Merhabalar, öncelikle bu aralar çok soru soruyorum kusura bakmayın.
Senaryo yazıyorum ama daha öncede belirttiğim gibi senaryonun mükemmel olduğundan emin olamıyorum.
Sinemadan çok iyi anlayan ve senaryoyu yorumlayabilen biri değilim, öyle bir tanıdığımda yok.
Sizce bir süre senaryo yazmadan çok fazla örnek senaryolar okusam, bu konuları araştırsam, incelesem ve senaryo yazmaya kaldığım yerden devam etsem ne olur?
Ya da bunları yaparsam iyi bir senaryo yorumcusu olabilir miyim?
Birincisi mükemmel senaryo nedir, bunu kim belirliyor, böyle bir kıstas yok. Genel geçer şeyler var, onları iyi uygulasan bile iyi bir senaryo çıkmayabilir ortaya. Çünkü senaryo kendinde bir şey değil, bilim değil bu test edebilesin, birilerine çarpar ve insanları etkilerse, ancak ve ancak etkileşimle iyi olduğunu anlarsın.
Senaryo okumak da bir yöntem, ama çok film izlemek, sinema üzerine okunabilecek şeyleri okumak hep avantaj. Bu arada yazmaya devam edebilirsin. Ama birilerine okutman lazım. Bu iş dönüp dolaşıp buraya gelecek. Birilerine senaryonu okutmaya mecbursun. Kendin anlayamazsın. Anlasan da yanlış anlarsın büyük olasılıkla. Daha önce dediğim gibi, birileri iyi senaryo yazdığını düşünüyor olmalı ve yanılıyor olmalı ki kötü senaryolar okuyoruz, kötü senaryosu olan filmler izliyoruz. Kimisi de kötü olduğunu bile bile yazıyor, çünkü kötü senaryolar da para kazandırabiliyor, bu da işin başka bir boyutu tabi.
Foruma koyabilirsin mesela.
Yazdığın senaryonun son sayfasını yada herhangi bir sayfasını buraya yapıştır, bi yerden yere vurulsun, senaryonun ne kadar mükemmel olduğunu daha iyi anlayabilirsin 😉
"Cahille girme münakaşaya. Ya sinirini zıplatır tavana, ya da yazık olur adabına.” Mevlâna 8)
Genç ve tanınmamış bir yönetmen, 1990'lı yılların ortalarında bir barda genç bir kızla tanışır, tek gecelik bir ilişki yaşarlar. Yönetmen kıza aşık olur ancak bir daha görüşemezler. O kadar etkilenir ki o tek geceden, bir senaryo yazar. Senaryo için herkes "tutmaz, izlenmez" der, ancak yine de filme çevrilir ve hem adamı çok ünlü bir yönetmen yapar hem de film inanılmaz tutar ve izlenir. Richard Linklater ve Before Sunrise'dan bahsediyorum.
Yine bir genç, senarist falan değil, büyük bir üniversite aşkı yaşar; istemediği şekilde aşk biter. Bu durum onu çok sarsar ve yaşadıklarını bir kısa hikayede toparlar. Senaryo yazmaya meraklı bir arkadaşıyla otururlar, hikayeyi senaryo haline haline getirirler, bir forumda yayınlarlar. İnanılmaz ilgi toplar. Derken o zamana kadar sadece müzik klipleri çekmiş olan bir yönetmen (Marc Webb), bu senaryodan haberdar olur ve filmini çekmeye talip olur. Film çekilir, bomba gibi patlar. Aşkın 500 Günü'nden bahsediyorum.
Böyle 20 tane daha bilinen örnek verebilirim. Olay okumakla, yazmakla, mükemmele ulaşmakla dolaylı olarak alakalı, doğrudan değil. Eğer eleştirmen olacaksan, okumak, yazmak, izlemek ve araştırmak senin için elzem. O çünkü amiyane tabirle bir tür teknisyenlik. Senaristlik de teknisyenlik. İcabında sipariş verilecek sana, ya da sen birilerine bir şey satmak için belli bir çerçeve içerisinde hareket edeceksin.
Ancak hikaye anlatmak öğrenilebilen ya da öğretilebilen bir şey değil; o hikayenin sende olması gerekiyor. Sen eğer çok ilginç, okunmaya ve izlenmeye değer bir aşk yaşadıysan, bir hikaye varsa ortada, senaryo yazmayı bilmen gerekmiyor. Elini sallasan senarist. Yazar sana senaryosunu. Sen hikayeden haber ver.
Yazdığım senaryoları (kısa biçimde) forum bölümünde hangi kategoriye yazabilirim?