Abi bunlar tren yolu gibi şaryo kullanıyorlar.
25 m şaryo breh breh. 🙂

Ben zaten bununla geldim Haydarpaşa'dan verdiler Eskişehir'e kadar. Nuri Bilge Ceylan Ekspresi adı da:)

Benim şahsen Nuri Bilge'nin Cannes'da yarışıyor olmasına dair duyduğum heyecan "yürü be Türk Cannes'da yarışıyor" gibi değil sadece sevdiğim yönetmen yarışıyor diyedir...

Buna hiçbir lafım olmaz en doğal şey, Wes Anderson bir ödüle aday olunca ben de yaşıyorum aynı heyecanı :).

maximus arkadaşım senin bileceğin iş. Herkesin fikirleri kendine. Birkaç ay önce TRT Radyosu'nda bir programa okulun Sinema Kulübü ile konuk olduk, demirbaş olunca ben de gittim tabii. Orada da aynı konu konuşuldu, aynı şeyleri orada da söyledim. Türk Sineması yükselişte falan değil, bir filmin nerede çekildiğinin hiçbir önemi yoktur, bak bakalım Hollywood'da çekilen filmlerin kaçı Hollywood setlerinde çekiliyor? Filmin nerede geçtiği ne anlattığı değil, yapım parasının nereden geldiği hangi ülke sinemasına ait olduğunu belirler. Haneke Funny Games'i Hollwood'da tekrar çekti, ama bu Alman Sineması'na değil, Hollywood'a ait bir filmdir. Alman Sineması görmek istersen seni 1997 yılına davet ederim.

Olay şurada kopuyor, Mehmet Okur bir maçta Tripple-Double yaptımı "Türkler spora damgasını vurdu, Türk'ün başarısı" vs. vs.

Pica Bacca ülkemizde, bizim topraklarımızda, önce tecavüz edilip sonra öldürülünce "Bir kişinin yaptığı tüm topluma mal edilemez"..

Hadi canım ordan.

Parası Türkiye'den bile çıksa, NBC'nin başarısı kendisine aittir, Türklüğe değil, o nedenle onun veya başkasının kazanması benim gözümde hiçbir değişiklik yaratmıyor ve heyecan da duymuyorum.

Kırmızı halı yorumuna ise hiç girmiyorum dileyen dilediği gibi yorumlar.

hegel abimiz teşekkür ederim güzel sözlerin için.

Bugün 'gece gündüz' programında Cannes'dan konuşuyordu NBC, ''Işıkla çok uğraşırdık ama dijital çektiğimiz için hiç o kadar uğraşmadık. Post Production'da hallettik hepsini'' diyordu. Yani O da bir nevi çağa ayak uydurdu.

Eyvah eyvah, NBC de işi post a bırakıyorsa vay halimize.. Ben iş yerinde hep onu örnek veriyordum millete... Işık kullanımı vs.. Yandık valla.

maximus,

bunları söylediğin kişiyi biraz tanısaydın yanıldığını anlardın.. daha derinden bakmaya çalış..
Acaba Eglaia beni ne kadar tanıyor:)?"bunları söylediğin kişiyi biraz tanısaydın yanıldığını anlardın" diyorsun ama Eglaia'nın beni ne kadar tanıdığını aklına getirmiyorsun.Tek taraflı bakıyorsun.Seni derin bakmaya davet ediyorum:)Ayrıca Oscar'lar ile ilgili verdiğim örnekleri anlamadın galiba.Anlasaydın derinden baktığımı anlardın.Kimsenin görmediğini söyledim.Bakmak ve görmek farklı şeylerdir.Siz Oscar'a bakıyorsunuz.Ben ise gördüğüm şeyi söyledim.
Olay şurada kopuyor, Mehmet Okur bir maçta Tripple-Double yaptımı "Türkler spora damgasını vurdu, Türk'ün başarısı" vs. vs.
Ama bu bakış açısı daha başka yere gidiyor.Çünkü Mehmet Okur Türk olduğu için o tip pohpohlamalar yapılıyor.Benim dediğim o değil.Yani Nuri Bilge Türk olduğu için demedim dikkat edersen.Şunu dedim:kullandığı karakterler Türk,hikaye Türkiye'de geçiyor,oyuncular Türkçe konuşuyor.Bende biliyorum Antonioni ve Tarkovski'nin filmlerine benzediğini.Ama sinema Antonioni ve Tarkovski'nin tekelinde değil ki.Nuri Bilge Ceylan olması gerekeni yapıyor.Yani sinema böyle olmalı:derdini çok diyalogla değil görüntüyle ve mizansenle anlatmak.Ayrıca Nuri Bilge kendi iç dünyasını karakterler üzerinden anlatıyor.Antonioni ya da Tarkovski'nin dünyasını anlatmıyor.

Bugün 'gece gündüz' programında Cannes'dan konuşuyordu NBC, ''Işıkla çok uğraşırdık ama dijital çektiğimiz için hiç o kadar uğraşmadık. Post Production'da hallettik hepsini'' diyordu. Yani O da bir nevi çağa ayak uydurdu.

Eyvah eyvah, NBC de işi post a bırakıyorsa vay halimize.. Ben iş yerinde hep onu örnek veriyordum millete... Işık kullanımı vs.. Yandık valla.

Valla RAW çektiyse çok da sorun değil, dediği gibi sayısal sisteme geçtiğinde, hele de RAW kayıt alıyorsan zaten görüntü değil ışık verisi kaydediyorsun, ondan sonra çekmediğin şeyi bile gösterirsidn :D. Tabii inanılmaz uzun saatlerini postta harcadıktan sonra..

Az kaldı.
Bu sefer bambaşka şeyler yaptığı söyleniyor.
Kendisi de daha Dostoyevskivari alanlara kaydığını söylüyor bu filmle.
Demirkubuz hikayelerine benziyormuş.
Analizleri onun kadar iyiyse tadından yenmez bir film çıkar ortaya.

Tarkovsky nin en büyük hayaliydi Dostoyevski filmleri çekmek ama hiç bir zaman cesaret edemedi.(Filmlerin de o etki vardır ama bizzat Dostoyevski diyemeyiz.) Zeki Demirkubuz kıvırıyordu bu işi NBC ne yapacak ben de çok merak ediyorum.

NBC coşmuş diyolar...vörbıl kint'in yalanncısıyım...

Metin Erksan ın gala sonrası yaptığı coşkulu, heyecanlı konuşma beni iyice heyecanlandırdı.

Metin Erksan ın gala sonrası yaptığı coşkulu, heyecanlı konuşma beni iyice heyecanlandırdı.

Metin Erksan , " müthiş. Keşke ben de öyle film çeksem... Benim filmlerim nerdeeee.... heycandan konuşamıyorum" gibi açıklamalarda bulundu...

Cuma 12 seansı:) beklerim 🙂
Sırf meraktan 🙂

Tabii inanılmaz uzun saatlerini postta harcadıktan sonra..

ofline kurgusu 6 hafta sürmüş.
ses miksajı da 6 hafta sürmüş:)

Bugün izledim Üç Maymun'u.. Filme giderken Nuri Bilge Ceylan filmine gittiğimi biliyordum. Ona göre beklentiler içerisine girdim.. Hemen şunu belirtmeliyim ki bu filmi iyi bir salonda izleyin. Zorunda kaldığımızdan dolayı dijital olmayan bir gösterime girmek zorunda kaldık ki filmin renkler öyle olunca berbat görünüyordu. Bir ara çıkmayı düşündüm ama öğrenci olunca insan verdiği paranın hesabını yapıyor doğal olarak..

Bundan sonrası "spoiler" mı deniyor tam bilmiyorum ama filmden biraz anlatarak yazmak istiyorum. İzlemeyenler okumasın yani =)

Üç Maymun: Görme,İşitme,Konuşma
Film görsellik açısından ki ben kötü bir salonda izledim yine de güzeldi. NBC gerçekten de her karede fotoğrafçı kişiliğini sergiler gibiydi.
İşitilenler, tabiki filmde müzik yoktu. Fakat bir telefon melodisi vardı. O da filmde önemli bir yere sahipti bence. Kaldı ki filmde telefon olmasaydı bu senaryoyu nasıl bağlarlardı bilemiyorum.
Konuşmalar, diyaloglar hiç sırıtmıyordu. Yani hani üst düzey bir dil kullanılmıyordu filmde. Zaten anlatımı görüntülerle yapan bir yönetmenin filmindeydim. Doğaldı sanırım bu..

Bir aile, birbirne üç maymunu oynayan insanlar.. Bir ev, ön yüzü Boğazı gören,arka yüzü yıkık,sanki yarım bırakılmış bilerek.. Arada bir görünen çocuk, üzerinden sular akan.. Sadece iki kişinin gördüğü.. Masumluğu temsil eden belki de. (Neden anne çocuğu hiç görmedi??).. Güçlünün zayıfın üstündeki etkisi ve güçsüzün de birgün gücü elinde olunca kendisine yapılanın aynısını başkasına yapmaya kalkışması.. Ezan sesleri, belki de bir kültür aktarımı kaldı ki camii çekimleri de vardı.. Biz kaza, insan ölümü, ceza (9 ay?? insan öldürmek bu kadar ucuz mu??)..
Filmde sanki bilerek seyirci uzak tutulmaya çalışılıyordu. Yani evet güzel gidiyor hadi bakalım dediğini anlar oluyor, derken saçma sapan bir sahne çıkıyor ve siz bunu bir yere bağlanacak umuduyla bakarken o, yok bunun bir alakası şeklinde geçip gidiyor. Yani insan salondan çıkınca ne oldu şimdi?? Hani Cem Yılmazı izlersiniz de anlatamazsınız ya.. Sanki ona benzer bir şey..
Ha şimdi siz bu yazıyı okuyorsunuz yaa.. Bakalım mobidik nereye bağlayacak.. Bir şeyler var yazdıklarında ama sonu ne acaba diyorsunuz ya? Ben şimdi bundan ne anlayacam, bakalım aynı şeyleri düşünüyor muyuz? diyeceksiniz ya.. Aynı onun gibi.. Halbuki ben öyle bir yerde bitirecem ki bu yazıyı ben içimdekileri anlatmış olacam okuyunca ama sende soru işaretleri kalacak...
Kopuk kopuk yazıyorum.. Filmde beni Yavuz Bingöl'ün fazla doğal olma çabaları rahatsız etti.. Zorlama olduğu çok belliydi. Bir burun karıştırma sahnesi var ki hatırlarsanız eğer hak verirsiniz..
Bu film "En İyi Özel Efekt" ödülü aldı.. Bunu hangi kriterlere gre veriyorlar acaba merak ediyorum. Yani olay görüntü kalitesini yakalamak mı yoksa gökyüzüne biraz bulut ekleyip,şimşek çaktırıp yağmur yağdırmak mı???
Bir de şunu sormak istiyorum sizlere: Semih Kaplanoğlu da çok yapıyor bunu.. Bir sahne aslında gereksiz bize göre ama o kadar uzun gösteriliyor ki insan beklenti içine giriyor normal olarak. Yani bunu neden gördük şimdi diyoruz?? Ör: "Gözümün altında yara var mı? Bakim evet kızarmış. Parmağınla mı bastırdın? Evet.. Öbürü de öyle ama..." ya da bir adamın yemek yemesini dakikalar boyunca izlemek.. Tamam kabul illa her şey ilişkilendirilmeyebilinir.. Ama fazla olunca bu olay insanı sıkıyor. Bunun bir ismi nedir? Bu anlatım yöntemi midir? Bunu merak ediyorum açıkçası.. Bu filmde çokça gördüm diye sormuyorum yanlış anlaşılmasın.. Aksine çok yoktu zaten...

Son olarak ben çok iyi film okuyamıyorum maalesef..Burda öyle karışık içimden geçenleri yazdım.. Yani ukalalık gibi algılanmasın.. Film izleyip anlatmak konuşmak güzel oluyor..
İzlemeyen herkese iyi seyirler diliyorum...

Türkiye'de sayısal gösterim yapan salon var mı ki?

Türkiye'de sayısal gösterim yapan salon var mı ki?
Cinebonus yazmıştı yanılmıyorsam.. Yani şölye yazıyordu. Digital gösterim sadece bizde gibi bir şey yazıyordu.. 😕 ❓