Forum

Dünya dışı varlıkla...
 

Dünya dışı varlıklar ve Evren'da başka yaşam var mı sorusu

11 Gönderi
7 Üyeler
0 Reactions
2,200 Görüntüleme
(@ali-unal)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Böyle uzun başlıklara bayılıyorum. Akademi camiasında açın bir makale, bir yüksek lisans ya da doktora tezi, böyle kallavi bir başlıkla karşılaşmanız çok olası. Bu sayede biz "düz" vatandaşlara bir şey mi anlatmak istiyorlar bilemiyorum ama insan özeniyor gerçekten. Abartsam şöyle de derdim: Dünya dışı varlıklar ve Evren'deki alternatif yaşamlar: Evrim mafsalında epistemolojik ve ontolojik bir yaklaşım, 2009, İstanbul.

Neyse, konuma döneyim. Nihayet bugün Star olarak yayın hayatını sürdüren ancak yıllar önce MagicBox, Star 1 ve InterSTAR olarak adlandırılan, şimdi kullandığı kırmızı yıldız yerine mavi yıldızı kendisine sembol edinmiş kanalda bir adam bir program yapardı: UFO Gerçeği. Hattâ o adam, şimdi, Büyükparmakkapı Sokak'ta Nazım Pide'nin hemen karşısındaki 14 Şubat Sevgililer Günü Barı'nın ya altında ya üstünde bir de UFO müzesi işletiyor, eğer görsel hafızam beni yanıltmıyorsa. Adının Hakan olduğunu uyduracağım bu adamın yaptığı programı her seferinde büyük bir hevesle izler ve bir ara, Milliyet Grubu'nun çok az bir süreyle çıkardığı ve hâlâ kopyalarını sakladığım Fenomen dergisini aynı keyifle takip eder ve Dünya'daki hayattan gayrı başka bir hayatın da var olduğunu, aslında itiraf etmekten biraz da korkarak, kabul ederdim. Bu Hakan kişisi, kendisine gelen "UFO gören masum köylü" tadındaki görüntüleri göstermekle kalmaz, o zamanlar için bana oldukça inandırıcı gelen agresif ve "sus ve yalamaya devam et" tonundaki ses iniş-çıkışlarıyla beni etkisi altına alırdı. Bilgiye dayalı olmayan tamamen sezgisel bir yolla kabullendiğim bu olguya, artık entelliğimden midir bilinmez biraz daha donanımlı yaklaşıyorum. Şöyle ki:

<Sıkıcı fizik ve astronomi bilgileri>

Evren'in, bundan yaklaşık 14,5 milyar önce, büyük bir patlamayla (Big Bang) var olduğu savlanmaktadır. Bu henüz F = m x a ayarında bir "formül"e indirgenmeyen bir kuram olsa da, bu kuramın destekleyicisi olan birçok bilimsel verinin laboratuar ortamında simüle edilebildiği ve kuramın bu açılardan doğrulandığını da söyleyelim. Hattâ şu meşhur yüzyılın deneyi de, Evren'in oluşumundan sonraki ilk saniyeyi simüle etmek için hazırda bekliyor.

Tarihin başlangıcı yazı ise, zamanın başlangıcı da işte bu büyük patlamadır. O anda bir nokta olarak tahayyül edebileceğimiz Evren, bu patlamanın ardından, üzerine fırça darbeleriyle boya püskürtülmüş bir külotlu çorabı çekiştirince elde edeceğiniz sonuca benzer bir durumda genişlemeye ve büyümeye başlar. Patlama ânındaki sıcaklık ve basınç, tarihi birkaç milyon yıl olan zavallı yaratık insanın aklının ermeyeceği bir noktaya ulaşmışken, belki de hayatın ve canlılığın dolaylı kaynağı diyebileceğimiz ilk atom olan Hidrojen oluşur. Ardından da, şimdi bizi ısıtan ve mevsimleri oluşturan Güneş'in yakıt maddesi Helyum.

Evren bir yandan genişlerken, bir yandan da atomların oluşmasına ortam hazırlamıştır. Sırasıyla ametaller ve metaller, yavaş yavaş oluşmaya ve Evren'e dağılmaya başlamıştır. Yalnızca atomlar değil, bugün fiziksel Dünya ve (tanıyabildiğimiz) Evren'in yaşam kurallarını açıklamamıza yardım eden, her türlü olayı anlamakta kullandığımız fiziğin dört temel kuvveti de bu süreçte oluşur (Kütle çekim, zayıf çekirdek, güçlü çekirdek ve yerçekimi kuvvetleri). Bu kuvvetlerin kendi aralarındaki etkileşimleri (örneğin güçlü çekirdek kuvveti, atomun çekirdeğindeki proton ve nötronları bir arada tutar ve kütle çekim kuvvetini yenerek, Dünya'daki bu varlıkların ve atomların neden etrafa dağılmadığını açıklar) Evren büyümeye ve buna bağlı olarak soğumaya devam ettikçe enteresan bir hal alır. Öyle ki Evren'in boşluğuna yayılan atomlar, kütle çekimin etkisiyle bir araya gelmeye başlarlar. Kütle büyüdükçe çekim gücü de artar, böyle olunca daha çok atomu bünyesine çeker. Böyle böyle büyüyen kütlelerde büyük sıkışmalar meydana gelir ve bu sıkışmalar neticesinde patlamalar olur. Bu patlamalara da Süper Nova adı verilir. Bu Süper Novalar aracılığıyla Evren'e dağılan ve canlılığımızı garanti altına alan şeylere yıldız tozu denir. Peki nasıl?

Evren soğudukça, atomlar molekülleri, moleküller de bileşikleri oluşturuyor ve yıldız tozlarından oluşan dumanlar bu bileşikleri, Evren'deki diğer gezegenlere taşıyor. Bunlardan biri de Dünya. Bu bileşiklerin ve atomların içinde, hayatın tetikleyicisi su ve karbon da var. Aslına bakarsanız su ve karbon, Samanyolu'ndaki birçok gezegende var ancak Dünya'dakinden tek bir farkla: Su sadece Dünya'da sıvı halde bulunabiliyor, diğer gezegenlerde buhar ve buz şeklinde. Suyun sadece Dünya'da sıvı halde bulunabilmesinin nedeni de, Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığının, suyun sıvı halde olmasına olanak tanıyor olması. Bunun şöyle bir etkisi var. Sıvı halde bulunan su, Dünya'ya çarpan karbonları kendi içinde tutarak, o dönemde canlılığın oluşması için aşırı sıcak olan topraktan ve Güneş'ten gelen mor ışıkların zararlı etkisinden koruyor. İşte o karbonlar da, yavaş yavaş bir araya gelerek ilk yaşamın suda oluşmasını sağlıyor. Diğer gezegenlerdeki su hemen buharlaştığı ya da donduğu için, yaşamın rahim yatağı uygun ortamı yaratamıyor. Ardından da bu yaşam süreci, Evrim teorisinin ışığında gelişerek bugünkü şeklini alıyor.

</Sıkıcı fizik ve astronomi bilgileri>

Yaşamın oluşması için sıvı haldeki suya ihtiyacımız olduğunu ve suda oluşan canlıların Evrim mekanizmasıyla bugünkü Dünya'yı oluşturduğunu kesin doğru olarak kabul edersek, büyüklüğü konusunda akıl sır erdiremeyeceğimiz Evren'de, yaşamın oluşmasını sağlayan bu yıldız tozlarının başka bir gezegene konup buna benzer bir Evrim'i geçirip geçirmediğine karar vermek, spekülasyondan çok bir vakıaya işaret ediyor. Ancak, bütün bunların haricinde, yaşamın gerçekleşmesi için bambaşka ortamlar da oluşmuş olabilir. Bizim tanımladığımız Evrim'in milyarlarca yıl sürmüş olması, başka gezegenlerdeki (olası) Evrimlerin de milyarlarca yıl süreceği anlamına gelmeyebilir. Belki milyarlarca ışık yılı uzaktaki bir galakside bulunan Fünya gezegeninde Homo Erectus'tan Homo Sapiens'e geçiş 10 gün sürüyordur. Böyle olunca şu anda o gezegendeki yaşamın nasıl bir gelişmişlik düzeyine eriştiğini tahmin edemeyiz. Dünya dışı ziyaretçiler, belki de kendi hızlı Evrimlerin tarihini, bizi kontrol ederek bir nevi ağır çekim film olarak kaydetmeye çalışıyorlardır. İşte bu noktada, spekülasyonun kralını yaparım, kimseyi tanımam.

Geçenlerde, Amazon'da şu âna kadar dış dünya ile temas kurmamış yerli bir kabile bulundu. Ormanın üzerinden geçen uçağı görünce ona derhal ok fırlatan bu türdeşlerimiz, atalarımızda olduğu gibi, geçimlerini avcılıkla sağlıyorlar ve modern Dünya'daki görüntümüzden oldukça farklılar. Evrim sanki onlara pek uğramamış gibi. Nerede yaşıyorlar peki? Brezilya'da, şu ekonominin çöktüğü aynı zamanda! Kim bilir, şu anda onlar da ateş çevresinde oturmuş, onları ziyaret eden "dünya" dışı varlıklar üzerine konuşup tartışıyorlardır; dünyaları bir orman kadar küçükse eğer!

Çok pis mesaj verdim. Teşekkür ederim buraya kadar okuduğunuz için. Kaynak olarak "Dünyanın En Güzel Tarihi" isimli kitabı kullandım. İş Bankası Yayınları. Sağol.

Hamiş: Nazım pideyi değiştir Nizam pide yap, Hakan'ı da Haktan olarak düzelt. Ey okuyucu.

 
Gönderildi : 27/01/2009 3:30 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Valla evrenin oluşumu ile ilgili tonlarca şey okudum, hiçbiri bu külotlu çorap betimlemesi kadar güzel değildi. Eline sağlık kardeşim :). Çok tatlı bir dille özetlemişsin.

Güneş sistemimizin döngüsel hareketini sağlayanan ne olduğu da henüz cevabını bulamamış bir soru, bir teori ise yukarıda bahsettiğin super nova olayı. Sistemimize yakın bir yerde oluşan bir patlama ile dönel hareketine başlar güneş sistemimiz.

The Reason Project'in de üyelerinden, dünyanın en tanınmış ateistlerinden, ve benim bir türlü sevemediğim, Richard Dawkins'e göre başka uygarlıklar var. Bunu da evrim üzerinden açıklıyor. Suda yaşayan bir adet tek hücreli canlıdan bugünki çeşitliliğe ulaşmanın olasılığını hesaplıyor ve bunu evrendeki yıldız sayısıyla kıyasladığında, aynı şeyin veya benzer bir şeyin başka bir sistemde oluşma olasılığının hiç de azımsanmayacak bir miktar olduğunu görüyor. Zira bu şans katrilyon zilyon trilyon zilyon (vay be..)da bir bile olsa, evrendeki sistem sayıları göz önüne alındığında, %99 a yakın (%100 diye bir olasılık yoktur o nedenle 99 dedim) bir kesinlikle başka medeniyetler var diyebiliyoruz. Tabii bunların başka yıldızlara yolculuk edecek kadar gelişip gelişmediği burada önemli olan..

Güneş sistemimizin dışında bize en yakın yıldız olan Alpha Centuria bile 4.37 ışık yılı uzaklıkta.. Işık yılı da ışığın vakumda 1 yılda alacağı yoldur. Işık da şöyle diyeyim, siz odanızın ışığını açtığınızda, ışığın odayı aydınlattığı sürede dünyayı 7 kez turlayabilecek hızdadır. Diğer bir betimleme ile Güneş ışınlarının bize gelmesi 7,5 dakika civarı sürer. Evrenin şu anki büyüklüğünün 93 milyar ışık yılı olduğunu düşünürsek (kabul edersek).. Yok yok, kesin varlar olum..

I want to believe anasını satim..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 27/01/2009 4:49 am
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Ali senin o bulunan kabilene örnek olarak şöyle birşey söyleyeyim. Geçenlerde UFO larla ilgili bir program izliyordum orada bir izleyiciden mail geldi ve benim çok hoşuma gitti:

Onlar UFO değil gelecekteki bizleriz. Kendimizi ziyaret ediyoruz.

Aslında o bulunan kabile olayı da bana çok gerçekçi gelmedi açıkçası. Bir kaç kopuk, dünya zevklerinden sıkılmış ve yenilik arayan marjinalin dünyadan kendini soyutlayıp orada takılmalarına yordum ben de. Uçağı da ordan kendileri geçirtmişler ve eminim çok eğlenmişlerdir. Hadi bakalım kontra çıktım, alabildiğine yüzeysel...

 
Gönderildi : 27/01/2009 5:17 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Evat bayağı yüzeysel zira dünya üzerinde bu şekilde soyutlanmış 150nin üzerinde kabile var ve hepsi de koruma altında. Bu kabilelerin güzel tarafı tamamen sosyolojik sit alanı olmaları.. Zaten üşüşüyor hemen sosyologlar ama işte temas edildiği takdirde muhtemelen hepsi ölecektir bağışıklık sistemleri gelişmediğinden (öyle farzedildiğinden).

Neyse bu evren konusunu uzun uzun konuşmuştuk zamanında sickman'le falan. Buradan (link) merak edenler okuyabilir.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 27/01/2009 5:28 am
(@baco)
Gönderi: 0
 

Açıkçası bir ara paso kozmoloji okuyordum, Haktan'la da zamanında tanışmıştım Boğaziçinde okuyodu o zamanlar. O zamanki çevrede baya bir uzaylı fanı olan tipler de vardı. Hatta onlarla iletişime geçip, "konsey" dedikleri varlıklarla konuşan onlardan talimatlar alan kişilerle bile tanıştım. Aynı bazı islami kesimin, "o uzaylı dedikleriniz cinler" dediği gibi "o cin dediklerimiz uzaylılar" diyolardı. İşin garibi Kuran da buna zıt birşey söylemiyor, yani cin görünmeyen demek kısaca. Ve ateşten yaratılmaları da bileşimlerinin bizden farklı olduğu anlamına geliyor hatta zamanında dünyada hüküm sürmüş olmaları vs. hepsi biraz uğraşmayla iyi bir senaryoda yerine oturtulabiliyor...

Gelecekten gelen bizler konusunu da çok konuştuk. Asimov çok okurduk o ara hatta benim favori kitabım robotlu olanlar değil "sonsuzluğun sonu"dur. Orada kurulu bir konsey bir enerji alanı ile kendini normal zaman akışından soyutlamış ve zamanda kritik noktalar müdahale ederek felaketleri önlemektedir vs. Süper bir kitaptır hala filmini bekliyorum umarım yaparlar.

Yine de bu konuda en güzel cevabı Contact'da vermişti sanırım Sagan...

Uzayda yaşam var mı?

Bilmiyorum. Ama eğer yoksa gerçekten ciddi bir yer israfı var demektir 🙂

Beni bu konu kadar heyecanlandıran bir konu çok azdır. Hep star trek "first contact" taki gibi bir buluşma hayal ederim. Dost uzaylılar birgün gelirler ve dünyadaki yoksulluk, ekonomik sömürü vs. bir süre sonra ortadan kalkar. "Altın çağ" başlar. Ölmeden önce (ya da öldükten sonra) bu konuda birşeyler öğrenmeyi gerçekten çok isterim. Şimdi bir uzay gemisi gelip beni götürse hiç üzülmem heralde. Tabi dost oldukları sürece (ki aksine pek inanmıyorum * ). Ayrıca uzaylıları bizim "keşfedeceğimize" de inanmıyorum. Ancak varlarsa ve kendileri isterlerse temas kurulabilecektir.

* Dost olmalarına, daha doğrusu pozitif yok edici olmayan bir uygarlık olmalarına inancım yine Contact'taki güzel felsefi düşünceden geliyor. Onlara ne soracaksınız sorusuna "Nasıl yaptınız? Birbirinizi yok etmeden nasıl bu kadar geliştiniz?" demesi... Ana fikir bu. Biz şu kadarcık teknoloji ile birbirimizi yok ederkene onlar hala etmemişse dostlardır heralde...

- baço

 
Gönderildi : 27/01/2009 7:38 am
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Bu UFO falan olayına inananları ben anlayamadım hiç. Komplo teorileri falan gerçekten çok güzel okuması falan zevkli. Ben de ilk bunlar ile sardım zaten bu mevzulara ama biraz okumayı ilerletince eaah deyip geçilecek bir mevzu bence artık. Dünya dışı yaşam olması başka şey UFO başka şey tabi.

Bu ziyaretler hakkında bir çok teori var tabi. Bunlardan birisi de zaman makinası olduğu bunların. Ama nasıl o kadar yolu kıçım kadar bir aletle gelmeleri ve uçup uçup gitmeleri mantıksızsa zaman makinası olmaları da o kadar saçma. Hatta zamanda geriye gitme olasılığı daha da saçma uzaylılar teorisinden.

Biz şu kıçı kırık teknolojiyle atmosfer dışından vesikalık fotograf çekiyoruz, ışık hızında seyahat eden adamlar gelip bizi incelemek için havada uçuyorlar falan orman ne güzel teorileri bunlar. X-Files'daki gibi içimize girme olayları falan var daha mantıklı olarak misal. Fakat hepsi güzel fantaziler bunlar. Bunlar üzerinden yapılan filmleri de büyük hayranlıkla izliyorum hoşuma gidiyor. Bilinmeyen üzerine teori üretmekten daha güzel bir şey varmı yahu.

Bu arada bizim Sanitarium Mustafa abinin anlattığı bir kısa film senaryosu vardı Taksim'deki ufo müzesi ile ilgili, süper bir şeydi. Çekildi mi bilmiyorum ama çok zaman geçti ben anlatayım.

Taksim'de o herkezin bir ara gördüğü uzaylı kostümüyle broşür dağıtan elemanın sağa sola elindekileri dağıtma çabası ile başlıyor. Sonra o eleman işi bitince biraz da yorgunlukla müzenin olduğu binaya giriyor içeri girip alt kata iniyor. Kafasındaki uzaylı maskesini çıkartıyor ve içinden gerçekten bir uzaylı çıkıyor. Kabaca böyle bir şeydi ama daha dramatikti tabi. Ben sıçtım batırdım biraz. Anladınız siz işte sinemacı adamlarsınız.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 27/01/2009 1:37 pm
(@alice)
Gönderi: 0
 

senaryo süpermiş,çekilmediyse çok çekmek isterim..
ayrıca dünya dışı varlıklara inananları nasıl anlayamıyolar cok şaşırtıcı...bende inananlara inanmıyanları hiç anlayamıyorum
illaki var ya olmaması mümküünnnnnnnnnnnnnnnnnnn değil diye düşünmekteyim..

i've been twelve forever

 
Gönderildi : 27/01/2009 10:33 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Daha dün gece The Day The Earth Stood Still'ı izledim. BU mesele ile ilgili fikirlerim depreşti. İyi bir film değildi ama yine de yetti gaz vermeye.

Daha önce de söyledim, yine söylüyorum: Bugüne kadar, insanoğlu, dünyadışı canlıların varlığı ile ilgili hiçbir bilimsel gözleme, katına rastlamamıştır. Hele hele UFO olgusu baştan sona gerçeklik dışı, saf eğlence kaynağı olan bir konudur.

Daha önce de uzun uzun konuşmuştuk bunları ki, insanoğlu son birkaç yılda gözlem gücünü inanılmaz boyutlara taşıdı. Evrenin sınırlarına varan uzaklıkları görebiliyoruz. BU gözlem gücünün son meyveleri keşfedilen gezegenlerdir. Ki bu çok uzun br konu. Bundan dolayı, fotoğraf makinelerine kameralara takılan UFO görüntülerine inanarak ya da güvenerek uzaylıların varlığını ve bunun ço(yüzlece o harfi)ok ötesinde bir iddia olan uzaylıların dünyayı gizlice ziyaret ediyor olduğu sprekülasyonuna güvenmeyi anlamak olanaklı değildir.

Ancak, bu söylediklerimi ya da benzerlerini gören her karşıt görüşlü kişi bugüne kadar bana hep aynı şeyi söylemiştir: uzaylıların olmadığını, evrende yaşam olmadığını nereden biliyorsun?

Bu soruya karşı hiç istediğim cevabı veremedim, ama şimdi karşımda belirgin bir kişi olmadığı için vermek istiyorum: YUH!

Benim hemfikir olduğum kişilerin hiçbiri "uzaylı yok" ya da benzeri birşey söylememiştir. Hiçkimse uzaylı var ya da yok diyemez. Olduğuna inanıyorum ya da inanmıyorum diyebilir. Ve birçoğumuz inanıyoruz zaten. Bu bir.

İkincisi, bu inanma ve inanmama meselesine girildiğinde de konu bambaşka mecralara kayıyor. Açıklamaya gücümüzün yetmediği hemen herşey gibi din'i söylem, kaynak ve açıklamalargiriyor devreye. Konunun din'i tarafı ancak "açıklanamamazlık" ve "bilgi sahibi olmama" durumunda söz konusu oluyor ki bu konunun din'i temalarla hiç mi hiç ilgisi yok zaten. Bunu uzatmayayım.

Özetle: dünya dışı yaşamın var olduğuna inanıyoruz çoğumuz. Ancak bu, "Hiltonun üstünden ufo geçti" demekle hiç alakası olmayan birşeydir. Hiçbir Hiltonun ya da piramitin ya da kulenin üstünden UFO falan geçmemiştir ve geçmeyecektir. Eğer geçecekse de onun adu UFO olmayacaktır. Alenen, "dünya dışı dostlar" olacaktır.

Ve bence konunun özeti ve önemi imzamdaki cümledir.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/03/2009 3:59 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Evrimi kabul eden herkes (inanmak demiyorum dikkat ederseniz, bilimsel veriye inanılmaz çünkü) evrende başka hayatların da olduğunu kabul etmiş demektir. Olasılık hesabından gittiğinizde, dünyada insanın, veya insanı geçtim, canlıların oluşması olasığını evrendeki gezegen oranı ile denkleştirirseniz, evrende hayat barındıran gezegen olma olasılığına sahip 10 binlerce gezegen olduğunu göreceksiniz.

Bu gezegenlerdeki varlıkların bizler gibi medeniyet seviyelerinin başlangıcında olduklarını düşünerseniz de elmadan armuttan zilyon tane tanrıları olması ve o tanrılara inanmayanların da cehenneme gidiyor olmaları ihtimali de çok yüksektir. Bu bağlamda dinlerin gerçek olabilme ihtimalleri de inanılmaz küçülüyor. Tanrı ise ayrı bir kavram, onu deşmiyeyim şimdi.

UFO ise tanımlanamayan uçan nesne demek. Tanımlanamayan uçan nesneler hergün her yerde görülüyor. Gelmediler, gelmeyecekler demek biraz fazla iddialı be Görkem sanki.. Gelmediler neyse de, gelmeyecekler çok böyle nasıl desem.. Neyse işte.. garip..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 26/03/2009 8:30 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Gelmediler neyse de, gelmeyecekler çok böyle nasıl desem.. Neyse işte.. garip..

Bu konuda haklısın ama kast ettiğim bu zaten. Eğer gelmiş olurlarsa artık "tanımlanamayan uçan nesneler" olmayacak onlar. Böyle katı olmaya meyil etmemin nedeni, işin çok spekülatif, "gaz"cı ve sürü mantığı ile yürümesi. Demiştik ya, sahte bilim her zaman gerçek bilimden daha fazla ilgi çekmiştir. Çünkü inanma esasına dayanır, kanıtlama, ispatlama değil. Birşeye inanmak çok kolaydır, kanıtlamak, ispatlamaksa zordur. "Ben uzaylı gördüm" diye bağırdığınızda insnaların size inanması ve destek çıkması 2 saniye sürer. Ama dünya dışı akıllı varlıklarla şu ana kadar bir yakınlaşmanın gerçekleşmemiş olduğunu göstermek (olayın adı bile uzun) bir sürü açıklamaya ihtiyaç duyuruyor.

Neyse ki, işin gerçeklerini öğrenmeye zahmet eden ve "ben de gördüm, ışık saçıyordu, böle mavi, sarı.... Acayipti!" diyen kalabalığa bıyık altından gülen belirli bir kesim mevcut. Bu yetiyor bana açıkçası. 🙂

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 27/03/2009 1:25 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Dünya'dan taşınılmaya falan başlanılsa ilk başvuracaklardan biriyim. Keşke buna %30 benzeyen bir gezegen bulunsa da gitsek. Uzaylı falan geleceği yok çünkü.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 27/03/2009 2:00 pm
Paylaş: