Yavuz Turgul'un Gönül Yarası'nda en az 3 kez mikrofon üstten kadraja giriyor.
Dvdde de böyle mi? Sinemadaysa o projeksiyoncunun suçu, ama dvd de böyleyse affedilemez tabii.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Sinemada nasıl affediliyo?
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Sinemada, bildiğim kadarı ile kaş diye isimlendirilen bir üst/alt örtüsü mevcut. Onun bir oranı var. Ahpab daha iyi açıklar, ayrıntısını biliyordur.
Ben dvdde izledim.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Dediğim ve Görkem'in de dediği gibi projeksiyon sorumlusunun ayarlaması gerekli. Nasıl ki filme uygun olan objektifi takıp en boy oranını doğru görünmesini sağlar, aynı şekilde kaşlarını da dengelemek zorundadır çünkü filme basılırken çekildiği şekliyle basılıyor genelde. Ya da 5 6 yıl öncesine kadar böyleydi. Artık sayısal projeksiyona da geçilmesiyle projeksiyoncu bile kullanılmadığından, filmler ona uygun halde geliyor. En son Signs'da eczane sahnesinde görmüştüm ben.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Ben de en son Haneke'nin Pianist filminde görmüştüm, seneler önce bir festivalde. Filmden çıktıktan sonra oturup tatıştıydık, yönetmen bilerek yapmıştır lan kendini hissettirmek bakın ben de burdayım bu filmi ben çektim diye. Brecht çi olduğumuz zamanlardı. Hey gidi günler...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Jenny, otobüste Forrest'a "buraya oturabilirsin" diyordu da, Forrest dönüp kıza baktığında ayvayı yiyor, bir ömür peşinde koşturacağı hatunu belirliyordu ya. İşte orada genel plan görünce Jenny'nin arka koltuğu dolu. Ama Forrest'ın bakışından baktığımızda boş. Çok net bir devamlılık hatası yani.
Trinity, filmin başında hoppadan zıplayıp polise depiği koyuyordu, sonra kaçıyordu. O koşturmacada binadan binaya atlarken indiğinde kamera çok net ayaklarını gösteriyor. Ayakkabılar topuksuz. Ama zıplayıp polisin böğrünü delen depiği atan ayakta topuklu ayakkabı var. Çok önemli değil belki ama fark etmişim işte. 🙂
T 2'de, filmin finalinin geçeceği dökümhaneye doğru kaçıyor bizim ekip. Küçük bir pick-upla. Arkalarından ise t-1000 şan'ına yaraşır bir tırla geliyor. Bir çıkış aldıklarında tır zor alıyor o çıkışı, bariyerlere çarpıyor, önü dağılıyor tırın. Ama bir sonrkai çekimde maşallah sapasağlam oluveriyor. Belki şerefsiz t-1000'in kendini tamir etme özelliği tıra da geçmiştir hmm?
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Terminatör'de Arnie, ilk Sarah'yı öldürürken kapıyı zorla açarak içeri giriyor, bir iki adım atıyor, silahını çıkarıyor. Kamera kadının geriye çekilişini, kormasını gösteriyor. Sonra tekrar Arnie'ye dönülüyor. Arnie silahı ateşliyor. Ama Arnie, bunu yaparken kapının dışında.
T2'de de, dökümhanede T-1000 saranın omzuna delik açmış kadını öttürüyor. Arnie arkadan geliyor, elindeki demiri T-1000'e vuruyor. Herifin omzu ve kolu, beline kadar dilim ekmek gibi açılıyor. T-1000 Sarah'yı bırakıp Arnie'ye bir depik atıyor. Arnie'nin elindeki demir fırlayıp gidiyor, Arnie'de geriye sendeliyor. Ama T-1000, belinden bir demir daha çıkarıyor. İnsan da diyor ki: "Kaç demir var burada?"
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Çok az kişinin sevdiği Oliver Stone'un İskender'inde Angelina Colin'in annesini oynuyor. Ama ondan alsında sadece 1 yaş büyük.
Pek sevdiğim Stone'un en önemli rollerdeki tercihine bak! Al sana baştan hatalı proje işte. Yuh!
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Valla şimdi tam olarak hatırlamam olanaksız ama bir türk filminde, hatta babaannemin çok sevdiği bir "cüniyet" filminde kötü adamlar, cüniyetin arabasına molotof kokteyli atıyorlar. Ve ilginç olan şu ki: şişelerin üzerinde aynen "molotof kokteyli" yazıyor. 😀 Bu durumu incelemek zaten Cem Yılmaza düşmeli, ben hiç bulaşmıyorum.
(Bu örnek bir kankamın anlatımından, ben izlemedim, çok isterdim ama nerede yakalayacaksın?) Bir filmde de jönümüz hatununu elde edemiyor. "Hatunsuz şehir neye yarar" diyip gitmeye karar veriyor. Tren istasyonunda tren bekliyor falan. Bunun hatununu da bir herifle evlendiriyorlar. İşte o ikinci herifler bazen insaflı olur, bilirsiniz. Öğreniyor ki eşi olacak kadının bir aşığı var. Delikanlılık ediyor, "madem bana aşık değil, zorlamam hatta herifinin koynuna ben sokarım" klişesiyle kızı alıp aşığının yanına götürüyor. Dikkat: Tren garına geliyorlar, damat aşıkları buluşturuyor, aşıklar kaynaşıyor, bizim herif şehirden gitmekten vazgeçiyor ve jönün yerine damat trene binip gidiyor. İkisi birlikte el sallıyorlar. 😀
Sen nereye gidiyorsun hacı? Neden gidiyorsun? Herif başka şehre gidiyor, gideceği yer belli, kimi kimsesi var belli ya da en azından bir planı var. Sana n'oluyor? Bilet yanmasın diye mi? Nedir bu işin hikmeti? Arkadaş bir anlattı, geberdik gülmekten. Belki bu filmi de hatırlayan çıkar. O senariste oskar vermek lazım, bu finali yapımcılara yönetmene kakalayabilmiş, helal olsun.
VE aslında eski şirin, sevimli ama saçmalıklar demeti tv dizilerini hatırlayanlar varsa gülmekten çatlayabiliriz. McGaywer'ı falan örneğin.... 🙂
Jonki madem benden dinlediğini annatacan bari eksik annatma 🙂 Oradaki en bomba espriyi harcamışın olmaz ki 🙂 Trene binmeye karar veren arkadaş öbürrünün valizini de alıp biniyor. Gitmesi gereken benim deyip elinden adamın valizini alıp biniyor trene. Ulan adamın donlarını mı giyecen eşşoleşek.
Hazir bavulu vermis cüzdanida verseymis keske.peki adamin garda oldugunu nasil biliyorlar?
ben en cok arabada konusma sahnelerine takiliyorum.bircok filmde var.arabada iki kisi vardir ve konusuyorlardir.kamera birinin acisindan aldiginda arkada her hangi bir araba vardir diger acidan yada genel aldiginda baska araba.sonra digerine dönünce yine eski araba gelir.bu ne akici bir trafiktir diyor insan
Valla şimdi tam olarak hatırlamam olanaksız ama bir türk filminde, hatta babaannemin çok sevdiği bir "cüniyet" filminde kötü adamlar, cüniyetin arabasına molotof kokteyli atıyorlar. Ve ilginç olan şu ki: şişelerin üzerinde aynen "molotof kokteyli" yazıyor. 😀 Bu durumu incelemek zaten Cem Yılmaza düşmeli, ben hiç bulaşmıyorum.
(Bu örnek bir kankamın anlatımından, ben izlemedim, çok isterdim ama nerede yakalayacaksın?) Bir filmde de jönümüz hatununu elde edemiyor. "Hatunsuz şehir neye yarar" diyip gitmeye karar veriyor. Tren istasyonunda tren bekliyor falan. Bunun hatununu da bir herifle evlendiriyorlar. İşte o ikinci herifler bazen insaflı olur, bilirsiniz. Öğreniyor ki eşi olacak kadının bir aşığı var. Delikanlılık ediyor, "madem bana aşık değil, zorlamam hatta herifinin koynuna ben sokarım" klişesiyle kızı alıp aşığının yanına götürüyor. Dikkat: Tren garına geliyorlar, damat aşıkları buluşturuyor, aşıklar kaynaşıyor, bizim herif şehirden gitmekten vazgeçiyor ve jönün yerine damat trene binip gidiyor. İkisi birlikte el sallıyorlar. 😀
Sen nereye gidiyorsun hacı? Neden gidiyorsun? Herif başka şehre gidiyor, gideceği yer belli, kimi kimsesi var belli ya da en azından bir planı var. Sana n'oluyor? Bilet yanmasın diye mi? Nedir bu işin hikmeti? Arkadaş bir anlattı, geberdik gülmekten. Belki bu filmi de hatırlayan çıkar. O senariste oskar vermek lazım, bu finali yapımcılara yönetmene kakalayabilmiş, helal olsun.
VE aslında eski şirin, sevimli ama saçmalıklar demeti tv dizilerini hatırlayanlar varsa gülmekten çatlayabiliriz. McGaywer'ı falan örneğin.... 🙂
Jonki madem benden dinlediğini annatacan bari eksik annatma 🙂 Oradaki en bomba espriyi harcamışın olmaz ki 🙂 Trene binmeye karar veren arkadaş öbürrünün valizini de alıp biniyor. Gitmesi gereken benim deyip elinden adamın valizini alıp biniyor trene. Ulan adamın donlarını mı giyecen eşşoleşek.
Hazir bavulu vermis cüzdanida verseymis keske.peki adamin garda oldugunu nasil biliyorlar?
Puhahaha... Herşey normalde, o kaldı 🙂
Jason Bourne Supremacy'de Bourne çatıdan Pamela'yla konuşuyor. Bir kız vardı, Nicky. Onu yollayın diyor. O konuşma esnasında Nicky Landy'nin tam yanında duruyor zaten. Bourne Nicky'nin ismini söyleyince yönetmen kızın şaşırdığını gösteriyor ama kız şaşırırken odanın başka yerinde. Duvarın bidinde elinde içecek var. Sonraki çekimde yine Landy'nin yanında. Çok net bir hata.
Yine Jason Bourne serisindeki araba kovalama sahnelerinde bir sürü küçük devamlılık hatası var. Arabalardkai hasarlarla ilgili yani.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Şabanoğlu şabandaydı kaybolan elmas değil mi?
Yoksa süt kardeşler miydi?
Neyse.... Meşrutiyet içlemesinin "Kaybolan elmas" filminde Halit Akçatepenin Ramazan'ı, evin babasına "parmak izi alalım mı?" diye soruyor. PArmak izi! Yıl en fazla 1910 falan. Parmak izinin ne işi var o yıllarda?
Ve ben mi göremedim diyeceğim ama o filmlerin birinde aile toplanıp birlikte müzik yapıyor. Ve çalınan enstrümanlardan birinde tel yok. 🙂 Ud'du sanırım.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Aslında Klasik Türk Tiyatrosu böyle şeylere izin verir ama oyunun tamamına yayarsan. Yani günümüzden bir kaç espriyi koyabilirsin, gündeme gönderme yapabilirsin ortaoyununda. AROG'da falan Yılmaz'ın yaptığı gibi. Tabi burada tek bir yerde olduğu için hata diyebiliriz.