Kimse mi izlemedi Magnolia'yı?

Kimse mi izlemedi Magnolia'yı?

İzledim ama hatırlamıyorum valla 10 sene olmuş be mordevrim. Düşün o zamanlar scientology tanrıları dünyaya gelmemiş bile.

Yok abi izlesen unutmazdın:), çok farklı bir filmdi. Filmin sonundaki yağmur sinema tarihinin en zor çekimlerinden biridir eminim. Hala nasıl yaptılar diye düşünürüm, bir cevap bulamam. Yani izleyenin bırak 10 seneyi, 50 senede unutamayacağı bir finale sahip film.

Kurbağa yağıyordı diye hatırlıyorum. Dört yapraklı manolya hesabı, film de kesişen dört ayrı hikaye anlatılıyordu diye hatırlıyorum.

At arabasında şifa niyetine, her hastalığa deva deyip sattığı şurupların parasıyla, 1.Dünya savaşında yanına bomba düşen oğlunu iyileştirmeye çalışan adam, durumun ümitsizliği karşısında kendini kaybeder. Bu şurupların hiç bir işe yaramadığını bildiği halde, ölmek üzere olan oğluna içirmeye çalışır, şifa niyetine... Bu başka bir filmden. Sonunu da uydurmuş olabilirim, hatırlamıyorum. Filmin adı "Johnny Got His Gun" Çok baba bir grup filmin haklarını satın alıp, muhteşem ötesi parçalarında ve kliplerinde kullanmışlardır.

Sonra da Black Album diye bir albüm çıkarıp sonun başlangıcını yapmışlardır değil mi hegel abim.. Her şeyin sorumlusu olarak o klip gösterilir genelde..

Slayer’ın “South Of Heaven” albümündeki muhteşem soundun yaratıcısı, saçlı sakallı güzel insan, prodüktör Rick Rubin bile bu grubu kurtaramadı, son albümünün yapımcılığını üstlenmesine rağmen.

Kimden, Beyaz Kelebekler'den mi bahsediyorsunuz? Bir dönem Erkin Koray da orada çalmış ancak kızı doğduktan sonra kızını okula gönderme konusunda davulcuyla anlaşmazlığa düştüğü için gruptan ayrılmış bildiğim kadarıyla. Davulcunun babası eğitimciymiş ve "ben babamdan böyle böyle duydum aga, okul iyi bir şeydir" sözlerine Erkin Babamız dayanamamış.

Amerika komple dijitale geçiyor:

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/11853451.asp?gid=229

Şuna da dikkat: "Geçiş maliyetinin çoğunu, her biri 40 dolar değerinde kuponlar dağıtan ABD hükümeti karşıladı."

E iyi Amerika için 2 milyon kişinin geçememiş olması sıfır kayıp gibi bir şey.

Nüfusun %0,6sı.

"Otostopla Yunanistan'a oradan Hindistan ve Nepal'e gittim. Dağlarda yürüyor, insanlarla konuşuyordum. Kendime bir amaç arıyordum. Amaçsızlık ve kararsızlık insana en büyük acıları veren şey. Böyle bir zamanda, bir tapınağın üzerinde oturup düşünürken, birden askerlik yapmaya karar verdim. Nasılsa yapmak zorunda olduğum ve beni düşünmek, karar vermek eziyetinden kurtaracak bir şeydi.

Askerlik bana gerçekten çok iyi geldi. Özgürlüğün aslında taşınması çok zor olduğun kabul etmek lazım. Bağımlılık, insanoğlunun derinden istediği bir şey. Özgürlük, 'keyfilik' anlamına geldiğinde acı verici ve aşılması kolay bir şey değil. Askerlik, Boğaziçi Üniversitesi'nin soyutlaştırıcı etkisiyle biraz kendimi yalıttığım Türk toplumuna sıcak bir sevgi oluşturdu içimde. Sinema yapmaya bu dönemde karar verdim"

Sizce kim bu yönetmenimiz?
http://www.ntvmsnbc.com/id/24975469/

"Hata yapmak, dünyanın en kötü filmini çekmek önemli değil. Ama başlamak, bir şeyleri yapmak, insana asıl her şeyi öğreten şey'' demiş.

Çok güzel bir yazı, hoşuma gitti:

http://www.milliyet.com.tr/Pazar/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1106272&Date=14.06.2009&b=150%20yillik%20soruya%20cevap&KategoriID=26

Çok güzel bir yazı, hoşuma gitti:

http://www.milliyet.com.tr/Pazar/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1106272&Date=14.06.2009&b=150%20yillik%20soruya%20cevap&KategoriID=26
Hehe, çok garip adamdır Celal Şengör. Küfürbazlığıyla bilinir. Geçen sene fakülte içinde haftalık seminer/ders veriyordu küçük çaplı (profesörler bile dinlemeye geliyordu), gittim bir sefer. Orada "insanın meslektaşlarının gerizekâlı olması kadar güzel bir şey olamaz" demişti, çok güldürmüştü beni, hiç Yunanca bilmemesine rağmen Yunan birinden daha iyi konuşması vs. gibi geyikleri vardır, çok garip adamdır hakikaten. Bir arkadaşıma "olum gel jeolog ol, paranın ...na koyuyorsun. Bir seminere çağırıyorlar, gidiyorum, 1 saat konuşuyorum 10 bin dolar cepte" diyordu.

Ama çok zeki adam, görünüyor yazıda da zaten. 19 yaşında Türkiye'deki karstik mağaralar ile ilgili bir yazı yazdı, hâlen daha Türkiye'deki mağaracılar için tek referans kitaptır. Geçenlerde bir dersteydik, tahtada bir grafik, bir hocamız dedi ki bu grafik, bu konuyla ilgili dünyadaki tüm kitaplarda var. Sizce kim yapmıştır, baktım altında yazıyor Celal Şengör, Celal hoca dedim, nereden bildin dedi hoca, altında yazıyor dedim (sever beni kızmaz :)). Peki kaç yaşındaydı sizce diye sordu, baktım 70lerde çıkmış grafik, valla gençti hocam heralde dedim, 22 yaşındaydı dedi. Sustuk tabii dersi dinledik.

Evindeki (yalı demek lazım) kütüphaneyi düzenleyebilmesi için öğrencilere iş sağlar Şengör hoca, benim de 3 arkadaşım orada. Geçenlerde boğazda araştırmaya götürmüş formasyon vs. bakmaya, tekneyle götürmüş tabii, bizimkiler deniz güneş falan bakarken formasyon bakın deyip durmuş tabii :). Çok pahalı ama bir daha beklemeyin böyle demiş.

Çok garip adamdır vesselam, çok maceralarını dinliyorum sağdan soldan..

Böyle deli proflara bayılıyorum zaten. Bizde bir adam vardı, adını da unuttum. Daha ilk üniversite günüm, girdim anfiye kocama zaten ders de başlamış. Baktım kürsü de boş hoca yok heralde dedim oturdum bi yere. Bir adam geldi yanıma einstein gibi saçlar böyle, elinde bisküvi yiyor ağzı yüzü kırıntı. Hoşgeldin falan dedi, bisküvi uzattı. Meğer hocaymış. Adam dersten sonra ilgilileri evine bile çağırır ders anlatırdı. Tam deli bir tipti böyle 🙂 Prof olsam kesin ben de böyle olurdum...