Forum

Süs (2008)

176 Gönderi
53 Üyeler
0 Reactions
34.3 K Görüntüleme
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Bence ilk önce filmin "o bilindik" uzun metrajlara değil, "o bilindik" uzun metrajlardan çok fazla esinlenen bizim üretim kısırı kısa filmcilerimize bir gönderme olduğunu anlamak gerekiyor ilk önce.

Daha önceki postumda "neyi tartışıyorsunuz" derken lafım aynı zamanda kezzap'a da gidiyordu. Eleştirilen yerlerin o şekilde eleştirilmesine bence kezzap sevinmeli. Amacına ulaştığı için. Ama sanırım o da filmin anlaşılamayacağından ve "o bilindik" uzun metrajlara gönderme yapan filmlerden zannedileceğinden korkuyor. Kısaca diyorum ki, şu tartışılanlar gerçekten çok fazla gereksiz. Ve bu tartışmalara cevap vermek daha da gereksiz.

Oturup burada film eleştirmek istediği şeyleri eleştirebilmiş mi diye tartışmak gerekirken, yönetmenin ve senaristin zaten bilerek yaptığı şeyleri tartışıyoruz.

Ben isterdim ki "bu film eleştirmek istediği şeyleri eleştirmekten biraz uzak kalmış, çünkü aradaki kontrastı ayarlayamadığı için izleyici, filmi filmin eleştirdiği filmlerden zannetmiş ve bu tamamen yönetmenle senaristin hatası olmuş" demeyi. Ve bunları tartışmayı. Ama hala aynı yerde dönüp duruyor tartışma.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 05/09/2008 7:16 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Vimeo linki: http://www.vimeo.com/1667528

Mesajlarınıza cevaplarım sonra gelecek.

 
Gönderildi : 05/09/2008 10:58 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Abi the ornament olmaz yalnız, the ornament böyle süs heykelciği, süslemek felan anlamında. Noel süsleri vs. mesela. Yani kaza süsü vermek anlamında olmaz o. Fiziksel süs çünkü.

Kaza süsü vermek için "making it look like an accident" gibi bir terim var ancak. "Like accident" gibi bir kelime kullanabilirsin belki kısaca.

Edit: Kaza da değil burdaki olay film süsü vermek demek ki "murder like a film" gibi bişey olabilir. Düşünmek lazım.

- baço

 
Gönderildi : 05/09/2008 11:40 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Biliyorum o anlamda olduğunu baco 🙂 Hatta bakalım kim ilk itiraz edecek dedim.

Ornament koymamın sebebi bu filmi çok etkileyen Frankfurt Okulu'nun en önemli üyelerinden Krackauer'in en ünlü makalesi "Mass Ornament" a göndermedir.

Makalede şöyle bir örnek vardır genel olarak bir fikir verebilir:
Revü kızlarının bacaklarını kollarını aynı anda sallayarak yarattıkları ahenk fabrikadaki aletlerin çalışma ahengine benzer. Yani hiç alakasız görünen görsel imgeler çok farklı şeyleri etkiliyor olabilir bilinçdışında. İşte kapitalizm bu şekilde bilinçdışına görsel olarak etki ederek kendi meşruiyetini sağlar. Sinema da bir "süs" olarak -görsel ahengi sayesinde- gösterdikleriyle, görsel imgeleriyle kapitalizmin kitleleri etkilemek için en önemli güçlerinden biridir. Yani kitle süsüdür. Filmin gerçeklik ve kurgunun muğlaklaşması ile ilgili söylemleri bununla birleştirilerek düşünülebilir.

 
Gönderildi : 05/09/2008 11:52 pm
(@serbet)
Gönderi: 12
 

Gerek senaryo açısından gerekse çekim aşamalarında kurguda takip ettigim için düzgün bir eleştiri yapmıyorum...

Kurgu konusunda arkadaşımızın eline saglık ileri geri sarma efectleri bayya başarılı...

Oyuncu olan yönetmenin mizansenide yerinde..
diger arkadaşlarda başarılı ... oyun konusunda...

Anlatılmak istenen verilmiş diyebilirm fakat dedigim gibi olayı başından buyana takip ettigim için bana anlamlıda gelebiliyor ...
bende merak içindeyim ... yorumları bekliyorum ..

(üşüttü yer ve zaman kavramını yitirdi)

 
Gönderildi : 06/09/2008 3:43 am
(@aygunb)
Gönderi: 0
 

Merhabalar,

Ercin'in ricasi uzerine biraz daha SUS filmi ile ilgili hissettiklerimi paylasmak isterim:

Simdi burada benden kat be kat daha deneyimli, okuyan, cevresine elestirel gozle bakan, nasihat eden, yardim eden arkadaslarin cektigi film gorece az deneyimli birisinden olumsuz elestiri aliyor. Bu da sanirim forumdaki bazi arkadaslarin dikkatini olumsuz yonde cekiyor. Ercin daha evvel de benim ruhumu oksayan iltifatlari ile bana destek vermisti sagolsun ama sanirim o da yavas yavas pisman oluyor.

Oncelikle SUS ekibinin bana inat bu filmi festivallere sokmasi beni ancak mutlu eder. Hicbirini tanimam ama hepsi benim kardesim cunku sinema ortak hobimiz. Ama begenmedigim birseyi de "ayip olmasin" diye "elinize saglik" diye gecistirmem. Biraz bodoslama da olsa soylerim. Bu benim hakli oldugumdan degil kendime olan saygimdandir.

Ercin'in senaryosunu yazdigi filmin giris sahnesi cok uzun dediysem, bana gore cok uzundur. Yani Ercin'in filminin zihnimde cigir acacak kadar hazmedilmesi gerektigini dusunmemisimdir ve yorumu yazarim.

Kezzap'in siradan olmayan acilimlar ile bas koydugu filmde ise ayni sey soz konusu:

1) Goruntunun izleyici uzerinde Pavlov'un kopekleri uzerindeki etkisi gibi bir hukumranlik surmesi.
2) Seyircinin somurgeci olarak sinemaya gelmesi ve biran evvel de somurmeye baslamak istemesi.
3) Sinema-yiyiciler olarak beyazperdede kan, savas, heyecan gormek arzumuz ve bunu kitlesel bir tuketim psikolojisi icerisinde yapmamiz.
4) Bundan baska, burnu havada yonetmen musveddelerinin yerin dibine sokulmasi vs.

gibi motifler Kezzap ve arkadaslarini bu filmi yapmaya tesvik etmis anladigim kadari ile.

Ilk sahnedeki bankta oturan arkadaslarin birinin meslek lisesini yeni bitirmis gibi durmasi (ya da universite 1. sinif) kafasina mermiyi sikan arkadasin sakallari ile kendini yasca olgun gosterme arayislari (ben oyle algiladim, olmayadabilir) beni direk soguttu filmden. Ben artik Turk filmlerine nasil "Ya burada su olmamis ama olsun Turk filmi icin yine de iyi sayilir" demiyorsam bu filmde de artik "ekrana oturan" adamlar gormek istiyorum. Aksini gorursem dikkatim dagiliyor. Inanmiyorum, inanmiyorum, inanmiyorum! Gerisi teferruat. Baba komsunuz yok mu oynayacak. Babanizi niye oynatmiyorsunuz? Yasi olmadi 30-35 gosteren adamlari bulmak bu kadar mi zor? Yok eger genc oyuncular sizin ilk seciminiz olmussa onu bilemem.

Yonetmen rolundeki Ozgur Baba'nin neredeyse efemine -hatta escinsellige kacan sinirlarda- bir yonetmeni canlandirmasi beni olaydan sogutuyor. Filmi ciddiyetsizlestiriyor.

Sembol ve derin anlam yuklu sahneler epeycedir eminim bu filmde. Ama kanaat notu verilmez ki canim bir filme. Yani aklindakileri bence filme tasiyamamis -tasimissa da bana gore ozensizce tasimis - olan bir yonetmen "Altin Portakal"a sokacagim diyorsa ve ben bunu gulunc buluyorsam bu beni niye Hincal Uluc yapsin? ""SAN"" filmine olumlu yorum yapinca enfes yorumcu, bu filmi olmamis bulunca neden bir tarafi kalkik olayim ki?

Filmin mutevazi olmayisi ile kastim su idi: Film eger seyirciyi oyuna dahil etmiyorsa sanatsal masturbasyondan ibaretdir. Seyirci meramini anlatan yonetmene karsi kendi birikimleri ile yaklasabilmeli ve filmdeki sinyalleri kendi ic dunyasinin filtrelerinden gecirmelidir. SUS, filmin sonundaki "dis ses" ile neredeyse seyircisiz bir sinema salonu ister gibi duruyordu. Seyirciyinin bilincini, yargilarini yok saymaya gerek yok ki filmin derdini anlatmasi icin.

Tekrar soyluyorum: SUS filminin kaynagindaki dert ve konu ilginc olabilir (oyle de zaten) ama bu derdi kanimca en iyi sekilde anlatmaktan uzak olarak anlatiyor.

SUS ekibine ve filmine devam edecekleri yolda basarilar diliyorum,

Kendinize iyi bakin,

"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen

Bayram Aygun

http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 06/09/2008 10:34 am
(@enjeksiyon)
Gönderi: 0
 

yorumların hepsini okuyamadım zira çok uzun...benimki de şöyle: valla baştan aciip gıcık oldum...hele elemanın "size ilgi uyandırıcak hiçbişey göstermiycez demesine..ne kadar kabul etmesemde bi an böyle bişey yaptınız sandım..film böyle gidecek sandım ve hayırrrrr!! dedim.vurma olayından sonra da bi dakka ya dedim..sonrası fikir olarak oldukça keyifli..güzel..eğlenceli..fakat bana filmin temposu biraz düşük geldi..sanki biraz yavaş ilerliyor...normalde çok fazla filmlere yorum yapmıyorum buna yapasım geldi..ünkü tarzıma da yakın hissettim..kolay gelsin..

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 06/09/2008 11:20 am
(@hegel)
Gönderi: 0
 

''Ben bıçak yaparım. Kimi adam keser, kimi ekmek.'' ........?

İlk sekansla ilgili bu kadar gürültü koparılmasını anlayamadım. O sekansı Özgür çekiyor, Fırat değil. Özgür üzerinden giderek Fırat’ı eleştirebilirsiniz. Bu da filme bambaşka bir anlam katar, farklı okumalara açık hale getirir ki istenen de buydu. Yönetmenlere gönderme yapan, bu durum da aslında Özgür’ün yönetmenliğidir. İlk sekans, devinimsiz, çevrinmesiz alıcıyla, tek planda çekilseydi Tarkovski’ye mi gönderme olacaktı? Belki böyle tek planda çekilseydi, alıcının (kamera) ontolojik varlığı, sorgulanması gözden kaçmayacaktı seyredenler adına. Sıkıcılığının artması pahasına böyle yapılabilirdi belki.

Evet, aslında ilk düşünülmesi gereken, alıcının (kamera) varlığının sorgulanması, cinayetin en sağlam şahidi olarak gösterilmesi, cinayetin, o an yaşananların, hayatın bir kopyasını çıkarmasının anlamı üzerine olmalıydı belki de.

‘’... Sinemada ise GÖRÜYORUM'un ötesinde her an her şeyin olabileceğine, "görünebileceğine" ta baştan inanmışsınızdır. Sinemanın GÖRÜYORUM'u sizin GÖRÜ ve YORUM'unuza bırakılan bir öznellik tarzıdır. Beki de VIDEO yani saf GÖRÜYORUM sayesinde bu çetrefil olanaklar yığınını kullanabilir hale geleceğiz...

Sonuçta GÖRÜYORUM'un güçlerinin hala keşfedilmesi lazım... keşfedilmeyi ise beklemiyorlar, nasıl icat edilirlerse öyle olacaklar... ‘’

Ulus BAKER / 16.12.2002
http://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=21,147,0,0,1,0

Mizahın, ‘abartılı’ oyunculuğun, kurgu oyunlarının altında yatan sertlik fark edilebilmeliydi, yapılan işin kalitesi adına. İki sekansının birbirine eklemlenme şekli, alıcının aradaki bağlantıyı sağlama yöntemi, iki sekans arasındaki görüntü farkının sebebinin iki ayrı yönetmene ait olmasından kaynaklandığı vs.

Özgür tokadı yeyince gerçekten kendine mi geliyor? Bilinçaltımızdaki yerleşik kodların kırılamazlığının, kırılması gerektiğinin güzel bir örneği. Gördüğümüz şeye sorgulamadan, hemen inanıvermemiz. Özgür’ün söyledikleri tamamıyla doğru olamaz mı? Yediği tokat dahil, her şeyi kendi kurgulamış olamaz mı? ‘’Yaptığımız şeyin arkasında durmamızı zorunlu kılan bir şey yoktur’’ diyen biri bir kod kırma teşebbüsünde bulunmaktadır. Bu ‘parçalanmış zorunluluk’ üzerinden yürüyerek bambaşka coğrafyalara adım atabilir.

İliklerimize kadar işlemiş olan kapitalizm, bütün yerleşik kodlarıyla bizi kukla gibi oynatıyor. ‘’Bu film aslında bununla ilgilidir’’ bile diyebiliriz. Kapitalist düşünce ile ortaya çıkarılan işlerden uzak durmanızı öneririm. Çünkü sizi sersemletmekten başka bir işe yaramaz. Elinizden tutup dolaştırır, döner aynı yere, aynı bok çukuruna bırakır.

Başka biri çıkıp, bambaşka bir okumayla filmin altını tamamen boşaltabilir. Bu tehlikenin varlığını barındıran filmler riskli, sıra dışı, zengin, belki de iyi filmlerdir, kim bilir.

Son olarak, dış ses, alıcının götürüldüğü yerde ortaya çıksaydı daha anlamlı olurdu bence. Belki de Bilal bu yüzden filmin biraz aceleye geldiğini söylüyor. Biraz daha demlendirebilseydik çok daha iyi olurdu. En azından benim adıma, güçlü bir ilk adım oldu. Bütün eksikliklerine rağmen.

Kolayca kotardığımız, -post.. hariç- yüksek beklentilerin olmaması gereken bir filmin bu kadar ses getirmesi ilerisi için ümit verici. İşçiliğin, oyunculuğun kaliteli olduğu ortada. Daha iyi ve sert işler yapmak için iyi bir başlangıç. Emeği geçen herkese, seyreden, eleştiren herkese ben de teşekkür ederim.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 06/09/2008 4:25 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Artık aynı şeylere cevap vermekten yorulduğum için cevap vermiyorum. Özet şudur:

Ben bir film çektim, özenti, taklit bulanlar oldu. Saygım vardır. Bunun böyle olmadığı ile ilgili gerekli bütün açıklamalar filmin kendisinin içinde vardır. Arayıp bulsalardı. Bana ne? Bulan nasıl buluyor.

Tarkovski'ye sorumuşlar ki: Sizin filmleriniz anlaşılmaz bulunuyor. Özellikle anlaşılmaz filmler yaptığınız söyleniyor. Ne diyorsunuz? Cevap: Neden anlaşılmaz film yapmak isteyeyim ki? Bu anlaşılmak istemek kadar saçma...

Cevapları filmin içinde olan sorularla gelirseniz, bir de bunları eleştiri olarak kullanırsanız ben ne yapayım? Eleştirdiğiniz birçok şey filmin ana unsurunu oluşturuyor!

Bayram'ın eleştirilerine niye bir şey demiyorum. (Ben dikkat ederseniz onun sadece Altın Portakal meselesine olan yaklaşımını eleştirdim. Bir de filmde kaçırdığını düşündüğüm bir noktayı belirttim.) O filmin ana unsurlarını eleştiri olarak getirmiyor. Yapmaya çalışmışsınız olmamış diyor. Ona saygım kesinlikle sonsuz. Bir önceki mesajımda yanlış anlaşıldıysam bu konuda üzgünüm. Ama Altın Portakal meselesi ile ilgili tavrını hala eleştiriyorum, çünkü o çok basit çocuksu bir heyecan barındıran bir eylemdir. Filmim mükemmel oldu ben iddalıyım gibi bir anlam barındırmaz.

 
Gönderildi : 06/09/2008 6:08 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

@Eglaia: Sadece ve sadece sana cevap olsun diye söylemek istiyorum ki 2 gün önce GambiT bize geldiğinde internetten tekrar filmi indirdik. Açtım ve bahsettiğim tüm sahneleri izlettim, kendim de tekrar izlemiş oldum.
...
...

...
...

Yukarıdakilerin hepsini okudum ve size laflar hazırladım.. Şaka şaka, bu geyiği yapmadan rahat edemeyecektim :).

Tamam, bu mesajdan sonra daha iyi anladım derdini. Hak da verdim, de örneğin 2 geri sarma sahnesi o kadar alakasız ki nasıl birbirine benzettiğini (teknik dışında) anlamlandıramadım kafamda. Tek derdim o.. Bu ve bunun gibi örnekler yani.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 06/09/2008 10:22 pm
(@enjeksiyon)
Gönderi: 0
 

İlk sekansla ilgili bu kadar gürültü koparılmasını anlayamadım. O sekansı Özgür çekiyor, Fırat değil. Özgür üzerinden giderek Fırat’ı eleştirebilirsiniz. Bu da filme bambaşka bir anlam katar, farklı okumalara açık hale getirir ki istenen de buydu. Yönetmenlere gönderme yapan, bu durum da aslında Özgür’ün yönetmenliğidir. İlk sekans, devinimsiz, çevrinmesiz alıcıyla, tek planda çekilseydi Tarkovski’ye mi gönderme olacaktı? Belki böyle tek planda çekilseydi, alıcının (kamera) ontolojik varlığı, sorgulanması gözden kaçmayacaktı seyredenler adına. Sıkıcılığının artması pahasına böyle yapılabilirdi belki.

eger bana diyorsan ben anladım ki zaten bunu anladığım için sonrasında sevdim filmi..

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 06/09/2008 10:28 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Yok sana demedi enjeksiyon. İlk başlarda oldu o mevzu. Amma alıngan oldu herkes...

 
Gönderildi : 06/09/2008 10:29 pm
(@ozanakbaba)
Gönderi: 0
 

Ben alınmadım! 🙂

What the hell are you doing on there!

 
Gönderildi : 06/09/2008 10:38 pm
(@enjeksiyon)
Gönderi: 0
 

yok la ben okumadım onları dedim ya..canını yerim senin ...hıççk

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 06/09/2008 10:38 pm
(@embpictures)
Gönderi: 0
 

Film ilk sahnelerini izlerken sadece durdum baktım sanırım sabit duran kareleri sevmiyorum.
Ama daha sonra filmin bu kadar güzel kendini izlettirmesine hayran kaldım. Film sonuç olarak güzeldi. Özellikle iç mekanda ses kullanımı gayet başarılı. Diyalogların üst üstüte binmemesi, özellikle komiserin verdiği ani tepkiler bana başarılı bir kısa film örneği verdi.
Ancak sanırım benim tek kulağıma hoş gelmeyen ilk planlarda sokağın sesini kullanmanız bana hoş gelmedi. Normal kamera mikrofonundan alınan sesler olur ya ne olduğu belirsiz arkadar bıdı bıdı konuşmalar olan sanki öyle bir şey gibi geldi. Ama filmde birçok göndermeden söz ediliyor. Tabi ki takdir sizin biz izleyiciyiz sonuçta öyle kullandıysanız kendi bileceğiniz iştir. Ama sanırım tek eleştireceğim nokta buydu. Birde sanırım teknik ağırlıklı bir eleştiri oldu şimdilik.

Kolay gelsin

(Bu zamana kadar yorum yapamadım çünkü rapidshareden indirirken 4-5 denememde % 45 bitiyordu indirme süresi. Vimeo linkini görünce izledim devamını)

 
Gönderildi : 07/09/2008 5:12 pm
Sayfa 5 / 12
Paylaş: