İçerikteki anlatılanlar gözler önünde; ama yakın zamanda milletvekili olmuş ve tüm bunlara engel olabilecek tek bir siyasi organın içinde olupta anlattığı bu şeyler için, açıktan mücadele vermemek; hele ki içinde bulunduğu organ o dönemde dahi çaresiz bir parti olduğu halde eli kolu bağlıymış gibi oturmak... Klasik sosyal demokratik tik tik; anlatırlar anlatırlar ellerinde imkanlar olunca tısss ve fısss...
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Ya bu Zülfü'ye kılım ben, geldi güzelim U2 konserine kan doğradı. Sen git yazını yaz laiklik, maiklik, dinciler bilmemne, ne geliyorsun konsere monsere ya.
İşin komik yanı şu arkadaş, AKP istediğini yapacak şöyle edecek böyle yapacak... Bu AKP gökten mi geldi yaw... Zaten öyle böyle yapsın diye halk getiriyo bunu... Yani Türkiye gerçeği bu... Türkiye'deki seçmenin istediği oluyo sonuçta... AKP bu halkın kurduğu, başa getirdiği, içimizden çıkan bir parti... Bunu kabullenip ona göre hareket etmek gerek önce...
- baço
Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi kitabını okuduğumuzda AKP bu halkın kurduğu bir parti çıkmıyor. İspatlı, delilli, belgeli bir kitap...
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Benim düşünceme göre BDP'nin istediği zaten evetin çıkması idi ama bunu açıkça söyleyemediler. BDP Kürt halkına "evet verin" deseydi, ülkede AKP ve BDP koalisyon yapmış gibi görünecek ve Türk halkının büyük bir kısmı tepki olarak hayır diyecekti, BDP "hayır verin" deseydi Kürt halkı hayır verecekti. Yani her iki durumda da sandıktan hayır çıkacaktı. Evetin çıkması için tek yöntem oylamayı boykot etmekti ve edildi de. Ki boykotu delenlerin %95 oranında evet demesi de bu söylediklerimi doğruluyor görünüyor.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
'Korkuyorum' diyen önce 'nefretinin' hesabını vermeli
O bıktırıcı söylemi tekrar dolaşıma soktular: "Korkuyoruz, korkuyorlar...
Başbakan ve AKP bu korkuları gidermek için bir şeyler yapmalı..."
Bu tip sözleri tarihin dışına çıkarırsanız, gerçek olduklarını sanırsınız. Öyle yapmayın. Tarihin içine yerleştirin.
O zaman, "Korkuyoruz" sözünün, gerçek bir tehlike karşısında oluşan samimi bir ruh hali değil, bir sınıfın ideolojik söylemi olduğunu görürsünüz.
Biraz geçmişe gidelim mi?
Aynısını 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra da yapmış, "Korkuyoruz" yaygarası koparmışlardı.
Laikliğin elden gitmesinden, şeriatın gelmesinden, yaşam tarzlarına müdahale edilmesinden korkuyorlarmış.
Alakası yok! Cumhuriyet Mitingleri ile umutlanmış, Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararıyla sakinleşmiş ve nefret ettikleri AKP'den artık kurtulacaklarını sanmışlardı.
Önce yüzde 46.6 oy oranıyla sarsıldılar. Sonra da Abdullah Gül'ün C.Başkanı olmasıyla şirazelerinden çıktılar.
İşte "Korkuyoruz" söylemi öyle bir ortamın ürünüdür. Bireyselmiş, sanki kişisel duyguların ifadesiymiş gibi duran bu lafın, siyaset sosyolojisine çevirisi, 'Asker bizi korusun' dur. Yani 'Seçimi onlar kazandı ama asker vesayeti elden bırakmasın'dır.
Referandumdan sonra yine aynı teraneyi tutturdular.
Geçen akşam NTV'deki tartışmada bir akademisyen kadın aynısını söylüyordu: "Başbakan, korkuları gidermelidir."
Ahmet Altan dahi benzeri bir cümle kurabildi geçenlerde:
"AKP'nin de kendisine, 'Ben böyle büyük bir kesimi kızdıracak ve korkutacak ne yaptım' diye bir sorması gerekiyor." (Taraf, 7 Eylül)
Hâlâ bu çevrenin "korku" dediği şeyi gidermenin mümkün olduğunu sanıyorlar. Arkadaşlar, bunların korktuğu filan yok. O sadece bir söylem.
Akla, mantığa, gerçekliğe dayanmıyor.
Örneğin eskiden Asmalımescit meyhane sayısının üç beşi geçmediği bir semtti.
Ama epeydir Nevizade'yi geride bıraktı. Sokaklara taşan masalar her akşam tıklım tıklım...
İşte "Korkuyoruz" palavrası tam da o masalarda üretiliyor. Kıza anlatamıyorsun: "Bu oturduğun biracı beş yıl önce yoktu. AKP'li Belediye Başkanı Ahmet M. Demircan döneminde açıldı!"
Boş gözlerle bakmaya başlıyor. İkna olmuyor çünkü zaten ikna olma niyetinde değil. "Korkuyorum" demek, üyesi olmaktan hoşlandığı sınıfın parolası. Demezse dışlanır.
Ben "Bu korku söylemi, sosyolojik olmaktan ziyade psikolojik bir olgu" diyen Ali Bayramoğlu'na da katılmıyorum.
Birbirini tanımayan ama sınıf kardeşliği bulunan bu kadar çok insan aynı söylemi kullanıyorsa, düpedüz siyaset sosyolojisi alanına giren bir kurgudur karşımızdaki.
Üst orta sınıfın Kemalist bürokrasiye göz kırpmasıdır. Bürokratik oligarşinin de ideolojik aygıtları (askerci medya) aracılığıyla onları desteklemesidir:
"Mahalle baskısı başladı... Eyvah, ya Malezya olursak? Türkiye yoksa Ilımlı İslam ülkesi mi yapılıyor?"
Bu söylem eğer birazcık gerçeklik payı taşısaydı... Yani hayat tarzlarına müdahale hakiki bir tehdit olsaydı... Mutlaka aralarından "cesur" insanlar çıkardı.
"Ne korkuyorsunuz, hep birlikte mücadele edelim" derdi bazıları. Örgütlenirdi. Kavgalar çıkardı. Ama olmuyor.
Tamam, bunlar korkak burjuvalar ama o sınıfın içinde hiç mi cesur birey yok?
Dikkatinizi çekerim... Hele içlerinden biri "Ben korkmuyorum" demeye kalkışsın. Anında saldırıya geçiyorlar:
"Aptal mısın? Nasıl korkmazsın? Yoksa seni de mi kandırdılar? Gerçekten korkmuyorsan; ya aslında onlardan birisin ya da satın alındın."
Tehlike gerçek olmadığı için "Korkuyoruz" söylemi cesarete izin vermiyor.
"Korkuyoruz" diyenler, önce kendi derin nefretlerinin hesabını vermeli.
http://sabah.com.tr/Yazarlar/akoz/2010/09/15/korkuyorum_diyen_once_nefretinin_hesabini_vermeli " onclick="window.open(this.href);return false;
- baço
Kıza anlatamıyorsun: "Bu oturduğun biracı beş yıl önce yoktu. AKP'li Belediye Başkanı Ahmet M. Demircan döneminde açıldı!"
İşte bu yüzden korkuluyor Baço. Bunlar örnek verildiği için. Akp'lilerin "bakın biz biraya 'bile' izin veriyoruz demeleri yüzünden. O "bile" lafı ve altında yatan korkutuyor insanları. O biracı elbette açılacaktı. O bölgenin her alanı gittikçe eğlence ve hizmet sektörünün alanı oluyor ve daha da genişleyecek. Bölgenin getirdiği bir şey bu. Ama sen tutup bakın burada biracı açmaya "bile" izin veriyoruz, neyden korkuyorsunuz dersen bilinçaltındaki şey hissedilir (sen derken seni kastetmiyorum).
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Sayın Baço
Çok mürekkep yalamış bir insan olmadığım için sizin kadar düzgün bir yazı yazamayacağımdan korkuyorum 🙂
Ama elimden geldiği kadarı ile kendi korkularımdan bahsetmek istiyorum.
Devletin içerisinde bir cemaat yapılanmasından bahsetmek sanırım bu günün şartlarında olağan bir şey. Hatta bu yapılanmanın sadece mülakat bazlı sınavlarla değil milyonlarca insanın emek verip aylarca çalıştığı KPSS , YDS ,TUS vs. vb. Polis akademisi giriş sınavı gibi sınav sorularının belli bir cemaate açıkça verilmesi ile daha akıl almaz bir boyut kazandığını inkar etmek de artık yersiz.
Ekonomik politikalarla dilenci konumuna getirilen halkın büyük bir çoğunluğunun devlet bütçesinden yapılan kömür, gıda beyaz eşya gibi "sosyal yardım"lara muhtaç edilmesi hatta daha çirkin bir tabirle alıştırılması bir gerçek. (sırf 2010 yılının 2. ayı için Ankara büyükşehir belediyesinin öngördüğü yardım paketi sayısı 380bin).
Yine aynı şekilde ekonomik zorluklarla büyük kentlere gelen anadolu gençlerinin yurt yetersizliği nedeniyle nerden finanse edildiği belli olmayan çeşitli isimlerle açılan belli bir ideolojinin hüküm sürdüğü yurtlarda evlerde konaklamaya zorlanması bir gerçek.
Köy muhtarlarının çağrılarak köylerindeki sandıklardan beklenen oylar çıkmazsa yeşil kartlarının iptal edilmesi ile tehdit edilmesi bir gerçek.
Devletin bütün kaynaklarının büyük sermaye tekellerine yok pahasına satıldığı ve bunun önünde duran TMMOB,TTB gibi yapıların son anayasa değişikliğiyle etkisizleştirildiği bir gerçek.
Bakın hiç şeriattan ılımlı islamdan bahsetmedim. Yukarıda yazdığım şeyler kulaktan dolma bilgiler yada şehir efsaneleri değildir daha sayfalarca yazabilirim.
yukarıda verdiğim örnekler asmalı mescitte oturmaya alışkın olduğunuz masadan görülmesi zor gerçekler olabilir.
Şimdi evet korkuyorum.
-Sol görüşlü bir insan olduğum için yarın hiçbir yerde iş bulamamaktan korkuyorum.
-Sevdiğim beni büyüleyen tarihi eserlerin oradaki HES rantı için 3-5 kişiye peşkeş çekilsin diye sular altında kalmasından korkuyorum.
-Milyonlarca dolar borcu bulunan medya devleri kapalı kapılar ardında görüşmelerden sonra düze çıkarken çalıştığım gazetenin 3 kuruşluk borcu için gelen icralarla başedememesinden korkuyorum.
-Hiçbir sosyal ve sendikal güvencemin kalmamasından korkuyorum.
-Yarın kızımın eteği kısa olduğu için polis tarafından tekme tokat dövülmesinden korkuyorum.
-Yarın hastaneye testislerinde sorun olduğu için acil olarak hastaneye yatırılan oğlumun oradaki kadın doktorum bakmak istememesi ve nöbetci erkek doktor olmadığı için saatlerce sedyede yatmasından korkuyorum.
-Kocasından dayak yiyen yakınımın polisler kocandır yapar dediği için karakol önünde kocası tarafından öldüresiye dövülmesinden korkuyorum.
-Yozgatta otogarda ramazan ayında sigara içtiğim için bıçaklanmaktan korkuyorum.
-Gazi üniverstesi kantininde satırla saldırıya uğramaktan korkuyorum
Daha birsürü şeyden korkuyorum anlıyacağınız.
"Giydikçe açılır" diyen tezgahtar, "uzadıkça şekil alır" diyen kuaför, "zamanla unutursun" diyen arkadaş... Bunların hepsi aynı örgüte üye...
İnsanların korkuları ile dalga geçmek büyük hata.. Siz geniş mideli olabilirsiniz, korkusuz olduğunuzu iddia edebilirsiniz ama insan, yapısı gereği korkar. Hele ki, "Cumhuriyet'in sonu geldi", "ya müslüman olacaksın ya laik" gibi marjinal söylemlerde bulunan kişilerin bugün devletin en üst kademelerinde bulunmalarını göz önünde bulundurursak bu korku hiç de yersiz değil.
"Bak efendim, adamlar birahane açtırıyorlar, hede hödö" demenin hiçbir mantıklı açıklaması yok. En nihayetinde burası hala bir hukuk devleti.. Kimse birahane açılmasını engelleyemez. Bunu sanki belediyenin bir hizmetiymiş gibi görmek saçma..
En nihayetinde yakın zamanda "ponpon kız sansürü"nü gördük.. Referandum sürecinde milli iradeye gittiklerini söyleyen adamın ağzından "hayır diyenler darbecidir", "bitaraf olan bertaraf olur", "önemli olan soy" gibi diktatörvari ve ırkçı cümleler duyduk. Bunlar bir gazetecinin ağzından çıkmıyor ki boşveresin.. Devletin her kurumunu ele geçirmiş bir Başbakan bunu söylüyor.. İnsanlar korkmasın da ne yapsın?
Sayın Baço
Çok mürekkep yalamış bir insan olmadığım için sizin kadar düzgün bir yazı yazamayacağımdan korkuyorum 🙂
Bana değil Emre beye cevap verin (sanırım dikkatli okumadınız ve ben yazdım sandınız). Ben bir keresinde bir hatasını yakaladım ve mail attım, hemen cevapladı sağolsun. Bakalım fikirlerinize neler diyecek. Sadece forum yiğitliği yapmayın yani, adama gönderin direk bir işe yarasın. Sonuçta ben alıntıladım sadece. Çaba gösterin biraz.
- baço
Sende alıntı yapıyorsan aynı şekilde düşünüyorsun demektir cevap verebilirsin onun adına. Forum yiğitliği kendi düşünceleri olmamaktan bi nebze daha iyi hacım 🙂
Abi forumda birşeylerin gerçekten paylaşılabileceğine inansam paylaşırım düşüncelerimi. Ama emin ol onlarca yıldır böyle birşey görmedim. Herkes baştan kararını zaten vermiştir, sadece bunu ispatlamaya kasar. Bu bir gerçek... Siyasi ve dini görüşlerden bahsediyorum.
- baço
Siyasi miyasi kralından korkmam. Neyden korkarsan gelir seni bulur, karanlıkta hemen arkamı dönerim aniden, bakarım, ama önümü döndüm mü sonra bebeğim, adımlarım hızlanır nedensizce. Siz de korkmayın.
Ancak zamanımın boşa gitmesinden korkarım 🙂 Cidden derdim varsa karşılıklı oturup çayımızı içerken konuşuruz arkadaş... Valla artık İstanbul'dayım hemi de, yok mu buluşma yakınlarda?
- baço
Bana değil Emre beye cevap verin (sanırım dikkatli okumadınız ve ben yazdım sandınız). Ben bir keresinde bir hatasını yakaladım ve mail attım, hemen cevapladı sağolsun. Bakalım fikirlerinize neler diyecek. Sadece forum yiğitliği yapmayın yani, adama gönderin direk bir işe yarasın. Sonuçta ben alıntıladım sadece. Çaba gösterin biraz.
Gözümden kaçmış kusura bakmayın dediğiniz gibi hitap cümlesini değiştirerek Aköz'e yolladım maili. Forum delikanlılığından ne kastettiğinizi anlamadım. 1996 yılından beri bir fiil alanlarda ve eylemlerde siyasal düşüncelerimi ve tepkilerimi gösteriyorum bu tarz bir başlıkta da fikirlerimi dile getiriyorum. Kimseyi tehdit etmedim yada kırıcı bir şey söylemedim. Forumdaki yazılarıma dikkat ederseniz buna ne kadar özen gösterdiğimi de görebilirsiniz.
"Giydikçe açılır" diyen tezgahtar, "uzadıkça şekil alır" diyen kuaför, "zamanla unutursun" diyen arkadaş... Bunların hepsi aynı örgüte üye...