Forum

Hayat Var - Reha Er...
 

Hayat Var - Reha Erdem

58 Gönderi
17 Üyeler
0 Reactions
12.6 K Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

@SRTN

Persona'yla ilgili yazımı bir internet sitesine yazmıştım, site kapandı, yazı da uçtu gitti. Ben de çok yanıyorum o yazılarımı gittiğine aslında. Şimdi okusam biraz eksik gelir ama yine de fena yazılar değildi bence. Site sahibi arkadaşı bir ulaşsam yazılara da ulaşacağım, ama irtibatı kaybettim. Fakat belki okumak istersin diye şu derginin içinde Haneke'nin Cache isimli filmiyle ilgili bir değerlendirmem var:

http://www.psinema.org/dergi5/dergi.htm " onclick="window.open(this.href);return false;

İki sene önce yazmıştım okuyabilirsin.

Benim daha sonradan tokerganga'nın söylediklerine yazdıklarımı okursan aslında tam da sözü geçen filmlerin "değerli" filmler olduklarını, ama ben değerli olmalarına rağmen beğenmediğimi söyledim. Çünkü bir filmin değerli olması, içeriğinin dolu olması, benim de bunları hadi varsayalım bütünüyle anlıyor olmam, benim gözümde o filmi "iyi" bir film yapmaya yetmez. Çünkü, benim özellikle sanattan beklediğim şeyleri karşılamıyor. Tekrardan söyleyeyim uzun yazıda yazdığımı. Ben bilgilinin popülerliğinden yanayım. Birilerinin bilgiyi zimmetine geçirmesine (ki mümkün olmayan bir şey ama mümkünmüş gibi davranılır) karşı mücadele edilmesi gerektiğine inanıyorum. Hayatın kendisinden kaynaklı verilerin, hayatın kendisinden çalınıp, hayattan çok daha ötede bir şeymiş gibi kullanılmamasını istiyorum. Bu filmler bunu yapıyor diyorum. Bu yüzden dolu içeriğini benimle paylaşmaktan çekinmeyen yönetmenler arıyorum. Bu her şeyi bana ben salakmışım gibi anlatsın demek değil bu tabi, burada da The Dude'ün söylediğine bakmak lazım. Sen bana bir şeyler ver, alt metnini merak edersem ben bakarım. Ama eleştirisini yaptığımız filmlerde verilen şey ne kadar gizlenirse film o denli gizemli ve etkileyici olacakmış gibi bir hava estirilmeye çalışılıyor.

Demişsin ki Reha Erdem oturup acaba "hadi biraz daha az popüler olayım, daha gizemli olayım diye mi düşünüyor". Elbette ki düşünmüyordur. Böyle düşünen yönetmenler de vardır sanırım. David Lynch bunlardan biri örneğin. Filmini anlaşılmaz yapmak için çaba harcadığını söyleyen bir insandır kendisi, bilirsiniz.ama iyimser davranarak bunların yönetmenlerin bilinçli tercihleri olmadığını kabul edelim. Ama temel mesele de burada yatıyor zaten. Bu algılayışın tarihin ilerleyişiyle birlikte kimilerinin bilinçaltına "sanat popüler olmamalıdır" diye sızdırıldığını düşünüyorum. Bunu bir komplo teorisi olarak düşünmeyelim. Hain güçler gelip bunu yaptılar demiyorum. Mesele basit. Yani uzun uzadıya anlatmaktan çok hoşlanmıyorum aslında (Ne kadar uzun yazarsam o kadar entel damgası yiyeceğim yine çünkü- bu meseleye de yazının sonunda değinmek lazım aslında-) ama açık bir yer kalmaması açısından bunu yapmam lazım. Feodalizmde kilisenin ve aristokrasinin elinde olan sanat, kapitalizm ve modernizmin içiçe gelişimiyle, güçsüz aristokratların/elitlerin her şeyi pazarlayıp popüler hale getiren burjuva karşısında ellerinde kalan tek silah oldu. Yani toplumsal varlığını ve kabulünü paraya bağlayamayanların sarılabileceği bir diğer güç "sanat-felsefe" haline geldi. (Bilim daha bir kesişim noktasında duruyor gibi.) Neticede kapitalizm geliştikçe, popüler olanın sömürüsü de gelişti, popüler olan pazarlanmaya başladı, ve buna karşı toplumsal konum mücadelesi içinde olan kimi insanların bilinçaltına tarihsel olarak "popüler kültür karşıtlığı" diye bir şey kendiliğinden işlendi. Sanki sorun "popülerin" kendisindeymiş gibi. Evet kapitalizm popülerin içini boşaltır, onu basite indirger, her şey sanki birbirinin aynıymış gibi görünür, ama bu popülerin kendi sorunu değildir, popülerin piyasa içinde alelacele pazarlanmasının bir sonucudur. Dolayısıyla karşı çıkıyor olduğumuz şey "popülerin" kendisi olmamalıdır. Çünkü popüler popüler oluyorsa, bunun vardır bir hikmeti. Yani popülerin aldığı hali yargılayıp bütün popüleri bir köşeye atıp kendi kabuğuna çekilmiş bir sinemayı bilinçaltımızdan desteklemenin bir anlamı yok. Çünkü popüler olan, tarihin yıpratıcı gücüne de dayanabilmiş olan demektir bir yandan da, bu kadar çabuk bir köşeye atılamaz.

