Su aralar meshur bir cümle ".... acilimi". Noktayi isteyen istedigi gibi kullaniyor. Acaba bu film "Hollywood'un hindistan acilimi mi?" diye dusunmeden edemiyor insan. Amerikan siyasetinin en buyuk yardakcisi Hollywood acaba bize bisemi anlatiyor. Bundan bir kac sene once bir siyahi acilim sonrasi koltukda bir siyahin oturmasi insani bu on yargidan kurtaramiyor. Keza Amerika her hangi bir ulkeye girmeden once nedense Hollywood elinden bir suru savas filmi cikiyor bunun gibi seyleri hep yapiyor Hollywood. Yakinda Hindistan'la Amerika arasindan enseye tokat muhabbeti baslarsa bu filmin nasil bu kadar odul aldigini daha iyi anlariz diye dusunuyorum.

Enteresan.

O yüzden biz modern bir peri masalı çektik cümlesine sığınıyorlar sanırım.

Bu kismida ilgincdi gercekten. : )

Bide bir sey dikatimi cekmeye basladi son zamanlarda nedense boyle... nasil anlatim, nasil ifade edim bilemedim ama soyle diyim, son zamanlarda klasiklesmis hikayeleri filmlerde bir kopru gorevi gibi kullanmakda moda oldu. Slumdog'da 3 silahsoyler.... Spielberg'de bunu Yapay Zeka'da yapmisti, Pinokyo'yu kullanmisti. Shakespeare'i kullananlar sonracigima birde Kulkedisi'ni kullanan bir genclik filmi vardi. Bir tane daha vardida cikartamadim simdi. Bu da moda olmaya basladi yani... Bu kadar satafattan sonra bunu deneyecektir bir cok kisi, du bakalim bununda b.okunu cikartilar yakinda : )

Benim en komiğime gidense en zor sorunun ilkokulda öğretilen en popüler kitabın bir kahramanının adı olmasıydı.

İki gün içinde, bir daha hatırlayamayacağım şekilde unutacağım bir film olmuş. Yani Amerikan Akademisini kaale alıp eleştirmek bile yanlış tabi ama, kardeşim The Fall diye bir film çekmişler bir iki sene önce. El insaf yahu. Bu onun yanında fragman kategorisine girer.

benim son zamanlarda izlediğim en güzel filmdi.

benim son zamanlarda izlediğim en güzel filmdi.

Sanırım bu sitede bu fikirde olan sadece ikimiz varız toker. 🙂

tırstım zaten fazla bi şey yazamadım 🙂

Biz insan değil miyiz yaw 😀

Siz üçünüz aynı çeşitsiniz demek ki. Ben Görkem'in yazdıklarını bir okuyayım en iyisi, benim göremediğim ne varmış bakalım.

İnsanın kendi içselliği ile ilgili biraz da. Mesela şöyle olayları çok yaşamışımdır, birşeye çabalarım çabalarım olmaz. Sonra görürüm ki onun olmaması daha iyi olmuş yerine daha iyi birşey olmuş çünkü. Yani hayır gibi görünen şeyde şer, şer gibi görünende hayır olması. Bunları yaşayan ya da farkedenleri daha çok etkiliyor olabilir diye düşünüyorum.

İnsanın kendi içselliği ile ilgili biraz da. Mesela şöyle olayları çok yaşamışımdır, birşeye çabalarım çabalarım olmaz. Sonra görürüm ki onun olmaması daha iyi olmuş yerine daha iyi birşey olmuş çünkü. Yani hayır gibi görünen şeyde şer, şer gibi görünende hayır olması. Bunları yaşayan ya da farkedenleri daha çok etkiliyor olabilir diye düşünüyorum.

Ya simdi yasamadigin seyin, yasadigin seyden daha hayirsiz veya daha hayirli olacagini, yasamadan nasil bilebilirsin? Bilmiyorum ben mi yanlis anladim cumleyi. Sen git o kadar surun, oyle eziyet cek, sonra iste para ve kizi al. Mesele kizi almaksa, ki para degildir eminim (: )) abisi gitti, anasi gitti, elemanin gozu gitti, ordan 100 dolarlik soruyu bildi ve mutlu oldu. Sende diyorsun ki bize "bunun gibi bise yasadiysaniz" onemli olan sonuctur mu demek istiyorsun? Sonucu kabul ediyorsan bu filmi iyi bulabilirsin, etmiyorsan (ki bizim gibiler sanirim bu grup) begenmiyorsundur.

Tamam biraz cumleleri carpitmis olabilirim : ) ama gercekten merak ediyorum bu kadar ovguyu hakkeden ne vardi bu filminde, biz bu kadar acimasizca elestiriyoruz?

Valla arkadaşlar, ben film üzerine bir inceleme yazdım çoktan ama makaleler linki açılmadı henüz sitenin, oraya atmam gerekiyor, patron Özgür benim yazılara el koydu, yayınlatmıyor başka yerde. 🙂

Ama bir yandan da inanıyorum ki bu filmi iyi bir film olarak görmeyen arkadaşlar filmin bağlandığı noktaya, mutluluk abidesi finaline odaklanmış durumdalar. Bu yüzden benim incelememin fikirleri etkileyebileceğini sanmıyorum.

Çok kısaca şöyle övmeye çalışayım filmi: Film, süresi boyunca zaten çok sayıda acı olay içeriyordu ve sonunda finalin iyi ya da kötü olması için yeterince açık kapı bırakıyordu. Ben izlerken hiç "Bu film kesin aşıklar kavuşur, öpüşür, sevişir filmi. Çakmaklara gaz" demedim. Herşey kötüye gidebilir, herkes perişan olabilirdi, bunların yolu açıktı yani, bu yüzden sonuna kadar merakla izledim. Sonu itibariyle sunulan mutluluk tablosu beni çokta ilgilendirmiyor çünkü ben filme 60. dakikada zaten hayrandım. Enfes yönetmenlik, çok sağlam bir hikaye kurgusu yetti filmi başarılı bulmama. Ve filmin patlama noktalarını hep gayet etkileyici, eğlenceli, başarılı buldum. Etkileyici görselliğe zemin oluşturan bir filmi ve görselliği de etkileyiciydi bence.

Ayrıca herkesin finaldeki öpüşmeye ve onun kast ettiklerine kapılmasını da anlayamadım. Fİlm kötü mü yönetilmiş? Sıkıcı mı? Oyunculuklar kötü mü? Senaryo teknik çalışmadan yoksun mu? Çok sevdiğim Uygar Şirin bile takıla takıla filmin pekte inandırıcı olmayan aşk hikayesi kısmına takılmış. Tamam, buna bende katılıyorum. Peki film bir aşk hikayesinden mi ibaret?

Bilemiyorum, belki de ben yanılıyorumdur. Ama bence Slumdog baştan sona gayet ustaca yazılmış, yönetilmiş ve aslında gayet cesurca hamleleri de korkmadan yapan ve başarıya ulaşan bir film. 8 Oscar mutlaka abartılı tabii ki ama bunu da daha önce söylemiştim, yine söylüyorum: Benjamin Button'ın yaşattığı hayalkırıklından dolayı Slumdog gecenin ezici galibiyetini almış gibi duruyor. Çünkü eğer ikisini karşı karşıya getirecek olsak Slumdog Benjamin'den çok daha iyi bir film. 8 gerçekten çok abartılı, herkes haklı ama Akademi illa abartır ya, bu seneki de Slumdog'a denk geldi, o kadar işte. 🙂

Bu arada baco, pardon dostum. 🙂