Forum

Siyasal Bir İmkan O...
 

Siyasal Bir İmkan Olarak Gerilla Film Yapımı

11 Gönderi
7 Üyeler
0 Reactions
5,586 Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
(@lethaldoze)
Gönderi: 0
 

Güzel paylaşım. Steadicam ve şaryo iyiymiş. İş yapar gibi ...

“Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın.”

Jacques Tati

 
Gönderildi : 27/08/2014 12:34 am
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

Güzel yazı olmuş, eline sağlık. Ben "gerilla" sözcüğünü sanıldığı gibi politik/siyasi bulmadığım için senin kastettiğine yakın bir düşünce çizgisi için ısrarla "amatör/bağımsız" demekteyim. Gerilla terimi daha çok bir teknik yaklaşımı anlatıyor bence, çünkü "guerrilla filmmaking" diye yapılan çalışma, kitap, video vb bakarsan burada özde bir poltik tavrın olmadığını, daha çok ucuzculuğun kastedildiği ortaya çıkıyor. Hatta aslında bu yaklaşımla yapılan filmler hala ana akımın mikro-tekrarları. Amaç ucuza kendini gösterip ana akıma atlamak. "Bağımsız" ise daha çok bir tercih gibi. Yani burada bir tutum ve ısrar olduğu söylenebilir.

Tekniğin ucuzlaması, yani bir dönem daha seçkinci olarak görülen unsurların artık kitle açısından daha erişilebilir olması bence iki yönlü çalışıyor. Yani ille de siyasi bir bilinç uyanacak diye bir şey yok. Aksine cıvıma katsayısı da artıyor. Bkz. bir tarihlerin dolu ortamı olan ekşi sözlük ve şimdiki hali. Yani vine vb videolar aslında bazı şeyleri ti'ye alır gibi görülürken kendi içinde bir lümpenlik de yaratmış durumda. "Vermem" diyen kız, "fakirler ölsün" diye kız vb vb yine parsayı toplamış. Bu arada siyasi bir tavırla buna yaklaşan kişinin elinde sadece ucuza eriştiği teknikten başka bir şey yok. Bunun bir silah olabileceği (hatta olduğu doğru) ama burada sinema dilinin de bizzat ideololojik bir boyut olduğu atlanmamalı. Yani crane-shot, jimmy-jib acaba nötral birer araç ve teknik mi yoksa bunlar daha önce ABD/Hollywwod dışında diğer ülke sinemalarınca kabul edilmediği halde artık içerik ve format farklılığı olmaksızın her yere sirayet etmiş bir "dil" mi aynı zamanda? Crane-shot doğal değildir sonuçta ama müzik eşliiğinde insana bir "tanrı-gözü", bir ulviyet hissi yaşatırken acaba yavaştan yavaştan imana doğru da mı çekiyor izleyiciyi? Bu durumda bu boyutun bilincinde olmayan yeni yapımcılar farkına varmadan sosyal içerikli mesajlarını bile ilahileştirmesinler?

Kısacası bu ucuzlama iyi ama acaba bir küresel Amerikanlaşma, daha doğrusu İngilizce dili gibi, sinema dilinin de Amerikan kökenli olması türünden bir furya da mı yarattı acaba? Bunlar kafamda dolaşan noktalar. Neyse, senin gibi içinde hala insana inanç olan kişilerin var olması güzel.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 27/08/2014 4:03 am
(@erkayama)
Gönderi: 0
 

Gerilla film yapımı konusunda benim de kafam çok karışıyor. Ben ok beğendim yazıyı. Okurken kafam baya doluydu. Sık kullanılanlara attım bir kez daha okudum, bence çok faydalı bir kaynak olmuş. Akıllardaki birkaç soru işaretini siliyor.

Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!

 
Gönderildi : 27/08/2014 1:08 pm
(@kuzeydeniz)
Gönderi: 0
 

Güzel yazı olmuş, eline sağlık. Ben "gerilla" sözcüğünü sanıldığı gibi politik/siyasi bulmadığım için senin kastettiğine yakın bir düşünce çizgisi için ısrarla "amatör/bağımsız" demekteyim. Gerilla terimi daha çok bir teknik yaklaşımı anlatıyor bence, çünkü "guerrilla filmmaking" diye yapılan çalışma, kitap, video vb bakarsan burada özde bir poltik tavrın olmadığını, daha çok ucuzculuğun kastedildiği ortaya çıkıyor. Hatta aslında bu yaklaşımla yapılan filmler hala ana akımın mikro-tekrarları. Amaç ucuza kendini gösterip ana akıma atlamak. "Bağımsız" ise daha çok bir tercih gibi. Yani burada bir tutum ve ısrar olduğu söylenebilir.

Tekniğin ucuzlaması, yani bir dönem daha seçkinci olarak görülen unsurların artık kitle açısından daha erişilebilir olması bence iki yönlü çalışıyor. Yani ille de siyasi bir bilinç uyanacak diye bir şey yok. Aksine cıvıma katsayısı da artıyor. Bkz. bir tarihlerin dolu ortamı olan ekşi sözlük ve şimdiki hali. Yani vine vb videolar aslında bazı şeyleri ti'ye alır gibi görülürken kendi içinde bir lümpenlik de yaratmış durumda. "Vermem" diyen kız, "fakirler ölsün" diye kız vb vb yine parsayı toplamış. Bu arada siyasi bir tavırla buna yaklaşan kişinin elinde sadece ucuza eriştiği teknikten başka bir şey yok. Bunun bir silah olabileceği (hatta olduğu doğru) ama burada sinema dilinin de bizzat ideololojik bir boyut olduğu atlanmamalı. Yani crane-shot, jimmy-jib acaba nötral birer araç ve teknik mi yoksa bunlar daha önce ABD/Hollywwod dışında diğer ülke sinemalarınca kabul edilmediği halde artık içerik ve format farklılığı olmaksızın her yere sirayet etmiş bir "dil" mi aynı zamanda? Crane-shot doğal değildir sonuçta ama müzik eşliiğinde insana bir "tanrı-gözü", bir ulviyet hissi yaşatırken acaba yavaştan yavaştan imana doğru da mı çekiyor izleyiciyi? Bu durumda bu boyutun bilincinde olmayan yeni yapımcılar farkına varmadan sosyal içerikli mesajlarını bile ilahileştirmesinler?

Kısacası bu ucuzlama iyi ama acaba bir küresel Amerikanlaşma, daha doğrusu İngilizce dili gibi, sinema dilinin de Amerikan kökenli olması türünden bir furya da mı yarattı acaba? Bunlar kafamda dolaşan noktalar. Neyse, senin gibi içinde hala insana inanç olan kişilerin var olması güzel.

Yorumunuzu okurken aklıma Üniversite yıllarım geldi. Okulda öğretim görevlileri, evde amcalarımız, iş yerine gittiğimizde büyüklerimiz " Biz eskiden öyleydik. Biz eskiden şöyleydik..." diye başlarlardı. Bizde en büyük kazığı; onlara değer verdiğimizde yedik.... Çünkü; lümpen döngüsü içerisinde eskiden iyi olan şeyleri terk edenler, eskiden iyi olduğunun ve farklı olduğunun reklamını yapanlarda şimdi hiç bir şey yoktur...

Sonra bir gün yolum bir yere düştü... Kocaaaa bir mahallede tek bir kişi, tek bir çocuk... Saf temiz.. iyi niyetli... Aradan neredeyse 19-20 yıl geçmiş. O çocuk o mahallede tekti.. Benim gördüğüm öyleydi. Henüz değiştirmemişler, vampir yapamamışlardı. Halen yapamadılar. Çocuk değişmedi. İlk günkü gibi kaldı. Mahalledeki çocuklar değişti. Bazen ağzımdan çıkacak oluyor, biz eskiden falan... Utanıyorum sözümden, değil diyorum... Tekrar kendini çek et Kuzey.... Halen öyle miyim? sorusunu soruyorum... İnatla gülümsüyorum. Öyleyim. Bu topraklarda, sinemaya, sektöre, ekmeğe, insanlığa dair çok sözümüz var. Olacakta, olmalıdır da... Farklılıklarımız var. Tek bir sermayemiz var; hiç bitmeyen... Umut...

İnsanlığın kuruluşundan beri, Cennet/cehennem, şeytan - melek döngüsünde, siyah-beyaz çatışması devam ediyor... İnsana dair yapılan tüm güzellikler, cennet, melek, beyaz saflarında yer alıyor.
Ben nerede bir düşünce, bir duygu, bir his... İyiliğin ordusunda bir insan görsem; benden diyorum... O varya, o çocuk benim... Kendi çocukluğumu görüp; kendi büyüklüğümde o çocukluğumu kimsenin yıkmasına, kimsenin incitmesine, o saf duyguları kimsenin sömürmesine izin vermiyorum. Vermemek de gerekiyor......

Nerede güzel bir düşünce varsa; bütün iyi insanları kaybetmek pahasına olsa da; o duyguyu, o insanı, o toprağı, o ağacı ve kuşu kaybetmemek gerekiyor.
İnsana dair, insanca işler yapanlara selam olsun...
O duyguyu taşıyan tüm yürekli güzel insanlara selam olsun...
Kalbi ve ruhu yüzü tüm insanlıkla karşılıklı cem edenlere selam olsun...
Önünüzde saygıyla eğiliyorum.
Sevgiyle.

======================
www.e-senarist.com
[email protected]

 
Gönderildi : 27/08/2014 2:50 pm
(@kuzeydeniz)
Gönderi: 0
 

Bu arada yazı çok güzel. Akşam sağlam kafayla bir kez daha okumam gerekiyor. Kendi içimde yarattığım idealist Taksim anıtına benzettim kendimi. Yada Ulustaki Atatürk heykeline...
Aklımda sürekli dönen, toplumsal projelerin toplandığı kendi anıtım. Sonra her ay ekmek kazanma derdi, taksitler, kredi kartları, ödemeler bir bakıyorum tüm sorunlar toma olmuş; beni kendi anıtımdan uzak tutmak için üzerime gaz bombası atıyor. Kurşun sıkıyor:) hatta yetmiyor... bu forumda bile Biber gazları yapılıyor:D:) " bu arada biber gazını andıran kutunun yapımı takdire şayandı. Tebrikler. "

Akım yaratmak için bu yoldan gidenlerin; bir yerde idealistliğini koruyup, konaklayacak, oturup yeni gidenlerin enerjilerini toplayacakları küçük küçük barınma alanları, ideolojik eğitim ve amaç verecekleri küçük sayfiye yerleri yapmaları gerekiyor...

Bizim büyüklerimiz yada bu işten ekmek yiyenler, suyun başındakiler kutupta bir çıkıyorlar... İşini bilenler kendini kurtarıyor, işini bilmeyenler bir yerlerde telef oluyor, donup kalıyor... Biz ise; bu döngüler içerisinde bulunduğumuz yerden çıkıp; ne yapabiliriz, nasıl kurtuluruz'un derdindeyiz. Yada nasıl bir iz bırakırız sorusunun cevabını arıyoruz...
Maalesef o söylediğiniz sistemde; Nuri Bilge Ceylan'ı sevgiyle ismini anıyor iken; Yılmaz Güney'den başka 40 yılda insanımız çıkmamıştır.
Çıkanlara da direk düşman olunmuştur.

Bizler kamera alıp; direk oscar almayı düşünen arayıştayız. Oysa, sanatın nasıl ve kime icra edileceğinin sorusunun cevabı insanlık tarihinden eskidir...
Saygıyla.

======================
www.e-senarist.com
[email protected]

 
Gönderildi : 27/08/2014 3:10 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Güzel yazı olmuş, eline sağlık. Ben "gerilla" sözcüğünü sanıldığı gibi politik/siyasi bulmadığım için senin kastettiğine yakın bir düşünce çizgisi için ısrarla "amatör/bağımsız" demekteyim. Gerilla terimi daha çok bir teknik yaklaşımı anlatıyor bence, çünkü "guerrilla filmmaking" diye yapılan çalışma, kitap, video vb bakarsan burada özde bir poltik tavrın olmadığını, daha çok ucuzculuğun kastedildiği ortaya çıkıyor. Hatta aslında bu yaklaşımla yapılan filmler hala ana akımın mikro-tekrarları. Amaç ucuza kendini gösterip ana akıma atlamak. "Bağımsız" ise daha çok bir tercih gibi. Yani burada bir tutum ve ısrar olduğu söylenebilir.

Tekniğin ucuzlaması, yani bir dönem daha seçkinci olarak görülen unsurların artık kitle açısından daha erişilebilir olması bence iki yönlü çalışıyor. Yani ille de siyasi bir bilinç uyanacak diye bir şey yok. Aksine cıvıma katsayısı da artıyor. Bkz. bir tarihlerin dolu ortamı olan ekşi sözlük ve şimdiki hali. Yani vine vb videolar aslında bazı şeyleri ti'ye alır gibi görülürken kendi içinde bir lümpenlik de yaratmış durumda. "Vermem" diyen kız, "fakirler ölsün" diye kız vb vb yine parsayı toplamış. Bu arada siyasi bir tavırla buna yaklaşan kişinin elinde sadece ucuza eriştiği teknikten başka bir şey yok. Bunun bir silah olabileceği (hatta olduğu doğru) ama burada sinema dilinin de bizzat ideololojik bir boyut olduğu atlanmamalı. Yani crane-shot, jimmy-jib acaba nötral birer araç ve teknik mi yoksa bunlar daha önce ABD/Hollywwod dışında diğer ülke sinemalarınca kabul edilmediği halde artık içerik ve format farklılığı olmaksızın her yere sirayet etmiş bir "dil" mi aynı zamanda? Crane-shot doğal değildir sonuçta ama müzik eşliiğinde insana bir "tanrı-gözü", bir ulviyet hissi yaşatırken acaba yavaştan yavaştan imana doğru da mı çekiyor izleyiciyi? Bu durumda bu boyutun bilincinde olmayan yeni yapımcılar farkına varmadan sosyal içerikli mesajlarını bile ilahileştirmesinler?

Kısacası bu ucuzlama iyi ama acaba bir küresel Amerikanlaşma, daha doğrusu İngilizce dili gibi, sinema dilinin de Amerikan kökenli olması türünden bir furya da mı yarattı acaba? Bunlar kafamda dolaşan noktalar. Neyse, senin gibi içinde hala insana inanç olan kişilerin var olması güzel.

Gerilla'yı kullanma sebebim şu aslında.
Şimdi biliyorsun ki kavramlar da savaş alanları aslında.
Senin dediğin ve benim de yazıda kısmen değindiğim bir anaakıma sıçrama aracı anlamı var yoğun ve baskın olarak.
Ama işte "rakibinin" kavramlarını da çalmalısın. Onlara yeni anlamlar, daha doğrusu aslında sahip oldukları esas anlamları geri kazandırmalısın.
Kendisinden güçlü bir iktidara karşı savaşan kuralsız, küçük ordu demektir ya gerilla, işte iktidar aslında bu anlamı alıp kendine yamıyor. Ben diyorum ki hop gerillanın esas anlamı budur. Savaştığı şeyin parçası olamaz.

Cıvıtmaya da sebebiyet veriyor doğru, ona çok değinmedim, sadece yazının sonunda "selfie gibi sıkışmalara" da sebebiyet verebilir diyerek başka bir yazıya bıraktım.

Estetik konusu bu meselenin en çetrefilli olduğu yer. Bilgi dediğin anda işin içinde "iktidar" giriyor. Ve evet çok güzel dedin dolly jimmy jib vs. bunlar Amerikanlaşma, ama öte yandan kaçınılmaz da bir Avrupalılaşma var aksi estetikte. Dolayısıyla iktidar kaçabileceğimiz bir şey değil. Dolayısıyla bunlar artık bir yerlerden gelen "yerleşmiş" bilgi kalıpları gibi. Amerikan daha çok gözümüze batıyor çünkü onun manipülasyon gibi politik bir amaçla birlikte de işlediğini biliyoruz. Ama aksi yönde buna bir direniş oluşturacak olan şeyin kendisi de "yerleşmiş" bir bilgi kalıbı olarak bizim estetiğimizi belirliyor. Ben bu yerleşik olanların bir kenara bırakılması taraftarı değilim. (Post-modern değilim yani.) Ama temkinli-bilinçli yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum ve alternatif bir iktidarın aracı olabilecekleri taraftarıyım. Tam da bu noktada kendi iktidarını kendi kurabilme potansiyeli var aslında Gerilla Film Yapımı'nda. O nedenle bu olanakları kullananlar aslında bizlere yeni bir estetiğin bilgisini oluşturuyorlar mesela belki de. Sosyal medyada yeni bir görsel estetik çıkıyor. Selfie 10 sene önce çekilseydi, bu ne kıçımızın dibinden çekme, boydan al biraz derlerdi. Şimdi yer gök selfie. Bu estetik bir özgünlük olarak düşünülebilir. Ama işte "cıvatabilir" de bir şey. Ya da estetik bir kuramsallığın alternatif bir ifadesi olarak da kullanılabilir, bu ve birçok estetik ifade. Dolayısıyla bazı şeyleri "kendimiz yapmak" , olabildiğince, hem ekipmanı, hem estetiği, kendimiz yapmalıyız. Bu mutlak bir kendin yapma değil zaten yerleşmiş bilgi kalıpları üzerine yükselmek zorundalar. Jimmy jibi kendimiz yapmak devrimci bir tavır, ama yapılan şeyin jimmy olması aksine seni iktidara bağlıyor, çünkü jimmy bir sinema kültürünün dayatması. Ama senin kendin yapacağın jimmy iktidarın jimmy'sinden farklı bir şey ortaya çıkarabilir, farklı bir teknik, farklı bir şey. Olabilir. İşte iktidar olarak iktidarla böyle savaşıyoruz. Onun kodlarıyla onu yıkıyoruz.

 
Gönderildi : 27/08/2014 4:20 pm
(@ilkersn)
Gönderi: 0
 

Yok ben destek alayım, birileri bana maddi olarak yardım etsin de film yapacam olayına da karşıyım. Hani bağımsızdın sen?
Kendin yap, bağımsız sinema, az ekiple çok iş, en önemlisi de senaryonun imkanlar dahilinde yazımı çok önemli bu başlık altında.
Tabii paran varsa bunlara takılmazsın... En kral kamerayı da alırsın, en iyi ekipmanı da; ekip için bulduğun adamın da, oyuncunun da parasını verirsin.
Dışarıdan "pahalı bir sanat dalı" olarak görülen sinemayı en düşük bütçe ile icra etmeye çalışan bizler bir şeylerin belini kırıyoruz.

filmleriniz için müzikler

Son Kısalarımız: tesir Kader Eris
Kısa filmlerimiz, ücretsiz müzikler ve kendin yap videoları

 
Gönderildi : 27/08/2014 4:25 pm
(@kuzeydeniz)
Gönderi: 0
 

Yok ben destek alayım, birileri bana maddi olarak yardım etsin de film yapacam olayına da karşıyım. Hani bağımsızdın sen?
Kendin yap, bağımsız sinema, az ekiple çok iş, en önemlisi de senaryonun imkanlar dahilinde yazımı çok önemli bu başlık altında.
Tabii paran varsa bunlara takılmazsın... En kral kamerayı da alırsın, en iyi ekipmanı da; ekip için bulduğun adamın da, oyuncunun da parasını verirsin.
Dışarıdan "pahalı bir sanat dalı" olarak görülen sinemayı en düşük bütçe ile icra etmeye çalışan bizler bir şeylerin belini kırıyoruz.

Değerli arkadaşım,
Yazdığını üstüme alarak cevaplıyorum.
İnsanın yapı olarak aidiyet duygusu vardır. Şehirlere göçlerde, bir akrabasının, tanıdığın, ahbabın yanına gelirler. Sonra kendi aile ve çevresini kurarlar. Türkiye'de şehirlere göçler böyle kurulmuştur. Onun için, mahallelerde, Sivaslılar, Trabzonlular yada aynı köyden çok aile gelmiştir. Tamamı, yalnızlık duygusuna yada şehirde yenilmeme hissi üzerinedir.
Bir şairimiz, şehir insanı yutar derdi. Halen geçerli.

Köyden bir grup çıkar. İstanbulda Kadıköy'e yerleşir. Köyden başka bir grup çıkar, o Kadıköyde bir günlük kalarak, kendine önce iş, sonra ev bakar. Üsküdar'a yerleşir.
Buna sayfiye yerleri diyorum ben. Kendi göçünü tamamlayana kadar, küçük küçük yardımlarla ayakta kalarak enerjisini asıl gideceği yere ulaştırmak ve orada türünün devamını ve sürekliliğini sağlamak.

Sinema benim gözümde böyledir.
Bizden öncekiler yeni yaşam alanları oluşturmuş ve bizimde niyetimiz bu yönde ise; Sivas'tan çıkıp; Ankara üzerinden İstanbul'a giderken; o sayfiye yerlerini kendimizle halletmeye çalışıyoruz.
Sende oyuncu var mı? Yönetmen var mı? Alet edevat var mı? diye...
Kastettiğim yardım bu...

Bizden çok önce bu mesleğe bulaşmış insanlardan bir yardım talebim hiç olmadı. Hatta, ben elimden geldiği kadar insanlara yapabileceğim ölçüde yardım etmeye de çalışıyorum.
Ama, yaşadığımız bir gerçekte şudur ki; İdeolojik olarak da; bilgi, eğitim ve deneyim olarak da çok yardıma ihtiyacımız var. Bunu sadece maddi olarak kastetmiyorum.
Elinde teknik donanımı olup; düz kağıda yazdığı senaryo ile iş yapandan tutun; senaryosu olup teknik donanım arayanlara kadar yoğun bir kısır döngü içerisindeyiz. Ve, burada adını şu an özür dileyerek hatırlamadığım çok güzel insanlarda var; tüm ekipmanım ile size yardım etmek istiyorum diyende var. ( benim için değil; forumdaki ortak yazılanları söylüyorum. )
Yardım dediğim bu... Ve, bunu başarmış insanlarda; yeni ve gerçekten yetenekli insanlara bir şekilde yardım etmesi ve lojistik ( bilgi, eğitim, yol gösterme, danışmanlık ( para değil ) ) destek sağlaması gerektiğini düşünüyorum.

Gelsin kazandığını, gelecek vaat etmeyen proje ve insanlara yatırsın demiyorum.

Şu forumda gördüğüm teknik olarak bana göre mükemmel yetenek ve donanıma sahip dostlar var. Ve, bıkmadan bizlerle bir şeyler paylaşıyorlar. Sorunu olup da burada çözüme ulaşmayan, cihazlarında, çekimlerindeki sorunları yazdıklarında kırk tane mükemmel yorum çözümü geliyor. Ve, teşekkür ederek kapatıyor. Kastettiğim bu...

Bizim daha çok yolumuz ve başarılması gereken çok amacımız var. Somon balıklarının göçü gibi... En son göç nihai hedefine ulaştığında; huzur içinde ölürsün:)
Biz, Özçekim ( selfileri ) kapısını çaldığımız ve bu meslekte duayen güzel insanlara yapmaya başladığımızda; Asıl Gerilla filmi de yapmış olacağız...
Devrimde başarılmış olacak...

Yoksa, bu tartışmaların milyonları, GB niyetine çok forumları dolduracak...
Saygılar...

======================
www.e-senarist.com
[email protected]

 
Gönderildi : 27/08/2014 5:27 pm
(@ilkersn)
Gönderi: 0
 

Değerli arkadaşım,
Yazdığını üstüme alarak cevaplıyorum.

Üstüne alınma arkadaşım seninle hiç alakası yok, yanlış anlamışsın beni. Yardımlaşmak, yardım istemekten kastım bel bağlamaktı aslında. Yani bir şey çekeceksin para toplayarak işe başlamaya kalkıyorsun. bir proje yazmışsın, proje baştan seni aşıyor, ne yapayım bari sponsor bilmemne bulayım diye başlıyorsun kapı kapı gezmeye, fon almaya çalışmaya. Zaten senaryosunu elindeki imkanlara göre yazmayan bağımsız sinemacılar hep fon aramakla meşguldürler. "çok mükemmel bir şey çekeceğim ama param yok" diyerekten... Yoksa tabii ki birbirimize yardım edeceğiz; bilgi olsun, ekipman olsun, ekip olsun... Benim bahsettiğim başka bir şeydi. Benim üzerinde durmak istediğim konu hala elindeki imkanlara göre senaryo yazmak aslına bakarsanız. Uçuk bir şey yazıp kapı kapı dolaşmak, bağımsız düşük bütçe film yapımına ters bir durumdur bana kalırsa.

filmleriniz için müzikler

Son Kısalarımız: tesir Kader Eris
Kısa filmlerimiz, ücretsiz müzikler ve kendin yap videoları

 
Gönderildi : 27/08/2014 8:26 pm
(@paciente)
Gönderi: 0
 

İlgiyle ve keyifle okudum. Çok iyi...

 
Gönderildi : 28/08/2014 3:43 am
Paylaş: