Forum

Süs (2008)

176 Gönderi
53 Üyeler
0 Reactions
34.2 K Görüntüleme
(@amagi)
Gönderi: 31
 

evet haklisin filmin ilk halini izlememis olsam kor goze parmak der miydim emin diilim, oturup bunu dusundum az once ve emin olmadigimi anladim. ama her zaman ki soleyecegim laf hala ayni "birak, daganik kalsin".
sana en basinda butunluk kaygim oldugunu soylemistin, bu kaygim izledikten sonra yok oldu cunku butunlugu korumayi basarmissin, ama karakterlerin hepsinin aslinda sen oldugu hissi uyanmadi filmi izlerken, film kafa karisikligini zaten yeterince iyi veriyordu bence eski halinde. bir de sonda doktor olarak da senin konusman hos olmamis, gerci orada, kafayi yemis senin kisiliklerinden biri de doktor muydu sorusu uyandi kafamda, yani gercekte doktor yok onu da sen mi uydurmussun diye dusundum ama emin olamam bir sikinti zaten cunku doktorun orda ayri bir kisilik olarak bulunmasi ihtimali ve onu da senin seslendirmis olman beni rahatsiz etti. herseyin en guzeli orjinalidir mantigiyla hareket ediyorum, ben eski halini daha cok sevdim, bu biraz kor goze parmak seklinde olmus.
Yan odaya da gelir söylerim, ama konuşalım insanlar da duysunlar.:)

Doktor da benim evet! O da benim kişiliğim, çünkü o da filmin içinde, yani benim karakterim.
"Bilinçli" yanımı temsil ediyor diyebilirim. Ama kendisi de aslında bilinçsizce ilerleyen bir sürecin yani filmin parçası olduğu için aslında bir bilinçlilik yanılsaması. Yani aslında hiçbir zaman saf bir bilince erişemeyiz, yaptığımız işi yaparken ben oldum abi "gerçek" budur diyemeyiz. Sadece bir bilince ulaştığımızı zannederiz belli dönemlerde. Arayış hiç bitmez.
Benim fikrim budur bu durumla ilgili.

Her şeyin ötesinde doktor aslında başka bir nesne orada.
Ama o nesne de artık benimle bütünleştiğinden bana dönüşüyor.
O nesnenin ne olduğunu da açık etmeyeyim.

Asıl soru şu? Orjinal hali izlemeseydik, yine kör göze parmak mı diyecektik?
Benim araştırdığım denediğim şeylerden biri de bu.
O nedenle ilk hali izlemeyenlerin yorumları da çok önemli benim için.

Her şeyin ötesinde sanırım ben bu filmi çok sevmiş ve sahiplenmişim ki kendim de içine girmek istemişim bir şekilde.

 
Gönderildi : 30/05/2009 8:33 pm
(@techo)
Gönderi: 0
 

Benim filmden çıkarımım, ilk sahnedeki karakter kendi sözlerini yada fikirlerini belirtmiyo orda, senin yaşadıklarını, senin hislerini, senin duygularını ifade ediyo ya da ifşa ediyo, hangisini istersen. Seninle yüzyüze tanışmamış olmamıza rağmen yazdıklarından, yaptığın filmlerden ve muzdarip olduğun konulardan yola çıkarak bu sonuca vardım, tabi tamamen işkembeden sallıyo da olabilirim. Yönetmen filmdeki karaktere kendi fikirlerini söyletiyorsa bu bana göre ego tatminidir, zira o karakter bi parça kendisidir aslında ve insanlara o karakter aracılığıyla kendi düşüncelerini iletiyodur. E be kardeşim zaten bütün filmlerde bu böyledir diyebilirsin, bu filmde çok gözüme battı o yüzden bi nebze rahatsızlık var. Bunu kötü bir şey olarak algılama bi çok kişi yapar bunu ve benim de yapmayı çok istediğim fakat henüz uygun bi altyapı bulamadığım bir mevzudur bu.

Bu arada bendeki egoya bak birader kosakoca matrixe yaptığın göndermeyi üzerime aldım, vaçoski kardeşler duysa daha da film çekmezler herhalde 😆

Son olarak filminde oynadığın için aklıma geldi paylaşayım, ben de son filmimde bir sahnede oynadım ama o kadar kötü oynamışım ki şu aralar ne yapsam ne etsem de o sahneyi filme koymasam diye düşünüyorum, hakkatten oyunculuk çok başka bişey be birader 🙂 Sen gene kurtarmışsın durumu, benim halim feci.

Techofilm

 
Gönderildi : 30/05/2009 8:33 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

O karakter benim.
Kendimi oynadım. Kendi sözlerimi kendime söylettim. 🙂
Biraz farklı bir konsepte soktum sadece o kadar.

 
Gönderildi : 30/05/2009 9:35 pm
(@amagi)
Gönderi: 31
 

Konseptte cok farkli diil bence 😀 , ayrica bir yonetmenin karakterlerin agzidan kendi fikirlerini soylemesi cok normaldir, bu ego tatmini midir degil midir bilmem ama absurd olmadigi kesindir.
O karakter benim.
Kendimi oynadım. Kendi sözlerimi kendime söylettim. 🙂
Biraz farklı bir konsepte soktum sadece o kadar.

 
Gönderildi : 30/05/2009 10:05 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Film kendi halinde bir dengedeydi, şimdi kefelere başka ağırlıklar eklenmiş. O yüzden dengeler değişmiş diyemem ama terazinin sarsıldığı kesin. Pek fazla objektif bakamadığım için daha fazla yorum yapma yanlısı değilim. Bir önceki versiyonu izlemeyenler ne düşünecek bu daha önemli.

Oyunculuğunu beğendim. Tebrikler. Takipteyim bu başlığı.

 
Gönderildi : 30/05/2009 11:04 pm
(@beran)
Gönderi: 0
 

İlk hali gerçekten çok daha güzeldi. İlk kurgudaki ilk sahnenin soluk olması durgunluğu veriyordu ama burda coluor değiştirilip turuncu filitre görüntüsü verilince herşey iyi hoş gibi. Ve ayrıca kanın gözümüze kadar da sıçraması pek hoş olmamış. "Fakat bu filmin anlaşılmasını istemek gibi bir derdim var. " bu cümlede sinemaya uygun değil . Herkesin ilacı farklı demek daha mantıklı olur bu konuda.Yine de emeğine sağlık Fırat abi.

Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!Toprak bakır gök bakır.Haykır güneşi içenlerin türküsünü,hay-kır haykıralım!

 
Gönderildi : 31/05/2009 2:33 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

"Bu filmin anlaşılmasını istemek gibi bir derdim var cümlesinin anlaşılmasını istemek gibi bir derdim" de olacak gibi duruyor. 🙂

 
Gönderildi : 31/05/2009 3:11 am
(@eraydinc)
Gönderi: 0
 

Ben ilk defa güncellenmiş bir kısa filmin teknik olarak düşüş yaşadığına şahit oluyorum Kezzap,söylemezsem çatır çatır çatlardım 😀

Color,giriş sekansındaki sinematografi,jenerik, Ölçek kaşının ihlali ( kurgu hatası )

Kaçı yönetmen tercihi olabilir, zorlarsak belki hepsi 🙂

Sevgiler

eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc

 
Gönderildi : 31/05/2009 3:44 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Ben ilk defa güncellenmiş bir kısa filmin teknik olarak düşüş yaşadığına şahit oluyorum Kezzap,söylemezsem çatır çatır çatlardım 😀

Color,giriş sekansındaki sinematografi,jenerik, Ölçek kaşının ihlali ( kurgu hatası )

Kaçı yönetmen tercihi olabilir, zorlarsak belki hepsi 🙂

Sevgiler

Color?
Hangi color? Color teknik yetersizlik olabilir. "Sarı" tonlar kullanmak dışında bir tercihim yoktu. Sarı deliliğin rengidir ya o açıdan.
Ama gerisi teknik yetersizlik.

Giriş sekansındaki sinematografi ve oradaki ölçek kaşının ihlalinden bahsediyorsan tamamiyle yönetmen tercihidir.
Bilinçli sebepleri var. Oradaki kesmelerin hiçbiri tesadüfi değil. Tek açıdan çekip digital zoomla,
her söze göre ayarladım.

Jenerik konusunda sıkıntı ne?

Bir de ilginç kimse belirtmedi daha. Sahil sahnesinde ciddi devamlılık hataları var. Fakat sorun şu ki geçişlerde devamlılık amaçlanmadı zaten. Yani o da yaptığım bir kurgu oyunu. Peşpeşe eklerken bilerek devamlılığı bozan kareler seçtim. Bir çeşit zaman atlaması var sahil sahnesinde geçişlerde yani. O görünen görüntü gösterildiğinden daha uzun demeye getiriyorum aslında.

 
Gönderildi : 31/05/2009 3:51 am
(@eraydinc)
Gönderi: 0
 

Hayır kaş derken, filmi üstten ve alttan siyah bantlarla geniş ekran haline getiren etkinin ara ara kaybolmasından bahsediyorum. Bu beni teknik olarak rahatsız ediyor ki zaten teknik bir hata.

NBC bile Üç Maymun'da kaşı önce döşemiş (sinemaskop kadraj için ) sonra colorı yapınca, bazı sahnelerde kaş mat siyahlığını kaybetmiş ve garip bi hale dönüşmüştü. Bende sinir olmuştum 🙂

Seni önemsediğimden dile getirdim Kezzap üstad.

Giriş sekansı madem 5 dakika gibi bir süre,dramatik bir ışık yapmanı beklerdim. Kesmeler güzel orda bi lafım yok ona. Jeneriktede fade lerde kaş ihlali olmuş.

Sarı deliliğin rengi olduğu kadar, iştahın ve huzurunda rengi.

Devamlılık bağlamalarına pek önem vermem zaten,istediğin gibi bağlarsın banane 😀

eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc

 
Gönderildi : 31/05/2009 4:01 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Kaştan kastını şimdi anladım. Ya o işte bir sürü sorunun üstüste binmesinden, ve kurguda "amaaan böyle kalsın" dememle alakalı bir şey 🙂 Teknik bir hata yani.

Sorun şu. İlk sahnede geniş ekranı kaş atmadan çeken bir kamera,
diğer sahnelerde ise kaş atarak geniş ekran yaptığını zanneden bir kamera kullanıldı.

Jenerik ise bambaşka zaten 🙂

Karışınca karman çorman oluyor ve bir de "export" esnasındaki hangi ayarı yapacağım sorunu eklenince bu çıkıyor ortaya. 🙂

Teknik hatadır. Ama bu film çok sallapati bir film bir yandan. Hani beni de teknik açıdan rahatsız ediyor dediğin gibi, ama bu sallapatilik içinde düşününce bir yandan da sempatik geliyor. Garip. 🙂 Yani o ilk başta bir şeyler yapmaya çalışan bocalayan adamı düşününce, "olur usta öyle, zamanla" diyesim geliyor kendi kendime. Acıyorum yani halime bir bakıma. 🙂

 
Gönderildi : 31/05/2009 4:31 am
(@sscb7)
Gönderi: 43
 

Hocam bence color çok daha iyi, şu eski filmlerin redux versiyonları gibi olmuş hakkatten.(yanlız ilk filmdeki renkler film noir havasıda vermiyor değildi hani:))

 
Gönderildi : 31/05/2009 4:53 am
(@ercin)
Gönderi: 0
 

Fırat çok düşündüm ama malesef ilk filmden sonra bu yeni kurgunu objektif olup da değerlendiremiyorum. Herkesin dediği gibi diğerini görmeseydim bir şeyler söyleyebilirdim ama ne yazmaya kalksam tıkanıyorum. Aynen Düğün'de de objektif olamıyorum diye bir değerlendirme yazısı yazamadım. Bunun için kusura bakma.

Fakat anlaşılmak derdini çok iyi anlıyorum, yeri tam bu başlık değil ama bunun üzerine yeri gelmişken bi kaç kelam etmek istiyorum. Anlaşılmak, böyle yapmak bana öyle çok kötü bir şeymiş gibi gelmiyor. Hatta ben en başından beri bunun için kafa yoruyorum. Hem biliyorum ki sen de sürekli bir şeyler deniyorsun, kafanda hep bir üslup oluşturma gayreti var ve bazen bocalıyorsun. Bir kitle seçmek zorunda kalıyorsun, ama neden neden neden?

Benim için üç farklı seyirci var. Birinci seyirci, hazıra alıştırılmış bir popüler izleyici, hayal etmez illaki sen ettireceksin, kısacası onu memnun edebilmek için hazırdan vereceksin ancak öyle memnun olurlar. İkinci izleyici, biraz daha sinemanın farkında, arayış içinde, hayal gücü kuvvetli, onlara güzel sürprizler hazırlayacaksın ve keşfettikçe haz alacaklar. Üçüncü izleyici; artık tamamen filmlerle yaşıyor haldedir, hayal gücü senin tahmin ettiğinden daha ötededir kısacası yaptığın her şeyi farkedecektir, usta olmuştur, ha onları memnun etmek çok zordur, ama bunu deneyeceksin, onlar için çok fazla kafa yoracaksın. Bence eğer bir film çekiyorsan bu üç seyirciyi de memnun etmeye çalışacaksın.

Ha yukarıdaki önermenin dengesini kurabilmek bana göre çok zor. Asıl bunun üzerine düşünmek gerek zaten. Mesela Arog'da Cem Yılmaz bunu denedi sanki. Ama ben hep bunu savunsamda hiç sevmedim. Dengesizlik vardı, tutmamıştı. Zor bi iş.

Düğün'de tam olmasa bile bu tumak üzereydi sanki, Süs'ün bu yeni versiyonunda da aşama kaydetmişsin bence. Devam etmelisin, daha fazla düşünüp daha fazla deney yapmalısın. Olacak olacak.

 
Gönderildi : 31/05/2009 7:00 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Fırat çok düşündüm ama malesef ilk filmden sonra bu yeni kurgunu objektif olup da değerlendiremiyorum. Herkesin dediği gibi diğerini görmeseydim bir şeyler söyleyebilirdim ama ne yazmaya kalksam tıkanıyorum. Aynen Düğün'de de objektif olamıyorum diye bir değerlendirme yazısı yazamadım. Bunun için kusura bakma.

Fakat anlaşılmak derdini çok iyi anlıyorum, yeri tam bu başlık değil ama bunun üzerine yeri gelmişken bi kaç kelam etmek istiyorum. Anlaşılmak, böyle yapmak bana öyle çok kötü bir şeymiş gibi gelmiyor. Hatta ben en başından beri bunun için kafa yoruyorum. Hem biliyorum ki sen de sürekli bir şeyler deniyorsun, kafanda hep bir üslup oluşturma gayreti var ve bazen bocalıyorsun. Bir kitle seçmek zorunda kalıyorsun, ama neden neden neden?

Benim için üç farklı seyirci var. Birinci seyirci, hazıra alıştırılmış bir popüler izleyici, hayal etmez illaki sen ettireceksin, kısacası onu memnun edebilmek için hazırdan vereceksin ancak öyle memnun olurlar. İkinci izleyici, biraz daha sinemanın farkında, arayış içinde, hayal gücü kuvvetli, onlara güzel süprizler hazırlayacaksın ve keşfettikçe haz alacaklar. Üçüncü izleyici; artık tamamen filmlerle yaşıyor haldedir, hayal gücü senin tahmin ettiğinden daha ötededir kısacası yaptığın her şeyi farkedecektir, usta olmuştur, ha onları memnun etmek çok zordur, ama bunu deneyeceksin, onlar için çok fazla kafa yoracaksın. Bence eğer bir film çekiyorsan bu üç seyirciyi de memnun etmeye çalışacaksın.

Ha yukarıdaki önermenin dengesini kurabilmek bana göre çok zor. Asıl bunun üzerine düşünmek gerek zaten. Mesela Arog'da Cem Yılmaz bunu denedi sanki. Ama ben hep bunu savunsamda hiç sevmedim. Dengesizlik vardı, tutmamıştı. Zor bi iş.

Düğün'de tam olmasa bile bu tumak üzereydi sanki, Süs'ün bu yeni versiyonunda da aşama kaydetmişsin bence. Devam etmelisin, daha fazla düşünüp daha fazla deney yapmalısın. Olacak olacak.

Erçin, hedeflerimiz seninle fazlasıyla tutuyor. Ben birazcık senin birinci maddede saydığın izleyiciyi dışarıda tutuyor gibiyim. Aslında tam dışarıda tutmak denmez, onları ikinci maddede saydığın izleyici konumuna getirmek niyetindeyim. Çünkü benim hayat algım, en "basit" insan olarak görülen insanın bile içinde "yaratmaya ve üretmeye" dair bir cevher olduğuna yönelik.

Bunun için ayrı bir tartışma başlığı açmak niyetindeyim.

 
Gönderildi : 31/05/2009 8:27 pm
 ikon
(@ikon)
Gönderi: 0
 

çok güzeldi.insanların ilk sinemaya ilgi dönemlerini anlatan , kendilerinden çok şey bulabilecekleri çok güzel bir çalışma olmuş.bende bazen söylerim kısa film çekme heveslisi arkadaşlara , öyle hemen olmuyor, çekiyorsun düğün kasedindeki gibi görüntü çıkıyor. öyle sinematografi oluşturmak kolay mı 🙂

"size heyecan verici hiçbir şey göstermiycez" de güzeldi 🙂

 
Gönderildi : 02/06/2009 2:39 am
Sayfa 9 / 12
Paylaş: