Forum

Barda - Serdar AKAR
 

Barda - Serdar AKAR

11 Gönderi
6 Üyeler
0 Reactions
5,189 Görüntüleme
(@ali-unal)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Filmi dün, İzmir'in izbe bir sinemasında izlemek zorunda kaldım. Böyle bir filmin sadece üç sinemada oynamasını anlayamıyorum. Kızgınlığımı bir yana bırakıp filmle ilgili bir şeyler söyleyeyim ama

FİLMİ İZLEMEYEN ARKADAŞLAR LÜTFEN OKUMASIN

diye de notumu ekleyeyim. Barda, Serdar Akar'ın benim izlediğim filmleri içindeki bence en iyi filmi. Gemide'yi pek sevmemiştim, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar'ı da bir aforizma yığını olarak görmüştüm. Burada -yine bazı yerlerinde tiradlı konuşmalara yer verse de- sahip olduğu yaşam deneyimiyle edindiği görüşleri, inançları ve değerlerini çok çok iyi anlatmış. Filmi, derdini anlatabilmesi açısından iyi buldum, düşünceleri konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Filmin açılış sekansı ve onun ardından gelen sekanstaki, bence oyunculuk nedeniyle sırıtan "bakın seyirci, bu arkadaşlar birbirine çok yakın, birbirlerini çok seviyorlar, aralarındaki sıcaklığı hissedin" mesajı bir parça hızlı ve masa üstünde hazırlanmıştı. İzleyiciyi, karakterlere ısıtmak için çok fazla zamanı olmadığı için, onlarla ilgili ne varsa o iki sekansta anlatmaya çalışmış. Böyle olunca da, hepsini yüzeysel bir irdelemeden geçirerek amacına ulaşamamış. Tabiî bu kadar kalabalık bir gruptaki her bireyin dünyasını derinlemesine inceleyemezsiniz. Bu durumda iki seçenek var: 1) Gruptaki kişi sayısını düşürmek 2) Filmi uzatmak. Biz biliyoruz ki, bir insanı 90 dakikadan fazla sinema salonunda tutmak, yapımcıların işine gelmez. Grup sayısını da düşürmediğinizde de, yazık ki, kişilerle içselleşemeden, içselleşmiş gibi yaparak asıl bölümlere geçiyorsunuz.

Burada bir hatırlatma yapmak isterim. Uğur Yücel'in, Yazı Tura filmine de benzer bir eleştiri getirilmişti. Deprem, eşcinsellik, aile bağları, Yunanistan'la kavga, Doğu'daki çatışma vs. sorunlarının tek bir filmde anlatılmasının iyi olmadığı savnulmuştu. Aslında bu, bana normal gelmişti. Yücel zaten, imkânları doğrultusunda seyrek aralıklarla film çekebilen birisi. Her yıl film çekemediği için ve aklındaki düşüncelerini, fikirlerini olabildiği kadar çabuk anlatmak zorunda olduğu için bu yolu tercih etmişti. Serdar Akar'ın da bu filmde yaşadığı -elbette bir tahmin olarak- buydu.

Filmdeki şiddet sorgusu ve ulaşılan nihaî sonuç bana bir parça düşündürücü geldi ama bunu tartışmayacağım. Serdar Akar'a göre şiddet, bu filmde yeteri kadar iyi anlatılmış. Bir yandan insan doğasındaki şiddet formunun nedensizliği, bir yandan da aynı nedensizliği doğuran sebeplerin, her bireyde aynı sonuçlara evrildiği göz önüne serilmiş. Yani, bir çocuk, kendisini küçük düşürmeye çalıştığı için (ki çocuğun böyle bir dileği de yoktu) onun bütün arkadaşlarını kılıçtan geçiren çete reisi ile kamunun ve adaletin savunucusu savcı da, aynı durumda aynı nedenden dolayı, çete reisini ve arkadaşlarını öldürtebiliyor. Sosyal statü veya eğitim, şiddet olgusuna -Serdar Akar'a göre- bir etki yapamıyor, sadece üstünü örtmekle yetiniyor.

Bir tarafta bunlar olurken, filmin futbol maçı sahnesinde, Serdar Akar, çete resininin, tıpkı Organize İşler'de Yılmaz Erdoğan'ın kapkaççıları haklı ve şirin göstermeye çalışması gibi, haklı olabileceğini hatırlatıp bu tip şiddet yanlıların nedenlerini, toplumda ve sistemde aratmaya yöneltiyor. Yalnız Serdar Akar'ın buradaki öfkesinin, altı bir parça boş kalıyor çünkü filmde, o sistemin bir imgesi olarak bulunan grup, bizim sevdiğimiz, içselleşmeye çalıştığımız sevimli bir kisveye bürünmüş durumda. Dolayısıyla Akar'ın, böyle bir eğretilemeye (metafor) gitmediğini söyleyebiliriz. Bu yüzden de, o futbol sahnesindeki "günah çıkarma" bana bir parça yapay geldi. Haklı olabilirdi ama sadece 90 dakikaya baktığımda bunu destekleyecek bir yan göremedim.

Filmin iyi finali, ağızda çok iyi bir tat bırakıyor, bu kesin. Ancak, dediğim gibi, oyunculuklardan kaynaklanan sırıtmalar da var. Mavi gözlü kızın şımarık olmaya çalışan ancak yapaylık kokan oyunu, TGG'nin kitapvari söylemleri ve biraz gözümüze sokulmaya çalışılan "Serdar Akar'ın hayat hakkındaki düşünceleri" de filmin küçük eksileri.

Ben filmi bu açıdan beğendim ve başarılı da buldum. Teknik olarak yorum yapamayacağım zira pek bilgili değilim ama Mehmet Aksın'ın bazı karelerde inanılmaz güzel iş çıkardığını söyleyebilirim. Bazı kadrajların hiç bitmesi istenmiyorsa, o görüntü yönetmeni işini iyi yapmıştır 🙂

Bir şey daha: Serdar Akar, umuyorum futbol eğretilemesini, başka bir filmde daha kullanmaz. İzlemenizi öneririm.

NOT: Bu yorumu bs.com'un sitesine de yazmıştım. Aynı foruma üye olan arkadaşlardan özür dilerim. Filmin, izlenmesi ve konuşulmasını istediğim için buraya da başlık açılmasının iyi olacağını düşündüm.

 
Gönderildi : 03/02/2007 1:08 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

film çok güzeldi,izlediğim en iyi türk filmlerinden biriydi.Filmin içi cok dolu anlatacağı çok şeyler var ve bence aşkımlı seni çok seviyorum,aşkım hiç ayrılmayalım lı sahne filmi özetliyor,kimi hedef aldığını gösteriyordu.

 
Gönderildi : 03/02/2007 11:22 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Ben de izledim..
Valla ilk 20 dakikalık sahneleri kurguda yapılmış büyük bi hata olarak görüyorum..Yani gençleri tanıtma işine ilk 20 dakkayı ayırcagınja film icinde devamlı ileri geri giden kurguya bu sahneleride eklemek gibi bi akıllıca davranış beklerdim. Nejat işler ve Serdar Orçin beni yanıltmadı bara girdikleri andan itibaren beni okltuğa civilediler film bitmesin istedim. yani olay hakikaten selim ve çetesi girdiği andan başlıyabiliyor. Sonrası zaten çok başarılı. Ah o ilk 20 dk ahh.. neyse.. Bence mutlaka izlenmeli. Bayanlarla gidicekseniz gemide tecrübesi olanlar bi daha düşünsün. Bir anda.. - Abi ehehe ben şunu götürüp bi a... goyup geliimmiii .....gibi cümlelere hazırlıklı olsun.

 
Gönderildi : 05/02/2007 1:25 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Filmi izleyeli iki hafta oldu anca yazabiliyorum:

Film ele aldığı konu itibariyle Türkiye Sineması açısından büyük bir önem taşımakta, özellikle dünya çapında bağımsız sinemanın gitgide klişeler içinde boğulmaya başladığı bu dönemlerde. Böyle "farklı" filmlerin ortaya çıkması "gelişim" adına bir yandan iyiyken özellikle korku sinemasında ortaya çıkan refleks bir takım tepkiler gibi tepkiler almasının da olası olmasından kaynaklı olarak bir tedirginliği de beraberinde getiriyor. "Biz şiddet filmi yapamayız kardeşim" gibi sığ ve daha önce de tartıştığımız filmleri indirgeme sorunu katagorisi içerisnde yer alabilecek bu tarz tepki olasılıklarına rağmen böyle bir işe soyunan Serdar Akar'ı kutlamak gerekiyor.
Filmi iki katagoride ele almak istiyorum, çünkü kafamda direkt olarak böyle bir ayrım oluşuyor "Barda" filmiyle ilgili, ki beğenim de bu ayrıma göre çeşitleniyor. Birinci katagori, filmin giriş-sonuç kısımlarını kapsarken, ikinci katagori olayların cereyan ettiği, gelişme bölümünü kapsıyor. İki bölümü ayrı ayrı değerlendirmekte fayda görüyorum, nedeni değerlendirmelerimden sonra ortaya çıkacaktır.
Filmin girişi öncelikli olarak, kurgusal bir hata. Filmin genel havasının dışında, izleyiciyi eline avucuna almayan, acaba yanlış filme mi geldik hissini veren, kötü oyunculuk ve gereksiz repliklerle dolu bir tanıtma çabası. Böyle biçimsel hatalar her filmde olur, "affedilebilir", deyip geçebiliriz. Fakat bu tanıtma çabası, filmin bütünü içinde aslında daha başka bir role soyunuyor ki o da bir "masumiyet" çabasıdır. Genel rahatsızlığım da bundan kaynaklanmaktadır. Filmin bu giriş kısmı, birazdan şiddete maruz kalacak olan bu insanlar "bakın ne kadar da masumlar" deyip iki grup arasındaki ayrımı daha da keskinleştiriyor, zira hamile bir kadını parçalamak ile hamile olmayan bir kadını parçalamak, bakire olan bir kadınla bakire olmayan bir kadına tecavüz etmek arasında gizli de olsa bir ayrım vardır. Bu ayrım da benzer bir faşizan toplum yapısından kaynaklanmaktadır ama bunu tartışmak bu yazının konusu dahilinde değildir. Söylemek istediğim kısaca şudur, bu giriş bölümü zaten filmde var olan masumiyete dair ayrımı daha dramatikleştirmekte, ve böylece filmin bütünü için yanlış olduğunu düşündüğüm masumiyet-suçlu ayrımını körüklemetedir.
Filmin sonu için de benzeri şeyler söyleyeceğim. Başta beni rahatsız eden masumiyet çabası, filmin bu çabanın dışına çıktığı "gelişme" bölümü sayesinde biraz unutulmuşsa da, sonunda yine gençlerimiz üzerine yüklenen, bu sefer "affedicilik" ile bağdaşan masumiyet çabası, filmin sonunu da genel yapısının dışına çekiyor. Hatta filmin sonunda görülen, şiddeti, suçu, adaleti ve masumiyeti anlatma konusunda çok başarılı filmlere imza atmış olan Zeki Demirkubuz, neden sadece böyle küçük bir oyunculukla kaldı, keşke Serdar Akar'a bu konuyla ilgli biraz öneride bulunsaydı diye geçirdim aklımdan kısa bir süre.
Yazının başından bu yana, bir masumiyet çabası'ndan ve bundan rahatsız olduğumdan bahsetmekteyim. Bu rahatsızlık tamamiyle Serdar Akar'ın ele aldığı konuyu hatalı yorumladığını düşünmemden kaynaklanmakta, ki durum böyle olunca aslında bir sinema eleştirisine uygun düşmemekte. Eğer ki fikir farklılıklarından ortaya çıkacak bir eleştiri oluyorsa, o zaman Tarkovski'den tutun, Tarantino'ya kadar birçok eleştiri sıralayabiliriz. Bu eleştirinin, sınırıyla alakalı bir şey. Fakat bu yanlış diye düşünülen yorum eğer ki filmin bütününe zarar veriyorsa, o zaman başka. Bu nedenle yazının en başında filmi iki bölüme ayırdığımı söylemiştim. Film ortaya iki farklı fikir, iki farklı anlatım sunuyor. Birinde tarafsız ve nedensizken, diğerinde aniden taraf tutmaya yöneliyor.
Filmin gelişme kısmı, ki Nejat İşler ve takımının "Bar"a giriş sahnesiyle başlayıp, polise yakalandıkları sahneye kadar sürmektedir, Serdar Akar hem teknik anlamda, hem de içerik anlamında konuyu ele alışıyla, Türkiye Sineması'nın önemli işlerinden birine imza atıyor. Öncelikli olarak, filmi sadece gelişme bölümünün tırnak içiyle irdelersek, Serdar Akar, Nejat İşler ve takımını "kötü adam" olarak göstermiyor. Şimdi bu aradaki ayrımı iyi kavramak gerekiyor. "İki cinayet işleyen, kol kafa yaran, bir kişiyi jiletleyen, iki kişiye de tecavüz eden adamlar nasıl olur da "kötü adam" olmazlar?" diye bir soru yankılanacaktır elbetteki bu cümlemden sonra. Sinema ekranı içerisinde olan biten şeylere değer ve anlam yükleyen seyircidir, eğer ki yönetmen tarafını açıkça belli etmiyorsa. İşte gelişme bölümünde Nejat İşler ve takımını "kötü" yapan bizim değerlerimizdir, çünkü biz cinayetin de, tecavüzün de, adam yaralamanın da kötü olduğunu düşünürüz. Ama dikkat ediniz ki, Serdar Akar bu olaylar süreci içerisinde tarafsızlığını koruyor, hatta dengeyi kurmak için midir bilmiyorum daha bir Nejat İşler ve takımının yanındaymış gibi bile gözüküyor zaman zaman. Çok uzaktan, gençlerimizin içinde bulundukları durumu dramatize etmeden, acımasızlığı zoomlarıyla pornografikleştirmeden, gayet mesafeli kadrajlarıyla ben burada yokum, olan sadece kameram demeyi başarıyor.
Hatta Nejat İşler gibi "idol" bir tipi şiddeti uygulayan kişi olarak belirleyip bizim içimizdeki cinsellik ve şiddet dürtüleriyle oynuyor, ısrarla gençlerin tarafında olmak isteyen biz "temiz" çocukları, Nejat İşler tarafına çekmeye çabalıyor. Geriye bu tercihin doğruluğunu irdelemek kalıyor ki bu tercihin tarafında olduğum, aynı şekilde bütün filme yayılması gerektiğini düşündüğümü daha önce söylemiştim.
Eğer ki genelde "şiddet", özelde "toplumsal şiddet"i irdeliyorsak, mevcut durumun öznesi olmaktan kaynaklı olarak, nesnel olmaya çabalamak, ve öznelliği bu nesnellik üzerinden tekrar sorgulamak gerekiyor. Yani siz kendi kafanızda bir masum ve suçlu ayrımı yaptığınızda veya yapılmaya zorlandığınızda, zaten öznesi olduğunuz bu durumdan kendinizi kurtarmış bulunuyorsunuz. Oysa, tıpkı filmin gelişme bölümündeki "yargılama" durumundan uzak, daha çok hissiyatınız üzerinden hareket eden "ben ne kadar Nejat İşler'im?", "bugüne kadar kaç kişiyi öldürmek istedim?" "kaç kişiye tecavüz etmek istedim" gibi sorular, "kim suçlu", "kim masum"," adalet nedir", "şiddetin kaynağı nedir" sorularından, genelde şiddet, özelde toplumsal şiddet konularını irdelemek konusunda daha doğru sorulardır. Serdar Akar'ın ise bu filmde yaptığı bu iki farklı soru bütününü aynı filme koymaktır, ki bu da filmin bütünlüğüne zarar vermektedir.
Bu bütünsüzlük sadece filmin bu felsefi altyapısına değil, biçimsel bütünlüğüne de zarar vermiş doğal olarak. Filmin gelişme bölümünde içeriğe uygun mesafeli anlatım, özellikle Adliye sahnelerinde, bakın işte suçlu bu şeklindeki odak gösterici kadrajlarla bozulmaktadır, bu da filmin görsel dilindeki bir bütünsüzlüğe işaret etmektedir.
Genel olarak çok cürretli bir adım olarak gördüğüm bu film, Serdar Akar'ın konuyla ilgili kafasının çok net olmamasından, ya ne var ne yok sorayım da iş benden gitsin fikrinden kaynaklı olarak oldukça parçalı ilerlemektedir. 5/2.5

 
Gönderildi : 24/02/2007 3:27 pm
(@ercin)
Gönderi: 0
 

Barda ile alakalı birçok şey söylemek isterken kezzap arkadaşımın yorumlarını okudum ve bunun üstüne bir şey daha söylemeyi doğru bulmuyorum.Hani derler ya ben söyleyecektimde ağzımdan aldın.

Ancak bir film bu kadar güzel analiz edilir,tebrikler..

 
Gönderildi : 03/03/2007 5:59 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Barda ile alakalı birçok şey söylemek isterken kezzap arkadaşımın yorumlarını okudum ve bunun üstüne bir şey daha söylemeyi doğru bulmuyorum.Hani derler ya ben söyleyecektimde ağzımdan aldın.

Ancak bir film bu kadar güzel analiz edilir,tebrikler..

Teşekkürler efendim!

 
Gönderildi : 03/03/2007 9:04 am
(@embpictures)
Gönderi: 0
 

gerçekten iyibir film çıkarmış serdar akar. Filmde çağan ırmak zeki demirkubuz da oynuyor ve mükemmel bir sahnede

ayrıca film neden bu adamlar boyle dvranıyor sorusuna cevap vermiyor bu 1 eksisi olabilir filmin ama genel olarak başarılı bir film gidilip görülmesi gereken.

ayrıca filmdeki karakterler cok iyi tahlil edilmiş. Özellikle nejat işler ve takım arkadaşları cok iyi oynamışlar

 
Gönderildi : 03/03/2007 6:00 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Genç oyuncuların filmin başındaki tecrübesizliği ve yapaylığı sırıtıyor ve sıkıyor insanı, beetlejuice nin dediği gibi selim ve çetesi filme girdikten sonra film akıp gidiyor.Toplumsal olarak bu tür olayların sadece birgün gazete başlığında yeralmasının yerine işlenmesi konusuna serdar akara teşekkür etmek lazım.Bu konuda gerçek olaydaki bakkalın vurdum duymazlığı gibi toplumun neme lazımcılığınada gönderme yapmak iyi olurdu belki.Filmden sonra sanıkların afdan yararlanıp çıktığını ve mağdurların can güvenliği gerekçesiyle hollandaya yerleştiğini öğrendiğimde gerçekten çok üzülmüştüm.Beni etkileyen bir film.

 
Gönderildi : 29/06/2007 2:56 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

ayrıca film neden bu adamlar boyle dvranıyor sorusuna cevap vermiyor bu 1 eksisi olabilir filmin

olur mu yav. Nejat işler elinde silahla topsahasında çok güzel bir tirad atıyor. niye böyle yaptıklarını anlatıyor. Varoşun intikamı şeklinde.

 
Gönderildi : 29/06/2007 12:36 pm
(@embpictures)
Gönderi: 0
 

ayrıca film neden bu adamlar boyle dvranıyor sorusuna cevap vermiyor bu 1 eksisi olabilir filmin

olur mu yav. Nejat işler elinde silahla topsahasında çok güzel bir tirad atıyor. niye böyle yaptıklarını anlatıyor. Varoşun intikamı şeklinde.

öyle demek istemedim yani hepsinin geçmiş yaşantısında ne gibi şeyler olduğunu kısa kısa
geriye dönüşlerle göstermemiş anlamında

 
Gönderildi : 29/06/2007 5:07 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

hımm ok.

 
Gönderildi : 29/06/2007 6:08 pm
Paylaş: