Lan benzer bi fikrim vardı beaaa...

İli bu nedir abi, daha seyretmeden yardı.

Bir an heyecan yaptın itiraf et 😀 (ekşi sözlük janrı yoksa saygımız sonsuz biliyosun abi)

[vimeo] http://www.vimeo.com/4155700 [/vimeo]
Abi budur ya, bu kadar yani. Son nokta. Diyecek bir şey bulamıyorum. Özgür herhalde sinemayı bırakır bunu izledikten sonra.. Oyun'u beğenen adam bunu izledikten sonra ne yapar bilemiyorum ben..

Bugüne değin izlediğim en iyi kısa film ödülünü veriyorum gönül rahatlığı ile.
a.
b.

Ulan dombiş, sallanma hikayemi enjeksiyon ve bidıl beye anlatırken sen masada yokmuydun. O zaman neden şöle güzel böle güzel fikir dememiştin de, şimdi niye ödül veriyosun bu filme ?

Not: Ciddiye almasan da olur.

Görsel her zaman daha etkilidir birader, bak görünce nasıl da beğendim :). Senin bahsettiğin olayı ise güzel buldum diye hatırlıyorum ama şu anda hiçbir şey hatırlamıyorum.

Bir de uzun zamandır söylüyorum, olan ne anlattığın değil, nasıl anlattığın. Bu film bunu muhteşem bir şekilde başarıyor.

a.
b.
c.
d.

Bence Oyun filmi on kat daha özgün bi fikir bu filme göre. Türk filmi olduğu içinde bu filmle kıyaslarsan ayrıca yönetmeninin gurur duyması gerekir demekki. İzlediğim en iyi kısa filmde bu değil valla eşiğimiz farklı demekki. Ben bu ülkede kısa film çekerken kafe sahnesi yazmaya korkan adamla yarım saniye için dogum günü partisi sahnesi çekmeyi göze alan adamı aynı kefede değerlendirmem valla. Sinemayı da niye bırakayım adamlar yapıyor öğreniyoruz biz de daha iyisini yapmaya çalışırız. yaparızda.

(reyting reyting) 🙂

Ben bu ülkede kısa film çekerken kafe sahnesi yazmaya korkan adamla yarım saniye için dogum günü partisi sahnesi çekmeyi göze alan adamı aynı kefede değerlendirmem valla.

Oh hislerime tercüman, içimin yağları eridi yemin ediyorum. 🙂

Özelden de konuştuk anlaşamadık tabii, olay zevk meselesinde bitiyor. Bu şahsen benim bugüne değin izlediklerim arasında en iyisi.

Fikir inanılmaz basit ve klişe. Ama sunum muhteşem. Tüm muhteşemliği de basitliğinde. Bu forumda bu filmi birebir çekebilecek en az 2 3 kişi var. Çekimi zor tek bir sahne bile yok bu filmde. Olay da orada zaten. Kendimizi aşağılamaktan yukarıya bakamıyoruz.

Ben bu ülkede kısa film çekerken kafe sahnesi yazmaya korkan adamla yarım saniye için dogum günü partisi sahnesi çekmeyi göze alan adamı aynı kefede değerlendirmem valla.

Oh hislerime tercüman, içimin yağları eridi yemin ediyorum. 🙂

Eylem abimizi hawai gömleği ile bağcılara tek başına salıcam anlıcak bana sataşmayı hehe.

a

Özelden de konuştuk anlaşamadık tabii, olay zevk meselesinde bitiyor. Bu şahsen benim bugüne değin izlediklerim arasında en iyisi.

Fikir inanılmaz basit ve klişe. Ama sunum muhteşem. Tüm muhteşemliği de basitliğinde. Bu forumda bu filmi birebir çekebilecek en az 2 3 kişi var. Çekimi zor tek bir sahne bile yok bu filmde. Olay da orada zaten. Kendimizi aşağılamaktan yukarıya bakamıyoruz.

ister inan ister inanma daha iyisini çekerim 🙂

(bidıldan tokat gibi cevap dışşş dışşşş)

Bence önemli olan bu şekilde avrupai kokan bir dil yerine kendi sinema dilimizi oluşturmak daha iyi. Binlerce kez forumda da tartışılı gelmiştir zaten kirletmeyelim burayı.

Evet ben de çekerim bu şekilde, bu şekil de çekmek önemli mi ama, işte orası muallak ?

Zaten bir şeyi kopya etmekte millet olarak üstümüze yok, özgünlüğe gelince mortingen şıtraze.

Laflarını çok duyuyorum da icraatlarını hiç göremiyorum birader ama sanki daha iyisin çekmen beni üzecekmiş gibi yazıyorsun, o biraz garip..

Ama bu lafımı hafife almayın lütfen, yukarıda da dedim, kendimizi aşağılamaktan, yukarıya bakamıyoruz.

Doğumgünü sahnesinde ne var abi? Bir pasta, iyi ki doğdun yazısı, 5 tane de oyuncu.. Bunu buldu adam ve prodüksiyon kocaman mı oldu? Ömründe izlediğin ilk film bu mu abi senin, bu nasıl bir destektir fikrin için? Araba sahnesi dersin, su altı sahnesi dersin vs. biraz hakkın olur yani..

ili ben zaten birebir aynısını çekelim demiyorum, çekebilecek kapasiteye sahipken çekmememizi eleştiriyorum.

ili ben zaten birebir aynısını çekelim demiyorum, çekebilecek kapasiteye sahipken çekmememizi eleştiriyorum.

Otosansür uyguluyoruz kendimize, aynı şeylerden bahsediyoruz aslında farklı kanallardan. Neyse avrupai dedim yanlış olmuş o amerikanvari diyecektim. "40" gelsin bu işler daha güzel anlaşılacak, kendi adıma ne demeye çalıştığım yani.

Tüm muhteşemliği de basitliğinde.
...olan ne anlattığın değil, nasıl anlattığın.

İşin sırrı şu iki cümlede saklı.

Birde konu için basmakalıplıktan bu kadar korkmamak lazım. Şurada çoğunluğun beğenesini kazanmış filmleri saymaya kalksak, içinden illaki konusu basmakalıp olan filmler çıkacaktır. Kime ait olduğunu bilmiyorum ama bir söz var, meseleyi özetliyor; "Dünyada söylenmemiş söz yoktur."

Bir sürü yazar çok basit bir önerme için koca bir öyküyü kurgulayıp, yazıyor. Yönetmenler de (hepsi değil) aynı düşünceyle hareket ediyorlar. Ama onları farklı kılan anlatımları oluyor.

"Dünyada söylenmemiş söz yoktur."

"Gökkubbenin altında söylenmemiş söz yoktur." gibi bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam. Hermes'e aitti.

Filmi de ciddi anlamda çok sevdim. Geçen gün forumda bir arkadaş, çekilecek veya bahsedilecek bâkir konu olup olmadığından bahsediyordu. Ben yeni sözün kalmadığı konusunda pek o kadar emin olmasam da bir hikâyeyi değerlendirirken her zaman bu ölçüte uyup uymadığına da bakarım. Yok eğer değilse, o zaman eskiyi yeni bir şekilde söyleyip söylemediği önemli olur. Bu filmde de böyle bir yenilik var, böyle bir özgünlük var. O yüzden çok çok başarılı, çok da sevdim.