Aklımda hep hikayeler birikiyor.Bu hikayeleri genelde karanlıkta hayal edebiliyorum.Sonra günün herhangi bir zamanı hikayeyi yazmaya kalktığımda bütün bildiklerimi unutuyorum.Sizce başlangıç olarak nasıl başlamalayım ve Siz senaryo yazmaya nasıl başladınız?
Günlük tutabilirsin, yeni başlayanlar için bu iyi bir idmandır.
Aklındaki herşeyi yaz. Günlük iyi bir çözüm olabilir.
Bir süre yazdıklarını okuma, at birleylere kalsın. Aradan zaman geçtiğinde onları tekrar oku.
Eğer yazdıkların sana hoş geliyor ve başka fikirlere kapı açıyorlarsa başladın demektir.
Yeterince kelime birikince "ee? Ne yapacağım şimdi?" dediğin anda başla üzerine okumaya. Senaryo nedir? Naısl yazılır? Neden senaryo da kitap değil?
Bunları da biraz öğrenince (bu arada mutlaka örnek senaryolar metinler görmen gerkeir) artık denemeye hazırsındır. SOnrası sana kalmış.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Ben ses kayıt cihazı almıştım bunun için. İlk zamanlar baya da bir kaydettim. Gece uykudan önce aklıma çok güzel fikirler gelirdi ve ben hemen bunları kayıt cihazına okurdum. Böyle yapa yapa unutmamayı öğrendim sanırım. Artık hiçbir fikir silinmiyor aklımdan. Öyle yapmanı tavsiye ederim.
Ama ufak bir tavsiye, sakın dijital alma. Bildiğin kasetli analog cihazlardan al. Gecenin köründe tuş arama dijital cihazda. Analog güzeldir. Ucuzdur da.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Gereksiz yazdım ama foruma nerdeyse anlamlı yazdıgım ilk yazı oldu.Bu özet aşağıdaki uzun yazıma aittir. sizleri sıkmamak için bunu buraya iliştireyim dedim. Özgür bakar ve sevgili Görkem abi nin adı geçiyor aşağıda okumak isterseniz hoşunuza gidebilir. 🙂
" Sonuç olarak unutuyorsan bırak, aklından çıkmıyorsa buldugun her yere yaz, gerisini getirmek için. Unutmamak için degil. Ben bileklerime bile yazdım. Unuttukların inan senin hikayen değildir."
Hikayem de bu;
Ben meraklı ve sorup öğrenmeyi fazlası ile seven bir adam olduğumdan Özgür Bakar bana telefonunu verdigine pişman olduğu bir gün bana şöyle dedi. "Abi sevgilimden çok arıyorsun yeter artık". Bende çok utandım tabi. Ardından birdaha aramadım.Numarasını bile sildim.:) Neyse konu karıştı. Ben oyunculuk, senaristlik ve yönetmenlik arasında gidip geliyordum 3 sene önce, ÖZGÜR ün son sözleri şöyle oldu : "abi birini seç ve yapabildiginin en iyisini yap, sonra diğer ikisini denersin. Mahsun kırmızıgül gibi" şaka değil, gerçekten Mahsun örneğini verdi.
Hakikaten bende senaryo yazmaya başladım deli gibi, ancak 150 hikayeden bir tanesi bile gün geçmiyorki yazıldıktan sonra miğdemi bulandırmasın. Bu sefer aradan 2,5 yıl geçti ve özgür'e msn den yazdım. : - beni bu belaya sen bulaştırdın ve içinden çıkamıyorum bana yol göster! " tabi sonra ÖZGÜR birtane yumruk indirdi. evet msn de gerçekten 🙂 ... o da şu oldu : "abi derdin ne senin? nedir senin derdin ? dertsiz insan yok şu ülkede sendede milyon tane vardır otur ve derdini yaz". Derdinin seni efkarlandırması gerekmiyor, canını sıkar, o dertten muzdarip olanlara yardım etmek gelir içinden gibi. Bende ne kadar düşündüm hatırlamıyorum ama derdimin ne oldugunu kabaca çıkardıktan sonra Robert mckee nin dedigi gibi notlar almaya başladım ama baktım ki notlara gerek yok sanki yazdıgım hiç birşey aklımdan çıkmıyor. Neyse o hikayeyide ilk kıvılcımı halinde çok deger verdigim sevgili Görkem abime anlattım oda şahane Emir bunu yazıp çekmelisin gibisinden destekler verdi tabi...
Görkem abi kısmına girmeyeyim oda benden çok dertli, sorma merakında birazda sıcakkanlılık eklenince onuda sık aradım hatta bir kere yenge actı telefonu "Görkem araba kulllanıyor" dedi ordada bir kaynar su döküldü başımdan aşağıya, birdaha aramıyorum zaten. Özgürle ikisi inanıyorumki beni ortadan kaldırmak için sıkı fıkı oldular 🙂