sonra.
Ama beğendim.
Digital gösterim iyi birşey değil ki?:S:S
4K makineden veriyorlar bildiğim film ile yansıtılmıyor.Ama Cinebonus nasıl dijital verir ki:s Çok saçma, Dijital film makinesidir büyük olasılık.
*our AC-130 in the air
Color Correction'ı özel efektten saymış olabilirler mi? Yoksa efektlik çok bir şey yoktu. Belki bu sene tek özel efektli film budur ondan Üç Maymun'a vermişlerdir. 🙂
ben anlamadım şimdi yavuz maymunu mu opynuyordu 😀 efekt belki odur:P
Yok Yavuz maymunun elindeki muzu oynuyordu, maymun başka. 🙂
Bende, iki kere izleme fırsatı buldum ve sadece gökgürültülü gökyüzünün efek olduğundan şüphelendim başkada efek göremedim.
Belkide açık sahnelerde Yavuz Bingöl heycan yapınca 3D modelini kullanmışlardır. Yada Yavuz Bingöl komple modellemeydi. 😀
Valla şöyle de olabilir film dijital çekildi ya, direk dijital projeksiyona bağlamışlardır Betacam kaset fln veya başka türlü öyle gösteriliyordur ucuz olsun diye NBC öyle ya bir sürü ödül kazan hala sen varyemezlik yap, yapar mı yapar.
*our AC-130 in the air
ben anlamadım şimdi yavuz maymunu mu opynuyordu 😀 efekt belki odur:P
yavuz derken:D
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
Nuri Bilge Ceylan’a (NBC) Cannes’da yönetmen ödülü getiren ‘Üç Maymun’ 10 günde 75 bin kişi tarafından izlenip en çok izlenen NBC filmi oldu. Filmin 200 bin seyirciyi aşması bekleniyor. NBC’nin önceki filmi ‘Uzak’ toplamda 57 bin kişi tarafından izlenmişti.
Tepeleme spolier var......
Filmi uluslararası mecraya taşıdığınızda kıstaslar değişir. Öyküyü anlama yorumlama gerçeklik ile ilişkisini kurma, o anı hikayenin duygusunu hissetme hele hele bunları altyazıdan okuyarak yapma oldukça farklı bir deneyim ve tabi ki ciddi bir engel. Eğer güzel değerlendirilirse de kaçırılmayacak bir fırsat. NBC nin üç maymunu da tamamen bundan nemalanmış durumda.
Jüri ya da seyirci sinemanın neresindedir? Sinemayı video arttan ayıran nedir? Film ile fotoğraf arasındaki fark nedir? Her şey hikâyedir sinemada (öncelikle). Bu filmin senaryosu hakkında herkesin ortak görüşü oldukça vasat olmasıydı. Her an her şeyi okuyabildiğiniz bir senaryoya sahip. Arada ufak bir iki unsur eklenmiş hikâyeyi akıcı kılsın diye (boğularak öldüğünü tahmin ettiğimiz ama sebep ilişkisinden çok sonuç etkilerine ve duyulan vicdan azabına değinen sahneler).
Ama hikâyenin matematiği zerre uymuyor ülke coğrafyasına. Çocuğun annesinin bir başka adamla kendi evlerinde seviştiğini gördüğü sahnede bir gözüyle mutfaktaki bıçağı kesip akabinde ses etmeden dışarı çıkması ya karakter yaratımının yetersiz olduğunun bir kanıtıdır ya da daha küresel düşünme gerekliliğinin. Yedikule de oturan, eğitimsiz bir genç, ideali 3-5 milyara bir araba alıp servis çekmek trene mümkünse kaçak binecek. Hırlıya hırsıza karışacak bir gece eve gelecek ağız yüz göz dağılmış. Şimdi yönetmenin bize çizdiği adam yukarıdaki adam tamamen, neden bıçağı o an eline almadı? Neden dalmadı odaya? Adam öldürmekten çok mu uzak? Neden filmin sonunda o adamı yine kendisi öldürdü? Hem de adamın annesinden ayrılmak istediğini ama annesinin adamın bacaklarına kapandığını ve ayrılmamak için elinden geleni yaptığını kendi gözleriyle görmesine rağmen. Bir sinir harbine yenik düşmeyen dirayetli Türk genci, baktı ki annesinin gururu kırıldı adam annesinin reddediyor o vakit mi adamı öldürme kararı alıyor? (Kara mizah olsa gerek) Cinayete yatkınlığı varsa adamın ilk patlama anı olmalıydı dışa vurumu. Ama böyle yapsaydı NBC Türk filmi olurdu o, bizim duygularımız olurdu? 3 maymun çıkmazdı ortaya.
Diyelim çocuk cinayete meyletmedi nefret etti annesinden. Neden eve geldi geri? Neden adamın verdiği parayı aldı? Sırf 3 maymuna hizmet için. Peki gerçeklik olgusu kırılmadı mı? Ne anlatıyorsun hafız sen demedi mi izleyici... Bizim sinema salonlarımızda görsel küçük emrah filmi diye adlandırılan filme cannes da en iyi yönetmen ödülü gelmesi NBC'nin evrensel sinema matematiğini çözmüş olmasıdır. Hiç bir karakterin duygusu yaşadığı coğrafyayı senaristin onun için çizdiği karakteri yansıtmıyor.
Görsellik açısından iklimlerin de uzak'ın da bir hayli altında olmuş film. Ben Gökhan tiryakinin daha kötü bir işçilik çıkarttığı film izlemedim. Bir sinema filmindeki abartılı close upların göz tırmalaması geçtim. Planlar arasındaki ışık devamsızlıkları ve lustreda tamamlanmaya çalışılan ışıkların yaptığı grain, tüm film boyunca ekranda kımıl kımıl oynayan noiselanmalar kısa film izler gibi geliyordu bir süre sonra.
Sirkeci garına çocuğun girip gişede ödemeyi yaptığı ve büfeye uğrayı akabinde sirkeci-halkalı hattında değil de şehirlerarası peronda beklemeye başladığı sahnedeki kameranın hareketi izlediği planda, dışarıya göre ayarlan diyaframın gişeden çocuğu gördüğü yerdeki oluşturduğu grain herhalde Türk sinema tarihine girmiştir. Karelenmeden çocuğun mimiklerini seçemez olmuştu ekran. Sirkeci garından halkalı istikametine jeton satan gişeye yapılan ödeme sonrası şehirlerarası hatta gidip oturmasının açıklanabilir tek tarafı oradaki resmin daha oturaklı olması. İlk gişenin tercihi de kamera hareketine uyması. Bunu cannesdaki jüri nerden bilsin?
Yedikule tren istasyonuna paraleldeki evlerinden direğe tutunarak atladığı kısımda dönüp dolaşıp otobüs durağına gidip sahil güzergâhından vasıtayla sirkeciye varması tam muamma. Önünden geçtiğin tren zaten gideceğin yerin göbeğine 10 dakikada gidiyor. Jüri binmemiştir o trene...
NBC'nin en vasat filminin Antalyadan boş dönmesi şaşılmayacak bir şey, en iyi görsel efekt ödülü ise ya boğulan çocuğun olduğu sahnelerin hatırına ya da lustredaki bulutları ayrı maskla color grading yapmalarının hatırına verilmiş gibi geldi bana. Verilmeseydi daha manidar olurdu.
Bir sonraki NBC filmi NBC'ye yakışan bir film olması dileğiyle diyelim, Türkiye'deki NBC severler Türkiye de yaşıyorlar bu da es geçilmezse...
Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul
Tepeleme spolier var......
Ama hikâyenin matematiği zerre uymuyor ülke coğrafyasına. Çocuğun annesinin bir başka adamla kendi evlerinde seviştiğini gördüğü sahnede bir gözüyle mutfaktaki bıçağı kesip akabinde ses etmeden dışarı çıkması ya karakter yaratımının yetersiz olduğunun bir kanıtıdır ya da daha küresel düşünme gerekliliğinin. Yedikule de oturan, eğitimsiz bir genç, ideali 3-5 milyara bir araba alıp servis çekmek trene mümkünse kaçak binecek. Hırlıya hırsıza karışacak bir gece eve gelecek ağız yüz göz dağılmış. Şimdi yönetmenin bize çizdiği adam yukarıdaki adam tamamen, neden bıçağı o an eline almadı? Neden dalmadı odaya? Adam öldürmekten çok mu uzak? Neden filmin sonunda o adamı yine kendisi öldürdü? Hem de adamın annesinden ayrılmak istediğini ama annesinin adamın bacaklarına kapandığını ve ayrılmamak için elinden geleni yaptığını kendi gözleriyle görmesine rağmen. Bir sinir harbine yenik düşmeyen dirayetli Türk genci, baktı ki annesinin gururu kırıldı adam annesinin reddediyor o vakit mi adamı öldürme kararı alıyor? (Kara mizah olsa gerek) Cinayete yatkınlığı varsa adamın ilk patlama anı olmalıydı dışa vurumu. Ama böyle yapsaydı NBC Türk filmi olurdu o, bizim duygularımız olurdu? 3 maymun çıkmazdı ortaya.
Diyelim çocuk cinayete meyletmedi nefret etti annesinden. Neden eve geldi geri? Neden adamın verdiği parayı aldı? Sırf 3 maymuna hizmet için. Peki gerçeklik olgusu kırılmadı mı? Ne anlatıyorsun hafız sen demedi mi izleyici... Bizim sinema salonlarımızda görsel küçük emrah filmi diye adlandırılan filme cannes da en iyi yönetmen ödülü gelmesi NBC'nin evrensel sinema matematiğini çözmüş olmasıdır. Hiç bir karakterin duygusu yaşadığı coğrafyayı senaristin onun için çizdiği karakteri yansıtmıyor.
Nuri Bilge Ceylan'ın bu ayki Altyazı'daki röportajından alıntıdır, spoiler içerir:
"...Zaten beni böylesi bir öykünün içine iten şey, insanların gururundan vazgeçtiği anları göstermem olanak sağlayacak olaylar sunması biraz da. Karakterlerimin zayıf taraflarını ortaya çıkarabilmek için her zaman fırsat kollamışımdır. Çocuk, annesini başka bir adamla gördüğü zaman, çeşitli şeyler yapabilirdi, içeri de dalabilir, kavga da edebilir, başka şeyler de yapabilirdi. Fakat ben böyle durumlarda insan ruhundaki zayıf tarafı gösterecek seçeneği dikkate almayı tercih ederim çoğunlukla. Çünkü beni meraklandıran, korkutan ve hayretlere düşüren taraf o. Diğer taraf zaten personamız, maskemiz, topluma göstermeye çalıştığımız şey. Ama gerçek topluma göstermediğimiz, sakladığımız tarafta. Öyle bir durumda kendini ortaya çıkarıp bağırıp çağıracak, kavga edecek yürekliliği gösteremeyip sıvışacak tabii ki çok insan vardır. Tamam gazetelerde bir sürü öldürmeler, bıçaklamalar şunlar bunlar falan görüyoruz. Ama gazeteye sadece bunlar yansıdığı için böyle oluyor, öbürleri yansımıyor, gizli kalıyor ve gizlenenlerin buzdağının büyük parçası olduğunu düşünüyorum..."
Bence insana dair algımız çok tekdüze. Her zaman her yerde aynı sabit tepkilerin verilebileceğini düşünüyoruz. Oysa insan çok karmaşık bir varlık ve bu film zaten bunu mükemmel gösteriyor. Film bilinen tüm klişeleri kullanarak, insana dair klişeleri harika bir biçimde yıkıyor. İnsana dair evrensel bir film olması, fakat bunu yereli kullanarak yapmasıyla ders niteliğinde bir film. Bunu daha önceki filmlerinde de harika yapıyordu. Yine yapmayı başarmış. Üç tane filmi arasında en iyisi hangisi diye seçim yapamıyorum. Gerek de yok aslında. Her biri ayrı güzel. O üç film:
Mayıs Sıkıntısı, Uzak, Üç Maymun
Bana NBC'nin söylemi objektif bir yorum gibi gelmiyor açıkçası, çünkü film içinde ufacık bir yer teşkil eden bir sahneden bahsetmiyoruz sadece ama NBC bundan bu şekil bahsetmiş resmen bu filmin tamamında ve her karakterde olan bir şey olunca işin rengi değişiyor. Şöyle ki,
Şöyle bakmak lazım o sıvışma sahnesi hakkında evet diyelim o çocuk beklenmedik şekilde davrandı çünkü insan yer yer korkak (bu çocuk tren altında kalsam kalırım deyip direklerden tırmanıp trene kaçak binilen yerlerden geçen, bir araba dayak yiyip nerdeyse tanaınmaz hale gelene kadar serserilik eden biri olsa da) şimdi bu korkak elemana sen o adamı hiçbir zaman öldürtme tamam eyvallah diyelim. İyi de iyice sebepsiz mesnetsiz biçimde adamın kadına seni istemiyorum bitti demesine rağmen, gidip öldürebiliyor adamı. Bunun korkaklık kılıfında işi ne? İnsan kompleks bir yaratık denilip çocuğun bu hareketi anlamsız bırakılabilir ve belki de bu haliyle çekici de olabilir. Tabii ki sırf bu kadar olsa….
Yavuzun telefonu uzun uzun dinleyip akabinde telefonu açtıktan sonra bir adam sesi duymasına rağmen kalkıp ta karısına kimdi seni arayan dememesi, üstelik adamın da telefonda evimin önünde ne işin vardı demesi üzerine yavuzun bu olmamış gibi davranması bu da bir tip korkaklık ya da karmaşık olma durumu mu? Çünkü bir sonraki sahnede adam sırf parayı istemeye karısı gitti diye bunu namus meselesi yapacak hırgür çıkartacaktır. Eskiden bunun adı bu ne perhiz ne lahana turşusuydu da şimdi mi inanılmaz insan davranışı bilimi oldu?
Adamın kendi şoförünün karısına meyletmesi ve hiçbir sebep/gelişim göstermeden bir anda kadının adamın altına yatması, adamın bunu bir de kadının evinde yapması, kadının o gün işe gitmemesi. Çocuğun üstüne kusması ve ordan bir yerden bir gömlek almak yerine eve kadar gitmeyi tercih etmesi, tam eve girerken yandan tren geçmesi ve eve giriş sesinin duyulmaması. Çocuğun olaya tanıklık edip geceyi tren istasyonunda geçirir ertesi gün babasının yanına gitmesi (hapishanelerde her gün ziyaretçi günü zaten, bunu haftada bir gün falan zannetmeyin istediğiniz an gidip görebiliyorsunuz bir mahkûmu????) Bilmiyorum belki bana çok zorlama geliyordur bu metin, başkalarına göre çok normaldir ama benim için çok zorlama. Yavuzun akabinde karakolda ölen adamla en son karınız görüşmüş denmesi üzerine adamın ağzını açıp tek kelime sormaması. Bunlar bana hep filmin cümlesi üzerine oturtulmuş davranışlar olarak gözüküyor. Yani bir karakter bir yerde bir mantıksızlık yapar, insan tek düze değil deriz. Bir filmdeki her karakter mantıksızlık yapıyorsa. Yaptığı ile bize resmedilen karakteri zerre uyuşmuyorsa bunu akla ilk gelen kılıfla geçiştirmek nafiledir. Eğer bunları böyle bir potada buluşturacaksa bir hikaye bazı şeyler verilmemeli. Karakterin maddi durumu, orta halli olması, üzerine basa basa össyi kazanamamış olması babasının da eğitimsiz olması çocuğun okumak istememesi, hayata dair hayallerinin kısıtlı olduğunu göze sokarak gösterilmesi, dayak yemesi üzerine verilen sahne. Yaşadığı yer, hatta ve hatta kullandığı Türkçesi dahi karakteri bize resmeden şeyler. Eğer bir hikâyede kimse normal olmayacaksa politikacı gibi resmedilebilirdi. Bilinen tek şey politikaya yeni atılmış, az buçuk parası var bitti gitti. Bu adam ne yapsa ben tam anlamıyla hayır o adama uymayan bir davranıştı demem. Diğer karakterlerin keskin çizilmesi NBC nin savını kendi elleri ile çürütmesidir bence.
Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul