Forum

Film Fabrikası En İ...
 

Film Fabrikası En İyi Filmleri Seçiyor!

161 Gönderi
22 Üyeler
0 Reactions
35.3 K Görüntüleme
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Belli bir zamana kadar tüm listeler girilirse yapılabilir öyle bir şey. Değilse o listeler kısmında bile ufacık bir bilgi paylaşımından, vesayreden yine muhabbete döner iş. Tüm üyeler girsin, sonra yaparız öyle bir şey desek, 16 yıl beklemek zorunda kalabiliriz. Ancak şöyle yapılabilir:

"Film Fabrikası En İyi Filmleri Seçiyor! 15 Ağustos 2009'a kadar üyelerimizin seçmiş olduğu 20'şer filmden ortak bir liste yapılarak ana sayfada "Film Fabrikası Seçkisi" olarak yayımlanacaktır. "

Denilebilir. O tarihe kadar girilen atıyorum 34 listedeki filmlere puan verilerek (1 numara 20 puan...vs.) site üyelerinin en sevdiği 20 filmi ana sayfada yayımlayabiliriz. Bir tarih vermezsek çok zor. Listenin olduğu başlığa sadece listeler girilsin, diğer başlıkta da tartışılsın dersek o da çok zor. Çünkü tartışmalar bazen listedeki filmlere göre yapılabiliyor. Tartışma demeyelim de, fikir teatisi diyelim.

Bence yine her şey bu başlıkta olsun ama bir de son tarih olsun. Her liste alt alta olsun diye bir şeyi pek önemsemiyorum ben. Oturup tüm üyelerin listesine de bakmaz kimse. Ancak ya merak ettiği kişilerinkine ya da oluşacak ortak listeye bakar. Gerçi bu sayfada da herkesinkine bakabilir. Listeler anında göze çarpıyor.

Bir de son bir seçenek var. 2 tane başlık açılsın. Kişi listesini hem bu başlığa hem de sadece listelerin olduğu başlığa atsın. Birine "Film Fabrikası En İyi Filmleri Seçiyor! Liste", diğerine "Film Fabrikası En İyi Filmleri Seçiyor! Teati" vs. deriz. Bu bana göre forum kirliliği yaratmaz. Gayet de güzel olur ve ileriki zamanlarda da film girilebilir.

O zaman da şey yaparız. Her ay yeni kişilerce yeni girilen filmlere göre liste güncellenir.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 09/07/2009 9:15 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Eyüp'ün son tarih önerisine katılıyorum.
Ardından bu başlık içindeki mesajları da burada bırakarak (listeler de dahil olmak üzere),
sadece listelerden oluşan kilitlenmiş yeni bir başlık açalım. (Yani şahısların listeleri hem bu başlıkta hem de yeni başlıkta olacaklar. Bunu yapabiliyoruz sanırım.)
Oradan zaten sayıma gidilir.

Eğer bu kabul edilecekse, son tarih için ne diyelim o zaman?
Ne kadarlık bir süre daha koyalım?

 
Gönderildi : 09/07/2009 10:33 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Bu son dediğin olsun Eyüp. Bir başlık açarak bütün listeleri oraya taşıyabilirsin. O başlıkta muhabbet dönmez ve sadece listeler olur. Aynı başlığın muhabbetini burada çevirmeye devam ederiz.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 09/07/2009 10:43 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

En sevdiğim filmlerden aklıma gelenler,
3-Bandonun Ziyareti-Eran Kolirin
5-Truman Show-Peter Weir
11-Children of Men-Alfonso Cuarón
14-Damnation-Béla Tarr
15-Piyanist-Michael Haneke
18-Edward Makaseller-Tim Burton
19-Dead Man-Jim Jarmusch
20-Pardon- (Ferhan Şensoy yazmak lazım buraya)

Çok sevdim listeni Süheyp. Bela Tarr'ı ben unutmuştum, hatırlattın. Piyanist de çok süperdir. Makaseller de tereddüt yaşamıştım, sen cesurca koymuşsun. Dead Man ise bana Jarmusch'un sadece ilk filmlerinden ibaret olmadığını hatırlattı. Pardon ile ilgili ise yeni bir başlık açmayı düşünüyordum, sen listene almışsın. Ne güzel, ne güzel. Çok severim o filmi.

 
Gönderildi : 09/07/2009 11:34 pm
(@toker)
Gönderi: 0
 

1- Eraserhead
2- Bad Boy Bubby
3- Wild Strawberries
4- Pulp Fiction
5- Opening Night
6- Persona
7- Week End
8- Oldboy
9- Garden State
10- The Apartment
11- Psycho
12- Stalker
13- The Godfather
14- Reservoir Dogs
15- Taxi Driver
16- Barton Fink
17- Brat
18- Miller's Crossing
19- Paper Moon
20- Down By Law

 
Gönderildi : 10/07/2009 2:56 am
(@zepra)
Gönderi: 0
 

elbette subjektif değerlendirmeyle objektif değerlendirme ayrı şeyler.

bir sinema yazarı/eleştirmeni/tarihçisi olaya sinema sanatı açsısından yani objektif bakar. mesleğin birinci kuralıdırı bu.

sinema izleyicisi de haliyle kendi kişisel beğenisine göre değerlendirir. gerisinden bana ne der.

evet ikisi farklı şeyler.

sorun siz burada hangisini amaçlıyorsunuz?

potemkim zırhlısına gelince. bu sinema okullarında ders niyetine okutulan bir film. sıradan bir seyirci olarak izlemezsin ki bunu. sinemanın kendisine, işin mutfağına, matematiğine, teorisine ilgi duyan birisi gözüyle izlersin. sessiz bir filmde yalnızca görüntü ve montajla nasıl anlam yaratılır, nasıl duygu ve ritm yaratılır bunu çözebilmek için izlersin. ya da izlemenin ötesinde incelersin demek gerekir belki.

daha önce de tartışıldı. "ilk olma", "tarihi değer" falan da değil bu. ilk absli arabanın önemi olmadığı gibi bunun önemi yok.

şimdi iyi bir referans olmayacak belki ama yine söyleyeyim. ayzenştaynın ekim filmini göstermişlerdi izmir'de ve salondan çıkarken önümdeki üniversite öğrencileri "gerçek sinema bu aslında. sonradan böyle filmler çekilmedi" gibi yorumlar yapıyorlardı aralarında. hiç beklemediğim bir yorum olduğu için dikkatimi çekmişti. genelde "izmir izmir olalı böyle zulüm görmedi" tarzı yorumlar beklersin ya (izmir farkı diyelim). film çok mu süperdi, hayır. hatta sıkıcıydı yer yer. ama o filmde farklı ve daha çok sinemaya özgü bir anlatım tarzı olduğunu farkedebilmiş olmaları önemliydi.

- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.

 
Gönderildi : 10/07/2009 3:00 am
(@zepra)
Gönderi: 0
 

toker'inkinin altına imzamı atardım ama izlemediğim filmler var. bir tek arsenic and the old lace i anlamadım. paper moon da izlenecekler arasındaydı ilk fırsatta izliyim bari.

- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.

 
Gönderildi : 10/07/2009 3:26 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Sadece listelerden oluşan başlığı oluşturdum:

http://www.filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=29&t=5776 " onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 10/07/2009 3:54 am
(@baco)
Gönderi: 0
 

Ben tam listemi yapmamıştım ama, çalakalemdi benimki. Düzenliyip veriyim yeniden...

- baço

 
Gönderildi : 10/07/2009 7:55 am
(@toker)
Gönderi: 0
 

toker'inkinin altına imzamı atardım ama izlemediğim filmler var. bir tek arsenic and the old lace i anlamadım. paper moon da izlenecekler arasındaydı ilk fırsatta izliyim bari.

değiştirdim stalker yaptım. stalker'ı başkasının listesinde görünce aklıma geldi. harbiden buraya girecek bi film de değil. çok güzelfilm ama o kadar da değil.

 
Gönderildi : 10/07/2009 10:04 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Bu tartışma umarım kimseyi rahatsız etmiyordur, sürdürüyoruz ama şahsen benim için keyif verici ve ufuk geniletici bir konu bu. BU yüzden devam ettirme taraftarıyım. İnatla birşeyleri kabul ettirme gibi bir amacım yok asla.

İyi olduğunu iddia ettiğim, çok sevdiğim (çok sevmem en az 10 kez izlediğimi gösterir) filmler: Dövüş Kulübü, Old Boy, Baba ve daha en az 10 film.

Bu filmler gerek sinematografileri ile (görsel özellikleri), gerek karakterleri/metinleri (içerikleri) ile muhteşem birer sinema sanatı örnekleridirler. Sinema sanatının içerdiklerinin (kurgu, kamera kullanımı, oyunculuk, dramatik yapı, görüntü yönetimi gibi) zirveleri söz konusu olduğunda bu filmlerden örnek verebilirim gönül rahatlığıyla. Ve buna ek olarak filmlerin hemen herşeyleri beni duygusal olarak da, tematik olarak da sarmıştır, etkilemiştir.

İyi olduğunu iddia ettiğim ama çok sevmediğim (çok kez de izlemediğim) filmler: Ucuz Roman, Potemkin Zırhlısı, Ölümcül Oyunlar (Haneke).

Bu filmler gerek sinemasal (görsel) gerek edebi (içerik) tercihleri olarak kendi sanatsal algı, tercih ve önem önceliğime göre çok iyi değillerdir. Ama filmlerin yaratıcılarının tercihlerini anlayabilir, onlara göre en iyinin bu olduğunu görür ve saygıyla karşılarım. Ucuz Roman'ın karakterleri, hikayesi bana göre çok önemli, sinema tarihine geçecek derecede iyi değildir. Gangsterlerin geyik muhabbetleri, iş dışı sohbetleri, batırdıkları bir işi temizlerken neler yaşadıkları bana göre ilgiyle izlenecek meseleler değildir. Ama Tarantino'nun sinema tarihinde daha önce yapılmamış birşeyi bulup çıkardığını ve uygun bir tarzla biçimlendiridiğini kabul ederim. Ve kitlelerin bu filmi bir başyapıt olarak görmesini garipsemem.

Potemkin Zırhlısı paralel kurguyu ile kullanan filmdir. Yİne kurguda daha önce hiç görülmemiş ve ilerleyen yıllarda takip edilmiş birçok sinemasal uygulamaya imza atmış bir filmdir. BU yüzden had safhada saygı duyduğum ve önemli gördüğüm bir filmdir. Ama filmle aramda en küçük bir duygusal paylaşım olmamıştır, anlatılanlara ortak olduğum da söylenemez. Ama benim bu paylaşımı yaşamamış olmam (o yıllarda filmi izleyen herkes bu paylaşımı yaşamıştır) filmin bunu beceremediğini göstermez, bunu da itiraf ederim.

Ölümcül Oyunlar, çok derin bir sosyal ve psikolojik incelemedir. Ama Haneke'nin anlattığı hikayede yaptığı tercihleri kendi sinema anlayışımla bağdaştıramamışımdır. Karakterin göz göre göre seyirci ile konuşmasını, mesajlarını hoyratça sergilemesini doğru bulmadığım ve tüm bunların ötesinde filmin temel mesajı olarak "şiddet tamamen sebepsiz icra edilebilir" gibi bir metni kabul etmediğim için çok iyi bir film olarak görmem Ölümcül Oyunları. Ama anlatılmak istenenlerin önemine ve Haneke'nin tartışmasız "filozof"luğuna ve cesaretine saygı duyarım.

İyi olduğunu iddia edemeyeceğim ama çok sevdiğim ve en az 10 kez izlediğim film: Zor Hedef/John Woo, bazı Stallone filmleri (Rakiler), bazı romantik komediler (Nothing Hill)

Bazı filmler görsel ve tematik olarak gayet vasat ve özelliksizdirler. Ama içerdikleri bazı küçük ayrıntılar, bazı karakter profilleri duygularıma hatip eder ve benzer duyguları içeren hemen herkesi etkileyeceğini düşündüğüm filmlerdir. Söz gelimi sevdiği kadın için parayı pulu terk eden adam gayet klişe bir tiptir. Ama eğer bu tipi Nicholas Cage canlandırıyorsa onu izlemek keyifli olabilir. Nothing Hill baştan sona klişelerle bezelidir. Ama tiplemeleri, oyunculukları, müzikleri bana çok keyif verir, ara ara izlerim mutlaka, özlerim.

Stallone ayrı bir vak'a benim için. ÇOcukluğumun dövüşçüsüdür. Ama benim için önemi bu değildir: Stallone "azim", "inanç, "kararlılık" kavramlarının varlığını bana bedenen gösteren ilk heriftir. Raki 4'te karısının kalkıp suratına İvan için "Onu yenemezsin!" diye bağırması birkaç yıl boyunca annem dahil tüm kadınları dövme isteği uyandırmıştır bende. Önüne geleni sopalamasından bu kadar keyif almamın nedeni onun gerçekten kararlı ve azimli bir adam olması, hayatı pahasına bunu kaybetmemesidir. Aradan yıllar geçmiştir, Stallone Suikastçiler'de yüzyılın enkötü oyunculuğunu vermiştir ama ben yine onu sempati ile izlemişimdir. İşte şimdi ben Stallone filmlerini çok severim ama vereceğim tavsiyelerde onun filmleri aslayer almaz. Listelerime de koymam.

Zor Hedef'te bir istisna. Bana göre, sinema tarihinde bir istisnadır bu film. "Böyle kötü senaryoya böyle iyi sinematografi" sadece bu filmde vardır. Senaryo çok kötüdür ama John Woo'nun dehası çok barizdir. Yönetmenlik enfestir bu filmde. O yüzden izlemesi çok keyiflidir. Ama yine hiçkimseye çok iyi bir film diye tavsiye etmem ve listeme de almam tabii ki.

Özetle: bir filmi sevmek, önemi bulmak ve bir başyapıt olarak görmek farklı şeylerdir.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 10/07/2009 12:22 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Bu arada Orson Welles'a bir tek Görkem'in listesinde rastlamış olmamı bir çok filmi es geçebileceğimizi listelerin sağlıklı olmayabileceğini mi gösteriyor ne?

 
Gönderildi : 10/07/2009 1:03 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Bu tartışma umarım kimseyi rahatsız etmiyordur, sürdürüyoruz ama şahsen benim için keyif verici ve ufuk geniletici bir konu bu. BU yüzden devam ettirme taraftarıyım. İnatla birşeyleri kabul ettirme gibi bir amacım yok asla.

İyi olduğunu iddia ettiğim, çok sevdiğim (çok sevmem en az 10 kez izlediğimi gösterir) filmler: Dövüş Kulübü, Old Boy, Baba ve daha en az 10 film.

Bu filmler gerek sinematografileri ile (görsel özellikleri), gerek karakterleri/metinleri (içerikleri) ile muhteşem birer sinema sanatı örnekleridirler. Sinema sanatının içerdiklerinin (kurgu, kamera kullanımı, oyunculuk, dramatik yapı, görüntü yönetimi gibi) zirveleri söz konusu olduğunda bu filmlerden örnek verebilirim gönül rahatlığıyla. Ve buna ek olarak filmlerin hemen herşeyleri beni duygusal olarak da, tematik olarak da sarmıştır, etkilemiştir.

İyi olduğunu iddia ettiğim ama çok sevmediğim (çok kez de izlemediğim) filmler: Ucuz Roman, Potemkin Zırhlısı, Ölümcül Oyunlar (Haneke).

Bu filmler gerek sinemasal (görsel) gerek edebi (içerik) tercihleri olarak kendi sanatsal algı, tercih ve önem önceliğime göre çok iyi değillerdir. Ama filmlerin yaratıcılarının tercihlerini anlayabilir, onlara göre en iyinin bu olduğunu görür ve saygıyla karşılarım. Ucuz Roman'ın karakterleri, hikayesi bana göre çok önemli, sinema tarihine geçecek derecede iyi değildir. Gangsterlerin geyik muhabbetleri, iş dışı sohbetleri, batırdıkları bir işi temizlerken neler yaşadıkları bana göre ilgiyle izlenecek meseleler değildir. Ama Tarantino'nun sinema tarihinde daha önce yapılmamış birşeyi bulup çıkardığını ve uygun bir tarzla biçimlendiridiğini kabul ederim. Ve kitlelerin bu filmi bir başyapıt olarak görmesini garipsemem.

Potemkin Zırhlısı paralel kurguyu ile kullanan filmdir. Yİne kurguda daha önce hiç görülmemiş ve ilerleyen yıllarda takip edilmiş birçok sinemasal uygulamaya imza atmış bir filmdir. BU yüzden had safhada saygı duyduğum ve önemli gördüğüm bir filmdir. Ama filmle aramda en küçük bir duygusal paylaşım olmamıştır, anlatılanlara ortak olduğum da söylenemez. Ama benim bu paylaşımı yaşamamış olmam (o yıllarda filmi izleyen herkes bu paylaşımı yaşamıştır) filmin bunu beceremediğini göstermez, bunu da itiraf ederim.

Ölümcül Oyunlar, çok derin bir sosyal ve psikolojik incelemedir. Ama Haneke'nin anlattığı hikayede yaptığı tercihleri kendi sinema anlayışımla bağdaştıramamışımdır. Karakterin göz göre göre seyirci ile konuşmasını, mesajlarını hoyratça sergilemesini doğru bulmadığım ve tüm bunların ötesinde filmin temel mesajı olarak "şiddet tamamen sebepsiz icra edilebilir" gibi bir metni kabul etmediğim için çok iyi bir film olarak görmem Ölümcül Oyunları. Ama anlatılmak istenenlerin önemine ve Haneke'nin tartışmasız "filozof"luğuna ve cesaretine saygı duyarım.

İyi olduğunu iddia edemeyeceğim ama çok sevdiğim ve en az 10 kez izlediğim film: Zor Hedef/John Woo, bazı Stallone filmleri (Rakiler), bazı romantik komediler (Nothing Hill)

Bazı filmler görsel ve tematik olarak gayet vasat ve özelliksizdirler. Ama içerdikleri bazı küçük ayrıntılar, bazı karakter profilleri duygularıma hatip eder ve benzer duyguları içeren hemen herkesi etkileyeceğini düşündüğüm filmlerdir. Söz gelimi sevdiği kadın için parayı pulu terk eden adam gayet klişe bir tiptir. Ama eğer bu tipi Nicholas Cage canlandırıyorsa onu izlemek keyifli olabilir. Nothing Hill baştan sona klişelerle bezelidir. Ama tiplemeleri, oyunculukları, müzikleri bana çok keyif verir, ara ara izlerim mutlaka, özlerim.

Stallone ayrı bir vak'a benim için. ÇOcukluğumun dövüşçüsüdür. Ama benim için önemi bu değildir: Stallone "azim", "inanç, "kararlılık" kavramlarının varlığını bana bedenen gösteren ilk heriftir. Raki 4'te karısının kalkıp suratına İvan için "Onu yenemezsin!" diye bağırması birkaç yıl boyunca annem dahil tüm kadınları dövme isteği uyandırmıştır bende. Önüne geleni sopalamasından bu kadar keyif almamın nedeni onun gerçekten kararlı ve azimli bir adam olması, hayatı pahasına bunu kaybetmemesidir. Aradan yıllar geçmiştir, Stallone Suikastçiler'de yüzyılın enkötü oyunculuğunu vermiştir ama ben yine onu sempati ile izlemişimdir. İşte şimdi ben Stallone filmlerini çok severim ama vereceğim tavsiyelerde onun filmleri aslayer almaz. Listelerime de koymam.

Zor Hedef'te bir istisna. Bana göre, sinema tarihinde bir istisnadır bu film. "Böyle kötü senaryoya böyle iyi sinematografi" sadece bu filmde vardır. Senaryo çok kötüdür ama John Woo'nun dehası çok barizdir. Yönetmenlik enfestir bu filmde. O yüzden izlemesi çok keyiflidir. Ama yine hiçkimseye çok iyi bir film diye tavsiye etmem ve listeme de almam tabii ki.

Özetle: bir filmi sevmek, önemi bulmak ve bir başyapıt olarak görmek farklı şeylerdir.
Görkem'in yazısından sonra biraz daha ikna oldum gibi bu üçünün ayrı oluşuna.
Fakat hala listemdeki filmler, hem oluşturduğum "iyilik" kıstaslarına hem de "sevgime" sahipler diyebilirim.
Yani ben listemi buna göre oluşturdum ve herkesin listesini de buna göre değerlendiriyorum.
Kimsenin sevmediği bir filmi "iyi"ler listesine yazmayacağını düşünüyorum, ya da tam tersi.

 
Gönderildi : 10/07/2009 1:53 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Bu arada Orson Welles'a bir tek Görkem'in listesinde rastlamış olmamı bir çok filmi es geçebileceğimizi listelerin sağlıklı olmayabileceğini mi gösteriyor ne?

Şimdi böyle bakacaksak, ben de derim ki Antonioni bir tek benim listemde var.
Bergman çok nadir var.
Truffaut hiç yok.
Angelopoulos bir tek Bilal'de var.
Wenders bir tek bende var.
(Bunlar hatırlayabilidiklerim.)

Bu başta da söylediğim gibi yüce bir şeyleri temsil eden "dünya sinema tarihi derneği" vs. gibi bir dernek tarafından hazırlanmış bir liste değil. Bu film fabrikası üyelerinin izledikleri filmler dahilinde yaptıkları "naif" bir listedir. İddiası da o kadar olacaktır. Yukarıdan bir yerlerden bakarsan, yani bütün dünya sinema tarihini yutmuş bir insanın gözüyle mesela, tırt bir liste olacaktır belki. Ama dediğim gibi iddiamız zaten büyük değil ki sonuç da büyük olsun. Büyük bir iddiaya sahip olabilmemiz için bütün sinema tarihini yutmuş olmamız lazım, ki kimse burada bunu iddia etmedi. En kötü ihtimalle, bakıldığı taktirde önemsenmeyecek bir liste çıkar, ama ben durumun o kadar da vahim olduğunu düşünmüyorum.

 
Gönderildi : 10/07/2009 2:00 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Görkem'in yazısından sonra biraz daha ikna oldum gibi bu üçünün ayrı oluşuna.
Fakat hala listemdeki filmler, hem oluşturduğum "iyilik" kıstaslarına hem de "sevgime" sahipler diyebilirim.
Yani ben listemi buna göre oluşturdum ve herkesin listesini de buna göre değerlendiriyorum.
Kimsenin sevmediği bir filmi "iyi"ler listesine yazmayacağını düşünüyorum, ya da tam tersi.

İnan ki ayrı şeyler olabilirler KEzzAP. Listendeki filmlerin hem iyi kıstaslarına hem de sevgine uyduklarına inanrım tabi, ikisi bir arada olmaz demiyorum asla. Tüm arkadaşlar için geçerli bu kabullenişim. Ama listemize illa "çok sevdiğimiz" filmleri katma çabasında olmamayı becerebilmeyi ve çok sevmiyor olsak da bazı önemi göz önünde olan filmleri katmayı da düşünmeliyiz diyorum sadece. Ha, bu önemli diye isimlendirdiğim filmleri aynı zamanda zaten çok sevebilmişsek (Mordevrim bunu başarmış görünüyor) zaten sorun yok. Ama ben başaramadım.

Bir örnek daha vereceğim. Şu eşsiz Metropolis. Bu film, sevilebilecek çok az tarafı olan bir film. Birçok açıdan günümüz sinemaseverlerine, hepimize yabancı bir film. Gerek tipleri, gerek oyunculukları, gerek görsel tercihleri. Ama bir (belki de sinema tarihinin ilk gerçek) bilimkurgu başyapıtı olduğu da ortada çünkü günümüz bilimkurgu anlayışının içerdiği çok sayıda motifi adam o zaman yapmış. Günümüz bilimkurgularını enfes yapan şeyleri geçmişe doğru takip etsek bu filme varıp kalıyoruz. İşte bu hayalgücü, bu hayalgücünü bütünlük sunan bir hikayeye aktarabilmek ve bunu iyi ya da kötü çekebilmek ortaya bir başyapıt çıkarıyor.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 10/07/2009 2:49 pm
Sayfa 8 / 11
Paylaş: