Forum

LOST

413 Gönderi
36 Üyeler
0 Reactions
73.2 K Görüntüleme
(@baco)
Gönderi: 0
 

Desmond sarkıntılık etmiş diyolar...

ABD’de Lost dizisinin yapım ekibinde çalışan bir kadın, dizinin oyuncularından biri ve çalıştığı televizyon kanalı aleyhine cinsel taciz davası açtı.

Los Angeles kentinde açılan davanın iddianamesinde, adı açıklanmayan kadının, 2007 yılında Lost dizisinde Desmond Hume karakterini canlandıran Henry Ian Cusick’in cinsel tacizine maruz kaldığı öne sürülüyor. 1997 yılından beri ABC televizyon kanalında çalışan kadının olayı yetkililere söylediği ancak dikkate alınmadığı, şikayetinden 12 gün sonra ise işten çıkarıldığı iddia ediliyor.

http://magazin.milliyet.com.tr/Magazin/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1087601&Date=26.04.2009&b=Lostun%20Desmondina%20taciz%20suclamasi&KategoriID=23&ver=62

- baço

 
Gönderildi : 26/04/2009 1:45 pm
(@enjeksiyon)
Gönderi: 0
 

lostu çeviren dr jivago okanın programında..artık çevirmeyeceğim falan diyor...noolmuş tam anlayamadım?

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 28/04/2009 3:07 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Yeni Lost Teorim:

böyle duruyordum, birden aklıma teori geldi.

eğer jacob tanrıysa, jacob'ın görüntüsünün oğlu olan jack, bir çeşit mesihtir.
fakat adada mesih gibi görünen bir kişi vardır, o da john locke.
bu durumda jack ve john locke aynı dharma'nın, ya da aynı özün tamamlayıcısıdırlar.

(bkz: man of science man of faith)

ada içerisindeki bir çok kişi birbirinin parçası da olabilir.

boone ve shannon
charlie ve claire
...

bunlar aklıma geldi durduk yerde.

dharma öğretisinin temelinde zıtlıkların birliği vardır. ada içerisinde aydınlanmaya ulaşan herkes kendi zıttıyla bir bütün oluşturacaktır. jack / locke, widmore / ben, ve henüz netleştiremediğim başka zıtlıklar. bu karakterler farklı cephelerde kapışacaklar. ne için? ada için. sonunda herkes zıttının aslında kendisi olduğunu görecek. benzer bir felsefe için
(bkz: hegel)

 
Gönderildi : 28/04/2009 5:24 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

iyi güzel diyon da paşam, ben zaten felsefik meselelerin illaki ucu açık konula rolduğu için rahatça bir şeye bağlanabileceğinden eminim. Benim anlamadığım bu kadar organizasyon, çalışanlar, binalar test araçları neden neden neden?

 
Gönderildi : 28/04/2009 12:28 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Ordaki enerjiyi kontrol altına almak için... Başka ne olabilir ki?

- baço

 
Gönderildi : 28/04/2009 1:03 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Ordaki enerjiyi kontrol altına almak için... Başka ne olabilir ki?

Aynen bu.
Tanrı'yı kontrol edebildiğini düşünsene.
Aynı mantık.

 
Gönderildi : 28/04/2009 1:06 pm
(@ercane)
Gönderi: 0
 

lostu çeviren dr jivago okanın programında..artık çevirmeyeceğim falan diyor...noolmuş tam anlayamadım?
O bırakalı bayağı oldu ya..

Bu lost çevirmenlerindeki karizma olayını da çözemiyorum.Gerçi adam kendi de ; çok ön plana çıkmak istemiyorum, kim yapsa o ünlü olucaktı diyor. Ama bu da bir nevi karizma çıkışı yani..

Ayrıca Lost, diziler arasında en kolay çevrilebilecek dizilerden biri yani, aşırı basit dili var.

 
Gönderildi : 28/04/2009 1:39 pm
(@techo)
Gönderi: 0
 

Ordaki enerjiyi kontrol altına almak için... Başka ne olabilir ki?

Aynen bu.
Tanrı'yı kontrol edebildiğini düşünsene.
Aynı mantık.

tanrı'yı kontrol etmek ne demek yahu, o zaman o tanrı olmazdı ki.

Bu arada çevirileri Pınar Batum yapıyor sanırım.

Techofilm

 
Gönderildi : 28/04/2009 3:22 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Ordaki enerjiyi kontrol altına almak için... Başka ne olabilir ki?

Aynen bu.
Tanrı'yı kontrol edebildiğini düşünsene.
Aynı mantık.

tanrı'yı kontrol etmek ne demek yahu, o zaman o tanrı olmazdı ki.

Bu arada çevirileri Pınar Batum yapıyor sanırım.
İşte bu bir tür felsefe Tekin.

Hegel'den anlatmaya çalışayım. Zaten Lost'un mevzusu da bu. Ada=Tin
Zaten Hegel de birçok dinden etkilenmiş bir düşünürdür bu arada. Budizm ile Hegel'i aynı anda okuyorum bu aralar iki ayrı ders nedeniyle, bağlantı çok bariz. Tasavvufla da Alevilik-Bektaşilik hatta Şamanizm'le de çok bağlantılı.

Neyse!
Hegel'e göre Tin (Tanrı da diyebiliriz, Hegel böyle adlandırmak istemese de) ilk başta mutlak, yalnız, tekbaşına ve her yerdeydi. Fakat her yerde olma durumu, aslında senin dışında hiçbir şeyin olmadığı bir durumda, aslında hiçbir yerde olmak demek. Var olmak demek aynı zamanda yok olmak demek. Yani şunu söylemeye çalışıyorum. Tin'in kendinin ne olduğunu anlayabilmesi için kendisini karşılaştırıp bir sonuca varacağı hiçbir şey yoktu. Örneğin dünya üzerindeki her şeye "güzel" demiş olsaydık aslında hiçbir şey "güzel değil" demektir. Bir şeye güzel demek için çirkin'e de ihtiyaç vardır. Bu durum içerisindeki Tin kendi karşıtını yaratmak zorundaydı ve kendini anlayabilmek için, kendinden bir parça kopartarak doğayı ve de insanı yarattı. Yani insan da doğa da Tin'in bir parçasıydı.

Tin'in başka biçimleri olan doğa ve insanın da kendilerini tanımlayabilmesi için kendinin karşıtına ihtiyacı var elbetteki. Şimdi işler biraz karışıyor. Her şeyi bünyesinde barındıran tin -yani iyiyi kötüyü, güzeli çirkini vs.- ve tin'in karşıtları, mesela insan da, kendisinde olan her özelliği algılayabilmek için o özelliğin karşıtına ihtiyaç duymaktadır.

Yani sahip olduğumuz her özelliği anlayabilmek için kendimiz dışında ve karşısında bir şeye ihtiyaç duyarız ve onunla ilişkiye gireriz demektir bu. (Usta'nın usta olabilmesi için köle'ye ihtiyaç duymasından tutun, iyinin iyi olabilmesi için kötüye ihtiyaç duyması gibi) Fakat işte burada dikkat edilmesi gereken şey, her parçanın aslında baştaki özün parçalanmasıyla ortaya çıkmış olmasıdır. Burada insanın görevi nedir o zaman?

İnsan yaşamı boyunca kendi karşıtlarıyla ilişkiye mücadeleye girecek, iyi-kötü ile ilişkiye girerek, iyilik ve kötülük, açlık ve tokluk, çirkinlik ve güzellik ve bunun kavramların ötesine geçerek öze yani tine ulaşacaktır. Burada vahdet-i vücut kavramını hatırlayabiliriz mesela. Benzer bir şey. Ya da Nirvana. Vahdet-i Vücut'a ulaşmış kişi Tanrı'dır, Tin'dir.

Lost, Tin'e bilimsel yöntemlerle ulaşmaya çalışanlara (Cern deneyi, karşı-parça yaratma deneyleri) gibi şeylere giydiriyor.

 
Gönderildi : 29/04/2009 5:15 am
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Hegel'e göre Tin (Tanrı da diyebiliriz, Hegel böyle adlandırmak istemese de) ilk başta mutlak, yalnız, tekbaşına ve her yerdeydi. Fakat her yerde olma durumu, aslında senin dışında hiçbir şeyin olmadığı bir durumda, aslında hiçbir yerde olmak demek. Var olmak demek aynı zamanda yok olmak demek. Yani şunu söylemeye çalışıyorum. Tin'in kendinin ne olduğunu anlayabilmesi için kendisini karşılaştırıp bir sonuca varacağı hiçbir şey yoktu. Örneğin dünya üzerindeki her şeye "güzel" demiş olsaydık aslında hiçbir şey "güzel değil" demektir. Bir şeye güzel demek için çirkin'e de ihtiyaç vardır. Bu durum içerisindeki Tin kendi karşıtını yaratmak zorundaydı ve kendini anlayabilmek için, kendinden bir parça kopartarak doğayı ve de insanı yarattı. Yani insan da doğa da Tin'in bir parçasıydı.

Bu benim yıllardır savunduğum ve bir sürü insanla tartıştığım bir konu. Hep demişimdir, ben Tanrıya asla "var" demem. Çünkü bir şeyin var olabilmesi için bir yerde olması gerekir, yani varlık "mekan" gerektirir. Benim inancıma göre Tanrıya var demek ona küfürdür.

Semavi dinlerde "Tanrıyı objeleştirme" içgüdüsü vardır. Ona yönelip dua etmekten tutun, ibadete kadar ve hatta Tanrıya sıfatlar yükleyip onu insanlaştırmaktan ve onu karşısına alıp onunla konuşmaya kadar bir sürü obje Tanrı davranışı vardır.

Eğer sen "ben ayrıyım, Tanrı ayrı" dersen onu karşına oturtmuş olursun ve senin karşına oturan Tanrı oturduğu mekandan küçüktür. Yani Tanrıyı herhangi bir şeyden ayrı tutmak bir küfürdür. Onu mekana ve biçime sokmaktır. Elbette semavi din öğretileri çok güçlü olduğu için bu bahsettiklerim onlara küfür gibi gelecek. Varsın gelsin. Varsın Tanrı onlar için bir mekanda oturan bir obje olsun. Varsın onlar ve Tanrı ayrı varlıklar olsun.

Zaten 1 yıldır müslümanım. Ama bu müslümanlık semavi dinlerin bozulmuş öğretilerinden değil, Kuran'daki kendimce belirlediğim sırlardan kaynaklanıyor. Kuran öyle sırlar içeriyor ki bu sırların en ufağını bulmak için bazen 16 yaşından 30 yaşına kadar Kuran okumak gerekiyor.

Konuyla alakasız gibi görünse de konuyla oldukça alakalı aslında. Sanırım semavi dinlerin oluşturkları Tanrıya felsefede m Tanrı deniyor. Yani her şeye kadir güçlü, kudretli bir Tanrı. Yani bir nevi mükemmelleştirilmiş insan figürü. Kuran dışındaki tüm İslami veriler bir şekilde bozuma uğratıldıkları için Hadislere inanmasam da en beğendiğim Hadis Tanrının ağzıyla söylenen "Ben bir cevher idim ve bilinmekliği istedim, bu yüzden mahlukatı yarattım" sözüdür.

Ve bu söz Kezzap'ın anlattıklarıyla birebir örtüşen bir söz. Bir şeyin "bilinebilmesi" için onaylayıcısına ihtiyaç vardır. Onaylayıcının ise onaylayabilmek ve karşılaştırabilmek için zıtlara ihtiyacı vardır. Ve mahlukat zıtlar birliğine göre yaratılmıştır ki onaylayıcı konumunda olan mahlukat yani bizler Tanrıyı bir şekilde "bilebilelim". Ama burada da Tanrı yine obje Tanrıya dönüşüyor. Yani bir mekana girmiş ve bizden ayrı olan bir Tanrı.

İşte işler o zaman karışıyor. Şu anki (benim inanışıma göre) 3. boyut bilince sahip bizler henüz sonsuzluk kavramını tam olarak bilemediğimiz için Tanrı kavramını da bilemiyoruz. Ve bilamecbur onu objeleştiriyoruz, ona bir sınır koyuyoruz, onu kendimizden ayrı tutup "ben ayrı, o ayrı, o benim mekanımın dışında"cılık yapıyoruz.

O yüzden lost'un anlattıkları da bir yerde tıkanmak zorunda. Ancak ve ancak bilinebilme ve onaylayabilme kısımlarını aydınlatabilir bu dizi en fazla.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 29/04/2009 2:40 pm
(@zepra)
Gönderi: 0
 

Lost, Tin'e bilimsel yöntemlerle ulaşmaya çalışanlara (Cern deneyi, karşı-parça yaratma deneyleri) gibi şeylere giydiriyor. samanyolu tv dizisi gibi bir şey yani. 😀

- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.

 
Gönderildi : 29/04/2009 5:47 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Derin mevzular bunlar ve her sınırlı aklımızla sınırsızı kavramaya çalışırken olduğu gibi tıkanmaya mahkum...

- baço

 
Gönderildi : 29/04/2009 6:43 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Sezon 5 bölüm 14 için spoiler'dır:

Sürprizbozan
Gitti Daniel ya, annesi ne biçim kadınmış... Bu arada Desmond ile Penny kardeş mi çıktı anlamadım ben?

- baço

 
Gönderildi : 01/05/2009 2:33 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Faraday'dan bahsediyordu Desmond'dan değil. Zaten we're old friends dediği anda belli olmuştu hepsi.

Çok güzel bölümdü ya, sezon finali akıllara durgunluk verecek seviyede olacak kesinlikle.. Çok heyecanlıyım, az kaldı..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 01/05/2009 2:45 am
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Hangi sezon finali akla durgunluk vermeyen düzeydeydi ki. Hapsi birbirinden iyiydi zaten, bu sezon da öyle olacaktır. Bu Lost olmasa BSG kesinlikle bir numaraydı ama kahretsin ki senelerdir izliyorum hala bir sonraki bölüme dair en ufak bir fikrim yok, en ufak.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 01/05/2009 3:40 am
Sayfa 7 / 28
Paylaş: