Az önce mail geldi: 14'üncü Boston Türk Kütür ve Sanat Festivali Belgesel ve Kısa Film Yarışması'nda finale kalmış film. Böylece ilk defa bir festival bana geri dönüş yaptı.
http://www.bostonturkishfestival.org/festival/2009/CompetitionSchedule.html " onclick="window.open(this.href);return false;
Daha önceden İstanbul Kısa Film Festivali, Koç Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, bir de Altın Koza sanırım, filmi ön elemede elemişti 🙂
Sevindim, tebrik ederim.
Öncelikle böyle iyi bir filmi yapan yönetmeni Bilal Abimi oyuncuları emeği geçen herkesi hatta yorum yapanları bile kutluyorum. Tam da bu sitede de fazla iyi film yok derken bu filmi gördüm ve gerçekten çok beğendim...Filmdeki renk solukluğunun da filme ayrı bir hava kattığını düşünüyorum aynı Yılmaz Güney'in Umut filminin siyah-beyaz olması gibi... İkisinde de renkler aynı baş karakterlerin ruh halleri sıkıntıları gibi soluk kararmış ve umutsuz... Filmdeki oyuncuları genel olarak iyi buldum fakat oyuncuların büyük çoğunluğunun konuşurken ikide bir yana doğru bakmalarını pek anlamadım unutmamak için rollerini okuyorlar mıydı yoksa bunu sen mi istedin? Belki içgüdüsel olarak onlar öyle yapmış olabilir...
Velhasılı kelam çok iyi bir filmdi, bir abimin daha dediği gibi -mış gibi filmiyle beraber burada paylaşılan en iyi filmdi umarım başarıların hep böyle devam eder...
Teşekkürler.
Filmdeki karakterler kafalarına göre takıldıkları için öyle oldu. Özel bir nedeni yok o durumun. İç güdüsel olarak gerçekleşmiş bir durum.
Güzel temennilerin için de ayrıca teşekkürler.
Gerçekten kendini sonuna kadar izleten ve herşeyiyle mükemmel bir film olmuş.
Bitince "aaa bitti" dedirten tarzda 🙂
Benim için biraz daha farklı çünkü, kafamda parça parça oluşan ama şekillendiremediğim bir proje ve tamda yapmak istediğim gibi.
Tebrikler.
birisi karanlıkları yaksın ve kapatsın bütün ışıkları.
Yine birçok arkadaşın sonuna kadar okumakta zorlanacağı bir inceleme yazmaya girişmek üzereydim ki, yazılanların tamamını okudum, hiç gerek yok, özellikle Düd harika bir inceleme yazmış. Hemen herkes filmin bir parçasını öne çıkarmaya çalışmış.
Uzunca bir yazı yazsaydım muhtemelen şöyle bir paragraf mutlaka geçerdi biryerlerde (filmle ilgili fikrimin özeti de budur):
Fİlm, kolay uygulanır gibi görünen birçok şeyi (kurmaca belgesel denen türü, minimalist sinemayı, gerçekleri anlatmaya çalışma doğallığını, sabit kadrajın etkileyiciliğini....) öylesine yerinde, öylesine özenle, öylesine "isteyerek" kullanıyor ki bu çabayı görmemek ve filmin anlatım tercihlerinden etkilenmemek çok zor.
Tebrik ediyorum Payi, ilk kareden içine girdim ve bittiğini anlamadım bile, saplanıp kaldım filmine. Ki minimal sinemada bu nadiren yakalabilen birşeydir. Eline sağlık, harikaydı valla.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
@KaanYılmaz
Teşekkürler.
@Görkem
Filmi koyalı 10 ay olmuş. O kadar tartıştığın bir adamın filmini de yeni izliyorsan helal sana 🙂 Ne diyeyim. Sen de sağol.
Ben de filme ilk kez rastladım. Bu film nasıl desem, şöyle mi anlatsam, hmm ya da şunu mu desem demeye gelmiyor benim için. Harikülade, tebrik ederim ve teşekkür ederim.
la vita é bella
Filmi çok beğendim, harikulade olmuş. acayip güzel bir şekilde sistem eleştirisi yapmışsın. şu parkta konuşan arkadaşın da oyunculuğunu çok beğendim, tebrik ediyorum...
Ben bu filme eskiden yorum yapmış mıydım bilmiyorum fakat yazdıysam da tekrar yazayım. Forumda izlediğim filmler içinde beni en çok etkileyenlerden biri oldu. Çok başarılı. Ayrıntıya girmeye gerek yok zaten herkes yazmış, bir eksik bulsam söylerdim ama yok denecek kadar az herhalde ki olumsuz hiçbir şey hatırlamıyorum. =)
Kısa filme merak sardım, 3-5 gündür handy35 nedir en iyi görüntüyü hangi kamera verir, mercek nedir şu nedir bu nedir diye kafa patlatıyorum. Vakt-i zamanında ben de okul bıraktım bu işler için, kendimce en iyi senaryoyu ben yazabilirdim ancak. Yapım şirketlerinde suratıma bakılmayınca anladım bu işlerin öyle kolay olmadığını. Okulu bıraktım bu işler için, 7 gün önce doğum günümde 25 yaşına bastım. Belki 26'ya girmişimdir, bunun kesinliğini tartışacak değilim. Hala okuyorum, filmdeki bilal gibi babanın eline bakıyorum ayın 15'inde. Kendi hayatımdan kesitler buldumben. Ama bugün düşündüğümde bu arkadaşlara da hak veriyorum, keşke okula ara vermeseydim şimdiye bir iş sahibi olur kendi filmlerimi çekecek bütçeyi kendim kotarırdım. 30 yaşımda falan başlayabileceğim sanırım filmlerime. Olsun hayat güzel. Kendimi anlatmaktan filmi yorumlamaya fırsat kalmadı. Türk işi "La heine" olmuş desem sanırım sinefiller ne dediğimi anlayacaktır.
Tekrar tekrar tekrar (5-6. izleyişim) izledim.... Bu kez bir mesaj daha eklemeden duramayacağım. O kadar iyi bir film ki bu.... Ne kadar övsek az arkadaş. Fİlmde çok ince ama devasa anlamlara gebe o kadar ayrıntı var ki. Konuşmalar arasındaki siyah zeminler örneğin. Çok basit bir hamle ama filme kattıkları ve anlamı devasa. Kesilen konuşmalar. TV'den gelenler. Kadraj eğiklikleri ya da hepten kadraj düzenlemeleri. Siyah/beyaz renk. Bir yazar/yönetmen bu kadar ince dokunuşlarla böylesine hedef tutturan atışlar yapamaz kolay kolay. Muhteşem bir kısa. Başucu filmlerimden. Ve tüm bu sinematografik başarının arkasında anlatılanlar da öylesine.... bunu tanımlayamam. Çok ama çok kişisel ama bu kadar kişisel birşeyin bu kadar da dürüstçe verilebilmesi de hepten cesurca. Burada yapılan şey, eşine rastlanması zor bir "dertleşme". Ve bu derdi dinlememek, bu derde ortak olmamak olanaksız bana göre. Ha, oluyoruz da ne oluyor? Filmin buna da bir cevabı var.
10 kez daha eline sağlık Payi. Üzerine ne desek boş. Sen herşeyi buraya sığdırmışsın zaten.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Teşekkürler Görkem. Sağolasın. Moral oluyor böyle yorumlar.
Tekrar tekrar tekrar (5-6. izleyişim) izledim.... Bu kez bir mesaj daha eklemeden duramayacağım. O kadar iyi bir film ki bu.... Ne kadar övsek az arkadaş. Fİlmde çok ince ama devasa anlamlara gebe o kadar ayrıntı var ki. Konuşmalar arasındaki siyah zeminler örneğin. Çok basit bir hamle ama filme kattıkları ve anlamı devasa. Kesilen konuşmalar. TV'den gelenler. Kadraj eğiklikleri ya da hepten kadraj düzenlemeleri. Siyah/beyaz renk. Bir yazar/yönetmen bu kadar ince dokunuşlarla böylesine hedef tutturan atışlar yapamaz kolay kolay. Muhteşem bir kısa. Başucu filmlerimden. Ve tüm bu sinematografik başarının arkasında anlatılanlar da öylesine.... bunu tanımlayamam. Çok ama çok kişisel ama bu kadar kişisel birşeyin bu kadar da dürüstçe verilebilmesi de hepten cesurca. Burada yapılan şey, eşine rastlanması zor bir "dertleşme". Ve bu derdi dinlememek, bu derde ortak olmamak olanaksız bana göre. Ha, oluyoruz da ne oluyor? Filmin buna da bir cevabı var.
10 kez daha eline sağlık Payi. Üzerine ne desek boş. Sen herşeyi buraya sığdırmışsın zaten.
Ulan benimde bir filmimi başucunuza koyun be. Olmadı ayakucunuza koyun. Bühühüh.
Ya bidıl.... Senin bir günde çekilemeyecek ve birilerinin sana nanik atmasının olanaksız olduğu bir projen vardı hani.... Bahsetmiştin bana. Naaptın onu? 😀
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
GFD şu festivalde de gösterilecekmiş. http://www.genclikfilmlerifestivali.org/ Bir de perdede izleyelim bakalım 🙂