Yılmaz Erdoğan filmi.
Özellikle fragmanlar bölümüne koymadım. Üzerine konuşulur gibi..
fragmanı çok begendim, renklere bayıldım
kötü iş kötü iştir en iyi teknoloji kullanılsa bile; iyi iş iyi iştir sadece kağıt kalem olsa bile....
tarzını değiştirmiş sanki bu filmle Yılmaz Erdoğan 🙂
biraz da amerikanvari bir hava sezinledim ve çokca da şiir tadında olacak gibi...
Aynen renkler fevkalade
Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!
Fragman gereğinden fazla ümit veriyor. Bu elbette Yılmaz Erdoğan'ın omuzlarına büyük bir yük bindirecek. Onun sinemasını pek sevmesem de, hatta bir sineması olup olmadığı konusunda emin olamasam da, önce Uğur İçbak'la sonra da Gökhan Tiryaki'yle çalışarak işine ve kendine saygı göstermesi ona ve yaptığı işe saygı duymamı sağlıyor.
Fragman aslında filmin senaryosuyla ilgili çok kilit noktaları ele veriyor gibi duruyor. Şiir, aşk, dostluk, hastalık, savaş, devrim Türkiyesi gibi ana başlıkları hiç çekinmeden veriyor Erdoğan. Bu kadar çok şeyi ele vermesinin birkaç sebebi olabilir elbette: (1) izleyiciyi salonlara çekmek istiyordur, (2) izleyiciyi çok sürpriz bir sona hazırlıyordur.
Açıkçası senaryonun fragmandan yansıyan hâline baktğımda çok riskli seçimlere yöneldiğini görüyorum. Şiir, aşk, verem, dostluk kavramları, üzerine biraz fazla makyaj yapıldığında derhal ele yüze bulaşacak kadar tüketilmiş, eskitilmiş ve hemen herkesin ezbere bildiği meseleler. Dolayısıyla ince ip üzerinde yürümek gerekiyor bu konularda. Bunu merkezine alan o kadar çok sanat yapıtı var ki, aradan sıyrılıp bir etki bırakabilmesi için yapıtın hem özünde hem de biçiminde ciddi bir yaratıcılık barınması şart.
En iyi şâir filmi, bana göre içinde hiç şiir olmayan filmdir (bkz: Yumurta). Erdoğan'ın bu hassas söylemi nasıl oturtacağını, nasıl dengeleyeceğini çok merak ediyorum. Vizontele'deki gibi stadyuma oynamadan, duygu sömürüsü yapmadan, gerçek duyguları hiç göstermeden duyguları hissettirebilirse o zaman sinemasında epey bir basamak çıkmış olacak.
Yok eğer senaryonun sonunda arkadaşlardan biri veremden ölürse, diğeri de kıza yazdığı şiiri arkadaşının mezarının başında okuyup toprağa gömerse olmaz. Bu taşkınlığa gem vurmak ve nerede suyu akıtacağını bilmek inanılmaz önemli. Erdoğan bana kalırsa çok riskli bir tercih yapmış, bir de bu leziz fragmanla beklentileri artırmış. Göze parmak bir sonuç çıkarsa büyük prim kaybedecek gözümde. Umarım çok şey söylemek için fazla şey anlatmak zorunda olmadığını fark etmiştir.
Heykeltıraşa sorarlar bu heykeli nasıl yaptın diye, o da taşın fazlalıklarını aldım der. Umarım Erdoğan da senaryoyu kalemiyle değil silgisiyle yazmıştır.
Ders Hollywood filmi nasıl yapılır 101
Mutheşem duruyor
*our AC-130 in the air
kafkaslı teşhisin süper burası zaten teşhis yeri gibi oldu ama tedavi için yapıcı bir cümle bulamıyorum, oyunculuğu fragmanda iyi bulmamışsın biraz daha açarmısın abi nesini iyi bulmadın, neyi cetvel olarak kullandın? ölçtün biçtin? iyi oyunculuk ile kötü oyunculuk arasındaki cizgide sana bu sonucu ne getirdi ? beni biraz aydınlat hocam
bu arada filmin fragmanında duyulup, etkileyiciliğini daha da arttıran müziklerini ise Hollywood'un vazgeçilmez bestecilerinden Rahman Altın yapıyor ( Rahman Altın benim takip ettiğim cok iyi ve işini iyi yapan bir muzik adamıdır )
kötü iş kötü iştir en iyi teknoloji kullanılsa bile; iyi iş iyi iştir sadece kağıt kalem olsa bile....
Yılmaza Erdoğan, Neşeli Hayat filmiyle tarzında değişiklik yapma yolunda ilk adımı atmıştı. Bu filmle ki eğer fragmanı gibi bizi etkileyebilecekse artık akla ilk gelen yönetmenimizden ilk ikisininden biri olur. Bir de kendisi bu filmde bambaşka bir oyunculuk da sergiliyor. Fragmanlarda görünen kısmı ile çok başarılıydı.
Görüntü yönetimi, sanat yönetimi, makyajı da dahil olmak üzere belki de yerel çaptaki ödül törenlerinde, tüm daldaki ödülleri bir anda alabilecek bir film potansiyelinde.
Harika, çok heyecanlandırdı...
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Bu ülkenin yaşayan en büyük sinemacısı olduğunu zaten iddia ediyordum Yılmaz Erdoğan'ın, bilmiyorum bu film nasıldır, ama belli açılardan basamak atlamış o çok belli.
Ders Hollywood filmi nasıl yapılır 101
Mutheşem duruyor
Face'de de aynı şey söylemiştim, ama millet pek beğenmiş
Filmin vizyona girdiği günün gecesi yani 2-3 gün önce gidip izledim. Harika üstü oyunculuklar vardı. Hele Kıvanç Tatlıtuğ'a hayran oldum. Beklendiği gibi renkler, kadrajlar harikaydı. Filmin son 20-25 dakikasındaki olaylar peşpeşe ve hızlı gelişti. bazıları sondaki olayları sevmeyecek aslında bende sevmedim, sevmedim ama ağladım. Bir başka sevmediğim durum ise müziğin çok fazla hatta bazen olmasa daha iyi olurdu denecek durumda kullanılması, bırakılmasıydı. Bir kaç devamlılık hatalarının yanı sıra yine iyilere dönecek olursak çok güzel kamera hareketleri vardı. Hem çok güldüm hem de sonda kendimi tutamayıp ağladım. Filmi izlerken karakterleri, onların insan ve hayata tutnma yanlarını-çabalarını çok seveceksiniz. Evet arkadaşlar bu bahsedilen Şair insanları sevceksiniz. Bence yönetmen bunu başarmışsa filmin yarısı tamam demekdir. Birde filmden sonra arkadaşlara dönüp, espirilerinden ve şiirselliğinden dolayı bu filmi Yılmaz Erdoğan dan başkası yazsa ya da çekse bence bu kadar güzel olmazdı dedim. Onayladılar. Bakalım buradan izleyen dostlar ne görüş bildirecekler. Velhasıl Kelam.. Gidilesi, görülesi, ağlanılası, gülülesi, güzel görüntü yönetmenliği, güzel insanlarla tanışılası, saçları şiirlerle örülmüş bir filmdir bu...
Ben çok şiirle ilgilenmemiş bir insanım, çok çekmez beni şiirin genel kıvamı.
Sanırım biraz soyut şiirlerden hoşlanmıyorum, genel olarak bu çeşit sanattan hoşlanmadığım gibi.
Ama bu filmle biraz da "gerçekçi" diyebileceğimiz bir şiirin içine giriyoruz.
Garip akımı. Bu filmde şiirler de film kadar etkiledi beni.
Şöyle şiir seviyorum, filmde de geçiyor:
balıklar için deniz lazım
sevişmek için işsiz olmak,
ve geceleri yatakta
duymamak için tabanların sızısını
zengin olmak lazım.
oysa ıslık çalmak için
bir şey lazım değil
Siir cogu zaman sinemada pek iyi kullanil miyor. Gercekcilikten uzaklastiriyor. Ancak garip akimi dediginiz gibi
Bu acidan iyidir. Cunku abartidan, yogun imgelerden uzak ve hayatin tam kalbinden kaleme alinmistir.
Yinede bazilari cikip h filme hih! Tamda simdi fakir edebiyati oldu diyecek olsakarda. Bence gayet sicak ve insanin icine isleyen bir yapittir. Ayrica ne var yani, fakirlerin edebiyat hakki yok mu? 🙂
Gidin arkadaslar bu filme. Filmin teknigini bosverdim, bu guzelim insanlari tanimak icin, gidin...
Film çok fazla hollywood evet katılıyorum. Fakat iyi film demek için fransız züppesi olmak mı gerekiyor? Oyunculuk yokmuş, senaryo yokmuş, müzik çakma, görüntü klişe... Ya bırakın Allah aşkına, başı sonu belli tüm hollywood filmlerini salya sümük izliyoruz bizden biri yapınca burun kıvırıp duruyoruz. Yahu hiç bir şey yoksa bile görüntü yönetimi müthiş yani bunu bütün sinema camiası kabul ediyor. Eleştirilecek yerler elbetteki var fakat ben artık kendi yapımlarımızın ön yargılarla daha doğmadan ağzına sıçılmasından bıktım. Yılmaz Erdoğan mı...eeee...emmm....kem kum...o iyi şair değil ya, iyi tiyatrocu da değil...eee tabi iyi yönetmen de değil...Türkiye'de en çok kitabı satılan şair de o, en çok izlenen oyunları sahneleyen de o, en iyi gişe yapan filmleri üreten de O. Herşey gibi bu filmde bize bol geldi galiba. Beğenmeme modası başladı. Allah sonumuzu hayr etsin ne diyim.
"Su Akar, Yatağını Bulur."
Arada bir de Gergedan mevsimi vardı. Bir zamanlar Anadolu'da filminden sonra. Bahman Gobadi'nin filmi.. Gergedan Mevsimi filminden sonra Kelebeğin Rüyası geliyor.
Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!