Son olarak da her yazımın sonuna iliştirdiğim şeyi, SRTN'nin mesajında bir kinayeli yaklaşım gördüğüm için yine yazayım. Arkadaşlar, ben entelektüel bir birikim sahibi olduğumu reddetmiyorum. Birçok insanın beni burada yazdıklarıma bakarak, "eleştiriyor olduğum şeye dönüşmekle" (entelleri eleştiriyorsun ama kendin entelsin.) beni itham etmesini de bir nebze anlayabilirim. Ama bu söylüyorum olduğum şeyler sadece bu sayfada olan teorik/akademik meseleler. Burada "popüler" olmadığını düşündüğüm bir iş yapıyorum. Burayı günde 5000 kişi ziyaret etse, yani popülerlik kazansa, elbette bu yazıyor olduklarımı bu şekilde yazmam. Hayatı da bu şekilde yaşayan bir insan değilim, ki bunu film beğenimden zaten anlamalısınız. Şabanoğlu Şaban'ın, Süt Kardeşler'in vs. Hayat Var'dan daha gerçek ve bu yüzden daha iyi filmler olduğunu düşünüyorum! Çelişki, tüm bunları yazan kişi hayatını bir entel gibi yaşıyorsa, beğenilerini bir entel gibi şekillendiriyorsa vardır. Sözün özü: Entelektüel bir zihne sahibi olunabilir, insanın ufkunu açar, hayata değişik bakmasını sağlar, ama bir entel gibi yaşamak bencilliğin önde gidenidir, insanlardan aldığını kendine saklamak, ya da oldukça kısıtlı bir çevreyle paylaşmaktır.

 
Gönderildi : 01/11/2010 5:39 am
 SRTN
(@srtn)
Gönderi: 0
 

Yok, hayır yanılmışsın ben çoğunluğun öyle düşünebilceğini, bunun da aslında bir öneminin olmadığını, senin değerinden ne bir şeyler eksilttiğini ne de kattığını ifade etmeye çalıştım. Birisine entel veya cahil demek haddime düşmez, ki zaten kelimenin kendisi bile komik " entel ". Mesela Görkem, Matrix'i Hayat Var'dan daha sanatsal olarak bahsetmişti yanlış hatırlamıyorsam eski mesajlarında. Bu demek değil ki Görkem sadece o tarz filmlerinden haz alıyor, kendisi de söyledi zaten minimalizme karşı falan değilim diye. Bir grup insan ki bence çoğunluk, Hayat Var'ı sevmedi diye Görkeme yada Tim Burton dan nefret ediyorum diye bana sanattan anlamaz, çakma entellektüel diyebilir. Tim Burton ın iyi bir yönetmen olması için beni, Hayat Var'ın da iyi bir film olması için Görkemi ya da beğenmeyenleri memnun etmesi gerekmez. Hayat Var'dan hiç bir anlam çıkarmamış, filmi simge bombardımanın altındaki bir hiç olarak da görebilirsiniz ama nasıl ki Matrix deki o şölen filmi senin için bir sanat eseri yada iyi bir film yapıyorsa, Hayat Var daki sesler, Kızın çocukla yüzlerini boyayıp gemilere şişe atarken, onca sıkıntıya rağmen mutlu olması, ne olursa olsun yaşanıcak şeylerin olduğu, üstüne Orhan Gencebayın " Aklım Takıldı " sı filmi benim için çok yükseklere koyuyor. Sanırım burda tartışılacak herhangi bir nokta yok. Ki zaten sanat filmi olması için illa bir mesaj, yada önce kendini belli eden mesajlar altında yatan ters köşe alt metinler falan olmasına da gerek yok. Neden böyle kural oluşturalım ki. Mesela Dude da bazı şeylerden bahsetti, KEzzAP da hem fikir okuduğum kadarıyla. Gerçekten Fazlası Değil kısa filmini bende izlemiştim. ( Bu arada Bank 'ın yönetmeni Tunay Sevinç olması lazım ). Dude ' un bahsettiği gibi 1000 kişi izlese ancak belki 4 kişi anlar gerçek derdini. Ben izlediğimde anladığım şeylerin asıl anlatmak istediği gerçek derdi olup olmadığını bilmiyorum. 996 lık kesimde olabilirim ama siz önemli olanın asıl mesajı altlara gizlemek değil, herkesin anlayabileceği şekilde herkesle paylaşmak olduğundan bahsetmiştiniz. Bu ikilemi anlayamadım. Coen kardeşlerin filmleri gibi evet, ama Coenlerdeki alt metin Persona nın falan fersah fersah ilerisinde. Şimdi sen bana önce birşeyler ver ben sonra irdelerimi mi alıcaz yoksa filmin bilgiyi saklamayanı, paylaşanı makbuldurü mü alıcaz ? Diyelim ki ben, yüksek ihtimal 996 lık kısımdanım ve " Gerçekten Fazlası Değil " i anlamadım yani asıl derdini anlamadım ve " entel zırvası, saçmalık, geçiniz " diye geçiştirdim. Bunun birisinin Hayat Var ' a boş film demesinden hiçbir farkı yok. Benim anlamamam ya da sevmemem o filmi entel zırvası yapmaz. Hayat Var ' ı, Persona'yı anlamamış ya da sevmemiş olmak onları kötü yapmaz, Hayat Var ı anlamak için tavada balık yapmayı bilmen gerek, ya da uçak seslerine vapur düdüklerine kulak kesilmen gerek yada Personayı anlamak için en başından " Persona " nın ne demek olduğunu bilmek gerekir. Bilinmezse o film hala iyi filmdir, bilinmeyebilir, sevilmeyebilir. Tamamen anlamak belkü mümkün değil, ve onları bilmenin önemini sevmeyebilirsin, fakat film sanat zırvası olmaz. Aynı benim Snatch i, Wanted ı, Prestige i, Yabançileklerini, ya da Maviyi sanatsal orgazmlar olarak görüp, Tim Burton dan yada Çağan Irmak tan haz etmemem gibi.

Bu arada söylediğim hiçbir şey şahsi falan değil, yanlış anlaşılma olsun istemem.
KEzzAP verdiğin e-dergiye bakıyorum, düzenli olmasa da 2008 den beri sürüyor, belki de aradaki bazı sayılar database da şu an yoktur, 2008 kasımdaki senin yazın little miss sunshine mı?

 
Gönderildi : 01/11/2010 10:24 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Hayır Cache'yle ilgili olan yazı.

 
Gönderildi : 01/11/2010 10:34 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

toker; bu filmin ne anlatıp ne anlatmadığı tartışmasına girmek komik değildir. Yıllarımızı harcıyoruz anlatılanları çözümlemeye. Bu neden sana komik geliyor, bunu anlayamadım gerçekten. Komik olan Reha Erdem'in kalkıp "ben bu filmimde şunu şunu anlattım" demesi olur. Ama seninle karşılıklı oturup (burası da öyle bir ortamdır bana göre) bu filmin ne anlatıp ne anlatmadığını konuşmamızın nesi komik ki?

Ve.... senin haklı olarak takıldığın "bu film birşey anlatmıyor" iddiamda şöyle bir açıklama gizli: Bana göre Hayat Var ve ona benzeyen/onun benzediği bir çoğu, anlattığı şeyi flulaştırarak birçok şey anlatıyormuş gibi yapıyor. Bunu kasten yapmıyor olabilir Reha Erdem ve onun gibi sinemacılar. Yani şu şu kadrajdan, filmin bütününden, şu şu yan öyküden ortaya çıkan mesaj/fikir 10 farklı şey olabilir. Ama kesinlikle 10 farklı şey değildir! Biridir. Ya da ikisidir. 10'u birden değildir. Ve 10 farklı olasılığın olması o filmi derin/düşünsel bir film yapmaz bana göre. Bana göre derin film, olasılıklar sunan değil anlattığı şey net olan ama anlattığı şeyin çok derin şeyler içermesi durumuna sahip filmdir.

Persona diyorsun.... Bir başyapıt bana göre. Ve Parsonayla bu film arasında zerre bağlantı, benzerlik yok bu açıdan. Persona anlattığı şey net bir film. Hİkayesi, kadrajları, replikleri, sebepleri, sonuçları, etkileri çok net bir film. Anlattığı şey çok derin açılımlara olanak verir özellikte ama. Dövüş Kulübü de öyle, Hitchcock'un birçok filmi de öyle, Tarkovski'nin birçok filmi de öyle. Ha, birçok açıdan net birsürü şey sunup arada bir yada iki şeyi bilerek açık bırakan netleştirmeyen film ayrıdır, Hayat VAr gibi, neyi neden yapıldığının görece sıradan izleyici için anlaşılması olanaksız halde olduğu filmler ayrıdır. Hayat VAr ne anlatıyor? Hayat Var, rezilliklerle dolu bir hayata sahip ergen bir kızın, çevresindeki seslerde bir uyum arama çabasını ve bulamayıp aslında bunun gereksiz oluğunu fark etmesini anlatıyor. Hadi gel, bu hipotezi çürüt. Bunun gibi 10 tane hiptez üretebilirim. Sen bu çabayı komik buluyorsun, belki seni eğlendiriyor. Ama benim canımı sıkıyor. Çünkü ne anlattığı anlamıyorum! Zekası geri biri değilim, hayatımda ilk kez film izlemiyorum, senaryo nedir az çok bilirim, siema tarihi üzerine falan ufaktan bilgim de var. Ve diyorum ki bu filmin ne anlatıtğıın ben anlamıyorum. İstiyorum, çözmeye çalışıyorum, anlamaya çalışıyorum. Ama başaramıyorum! BU durumda kim kazançlı oldu şimdi? Ortada bir kazanç var mı? Sen anlıyorsun, sana soruyorum, bana diyorsun ki "ben bu filmin ne anlattığını konuşmam, Komik bişey bu!" Yahu arkadaş.... Reha ve sevenleri, size sesleniyorum: Neden kendinizi böylesine soyutluyorsunuz abi? Kusura bakmayın ama bu biraz burnu büyüklük değil mi? Ben kalkıp sayfalarca yazı yazıp bir filmin ne anlatmaya çalıştığını anlatmaya çalışıyorum, sen neden bana sırt dönüyorsun toker? Hiç mi benim yazılarımdan ilgi çekici bir paragraf görmedin? "Aaa, sahi yaa!" dediğin olmadı mı bir kere bile? "Doru söylüyo herif!" dediğin olmadı mı bir kere bile? Şİmdi benim bir filmden birşey anlayamamış olmam durumunda neden yapacağın açıklamayı komik bulasın ki?

Reha Erdem!i tanımak lazım diyorsun mesela. NEden? BEn neden Reha Erdem'in filmini anlamak için Reha Erdem'İ tanımak zorunda olayım ki? Esas güzellik, Reha Erdem'İ tanımak için filmini izlemek midir, filmini anlamak için yönetmeni tanımaya (Onu nasıl ytapacağız ki zaten) çalışmak mıdır? Ben adamın yaptığı filmi, adamı tanımak için izliyorum zaten. Sen diyorsun ki "filmini anlamak iin admaı tanı!" BUrada bir terslik yok mu dostum? Bunu hangisi ideal olandır? Şİmdi diyebilirsin ki "De Palmanın filmini anlamak için de De Palma'yı tanımak gerekir!" Ama De Palma, kendini tanımayana da yeterli izleme sebebi sunar. Karşında sürükleyici bir gerilim vardır. De Palma'yı tanırsan bazı ayrıntılara daha fazla anlam yükleyebilirsin. Ama Reha Erdem'de böyle birşey yok ki. "Reha Erdemİ' tanı yoksa filmini anlayamazsın!" Dedim ya, bu bana göre "ırkçılık" seviyesinde izleyici seçmek demek. Ya abi, Reha Abi, sen bana birşeyler sun, asgari bir keyif alayım senin filminden, "hoş adam ya!" gibi gerzek bir yorum yapayım en azından. Ama seni tanımak için bir sebebim olsun. Bunu istemem çok mu garip?

Ve ötesinde.... Daha önce de değindim: Görsel keyif vermeyen film isterse hayatın anlamını versin.... Sinema yapma git kitap yaz, oradan alalım o anlamı o zaman. Reha Erdem'in görselliği ve sinematoıgrafisi hiç mi hiç keyif verici, estetik değil.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 02/11/2010 2:01 pm
(@toker)
Gönderi: 0
 

ya abi, benim çocukluğumdan beri görüştüğüm bir arkadaş grubum var. bu adamların hayatta en zevk aldığı şey pes oynamak. ben de en eğlenceli zamanı bu adamların yanında geçiriyorum. süper muhabbetimiz var. çok da samimiyim hepsiyle. şimdi ben bunları eve toplasam hayat var'ı izletsem söverler bana. hele persona'yı izletsem benle bir ömür dalga geçerler, ağzıma sçarlar. adam içine çıkamam. benim evlendiğim kadın mesela a serious man'a "hayatımda izlediğim en kötü film." dedi ben jeneriğe hayran hayran bakarken. yani ne anlatmaya çalışıyorum ben? yani diyorum ki insanların taptığım filmleri sevmediği bir dünyada da yaşayabilirim. bu gerçekle hayatımı devam ettirebilirim gayet güzel.

o yüzden şu forum klişesini bir geçelim abicim. hani ne zaman biri bir şeyi ateşli biçimde savunsa hemen fanatizmle, karşıdakini anlamaya çalışmamakla, hayran körlüğüyle suçlanıyor ya, birbirimizi oyalamayalım bu suçlamalarla boşuna.

bir kez daha söylüyorum, filmin üzerinde dolaştığı imgelerin kalitesi hakkında tartışmaya çalışalım dilimiz döndüğünce. bu filmin bahsedildiği kadar, siyad'ın yılın filmi seçeceği kadar iyi bir film olup olmadığını konuşalım. ama sen kalkıp bana "bu film bir şey anlatmıyor." diyosun arkadaşım. bir şey anlatmıyor diyorsun yav resmen. ben şimdi bu tartışmaya girersem hadise neye benzer biliyor musun? hani telegol'de ahmet çakar "ronaldo futbolcu mutbolcu değil." diyor da karşısındaki üç andaval da ciddi ciddi ronaldo'nun iyi bir futbolcu olduğunu anlatmaya çalışıyorlar ya saf saf, bu öyle bir tartışma benim için. şimdi ben ahmet çakar'a "bi git hocam ya, komik olma." desem, o da beni burnu büyüklükle suçlayınca ne kadar umrumda olursa, senin bu burnu büyüklük suçlaman da o kadar umrumda şu anda. çünkü sen film bir şey anlatmıyor diyorsun. kötü film, sıradan film, boktan film falan değil. film bir şey anlatmıyor diyorsun. bunu tartışamam ben seninle.

reha erdem'in hayat var haricinde çok tuttuğum bir filmi yok. korkuyorum anne'yi de seviyorum ama bir başucu filmi değil benim için. kosmos'tan nefret ettim mesela. rehacı falan değilim. bakıyorum etiketlerimizi hazırlamışız hemen. ama reha erdem iyi bir yönetmen. bence ülkedeki tüm yönetmenlerden daha iyi bir yönetmen. ve hepsinden önemlisi demirkubuz ile birlikte auteur tanımına en uyan iki yönetmenden birisi. hoşunuza gitsin veya gitmesin bir auteur'un filmini sahibinden bağımsız düşünmek zordur, sıkıntılıdır. godard'ın filmlerini godard'ı tanıyarak çok daha rahat anlarsın. fellini'nin çocukluk takıntısını bilirsen amarcord daha çekilir bir film haline gelir senin için. senin de anlamlandıramadığın bir sürü imge ve sahne var ya. işte reha erdem'in filmleriyle biraz empati kurmayı başarabilirsen anlamlandırabilirsin bunları. eğer hoşuna gitmiyorsa bu yönetmeni tanıma işi, zor geliyorsa, zaten ana akım tarafı senin için doğru yerdir. bu da bir seçim sonuçta. ben de seviyorum ana akımı. ama bu ırkçılık, sınıfçılık değil. bu auteur sinemasının gerçeği. don heyt dı pleyır, heyt dı geym.

persona ile nasıl bir bağ kurmaya çalıştığım çok bariz. bir filmde kasıtlı ucu açık öğeler bırakılmış olması o filmi kusurlu yapmaz. kezzap çıktı dedi ki bence persona kötü bir film. şimdi bunu deyince onu anlayabiliyorum. persona'ya kötü diyebilen bir adamın bu filmi bu yönden eleştirmesi doğal. ama sen başyapıt diyorsun. bir de anlattığı, kadrajları, hikayesi çok net falan diyorsun. allah aşkına kimi kandırıyorsun abi sen? neresi net? her izleyenin başka başka yorumlar yaptığı bir film bu. izledikten sonra komplekse girip bir kaç çözümleme okuyayım dedim. okuduktan sonra içim rahatladı hepsinde farklı çözümlemeler görünce. yani persona'ya da net dedin ya başka bir şey demiyorum. ha şunu de anlayacağım. bergman ucu açık bırakmış olmuş, reha erdem bırakmış olmamış. ama sen bu kararın kendisini eleştiriyorsun ki büyük tutarsızlık bana sorarsan.

 
Gönderildi : 02/11/2010 11:28 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Şİmdi açıp Persona'yı tekrar izleyip, birsürü kadrajı alıp buraya atıp, senaryosunu inceleyip çıkarsamalar yapmak lazım. Yapabiliriz aslında ama hem bayağı uğraştırıcı bir çalışma gerektirir hem konuyu saptırır bir parça. Ki aslında bu çalışmayı yapmadan da Persona'nın net anlatım açısından Hayat Var'la arasında ciddi farklar var ama neyse....

Düşündüklerimizi söyledik, tartıştık sohbetleştik. İkna edici olduk ya da olamadık ama Reha erdem konusunda zıt fikirlere sahibiz ve bu kolaylıkla değişmeyecek gibi görünüyor. Bana göre Hayat Var, anlattığı şeyler konusunda fazla bulanık, netliksiz olan ve bu nedenle de net olarak birşey anlatmadığı için güme gitmiş bir film. Ayrıca görsel tercihleri ve içeriği de pek sinematografik keyif verir özellikte değil. Reha Erdem'in diğer filmlerini de izleyeceğim, bakalım fikrim ne olacak? Ben de çok merak ediyorum.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 03/11/2010 12:36 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Kosmos'u sona bırak ki en güzeli sona kalsın. Hatta sadece onu izlesen bile olur (aha şimdi yedim dayağı).

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 03/11/2010 2:05 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 




Şimdi bu film estetik ve sinematografik açıdan yoksun bi film he mi?

 
Gönderildi : 03/11/2010 3:00 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Şimdi bu film estetik ve sinematografik açıdan yoksun bi film he mi?

Değil ama bencil bir film.
Hitchcock'un filmlerinde de var sinematografi, Coenlerde de ama izlerken insanı gebertmiyor.
Film bitmesin diyorsun ya da bitsin bir daha izleyeyim.

 
Gönderildi : 03/11/2010 10:36 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

KEzzAP'ın yorumuna katılıyorum ve ekliyorum:
Ben "güzel kadraj yok" demedim ki bidıl. BU açıdan haklısın hatta az bile söylemişsin, muhteşem kadrajlar var. Hem anlamlı hem estetik. Ama bu kadrajlar gereğinden çok daha fazla kurguda kalıyor. Ve buna ek olarak filmin sinematografisi iyi değil dedim. Sinematografide bilirsin ki kurgu, hikaye kurgusu, kamera hareketleri gibi daha bir sürü öge var. Görsel zenginlik meselesi bana göre zaten asla kadrajın içindekilerin ilginç ve estetik olması ile sınırılı olmaz. Ne gösterdiğinden çok nasıl gösterdiğin önemlidir.

Filmin bana sizlerin bahsettiği kadar iyi gelmemesinin sebebini tekrar, dikkatle ve kısaca açıklamaya çalışayım: Hayat Var'da birçok çekim, kadraj, an, durum ve olay çok uzun süreler ve defalarca tekrar edilerek kurguya alınmış. Bu durum bana, gösterilenlerde, ilk algıda oluşanlardan çok daha farklı ve özen anlamlar olduğu hissi doğurdu. Ama böyle bir anlam ve içerik alamadım. BU yüzden Hayat Var'ın gereksiz derece uzun, sıkıcı ve ne anlattığı flu bir film olduğunu düşünüyorum.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 04/11/2010 2:30 am
(@hegel)
Gönderi: 0
 

....

Filmin bana sizlerin bahsettiği kadar iyi gelmemesinin sebebini tekrar, dikkatle ve kısaca açıklamaya çalışayım: Hayat Var'da birçok çekim, kadraj, an, durum ve olay çok uzun süreler ve defalarca tekrar edilerek kurguya alınmış. Bu durum bana, gösterilenlerde, ilk algıda oluşanlardan çok daha farklı ve özen anlamlar olduğu hissi doğurdu. Ama böyle bir anlam ve içerik alamadım. BU yüzden Hayat Var'ın gereksiz derece uzun, sıkıcı ve ne anlattığı flu bir film olduğunu düşünüyorum.

Çok net olduğunu söylediğin Persona filminde de böyle bir tekrar var. Sonlara doğru hemşirenin bir monologu var; aktrise teşhis koyduğu sahne. Bergman bunu peşpeşe iki kere, farklı açılar kullanarak gösteriyor. "Bunun ne anlama geldiğini düşünmüş müydün?" dersem senin bir çelişkini mi yakalamış olacaktım? Şu gerçeği de aklımızdan çıkarmayalım: Personayı tüm dünya biliyor; ama Sütoğlan tarzı filmleri maalesef bizden başka kimse bilmiyor. Buradan da "yerellik mi, evrensellik mi üstündür" tarzı bir tartışmaya girmeden belirtmek gerekir ki, yaptığımız sanatın amacı, genel anlamda dünya insanı için ise, yani ortalama bir insanın anlayabileceği bir tarzımız varsa, bu yeteneğimizi bu şekilde kullanmak en doğru olan olacaktır. Yaptığımız şeyin değerini kestirebilmek için de Persona tarzı bütün dünyanın bildiği filmler bizim için kıstas, kılavuz olacaktır.

Aslında bu tartışmanın anlamı yok. Herkes neyi sevip sevmeyeceğine kendi karar verir. Bu tartışma en azından, anlamsız yere uzayan tartışmaların akıbetini göstermesi açısından anlamlıdır denebilir. Ya da bazıları için anlamlıdır ve uzayabildiği kadar uzamalıdır. Bu uzama bizlere katkı sağlayacaksa, evet uzamalıdır da.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 04/11/2010 7:02 pm
(@kaydirakliyilan)
Gönderi: 0
 

http://www.bakiniz.com/florent-herry/ " onclick="window.open(this.href);return false;

http://www.vimeo.com/firarland
http://www.flickr.com/photos/firarland/

 
Gönderildi : 05/11/2010 11:20 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

faydalı tartışma olmuş 🙂

not: filmi indiriyorum, az kaldı, bakalım nasıl bir filmmiş. çok eskiden 5 Vakit'i 5 Vakitte bitiremediğimi hatırlıyorum ama o günlerde bu tarz filmleri anlamak gibi bir derdim yok idi, hoşuma gideni izliyordum, sıkmışsa uyuya kalıyordum zati.

not2,esneme3: filmi izledim, beğendim, okula git geller, hindiye atılan tekmeler, denize bakışlar sanki yönetmenin bana verdiği "düşün araları"ydı...düşünmek iyi geldi...filmin anlattığı şey de netti bana kalırsa: bir çocuğa göstermeniz gereken ilgiyi göstermezseniz, o istediği ilgiyi alacaktır ve ondan bu ilgiyi esirgeyenlere karşı da kayıtsız kalacaktır.

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 29/09/2012 11:08 pm
Sayfa 4 / 4
Paylaş: