Forum

YAZMAMAK EN İYİSİ B...
 

YAZMAMAK EN İYİSİ BIRAK İÇİNDE KALSIN

28 Gönderi
13 Üyeler
0 Likes
4,228 Görüntüleme
(@aleste)
Gönderi: 0
 

Bu mecrada sanat ruhu olmayan yoktur sanırım. Sanat ve kinaye ters şeyler. Sanırım özürüm yanlış anlaşıldı. Tekrar özür diliyorum. Sektöre ilgim amatörce belirtmiştim. 42 yaşında 25 yıllık esnafım. Biriktirdigim; dağarcık çıkımın ürünüdür eser, doldurulacak küpe vesile degil. Beklentisizce, mahcubiyetle, yardım niyetiyle, masum bir ironi ile idi "YAZMAYIN "deyişim. Bazen keşfedenlerde üzülür ve gıpta eder, Vespuçi nin Kolomp a gıptası gibi.

Kimseye özür dileme sen suç işlemedin ki. Koca adamsın kendine güvenin olsun dik dur. Bir duruşun olsun. Bilmiyorsan bile biliyormuşsun gibi cevap vermen gereken bir sektör burası. Bu kadar onu özür bun minnet harcarlar iki dakikada. Kendini pazarlıyorsun sonuçta ben her şeyi biliyorum diyeceksin. Ben otuz yaşındayım amcam yaşındasın son olarak 100 milyon spermin arasından birinci gelmen başarıda bir senaryonu kabul ettirmek mi zor. Zoru hemen yaparız imkansız zaman alır. Benden bu kadar.

beyle

oh be 😀

 
Gönderildi : 03/03/2017 7:03 pm
(@lemmy)
Gönderi: 78
 

Türkçe yi düzgün kullan beyle ne. Forum benim forumum değil olsa da hakkım yok kafana göre yorum yazıp yok sıvadı yok bilmem ne yazıp kirletmeye hakkın yok. Sorununu özel olarak benimle halledersin varsa.

 
Gönderildi : 03/03/2017 7:13 pm
(@aleste)
Gönderi: 0
 

s.a

oh be 😀

 
Gönderildi : 03/03/2017 7:21 pm
(@spidervis)
Gönderi: 1242
Admin
 

100 milyon spermin arasından birinci gelmen başarıda bir senaryonu kabul ettirmek mi zor.

Bu hem bilimsel olarak yanlış, hem de benim düzeltmemle daha doğru bir örnek olacağı için eklemek istiyorum. İlker Ayrık'ın oynadığı (nerelerinden yapışık oldukları anlaşılmayan) yapışık ikizler filmi de bu yanlışla başlıyordu mesela. Bizler birinci olan spermler değiliz. Sadece doğru zamanda doğru atağı yapan ve yeterince güçlü olan spermleriz. 100m tane varsa, atıyorum bi' 10m kadarı zaten yeterince güçlü değildir. Yine bi' o kadarı yolda öldürülüyordur vs. Yumurtaya kadar ulaşabilenler de hemen kabul edilmez, yine milyonlarcası ölür. Fakat bu esnada yumurtanın duvarı da zayıflar ve doğru zamanlamayı yapan bir sperm işi başarır.

Başarısızlık olmadan başarının değeri olmaz. Hedefi doğru belirledikten sonra orayı aşındırmak lazım. Bunun için de defalarca kaybetmek gerekli. Kaybederken öğreniyorsak mesafe de kat ederiz. Bu, bir kereliğine bir yarışa girip, ya kazandın ya da kaybettin meselesi değil, ömürlük bir mücadele. Daha dün bir Denzel Washington konuşması izlemiştim. Fall Forward isminde. Kısaca diyor ki, düşeceksen geriye doğru kıçının üstüne düşme. Madem düşüyorsun, yüz üstü düş ki en azından neye çarptığını görürsün ve boyun kadar da mesafe kat etmiş olursun.

Saygılar.

 
Gönderildi : 03/03/2017 7:24 pm
(@halostendap)
Gönderi: 4108
 

100 milyon spermin arasından birinci gelmen başarıda bir senaryonu kabul ettirmek mi zor.

Bu hem bilimsel olarak yanlış, hem de benim düzeltmemle daha doğru bir örnek olacağı için eklemek istiyorum. İlker Ayrık'ın oynadığı (nerelerinden yapışık oldukları anlaşılmayan) yapışık ikizler filmi de bu yanlışla başlıyordu mesela. Bizler birinci olan spermler değiliz. Sadece doğru zamanda doğru atağı yapan ve yeterince güçlü olan spermleriz. 100m tane varsa, atıyorum bi' 10m kadarı zaten yeterince güçlü değildir. Yine bi' o kadarı yolda öldürülüyordur vs. Yumurtaya kadar ulaşabilenler de hemen kabul edilmez, yine milyonlarcası ölür. Fakat bu esnada yumurtanın duvarı da zayıflar ve doğru zamanlamayı yapan bir sperm işi başarır.

Başarısızlık olmadan başarının değeri olmaz. Hedefi doğru belirledikten sonra orayı aşındırmak lazım. Bunun için de defalarca kaybetmek gerekli. Kaybederken öğreniyorsak mesafe de kat ederiz. Bu, bir kereliğine bir yarışa girip, ya kazandın ya da kaybettin meselesi değil, ömürlük bir mücadele. Daha dün bir Denzel Washington konuşması izlemiştim. Fall Forward isminde. Kısaca diyor ki, düşeceksen geriye doğru kıçının üstüne düşme. Madem düşüyorsun, yüz üstü düş ki en azından neye çarptığını görürsün ve boyun kadar da mesafe kat etmiş olursun.

Saygılar.

harika açıklama. müthiş örnekler.

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 04/03/2017 7:12 am
(@bagimsiz)
Gönderi: 752
 

Ben, elimde senaryo var, yapımcı arıyorum diyen insanlara bir şey diyeceğim zaman nutkum tutuluyor. Gerçeği biliyorsun ama "umut" diye bir şey var, onu da biliyorsun. Bu konuda insanların ezbere bildiği senaryo - yapımcı denklemi Türkiye'de ne yazık ki işlemiyor. Kendi grupları içerisinde iş döndüren insanlara zamanla, sektör denilen şeyin içinde kalarak yakınlaşabilirsin ancak miden kaldırırsa. Ben kendin çek, çekebileceğin şeyler yaz tavsiyelerinden çok, yazma güdün güçlüyse başka şeyler yaz tavsiyesi vermeyi tercih ediyorum. Senaryo, yazın türlerinin en zorudur. Çünkü tekniktir, anlatıma yardımcı edebi nitelemeler içermez. Senaryo yazabiliyorsanız başka türler de yazabilirsiniz, insanlara daha kolay ulaşabilecek yolla. Yazmak, dışa vurum, Sait Faik'in dediğine göre çıldırmama yolu. Derdiniz neyse başka yollarla ama bir şekilde yazın.

 
Gönderildi : 04/03/2017 2:39 pm
(@yorgun)
Gönderi: 7
Başlığı açan
 

Başlığı atan kulanıcı olarak, acizhane birkaç söylem.
Birbirine teselliler, teskinler, aragazları, sektörde yaşanılanların "ben şunları yaşadım şu oldu" larla betimlenen; aslında kendini anlatmaya çalışıp sanada yardımı aradan çıkaratımlarla dolu anlatımlar.
Tamam sektör böyle, biz Film Fabrikası olarak neler yapabiliriz. AMA BİRLİKTE......
Buyrun beyin fırtînasına ...
Hepimiz adına yapılabilecek biseyler mutlaka vardır.
İlk öneri benden. Kurullar oluşturup en iyileri seçebilir, eser ve sahibi adına sektörde savaşabiliriz.

 
Gönderildi : 04/03/2017 3:17 pm
(@paciente)
Gönderi: 2474
 

Başlığı atan kulanıcı olarak, acizhane birkaç söylem.
Birbirine teselliler, teskinler, aragazları, sektörde yaşanılanların "ben şunları yaşadım şu oldu" larla betimlenen; aslında kendini anlatmaya çalışıp sanada yardımı aradan çıkaratımlarla dolu anlatımlar.
Tamam sektör böyle, biz Film Fabrikası olarak neler yapabiliriz. AMA BİRLİKTE......
Buyrun beyin fırtînasına ...
Hepimiz adına yapılabilecek biseyler mutlaka vardır.
İlk öneri benden. Kurullar oluşturup en iyileri seçebilir, eser ve sahibi adına sektörde savaşabiliriz.

Ürettiğiniz eserle değil de sektöre dair umutsuzluğunuzla ilgili konu açtığınızda bir çok kişinin yarasını da kaşımış oluyorsunuz. Bu konuyla ilgili herkes dertli emin olun.
Sağlığınız yerindeyse gerisi kolay. Bol bol yazın. Bağımsız'ın da dediği gibi farklı mecralarda da yazın. Kendinizi yakınmalarla değil kaleminizle tanıtın.
Piyasa sinemaya küsmüş sinemacılarla dolu ve binlercesi de şu an iletişim fakültelerinde başlarına geleceklerden habersiz yetişiyor. Siz yazar olarak daha şanslısınız aslında. Sermayeniz hayal gücünüz, kağıt ve kalem. Blog açın, sosyal medyada paylaşın. Eğer senaryonuza gerçekten güveniyorsanız bağımsız yönetmenlerle iletişime geçin.
Bu forumu değerlendirin mesela.

Önerinize gelince forumun ruhundan biraz uzak gibi. "En iyileri seçme" furyasının tam karşısında duran bir forumdasınız.
Birikiminizi paylaşabilir, daha donanımlı üyelerden fikir alabilir, iyi frekans yakaladığınız sinema emekçileriyle belki de bir film yapabilirsiniz. Yeter ki buralarda olun, umudunuzu kaybetmeyin ve aktif katılın.

 
Gönderildi : 05/03/2017 3:08 am
(@lonehottie)
Gönderi: 10
 

Bu mecrada sanat ruhu olmayan yoktur sanırım. Sanat ve kinaye ters şeyler. Sanırım özürüm yanlış anlaşıldı. Tekrar özür diliyorum. Sektöre ilgim amatörce belirtmiştim. 42 yaşında 25 yıllık esnafım. Biriktirdigim; dağarcık çıkımın ürünüdür eser, doldurulacak küpe vesile degil. Beklentisizce, mahcubiyetle, yardım niyetiyle, masum bir ironi ile idi "YAZMAYIN "deyişim. Bazen keşfedenlerde üzülür ve gıpta eder, Vespuçi nin Kolomp a gıptası gibi.

Kimseye özür dileme sen suç işlemedin ki. Koca adamsın kendine güvenin olsun dik dur. Bir duruşun olsun. Bilmiyorsan bile biliyormuşsun gibi cevap vermen gereken bir sektör burası. Bu kadar onu özür bun minnet harcarlar iki dakikada. Kendini pazarlıyorsun sonuçta ben her şeyi biliyorum diyeceksin. Ben otuz yaşındayım amcam yaşındasın son olarak 100 milyon spermin arasından birinci gelmen başarıda bir senaryonu kabul ettirmek mi zor. Zoru hemen yaparız imkansız zaman alır. Benden bu kadar.

İnsanları yanlış yönlendiriyorsunuz. Bunu söyleyerek başlıyım. " Bir duruşun olsun. Bilmiyorsan bile biliyormuşsun gibi cevap vermen gereken bir sektör burası. " bu cümleyi sektörde eyleme geçirdiğiniz dakikada harcanırsınız asıl. Bu sektör kaç tane ben biliyorum diyen, benim filmlerim var , ben yönetmen oldum diyen adamı bu duruş yüzünden harcadı. Ben herşeyi biliyorum dediğinizde " tamam sen onu kendi filminde yaparsın kardeş, hadi işine şimdi " cevabı alırsınız. Bu cevabı almadığınızı varsayalım. Yaptığınız işler eğer sinema estetiğinden uzak, film adı altında videoların arka arkaya getirilmesiyle yapılmış bir kolajsa sektörde hiçbir şey bilmiyor olursunuz.Sinema okulu da okusanız, filmleriniz de olsa sektöre adım attığınızda bir bakıyorsunuz hiçbir şey hayalinizdeki gibi değil. Bnc kablolaları taşıdıkça ben böyle hayal etmemiştim diyorsunuz. Bilginizin 4/1'ine dahi sahip olmayan adamlar size emirler verdiğinde yazdığınız senaryoların da, çektiğiniz filmlerin de bir önemi kalmıyor. Kaç sinema öğrencisinin, bu işi yapmak isteyen amatör insanın sektöre küsüp bir daha film bile izlemeye çalışmayacağını gördü bu gözler. Bunlar deneyimdir. Bol keseden atma cümleler değildir.

Konu sahibinin yazdıklarına gelince. Derdin hepimizin derdi. Burda ben oldum bittim diyen adamlar yok zaten. Herkes bir şekilde kendini kabul ettirmeye, hayalindekileri gerçekleştirmeye çalışan insanlar. Yakındığınız konuya gelecek olursam; yapımcısınız. Tek düşündüğünüz şey malesef ki kazanacağınız para ve diğer filmleriniz için bozulmayacak bir itibar. Adını daha önce duymadığınız bir adam size bir senaryoyla geliyor. Okur musunuz? Sinopsisi okursunuz belki. Çok güzel bi gününüzdeyseniz de tretmana bir göz atarsınız o kadar. Fakat bunun bir değişik versiyonunu düşünelim. 4-5 kısa film çekmiş, ulusal ve uluslarası festivallerden ödüller almışsınız. Reklam çekimleri yapmışsınız. Markalarla tanıtım filmleriniz var. İşte belki o zaman yapımcının ilgisini çekebilir, derdinizi anlatmak için sohbet şansı yakalayabilirsiniz ki bu sohbetten de "senin senaryonu ve fikirlerini beğendim. Al sana 1 milyon tl bu filmin yönetmeni de sensin" doneleri beklemek mucize gibi birşey.

Bunun haricinde yeni mezun olduğumda yapım şirketinin maillerine bakan insan kaynakları ablanın mailleri okuyup nasıl acımadan sildiğini de içim acıyarak gördüm. Uzun metraj senaryonuzu kendi bütçenizle çekmeyecekseniz, bir yapımcıya ihtiyacınız varsa malesef bu yollarda düşe kalka devam etmek zorundasınız. Umarım başarılı olursunuz konu sahibi. Desteklemek için her zaman burdayız.

 
Gönderildi : 05/03/2017 6:14 am
(@bi_dur)
Gönderi: 2
 

selam:) internette dolaşırken tesadüfen bu konuyu gördüm ve sektöre ait umutsuzluğa dair bir başka bakış açısı hakkında yazmak istedim.

ben profesyonel bir senaristim, yıllardır bu sektördeyim, epey dizim yayınlandı.

bir yandan sektöre girmeye çalışan senarist adayları arasında "bu sektöre girmek çok zor, kimse yeni senaristlerle ilgilenmiyor" anlayışı hakimken, bizlerde de "arkadaş ekip oluşturacağız, doğru dürüst senarist bulamıyoruz" derdi var.

o yüzden, bizim tarafımızdaki süreci anlatmak istedim, belki yeni girişimlerinizi yaparken faydası olabilir; siz de biz de kazanırız.

ben bir iki istisna hariç, genellikle aynı yapım şirketiyle çalışıyorum, bu şirkette de, başka bildiğim yapım şirketlerinde de durum şu: çok fazla senaryo-proje geliyor ama yüzde doksandokuzu okunacak durumda olmuyor. bir süre sonra yapım firması onları okumaya/değerlendirmeye çalışmaktan vazgeçiyor. benim çalıştığım yapım firması, bir ara sırf yeni başvuruları değerlendirmek için bir departman kurmuştu ama sekiz ay ve üçyüzün üzerinde projeden sonra departman kapatıldı. çünkü tek bir proje bile dizi yapılabilir onayını almadı.

sorun genellikle şuydu: projelerin çarpıcı bir ana fikri ya da insanı okumaya devam etmek için heveslendirecek kısa sinopsisi yoktu. fikirler ya karışıktı ya panele hitap etmiyordu ya da teknik olarak imkansızdı. sinopsislerin çoğu ya sayıklamadan ibaretti ya net çatışmalar kurulmamıştı ya da hikayenin açılabileceği kanallardan yoksundu.

senaryolar ise şu meşhur "ilk beş dakikada hikayeyi vaadetme" özelliğini taşımıyordu, haliyle devamı için okuma isteği bırakmıyordu.

hani çok klişe olacak ama iş dünyasında ürününüz ne kadar iyi olursa olsun onu pazarlayamazsanız hiçbir şey ifade etmez ya. senaryo sektöründe de durum bu. yazdığınız ürünü okutmanız gerekir. ve bu yapımcının değil, sizin sorumluluğunuzda.

peki ne yaparsanız okunma ihtimaliniz artar?

bir kere çok kısa ve çok net ifade edilmiş çarpıcı bir ana fikriniz olmak zorunda. bir yapım firmasına/ekip kurmaya çalışan senariste/drama koordinatörüne mail attıysanız ve mailinizde iki satırda bu fikri anlatabildiyseniz, açıp sinopsisi okumayacak yapım firması ya da senarist/drama kooridinatörü tanımıyorum arkadaşlar. mutlaka okunur. kimsenin yeni senaristlere gıcığı yok. yapım firması da, tecrübeli senarist/drama koordinatörü de aptal değil. "bu fikirden ben dizi yapar ve para kazanırım" diye düşünürse mutlaka okur.

ha, sinopsisi açtı okudu. mümkünse on sayfayı geçmeyen, çok iyi bir sinopsis çıktı karşısına. çatışmalar iyi kurulmuş, ana karakterin önünde seyircinin heyecanla çözülmesini bekleyeceği çok büyük engeller var, hikaye panele uygun, rating vaadediyor ve çok net, okunması kolay bir şekilde anlatılmış.

bu aşamada sinopsisi okuyan kişi her kimse, mutlaka açar senaryoyu da okur. senaryo da ona okuma zevki veriyorsa, sahneleri kafasında çekmeye başladıysa, heyecanla bir sonraki sayfayı çeviriyorsa, o maceranın sonunda sizi arar.

ha bu noktada "gel bu projeyi dizi yapalım sen de ekibin başına geç" demeyebilir. tecrübenize güvenmediği için sizi başka bir ekiple birlikte çalıştırmak isteyebilir, ya da zaten kanalın birine sattığı bir fikir vardır; "projen bi beklesin, gel sen bize bunu yaz" diyebilir. ama eninde sonunda sizinle çalışmak için bir teklif getirmiş olur.

o yüzden size önerim, "bu sektör zaten şöyle böyle, ancak kapalı bir çevre iş yapıyor, kimse bizi istemiyor" psikolojisine girip vazgeçeceğinize, elinizdeki projeyi en iyi şekilde nasıl yazabileceğinize ve nasıl sunabileceğinize odaklanmanız. siz "satacak" bir proje sunarsanız, er ya da geç okuyan ve değerlendiren bulunur.

tüm bunları da mesnetsiz anlatmıyorum, kendimin ve arkadaşlarımın tecrübelerine dayanıyorum. ben on sene önce ilk projemi çok düzgün bir sunumla bir sürü yapım firmasına göndermiş ve üç ayrı firmadan "gel bizimle çalış" dönüşü almıştım, sektöre bu şekilde girmiştim. benim ekibimdeki bir kişi hariç bütün arkadaşlar da sektöre benzer yollarla girmiş senaristler.

bu arada tabii tüm bu yazdıklarım tv-dizi sektörüyle ilgili şeyler. bağımsız sinema ya da arthouse için konuşmuyorum:)

umarım yardımcı olmuşumdur, sorularınız varsa yanıtlarım. belki sizler taze ve heyecan verici fikirlerinizle gelirseniz, sektör de artık kendi kendini tekrar edip durmaktan kurtulur, herkes kazanır:)

kolay gelsin, başarılar:)

 
Gönderildi : 06/04/2017 6:51 pm
 Dnd
(@dnd)
Gönderi: 0
 

Bi_dur yazdıkların için teşekkürler ama birsey sormadan geçemiyecegim.

Madem tv dizi sektöründe işler bu şekilde ,

ozaman bizim tvde izlediğimiz dizileri nasıl kabul ettirip cektiriyorlar 🙂

Çünkü dediğin gibiyse bu senaryolarin tamamının çöpe gitmesi lazım .
Türk dizileri hikaye olarak genelde toplasan 3 bölümlük hikayeyi 30 bölümde anlatmak gibi bir durumu var.
Tabi birde reyting alıyor diye rolü abartılan yan karakterler bu yüzden rayindan çıkan hikayeler falan .

Süre olayı zaten bi faktör ama hikaye yönünden de bizim diziler baya eksik yabancılara göre .

 
Gönderildi : 08/04/2017 2:46 am
(@bi_dur)
Gönderi: 2
 

Bi_dur yazdıkların için teşekkürler ama birsey sormadan geçemiyecegim.

Madem tv dizi sektöründe işler bu şekilde ,

ozaman bizim tvde izlediğimiz dizileri nasıl kabul ettirip cektiriyorlar 🙂

Çünkü dediğin gibiyse bu senaryolarin tamamının çöpe gitmesi lazım .
Türk dizileri hikaye olarak genelde toplasan 3 bölümlük hikayeyi 30 bölümde anlatmak gibi bir durumu var.
Tabi birde reyting alıyor diye rolü abartılan yan karakterler bu yüzden rayindan çıkan hikayeler falan .

Süre olayı zaten bi faktör ama hikaye yönünden de bizim diziler baya eksik yabancılara göre .

işte düşün gelen senaryoların durumunu, en iyileri tv'de yayınlananlar oluyor:) ya da en iyi demeyelim de, kanalların dramalarının en beğendikleri ya da panele uygun olanları.

türk dizileri olarak 3 bölümlük hikayeyi 30 bölümde anlatma gibi bir durum var diyorsun ama kanallar da diyor ki "biz 160 dakika dizi yayınlıyoruz, seyirci çay içiyor çekirdek çitliyor, gidip çocuğunu sallıyor falan; o yüzden hikayeleri yavaş anlatın, kilit noktaları sık sık tekrarlayın, kaçırmasınlar."

karagül'ün senaristi erkan birgören'in bir lafı vardı; "türk senaristi lost izleyip kınalı kar yazan şizofrendir" diye:) evet yabancı dizilere göre hikaye problemi var ama bu piyasadaki senaristler kötü yazdığı için değil. sistem bunu istiyor. kanal toplantılarında en sık duyduğumuz laf "panel" dir, "hay sizin panelinize" diye ağzını bozmamış senarist yoktur:))

ama yine de şurası açık ki, çatışması iyi kurulan, karakterinin önünde büyük engeller olan dramlar satın alınıyor ve seyrediliyor.

o yüzden, dediklerim hala geçerli. siz paneli göz ardı etmeden çatışması yüksek, ilk on dakikada heyecanlandıran, akıcı bir senaryo yazın, çok iyi, net ve basit bir sunum yapın, yapımcı da drama koordinatörü de, senarist de okur.

 
Gönderildi : 08/04/2017 7:23 pm
(@halilabrahim)
Gönderi: 117
 

Bi_dur yazdıkların için teşekkürler ama birsey sormadan geçemiyecegim.

Madem tv dizi sektöründe işler bu şekilde ,

ozaman bizim tvde izlediğimiz dizileri nasıl kabul ettirip cektiriyorlar 🙂

Çünkü dediğin gibiyse bu senaryolarin tamamının çöpe gitmesi lazım .
Türk dizileri hikaye olarak genelde toplasan 3 bölümlük hikayeyi 30 bölümde anlatmak gibi bir durumu var.
Tabi birde reyting alıyor diye rolü abartılan yan karakterler bu yüzden rayindan çıkan hikayeler falan .

Süre olayı zaten bi faktör ama hikaye yönünden de bizim diziler baya eksik yabancılara göre .

işte düşün gelen senaryoların durumunu, en iyileri tv'de yayınlananlar oluyor:) ya da en iyi demeyelim de, kanalların dramalarının en beğendikleri ya da panele uygun olanları.

türk dizileri olarak 3 bölümlük hikayeyi 30 bölümde anlatma gibi bir durum var diyorsun ama kanallar da diyor ki "biz 160 dakika dizi yayınlıyoruz, seyirci çay içiyor çekirdek çitliyor, gidip çocuğunu sallıyor falan; o yüzden hikayeleri yavaş anlatın, kilit noktaları sık sık tekrarlayın, kaçırmasınlar."

karagül'ün senaristi erkan birgören'in bir lafı vardı; "türk senaristi lost izleyip kınalı kar yazan şizofrendir" diye:) evet yabancı dizilere göre hikaye problemi var ama bu piyasadaki senaristler kötü yazdığı için değil. sistem bunu istiyor. kanal toplantılarında en sık duyduğumuz laf "panel" dir, "hay sizin panelinize" diye ağzını bozmamış senarist yoktur:))

ama yine de şurası açık ki, çatışması iyi kurulan, karakterinin önünde büyük engeller olan dramlar satın alınıyor ve seyrediliyor.

o yüzden, dediklerim hala geçerli. siz paneli göz ardı etmeden çatışması yüksek, ilk on dakikada heyecanlandıran, akıcı bir senaryo yazın, çok iyi, net ve basit bir sunum yapın, yapımcı da drama koordinatörü de, senarist de okur.

İlk mesajınızdan beri takipteyim , ders veriyor gibisiniz biraz daha devam ederseniz defter kalem ile geleceğim teşekkürler 🙂

 
Gönderildi : 08/04/2017 10:11 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: