Konu suç işlendikten sonra yapılacaklarla ilgili olduğu için ben de o konuda fikirlerimi belirttim. Elbette suçu önceden engelleyici hamleler yapılmalı; buna katılmamak mümkün mü?
Ancak cezalar caydırıcı olmamalı, suçun tekrarını engellemeli derken kendi içinde aynı şeyi belirtiyorsun gibi sanki. "Caydırıcı" demek suçun planlanması ya da teşebbüsü esnasında bir gözdağı verip suçu engellemek anlamında değil midir zaten?
Söylediğim gibi suçu engellemek ve suçtan sonra yapılacakları ayrı ayrı, mümkünse birbiriyle koordineli bir şekilde ele almalıyız. Her ne kadar uğraşılsa da "hiç suç işlenmez" demek ütopik bir söylem olacağı için cezalandırma ve tazminat konusunda yaratıcı fikirler olmalı ve bu fikirler doğrultusunda düzenlemeler yapılmalı.
la vita é bella
Hayır, ceza da caydırıcıdır. Yani çarpacağını bile bile elini prize sokmazsın. Bunun gibi birşey. Ceza zaten adı üzerinde suçtan sonra gelen birşeydir. Korkutucudur, caydırıcılığı burdan gelir. Senin dediğin ön tedbirler ayrı, yani eğitim vs. kısmı. İkisi de ayrı ayrı önemli. Birisinde iş işten geçtikten sonra evet ama işte olay o kadar değil, bir iş geçmiş olabilir ama bir diğeri yolda. Onu durdurmak da işte o cezanın görevlerinden biri. Yani olay sadece suçu işleyen için geçerli değil aslında, geleceğe dair yanı da var. Verdiğim örneği düşün, bunu diyen de polis unutma "ne olacak adamı vurursan 3-4 yıl yatar çıkarsın". Bunu dedirtmemesi önemli olan. Bir adamı haksız yere öldürürsen (haklı kısmı savunma vs.) kendi hayatının da gidebileceğini bilmen gerek ki o tetiğe basamayasın. Çünkü can tatlıdır. En sinirli anında bile.
Bir deney vardı, bir anne maymunu yavrusu ile birlikte bir odaya koyup alttan ısıtmaya başlıyorlar. Ayakları yanmaya başlayınca hemen yavrusunu kucağına alıyor. İyice ısıtıyorlar artık acı vermeye başlayınca maymun yavruyu yere koyup üstüne çıkıyor. Can böyle tatlı işte, refleks boyutunda hem de. Yani beyin o anda öfkeden sulansa da amigdala çalışır. Sevgi dolu olsa bile bu yüzden birçok öğretide korkutucu cezalar vardır.
- baço
Caydırıcı ile engelleyici arasında fark vardır. Tam da benim anlatmak istediğim fark. Müebbet hapis ile idam arasındaki fark gibi. Biri caydırır, diğeri engeller. Suçların ikiye ayrılması lazım ama önce. İki tarafın/kişinin karşılıklı karıştığı suçlar (kavga, tartışma ve ona bağlı olayların bütünü), bir de tek tarafın işlediği diğer tarafın mağdur olduğu suçlar. Bunlar da planlı ve plansız olarak ikiye ayrılmalı ve planlı olan her suç ve suçlu engellenmeli.
Yahu Türkiye'de adalet mi var da bunları konuşuyorsunuz? 12 yaşındaki çocuğu 9 yerinden kurşunlayan polis kendini savundu diye serbest. Bizde polise taş atan 6 yaşında velede 40 yıl hapis, adam öldürene 5 yıl hapis verirler. Böyle bir ülke burası.
Şaka gibi ama yukarıdakilerin hepsi de gerçek.. Üzücü olan da o..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
E onu konuşuyoruz işte Türkiye'de adalet yok diye. İnsan, devletten üstte olmalı. Dünya'da nasıl bilmiyorum ama bizim devletimiz kendisine karşı işlenen suçları insana karşı işlenen suçlardan daha üstün görüyor. Devlete karşı işlenen hiç bir suç idamlık olmamalı bence. Devlet denilen şey mekanizma çünkü, bugün öyle der, yarın kanun değişir öbür türlü der. Sabit fikirli devlet olmaz, insanlara ve zamana göre kendini evirir. Ama 5 yaşında çocuğa tecavüz ediyorsa eğer adam, ben onun benim verdiğim vergilerle yaşamasını kabullenemiyorum. Zoruma gidiyor. Kabul etmiyorum.
Bence bazı devlet suçlarıda idamlık olabilir. Yani idamı desteklediğimi üstüne bir de devlet suçlarımı dahil ettiğimi bi cümlede açıkladım. Şimdi bir sürü dostum düşmanım oldu heheyt.
Bir şeyi kabul etmek lazım idam midam derken. Dünya eskisinden olduğundan çok daha hızlı evriliyor artık. Üç beş senede umulmadık şeyler oluyor, nüfus her on senede bir artış hızını katlıyor, arttıkça katlıyor, siyasi dengelerin yerini dünyanın kendi problemleri almaya başlıyor, ve doğal olarak insanlığın geldiği en üst seviye olan bu günkü Dünya'nın halini görüyoruz. Demek ki bir şeyler yanlış gidiyor.
İnsan hakları diye en çok bağıran ülkelerin bütün zenginlikleri fakir olan diğer halklardan geliyor. Petrollerini, doğal kaynaklarını, madenlerini sömürüp sonrada ülkelerindeki zenginlik ve refah seviyesiyle gururlanırken, sömürdükleri bölgeler için sadece televizyonlarında haber yapıyorlar. İnsanlar açlıktan ölüyor ama onlar insan değil ki, sağılacak hayvan gelişmişler için. Süt versin, et versin, kafasını kaldırdığı zaman çoban gelsin höt desin.
İnsan hakları dediğimiz şey, gelişmiş ülkelerin diğer toplumları daha da çok sömürmesini, üstünlüklerinin sürdürülebilmesini sağlamak için uydurdukları fasaryalardan sadece biri. Dünya'nın her vatandaşı insan olarak kabul edildiği zaman inanacağım anca o boktan bildirgelerine, mahkemelerine. Yoksa hepsi çer-çöp, kokuşmuş beyaz peruk. Şu anda insan hakları diye bir şeyi ben kabul etmiyorum, ne zaman ki eşitleniriz o zaman bakarız haklara hukuklara. O zaman da diğerlerinin hırsından sağ kalabilirlerse tabi. Ben buna inanıyorum, madem demokrasi var değil mi.
O yüzden Devlet suçlarınıda o kapsama aldım. Yani şu anda bir devlet adamının yediği bir nane, imza attığı bir antlaşma, aldığı hayati bir karar, çaldığı para benim halkımı fakirleştiriyor, zor duruma sokuyor, çocuklarımın geleceği ile oynuyorsa (örnekleri geçmişte yaşandı zaten yassıada vs.) O yüzden micro düşünebiliriz Sickman. Bu dediğim tehtid belki insanı yanlış bir şey yapmaktan, kitlelerin geleceği ile oynamaktan alıkoyan bir durum yaratabilir. Şarkıda dediği gibi biz görmedik sen görürsün yavrum yavrum yavrum yavruuum daha mutlu Türkiye'mi mutlaka kulun kula kul olmadığı bir yarın kuramadık kurarsınız mutlakağaa...
Ben ne olursa olsun devlet suçlarını o kapsama almazdım. Orada çok değişken var çünkü, birden fazla. Ama adam çocuk tecavüzü, beş kişiyi kesti, kaynıyla planlayıp öbür gelini öldürdü falan bunlarda değişken yok. Bunlarda hiç bir şey yok açıklanacak.
Bir de devlete karşı işlenen suçlarla ilgili (aslında her şey ile ilgili) olarak BSG'yi izleyin, nasıl oluyor da oluyor bir bakın.
Acayip güzel tespitler çıkmış...
Aslında tüm kanunlar vs. hep eski teknolojilere göre şekillendirilmiş durumda. Günümüz teknolojisi adapte edilse bambaşka şeyler olabilir. Daha hala bir oy vermek için bile sandık başında sıra bekliyoruz. Çok daha dinamik bir yapıya ihtiyaç var aslında. Hantal devlet yapıları cevap veremiyor ihtiyaçlara. Yargıçlar geri kalmış, dil bile bilmiyorlar. Yargıçlar bile taraflı hatta çoğu zaman.
Eğitim sisteminde çocuklara düşünmek, eleştirmek, farklı düşüncelere ve inançlara saygı duymak öğretilmiyor. Zaten olay burdan kopuyor nesiller sonrasına kadar. Öğretmenler zaten kukla olmuş durumda. Artık aile adam gibi eğitim vermiyorsa okullardam adam çıkmıyor.
Adam sana silah çekse, sen de kafasına vursan ve adam ölse, sana yine de ceza geliyor. Oysa adam seni vursa ufak bir ceza ile yırtıyor. Adam senin evine girse, çocuklarının odasında adamı çıplak yakalasan ve kafasına vursan ölse, sen yine suçlu oluyorsun. Adam arabayla geri geri gelip senin aracına vursa, arkadan vurdu bana deyip direk kurtuluyor. Polisler hala kendi kanunlarını uygulayabiliyor. Rüşvet gırla...
Neresinden tutsan elinde kalıyor arkadaş...
- baço
Adam sana silah çekse, sen de kafasına vursan ve adam ölse, sana yine de ceza geliyor. Oysa adam seni vursa ufak bir ceza ile yırtıyor. Adam senin evine girse, çocuklarının odasında adamı çıplak yakalasan ve kafasına vursan ölse, sen yine suçlu oluyorsun. Adam arabayla geri geri gelip senin aracına vursa, arkadan vurdu bana deyip direk kurtuluyor. Polisler hala kendi kanunlarını uygulayabiliyor. Rüşvet gırla...
Neresinden tutsan elinde kalıyor arkadaş...
Burada farklı bir şey var baco. Biz burada son kullanıcı gözlemi gibi yazıyoruz ama bunun ar-ge'sini yapan hukuk adamları var, fakülteler var, varoğlu var. Şöyle düşünüyorum ister istemez, "ulan mutlaka bizim bilmediğimiz bir tarafı vardır". Ama kanunların dandikliği su götürmez gerçek. AB kanunları diye bize bir şeyler dayatılıyor ama bizim ülkemizde uygulanır mı uygulanmaz mı belli değil, cart alıyoruz koyuyoruz hemen yürürlüğe. Yahu Marx'ın Das Kapital'de anlattığı sistem bile bize göre değil. Onun da uygulanabilirliği için bir şekilde evrilmesi lazım ki bu konuda yazan aklı başında fikir adamlarımız da var. Ama AB deyince akan sular duruyor arkadaş.
Ama biraz takip eden için yakından bakınca Avrupa'da durum hiç de öyle basit değil. Oradaki halk ile buradaki bir değil zaten. O halk ile biz aynı kanunlarla huzur bulamayız. Aslında trajik olan ise geçenlerde Kongar'ın söylediği "Ülkenin bir kısmı Lüxemburg, bir kısmı Afganistan. Buraları aynı kanunlarla yönetmeye çalışınca sonuç bu oluyor" cümlesi. Maalesef doğru ama işte onun çözümü sıfırdan başlamaktan geçiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Fenerbahçe'dir onun için. Hep yetişmiş yıldızları ve yıldız adaylarını alır. Altyapıda ne var ne yok taraftar bile bakmıyor. Hangi yıldız alınacak ona bakıyor. Bak GS öyle böyle fakir makir ama Uefa kupası var, niye. Çünkü Türkiye'nin kaymak tabakasının zihniyeti var orada. Daha sistemli çalışan bir altyapı var, bir Mason Locası edasıyla çalışan ve kapalı devre yönetim anlayışı var. Ama Fener'de ne var, krallık. Biri başkan oluyor, onun dediği öyledir. Taraftar da bunu kabulleniyor ve hoşuna gidiyor. Ama ziyan olan yıldızlar, altyapısızlık ve devamsızlık başarı getirmiyor işte kalıcı olarak. Türkiye gibi hep "renkli" olmakla övünüyor sadece. Hep bir aksiyon var çünkü, transferler, son hafta kaçan şampiyonluklar, bombalar hep Fener'de.
Yani futbol asla futbol değildir, ne zaman Fenerbahçe ezici bir başarı sağlayacak anlayın ki bir şeyler değişmeye başlamıştır. He sen hangisinden tarafsın, ben kralcıyım. Yani ne yapalım, onu seviyoruz biz. İşlemiş içimize bir kere. Boşuna Manowar dinlemiyoruz yani, öyle entel dantel şarkı sözü yok onda da. Krallar, savaşlar, dişe diş kana kan durumlar, efsaneler, tarihin gerçekleri var, Fener'li kanı var onlarda da hey yavrum be, sarı kanarya be. Tüüürkün kalbi sende ataaar, yaaşaaa fenaaeeerbaaahçaaeeee.
Evet bu da böyle bir yazı oldu idare edin artık, konu oraya nasıl geldi ben de bilmiyorum.
Bizde sıfırdan yapılan kanun yok ki hocam, isviçreden, finlandiyadan bilmemnerden devşirme hep. Arge felan yok yani, efsane onlar...
- baço
Şuna bakın şimdi...
Ümit Acar, arkadaşı Veli K. ile birlikte gözaltına aldığığı jandarmada, anne ve babasını tüfekle öldürüp cesetlerini çiftlik evinin karşısındaki boş arazide 50 santim çukur açıp gömdüğünü, arkadaşı Veli K.'nın dA kendisine yardımcı olduğunu itiraf etti.
Yapılan incelemede Ali Acar'ın başından tüfekle vulurak öldürüldüğü, Emine Acar'ın da tüfekle vurulduktan sonra başının kesildiği saptandı.
Ümit Acar’ın bundan 6 yıl önce de babasını silahla ayağında vurduğu, bu olay nedeniyle sakat kalmasına karşın Ali Acar'ın oğlu ceza görmesin diye şikayetçi olmadığı ortaya çıktı.
Pavyonda konsomatris olarak çalışan ve adı öğrenilemeyen bir kadınla ilişkisi olduğu ileri sürülen Ümit Acar'ın, bu ilişkiye karşı çıkan ve kendisine para vermek istemeyen babasını bu nedenle, annesini de cinayeti gördüğü için öldürdüğü kaydedildi.
Diyecek hiçbir şey bulamıyorum...
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11976123.asp?gid=229 " onclick="window.open(this.href);return false;
- baço
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=201248 " onclick="window.open(this.href);return false;
Bunu yapanı öldürmek bile merhamet olur diyorum başka birşey diyemiyorum. Kıtır kıtır kesmek lazım, cellat bile olurum gönüllü anasını satıyım...
- baço
Köpekler herhalde aylardır bir şey yemiyordu.. Öyle kolay kolay insan yemez köpek..
Diğer olay içinse yorum yapmamayı tercih ediyorum.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.