Forum

Sanat Felsefe ve Ac...
 

Sanat Felsefe ve Acı,

31 Gönderi
10 Üyeler
0 Reactions
4,833 Görüntüleme
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Yazarlık sanatçılık oluyor mu olmuyor mu? Olmuyor herhalde güzel sanatlar fakültesinde olmadığına göre, oluyor mu yoksa?

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 30/07/2010 1:37 pm
(@yerli-film)
Gönderi: 0
 

Yazarlık sanatçılık oluyor mu olmuyor mu? Olmuyor herhalde güzel sanatlar fakültesinde olmadığına göre, oluyor mu yoksa?

Bence kelimelerle oynamak kesinlikle sanattır.

Asıl güç yokluğun içinde varlık gösterenlerdedir.

http://www.rmznuysal.blogspot.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 30/07/2010 1:57 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Edebiyat sanattır... Edebiyata bağlı alt kollar da otomatikman sanat olur. Şiir, Roman hatta senaryo.

 
Gönderildi : 30/07/2010 2:24 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Senaryo sanat olmamalı ya. O yazım tekniğiyle senaryo demek çok zor. Teknik bir şey sonuçta. Yazı sanattır demek de zor. Bin türlü yazı var. Çok iyi kelimelerden kurulu bir felsefe eseri sanat mıdır mesela. Amacı başka çünkü. Kelimelerle oynamak pek sanat olmuyor o zaman. Hikaye ve roman sanat olarak kabul ediliyor tabi ama fakültelerde olmayışı şimdi tuhafıma gitti birden. Sıcaklardan da olabilir tabi.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 30/07/2010 3:01 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Yıllar önce senaryo edebi bir metindir dediğimde beni neredeyse döven ercane buna ne diyecek merak ediyorum :).

Hikâyenin de romanın da senaryoda olduğu kadar, hatta daha fazla teknikleri vardır. Sadece formatları değişkendir. Senaryoyu bunlarla aynı kefeye koymak mantıklı değil tabii ki ama senaryo da bir sanat, romandan çok farkı yok, hatta günümüzde Dan Brown'dır bu Olasılıksız'ı yazan adamdır, hepsi senaryo teknikleri kullanmaya başladı romanlarında.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 30/07/2010 3:27 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Ercane set adamı olm. Senaryo sete girdimi sonuçta ışıktan mikrofondan farklı bi muamele görmüyor. Ayreıca Sicko sana laflar hazırladım. ÇEkim senaryosu tekniktir tabi ama orjinal senaryo değildir. Yapma gözünü seveyim. Yazım ürünleri sattır demedim. Edebiyat sanattır. Bazıları da bunun alt koludur. Şiir sanat değil midir? Peki ya Roman?

 
Gönderildi : 30/07/2010 3:30 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Senaryo edebi metin olamaz ya mümkünatı yok. Hatta şarkı sözü de edebiyat değildir mesela ama tabi bu hangi dilde olduğuna ve kimin sözü olduğuna da bağlı bence. Bono öyle diyor mesela "şarkı sözü edebiyat değildir". Senaryo hiç olamaz. Bir keresinde de tiyatrocular televizyondayken kulak misafiri olmuştum tiyatro oyunu da edebi eser değildir diyorlardı. E tiyatro oyunu değilse senaryo hiç değildir.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 30/07/2010 3:31 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Şimdi çekim senaryosu ile normal senaryonun farkını bilmiyorum tabi, o ayrımı yapamadım ama benim gördüğüm senaryolar edebi metin değil moruk. Var mı bir örnek mesela.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 30/07/2010 3:32 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Edebi metinden kastedileni yanlış anladığından oluyor bu. Güzel anlatımlardan bahsetmiyoruz. Sonuçta ortaya bir hikâye koyuyorsun, bu hikâyenin bir temposu, bir kurgusu, bir çatısı, serisi düğümü çözümü vs. vs. var. Bunların dengeli bir şekilde yapılması ve ortaya iyi bir işin çıkması işin "edebi" kısmı.

Yoksa "dudakları bağından yeni koparılmış ufacık bir elmadan çıkan taze su gibiydi" densin senaryoda demiyoruz.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 30/07/2010 6:48 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Senaryo kağıttaki durduğu haliyle bir sanat eseri değildir ya da bir madalyonun yarısı gibidir diyelim. Yönetmenin yaratıcılığına muhtaçtır. Ortaya iyi bir film çıktığında madalyonun diğer yarısı da bulunmuş olur ve birbirlerini tamamlarlar.

Ana konuya dönersek; Acı bir kaynaktır. Felsefe o kaynağa giden yolun haritasıdır. O kaynaktan gönüllü beslenenler iyi sanat eserleri üretebilirler. Daha çok yaratıcılıkla alakalıdır. Kişi yetenekliyse çekeceği doğal acı kendisini fazlasıyla besler. Ama doğal olmalı. "Acı çekeceğim" diye kasmakla olmaz. Zaten bu acı da yaratıcılığın geldiği yerden çıkar. Yaratıcı zaten acı çekmeye meyillidir ve bu acıyı ehlileştirdiği ölçüde kullanılabilir hale getirir. Kontrollü acı her zaman iyidir. Ama çizgiyi aşarsa durum tehlikeli bir hal alabilir. Sanatçı her zaman felsefeden de beslenebilir. Felsefe, bilinmeyene karşı getirdiği önermelerle karşımıza her zaman değişik seçenekler sunar. Her düşünür bir kavşak noktasıdır aslında, düşünceleriyle. Mesela Spinoza'nın fikirleri hakkında yapacağınız birkaç saatlik okuma size çok şey katabilir. Acınızı da arttırabilir elbette. Felsefe bugün için tutunabileceğiniz çok az seçenekten biridir ve hep de öyle olacaktır. Mesela her Marx okuyan Marksist olmayacaktır. Bu yüzden korkmamak gerekir. Ayrıca marksistler en munis insanlardır. Avrupa Birliği'nin son ekonomik politikalarına bakacak olursanız Marx'ın bütün bunları çok önceden öngördüğünü anlarsınız. Sözün kısası, acı sanata derinlik katar; yemeğe olduğu gibi.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 31/07/2010 11:09 pm
(@sedatix)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Senaryo kağıttaki durduğu haliyle bir sanat eseri değildir ya da bir madalyonun yarısı gibidir diyelim. Yönetmenin yaratıcılığına muhtaçtır. Ortaya iyi bir film çıktığında madalyonun diğer yarısı da bulunmuş olur ve birbirlerini tamamlarlar.

Ana konuya dönersek; Acı bir kaynaktır. Felsefe o kaynağa giden yolun haritasıdır. O kaynaktan gönüllü beslenenler iyi sanat eserleri üretebilirler. Daha çok yaratıcılıkla alakalıdır. Kişi yetenekliyse çekeceği doğal acı kendisini fazlasıyla besler. Ama doğal olmalı. "Acı çekeceğim" diye kasmakla olmaz. Zaten bu acı da yaratıcılığın geldiği yerden çıkar. Yaratıcı zaten acı çekmeye meyillidir ve bu acıyı ehlileştirdiği ölçüde kullanılabilir hale getirir. Kontrollü acı her zaman iyidir. Ama çizgiyi aşarsa durum tehlikeli bir hal alabilir. Sanatçı her zaman felsefeden de beslenebilir. Felsefe, bilinmeyene karşı getirdiği önermelerle karşımıza her zaman değişik seçenekler sunar. Her düşünür bir kavşak noktasıdır aslında, düşünceleriyle. Mesela Spinoza'nın fikirleri hakkında yapacağınız birkaç saatlik okuma size çok şey katabilir. Acınızı da arttırabilir elbette. Felsefe bugün için tutunabileceğiniz çok az seçenekten biridir ve hep de öyle olacaktır. Mesela her Marx okuyan Marksist olmayacaktır. Bu yüzden korkmamak gerekir. Ayrıca marksistler en munis insanlardır. Avrupa Birliği'nin son ekonomik politikalarına bakacak olursanız Marx'ın bütün bunları çok önceden öngördüğünü anlarsınız. Sözün kısası, acı sanata derinlik katar; yemeğe olduğu gibi.
Hegel hoca derin çizikler atarak konuyu sabitlemişssin..Sağolasın anlatımın için, oldukça tatmin edici. Keşke daha uzunca yazsaydın bu konu üzerinde Bu tarz bir yazıyı makaleler bölümüne ekelrsen sevinirim.

‎'Kaderin sadece seçtiğin yolun üzerindedir..Ondan kaçmaya çalışsanda,Genede gider o Yolu seçersin !!!

 
Gönderildi : 01/08/2010 5:52 pm
(@sedatix)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Senaryo kağıttaki durduğu haliyle bir sanat eseri değildir ya da bir madalyonun yarısı gibidir diyelim. Yönetmenin yaratıcılığına muhtaçtır. Ortaya iyi bir film çıktığında madalyonun diğer yarısı da bulunmuş olur ve birbirlerini tamamlarlar.

Ana konuya dönersek; Acı bir kaynaktır. Felsefe o kaynağa giden yolun haritasıdır. O kaynaktan gönüllü beslenenler iyi sanat eserleri üretebilirler. Daha çok yaratıcılıkla alakalıdır. Kişi yetenekliyse çekeceği doğal acı kendisini fazlasıyla besler. Ama doğal olmalı. "Acı çekeceğim" diye kasmakla olmaz. Zaten bu acı da yaratıcılığın geldiği yerden çıkar. Yaratıcı zaten acı çekmeye meyillidir ve bu acıyı ehlileştirdiği ölçüde kullanılabilir hale getirir. Kontrollü acı her zaman iyidir. Ama çizgiyi aşarsa durum tehlikeli bir hal alabilir. Sanatçı her zaman felsefeden de beslenebilir. Felsefe, bilinmeyene karşı getirdiği önermelerle karşımıza her zaman değişik seçenekler sunar. Her düşünür bir kavşak noktasıdır aslında, düşünceleriyle. Mesela Spinoza'nın fikirleri hakkında yapacağınız birkaç saatlik okuma size çok şey katabilir. Acınızı da arttırabilir elbette. Felsefe bugün için tutunabileceğiniz çok az seçenekten biridir ve hep de öyle olacaktır. Mesela her Marx okuyan Marksist olmayacaktır. Bu yüzden korkmamak gerekir. Ayrıca marksistler en munis insanlardır. Avrupa Birliği'nin son ekonomik politikalarına bakacak olursanız Marx'ın bütün bunları çok önceden öngördüğünü anlarsınız. Sözün kısası, acı sanata derinlik katar; yemeğe olduğu gibi.
Hegel hoca derin çizikler atarak konuyu kitlemişssin..Sağolasın anlatımın için, oldukça tatmin edici. Keşke daha uzunca yazsaydın bu konu üzerinde Bu tarz bir yazıyı makaleler bölümüne ekelrsen sevinirim.

‎'Kaderin sadece seçtiğin yolun üzerindedir..Ondan kaçmaya çalışsanda,Genede gider o Yolu seçersin !!!

 
Gönderildi : 01/08/2010 5:53 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

sedatix ne yaptın sen öyle... Q7'yi izlerken elinde klavyeyi bırakman lazım kardeşim.. 😀

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 01/08/2010 6:41 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Senaryo kağıttaki durduğu haliyle bir sanat eseri değildir ya da bir madalyonun yarısı gibidir diyelim. Yönetmenin yaratıcılığına muhtaçtır. Ortaya iyi bir film çıktığında madalyonun diğer yarısı da bulunmuş olur ve birbirlerini tamamlarlar.

Ana konuya dönersek; Acı bir kaynaktır. Felsefe o kaynağa giden yolun haritasıdır. O kaynaktan gönüllü beslenenler iyi sanat eserleri üretebilirler. Daha çok yaratıcılıkla alakalıdır. Kişi yetenekliyse çekeceği doğal acı kendisini fazlasıyla besler. Ama doğal olmalı. "Acı çekeceğim" diye kasmakla olmaz. Zaten bu acı da yaratıcılığın geldiği yerden çıkar. Yaratıcı zaten acı çekmeye meyillidir ve bu acıyı ehlileştirdiği ölçüde kullanılabilir hale getirir. Kontrollü acı her zaman iyidir. Ama çizgiyi aşarsa durum tehlikeli bir hal alabilir. Sanatçı her zaman felsefeden de beslenebilir. Felsefe, bilinmeyene karşı getirdiği önermelerle karşımıza her zaman değişik seçenekler sunar. Her düşünür bir kavşak noktasıdır aslında, düşünceleriyle. Mesela Spinoza'nın fikirleri hakkında yapacağınız birkaç saatlik okuma size çok şey katabilir. Acınızı da arttırabilir elbette. Felsefe bugün için tutunabileceğiniz çok az seçenekten biridir ve hep de öyle olacaktır. Mesela her Marx okuyan Marksist olmayacaktır. Bu yüzden korkmamak gerekir. Ayrıca marksistler en munis insanlardır. Avrupa Birliği'nin son ekonomik politikalarına bakacak olursanız Marx'ın bütün bunları çok önceden öngördüğünü anlarsınız. Sözün kısası, acı sanata derinlik katar; yemeğe olduğu gibi.
Hegel hoca derin çizikler atarak konuyu kitlemişssin..Sağolasın anlatımın için, oldukça tatmin edici. Keşke daha uzunca yazsaydın bu konu üzerinde Bu tarz bir yazıyı makaleler bölümüne ekelrsen sevinirim.

Sağolasın, devamı gelebilir; fırsat bulursak.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 06/08/2010 3:22 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Arkadaşlar.... Burada hiç ama hiç anlamadığım birşey var:
Sanat, kaçınılmaz olarak, sanatçı kişinin duygusal birikiminin dışa vurumudur, bu konuda hemfikiriz galiba. Bu duygusal yoğunluk sayamayacağımız kadar çok etkiyle tetiklenebilir. Ya da çoğu durumda zaten sanatçının içinde, tetiklenmeye hazır bir duygusal birikim vardır. Neyse....
Ama bu "duygusal" birikim ya da dışavurumu neden sadece acı dediğimiz, "bir duygu /duygu yoğunluğu çeşidi" ile sınırlı tutuyorsunuz? "Sanatsal üretim için acı gerekli" gibi bir durum çıktı ortaya? İyimser, neşeli sanat eserleri yok mu dünyamızda? BUnları üretenler, acı çekerek, acı hissederek ve bu acının dışa vurumu ile mi ürettiler bu eserleri? "Beklenti"yi anlatan bir sanat eseri illa acı çeken birinden mi çıkar? "Beklenti" dediğimiz durum ve hal, her zaman kişiye acı veren birşey midir?

Aşk sadece ve sadece acı mı verir insana? Fİkir muhakemesi yapmak, hayat ve zaman üzerine kafa patlatmak illa acı veren bir çalışma mıdır?

Sanatçıların, hemen hemen herzaman için hayatla ilgil bir sorunları olduğunu kabul ederim. Sanatçı dediğin kişi mutlaka ama mutlaka, kaçınılmaz olarak, dünyadaki hemen herşey üzerine fikir muhakemesi yapan, gözlemci ve bu yaklaşım sebebi ile de uyumsuzlukları ve sorunları gören ve bunlardan da rahatsızlık duyan kişidir. BU yaklaşımı gösteren gruplardan biridir sanatçılar. VE bu devasa gözlem çalışması, kaçınılmaz olarak birçok anda insana acı verici deneyimlerden geçer. BUna da kabul. Ama sanat, sadece acıdan beslenen bir güç değildir. Dünya üzerine her fikir muhakemesi yapma çalışması, acı vermez insana. Her gözlem çalışmasının sonucunda elde kalan cümle ızdırap anafikirli değildir.

Acı çekmenin, mutlu olma durumu na göre daha derin bir hissiyat olduğunu da kabul ederim. Çünkü insan, sahip olduğu her türlü konforu, hayatının bir parçası olarak görmeyi başarabilir açgözlülkte bir hayvandır. En fakir adama dörtyüz trilyon dolar verin, bir yıl sonra 25 tane altın kaplama Ferrarisi olur o adamın. Ve sahip olunan zenginlik, hayatın bir parçası haline gelmiş olur. İlginç birşey olmaktan çıkar. Mutluluk kaynağı olmaktan da çıkar böylece. Ama cı öyle birşey değildir. Bir insana acı veren şey, yıllarca da bir ömür de sürse hala acı vericidir. Mutlulukla mutsuzluk arasındaki en derin fark budur bence. Ama her sanatçı, acı kadar mutluluğu da bilir, anlar ve hisseder. Çünkü sadece ama sadece acıdan beslenen bir sanatçı, kendi politik görüşüne göre üretim yapan biri gibi, taraflı biri gibi olur. Hayatın sadece bir tarafını insanlara anlatıyordur. Hayatı, gördüğü herşeyi anlatmıyordur, kendi kişisel tercihlerine göre süzüyordur gördüklerini. BU doğru birşey değil. Sanatçı asla yalan söyleyemez. Söylerse yaptığı şey sanat olmaz. Ve dünyada mutlaka ama mutlaka güzel, keyif verici, mutluluk verici şeyler de vardır. Ve sanatçı eğer bunları görmezden geliyorsa, görmemeyi seçiyorsa zaten sanatsal üretim dürtüsü için dünyayı kendi amaçlarına göre kullanıyor demektir.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 06/08/2010 12:04 pm
Sayfa 2 / 3
Paylaş: