Forum

Türk Kısa Filmlerin...
 

Türk Kısa Filmlerinin Yakın Geleceği

30 Gönderi
9 Üyeler
0 Reactions
7,904 Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Miktar azalacak, kalite artacak.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 29/10/2012 1:02 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Miktar artacak, kaliteli de kalitesiz de artacak. 🙂

 
Gönderildi : 29/10/2012 1:43 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

görüntü kalitesi yüksek, efekti bol filmler artacak, özgün hikayesi olan filmler her dönemde olduğu gibi az olacak...

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 29/10/2012 2:07 pm
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

...
Sektörde hiç çalıştın mı, sektör bir fırsat mıdır, mükemmel filmler yapmak için büyük setler mi kurmak gerekir, az paralarla mükemmel filmler yapılamaz mı, büyük setler kurabilmek bir fırsat mıdır, ürettiğin ürünü pazarlayamamak veya pazarlamamak sana ne gibi zararlar verir.

Sektör bir fırsat, eline imkanları alıp da hayalindeki filmi çekebileceğin bir yapı değil. Sektör pazardır, seni seracılığa zorlar, mevsimi olmayan sebzeleri de üretmeye zorlar. Türkiyede sinema sektörü bal kaymak işlerin yürüdüğü bir yer değil, hatta uzun zamandır işlerin hiç yürümediği bir yapıdır.

...

Bu soruların olası cevaplarının sektörün olumsuz durumunu ıspatlayacağını varsaysak bile sanki kısa film bunların çözümü olacakmış gibi bir varsayımdan hareket etmek de bizi ikinci bir yanlışa götürür. Ben gönül olarak bağımsız sinemadan yanayım, olabildiğince kendi yağında kavrulmak zaten hedefim. Mesleğim ve kişisel arzum gereği zaten yılda yüzün üzerinde kısa filmle haşır neşir olmak durumundayım. Bu nedenle sorularınız bana hitap etmiyor. Burada romantik/idealist ifadesiyle kastettiğim de buydu. İdealist olmakta yanlış olan birşey yok. Aksine anne-baba dinlemeyip daha düzenli bir iş vaadeden bir alan seçmektense hala sanat, sinema, edebiyat seçen gençler bana heyecan veriyor. Öte yandan bunların rüya gibi bir üniversite hayatı geçirip sonra kafalarını gerçeklik duvarına vurmasının, ağırlıklı olarak işsiz kalmasının veya berbat bir tavizler ve sömürü dünyasını kabullenmesinin de 1. elden tanığıyım. Sizde de bu türden bir idealist yaklaşım ve görüş görüyorum ama bundan çıkarılan "işte önümüzdeki 5-10 yıl içinde kısa film devrimi yaşanacak, tüm bu sorunlar çözülecek, gerçek sinema sanatı ortaya çıkacak" düşüncesine katılmak biraz zor.

İyi güzel hoş da hala iki ayrı şeyi birarada tartışıyoruz. Birincisi amatör/hobi film yapımcılığı ile profesyonel/sektörel ayrımı. Diğeri ise kısa film ile uzun metraj ayrımı. Burada kısa = amatör/hobi ve uzun metraj = profesyonel/sektörel denklemi kurulunca bu kafa karışıklığı ortaya çıkıyor. Uzatmaya gerek yok, sinemanın ayakta durmasını, kamera vb teknolojisinin yenilenmesini ve devamlılığını, oyuncu denen bir mesleğin varlığını mümkün kılan profesyonel dünya. Kimse toparlanıp sinemaya gidip biletle 5 ila 10 dak. arası tek bir film izlemez. İzleyenler azınlıkta olur, sanatsal eğilimlidir vb. Ancak festival türü birden fazla filmin olduğu durumlarda katılımcı olur. Bu gerçek yüzünden, yani kısa filmin sinema sanatının devamını sağlayacak temel bazı unsurları o alanda kariyer, gelecek vb düşünen insanlara birşeyler vaadetmesinin "zor" olması yüzünden kısa film dünyası her ne kadar göreceli olarak daha iyi konumlara gelebilse de asla sinema denen olguyu tek başına ayakta tutup sürükleyecek bir oluşum olamaz. Tek başına olamaz.

Kimler kısa film yapar:

1- Gelecekte profesyonel bir sinemacı/GY, yönetmen olmak isteyenler. Örneği çoktur, kısalarla bir anlatı kurup görselleştirebildiğini gösteren adam profesyonel dünyaya atlar. Festivalde kendini gösterir, uzuna geçer. Canı isterse hala kısa yapar ama keyfine.

2- Sadece zaman ve kaynak sınırlaması nedeniyle uzun yapamayacak olanlar. Zaten 90 dak. vb bir filmi gerçekleştirmek mümkün olmadığı için kısanın dünyasına ait olanlar. Film yaparlar ama 1. sınıfa girmek için gerekli özel beceri vb yoktur ama film yapma sevdasına yaparlar. 1. sınıfa dahil olamazlar.

3- Sinema öğrencileri: Bir anlatı oluşturup bunun çeşitli unsurlarında beceri sergilemek durumunda oldukları için yarı zorunlu yarı gönüllü olarak bu eserleri verirler ama hedef genelde sektöreldir. Ben sadece kısa film yapma amacıyla sinema okuyan kimse pek tanımıyorum.

İlan'ın verdiği youtube,vimeo örnekleri bu gruplardan birine ait. Bunlar arasına sadece ve sadece kısa film yapımcısı/yönetmeni diyeceğimiz bir 4. grubun var olması çok hoş olurdu ama o gruba giren insanların motivasyonlarının bunlardan ayrı ne olacağı sorusu ortaya çıkar. Yani parayı hedeflememelidir, gözü sektörde olmamalıdır, uzun metrajı tür olarak istememelidir. Bu grubu tam olarak tanımlayamadığımız için kısa filmin devrim yapması pek beklenecek şey değil. Bugüne dek benim de gördüğüm örnekler de bu yönde. Kısanın gelişme göstermesinin tek nedeni teknolojiktir. (Buna kısmen zaman meselesi eklenebilir ama tek başına etmen değildir.) Handicam, 35mm adaptör, IPhone, DSLR ile youtube ve vimeodur. Sektörün mevcut konumu değil. Sektör ekonomik durumlar nedeniyle her yerde sorunlu ama sanırım Türkiye'de etik altyapı ve yasal oluşumlar oturmadığı için daha düzensiz ve kötü bir durum sözkonusu. Kısa dünyasında başarılı olup ağzı profesyonel setlerde gördüklerine sulanmayacak birini düşünemiyorum. O nedenle kısa format aşkımızdır ama aşkımız olarak kalacaktır. Aşkınızla sonsuza dek beraber olmak ve çocuk yapmak vb isterseniz evlilik denen formatı şöyle ya da böyle kabul etmek yani sektöre, uzuna, profesyonel dünyaya girmek durumunda kalacağız. Yoksa kim istemez baba para göndersin, sen kız arkadaşınla kafede takıl, sinemaya git, Olimpos'ta tatil yap. O durumun uzun süre devamlılığı yok. Başarılı 2 kısa yapın, zaten kendiniz üst tarafa atlamak durumunda olacaksınız.

Bu mesajı yazmaya başladığımda böyle bir metaforu hedeflemiyordum. 🙂

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 29/10/2012 2:50 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

yazmak nehirde yüzmeye benziyor, hedefini devamlı gözden geçirmezsen bambaşka bir yerde karaya çıkıyorsun 🙂

not: her ne kadar günün birinde uzun çekme hayalimiz olsa da, kısa çekerken kısanın ruhuna uygun filmler yapmaya özen göstermeliyiz. Gerçi ben artık sadece bir öykü anlatma derdindeyim...

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 29/10/2012 3:03 pm
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

...
Sektörde hiç çalıştın mı, sektör bir fırsat mıdır, mükemmel filmler yapmak için büyük setler mi kurmak gerekir, az paralarla mükemmel filmler yapılamaz mı, büyük setler kurabilmek bir fırsat mıdır, ürettiğin ürünü pazarlayamamak veya pazarlamamak sana ne gibi zararlar verir.

Sektör bir fırsat, eline imkanları alıp da hayalindeki filmi çekebileceğin bir yapı değil. Sektör pazardır, seni seracılığa zorlar, mevsimi olmayan sebzeleri de üretmeye zorlar. Türkiyede sinema sektörü bal kaymak işlerin yürüdüğü bir yer değil, hatta uzun zamandır işlerin hiç yürümediği bir yapıdır.

...

Bu soruların olası cevaplarının sektörün olumsuz durumunu ıspatlayacağını varsaysak bile sanki kısa film bunların çözümü olacakmış gibi bir varsayımdan hareket etmek de bizi ikinci bir yanlışa götürür. Ben gönül olarak bağımsız sinemadan yanayım, olabildiğince kendi yağında kavrulmak zaten hedefim. Mesleğim ve kişisel arzum gereği zaten yılda yüzün üzerinde kısa filmle haşır neşir olmak durumundayım. Bu nedenle sorularınız bana hitap etmiyor. Burada romantik/idealist ifadesiyle kastettiğim de buydu. İdealist olmakta yanlış olan birşey yok. Aksine anne-baba dinlemeyip daha düzenli bir iş vaadeden bir alan seçmektense hala sanat, sinema, edebiyat seçen gençler bana heyecan veriyor. Öte yandan bunların rüya gibi bir üniversite hayatı geçirip sonra kafalarını gerçeklik duvarına vurmasının, ağırlıklı olarak işsiz kalmasının veya berbat bir tavizler ve sömürü dünyasını kabullenmesinin de 1. elden tanığıyım. Sizde de bu türden bir idealist yaklaşım ve görüş görüyorum ama bundan çıkarılan "işte önümüzdeki 5-10 yıl içinde kısa film devrimi yaşanacak, tüm bu sorunlar çözülecek, gerçek sinema sanatı ortaya çıkacak" düşüncesine katılmak biraz zor.

İyi güzel hoş da hala iki ayrı şeyi birarada tartışıyoruz. Birincisi amatör/hobi film yapımcılığı ile profesyonel/sektörel ayrımı. Diğeri ise kısa film ile uzun metraj ayrımı. Burada kısa = amatör/hobi ve uzun metraj = profesyonel/sektörel denklemi kurulunca bu kafa karışıklığı ortaya çıkıyor. Uzatmaya gerek yok, sinemanın ayakta durmasını, kamera vb teknolojisinin yenilenmesini ve devamlılığını, oyuncu denen bir mesleğin varlığını mümkün kılan profesyonel dünya. Kimse toparlanıp sinemaya gidip biletle 5 ila 10 dak. arası tek bir film izlemez. İzleyenler azınlıkta olur, sanatsal eğilimlidir vb. Ancak festival türü birden fazla filmin olduğu durumlarda katılımcı olur. Bu gerçek yüzünden, yani kısa filmin sinema sanatının devamını sağlayacak temel bazı unsurları o alanda kariyer, gelecek vb düşünen insanlara birşeyler vaadetmesinin "zor" olması yüzünden kısa film dünyası her ne kadar göreceli olarak daha iyi konumlara gelebilse de asla sinema denen olguyu tek başına ayakta tutup sürükleyecek bir oluşum olamaz. Tek başına olamaz.

Kimler kısa film yapar:

1- Gelecekte profesyonel bir sinemacı/GY, yönetmen olmak isteyenler. Örneği çoktur, kısalarla bir anlatı kurup görselleştirebildiğini gösteren adam profesyonel dünyaya atlar. Festivalde kendini gösterir, uzuna geçer. Canı isterse hala kısa yapar ama keyfine.

2- Sadece zaman ve kaynak sınırlaması nedeniyle uzun yapamayacak olanlar. Zaten 90 dak. vb bir filmi gerçekleştirmek mümkün olmadığı için kısanın dünyasına ait olanlar. Film yaparlar ama 1. sınıfa girmek için gerekli özel beceri vb yoktur ama film yapma sevdasına yaparlar. 1. sınıfa dahil olamazlar.

3- Sinema öğrencileri: Bir anlatı oluşturup bunun çeşitli unsurlarında beceri sergilemek durumunda oldukları için yarı zorunlu yarı gönüllü olarak bu eserleri verirler ama hedef genelde sektöreldir. Ben sadece kısa film yapma amacıyla sinema okuyan kimse pek tanımıyorum.

İlan'ın verdiği youtube,vimeo örnekleri bu gruplardan birine ait. Bunlar arasına sadece ve sadece kısa film yapımcısı/yönetmeni diyeceğimiz bir 4. grubun var olması çok hoş olurdu ama o gruba giren insanların motivasyonlarının bunlardan ayrı ne olacağı sorusu ortaya çıkar. Yani parayı hedeflememelidir, gözü sektörde olmamalıdır, uzun metrajı tür olarak istememelidir. Bu grubu tam olarak tanımlayamadığımız için kısa filmin devrim yapması pek beklenecek şey değil. Bugüne dek benim de gördüğüm örnekler de bu yönde. Kısanın gelişme göstermesinin tek nedeni teknolojiktir. (Buna kısmen zaman meselesi eklenebilir ama tek başına etmen değildir.) Handicam, 35mm adaptör, IPhone, DSLR ile youtube ve vimeodur. Sektörün mevcut konumu değil. Sektör ekonomik durumlar nedeniyle her yerde sorunlu ama sanırım Türkiye'de etik altyapı ve yasal oluşumlar oturmadığı için daha düzensiz ve kötü bir durum sözkonusu. Kısa dünyasında başarılı olup ağzı profesyonel setlerde gördüklerine sulanmayacak birini düşünemiyorum. O nedenle kısa format aşkımızdır ama aşkımız olarak kalacaktır. Aşkınızla sonsuza dek beraber olmak ve çocuk yapmak vb isterseniz evlilik denen formatı şöyle ya da böyle kabul etmek yani sektöre, uzuna, profesyonel dünyaya girmek durumunda kalacağız. Yoksa kim istemez baba para göndersin, sen kız arkadaşınla kafede takıl, sinemaya git, Olimpos'ta tatil yap. O durumun uzun süre devamlılığı yok. Başarılı 2 kısa yapın, zaten kendiniz üst tarafa atlamak durumunda olacaksınız.

Bu mesajı yazmaya başladığımda böyle bir metaforu hedeflemiyordum. 🙂

Yazının tamamına şu an yorum yapamıyacağım, daha geniş bir vakitte yaparım. Şimdi şunu söyleyim sadece: Kısa film türkiyede gelişmekte değil. Teknolojinin gelişmesi, ucuza yüksek çözünürlüklü kameralara ulaşılabilmesi kısa filmlerin kalitesini arttırmıyor. Hepimiz biliyoruz ki bundan 3-5 sene önce türk kısa filmleri çok daha kaliteliydi BS'deki filmlerin kalitesinde bir türk kısa filmine ne sıklıkla rastlıyorsunuz şimdi? Türk kısa filmi son 5 yıldır giderek daha da kalitesizleşmekte. Daha sonra daha uzunca bir yorum yazacağım.

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 29/10/2012 7:12 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Çok kötü filmler yurtdışında da var.
Bizdeki problem iyi filmlerin sayısının çok az olması. Hatta neredeyse olmaması.
Bu kötü filmleri ön plana çıkarıyor. Short film yazalım youtube'a, sonra kısa film yazalım. İyi-kötü oranı oradan belli olur.
Bizde iyi film yapılamıyor olmasının en temel sebeplerinden biri ülkede yalnızca "festival filmi" sinemasının isim yapıyor olması.
Tabi bununla bağlantılı olarak ülkenin popüler sinemasının gelişmemiş olması. Ülkemizde Scorcese, Hitchcock, Copolla, Ridley Scott gibi içerikli popüler film çekebilen insanların sayısı o kadar az ki (Hatta bence sadece Ümit Ünal var buraya yaklaşabilen) iyi sinema sanki sadece festival filmleriymiş gibi algılanmaya başlandı. Kısa film festivallerindeki filmlere bakalım. Ödül alanlar vs. hepsinde bir minimalizm takıntısı. Festival dediğin şey, çoğunlukla entelektüel sinemanın peşindedir zaten. Okullar da hep böyle filmciler yetiştiriyor. Bu nedenle bu noktadan çıkıp farklı şeyler yapabilmek için alternatif ifade kanalları geliştirmek gerekiyor. İnternet güzel bir platform. Hatta bence bir ekip kurulmalı, bir oluşum, minimalistler içeri alınmamalı. Tarkovski, Nuri Bige Ceylan diyen dövülmeli. 🙂

 
Gönderildi : 29/10/2012 7:50 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Çok kötü filmler yurtdışında da var.
Bizdeki problem iyi filmlerin sayısının çok az olması. Hatta neredeyse olmaması.
Bu kötü filmleri ön plana çıkarıyor. Short film yazalım youtube'a, sonra kısa film yazalım. İyi-kötü oranı oradan belli olur.
Bizde iyi film yapılamıyor olmasının en temel sebeplerinden biri ülkede yalnızca "festival filmi" sinemasının isim yapıyor olması.
Tabi bununla bağlantılı olarak ülkenin popüler sinemasının gelişmemiş olması. Ülkemizde Scorcese, Hitchcock, Copolla, Ridley Scott gibi içerikli popüler film çekebilen insanların sayısı o kadar az ki (Hatta bence sadece Ümit Ünal var buraya yaklaşabilen) iyi sinema sanki sadece festival filmleriymiş gibi algılanmaya başlandı. Kısa film festivallerindeki filmlere bakalım. Ödül alanlar vs. hepsinde bir minimalizm takıntısı. Festival dediğin şey, çoğunlukla entelektüel sinemanın peşindedir zaten. Okullar da hep böyle filmciler yetiştiriyor. Bu nedenle bu noktadan çıkıp farklı şeyler yapabilmek için alternatif ifade kanalları geliştirmek gerekiyor. İnternet güzel bir platform. Hatta bence bir ekip kurulmalı, bir oluşum, minimalistler içeri alınmamalı. Tarkovski, Nuri Bige Ceylan diyen dövülmeli. 🙂
haklı olabilirsin, yani mesela Selçuk Aydemir'in Sadi'nin kısalara bak abi, bir hikayeyi akıcı bir şekilde anlatan çok zekice bile olmayan ama samimi hikayeler. yani öyle sahneler sarkmıyor, biz sanat filmi yapıyoz siz anlamıyonuz triplerine girmelerine de gerek kalmıyor adamların 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 29/10/2012 8:23 pm
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

Teknoloji kaliteyi arttırmadı, film yapabilmeyi kolaylaştırdı ki bunun da önce sayıyı arttırması, sonra da orantılı ya da orantısız kaliteli eser sayısını arttırması gerekir. Sadece HD kamera da değil; çoğu kişinin bilgisayarında bulunan Premiere ve After Effects vb de sonuçta doğru kullanıldığında birebir profesyonel sonuçlar veren uygulamalar. Yani tek bir kişinin elinde teknik altyapı açısından bugün erişilebilir bir şeyler var.

Kişisel görüşüm Türkiye'de film konusunda iyi örnek azlığının nedeninin sinema yapımı sürecine yönelik bilgi eksikliği olduğudur. Yani eline kamera alan kişilerin görece daha eğitimlileri dahi bir filmin nasıl oluşturulduğu, yaparken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda yeterince bilgi sahibi değil. Geride bu konuda eğitim aldıkları halde birşeyler yap(a)mayanlar var. Onca sinema bölümü olan üniversite var ama bu bölümlerde ortaya konan eserlerden eser yok. Ancak bazı özel üniversitelerin profilinin daha yüksek olduğunu görüyoruz ama 75 milyonluk bir ülkede bu rakamlar gerçekten komik. Normalde yerel derneklerin, sinema sevdalılarının bile film yapıyor olması gerekirdi. Oysa lafı çok üretimi az bir ülkeyiz. Belki de daha eğitim aşamasında üretici ve araştırıcı değil de hazırcı ve tüketici olmaya eğitildiğimizdendir.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 29/10/2012 9:18 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Atatürk zamanında John Dewey'in davet edilip eğitim sistemimize getirdiği yeniliklerden sonra 2009 senesinden itibaren de tekrardan ilerlemecilik eğitim felsefesine geri dönüş yapıyoruz, yani yapılandırmacı anlayış, yani işte araştırarak öğrenme ve öğretmenin öğretici değil de rehber olduğu öğrencinin koyun değil de kurt olduğu sistem.
tabi bunun meyvelerini toplamak için yıllar geçmesi lazım, bir de mesela ilköğretimde bu sistemle ders işlenmesine rağmen liselerde hala ezberci, sunu tarzını öne çıkaran, öğrencilerin kuzu kuzu ders dinlemesini öngören sistemler kullanılıyor: Daimicilik ve Esasicilik. Daha isimlerinden ilerlemeye karşı olduğu anlaşılıyor 🙂
(bu arada üniversiteler bile bu eski sistemleri kullanıyor.)

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 29/10/2012 9:29 pm
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Bu arada henüz kesin olmamakla birlikte Eric 20-24 Şubat'ta İkinci El Film Festivali konuğu olarak Ankara'ya geliyor. Kesinleşirse yine burdan haber veririm.

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 08/11/2012 8:51 pm
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Eric Grun 22 Şubat 2013 saat: 17:15'te Ankamall Sanatolia Sahnesi'nde. Film gösterimine ve söyleşiye katılmanızı tavsiye ederim.

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 12/02/2013 4:31 am
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

sayfayı şöyle bi yeniden okudum da, büyüklerin arasında söze karışmaya çalışan bir bücür gibi kalmışım, söylediğimle kalmışım, kimse hesaba almamış beni 😀
kısa filmlere gelince, bence youtube ve vimeo gibi alanlar ve grupların yapacağı destek vereceği kısa film siteleri; kısa filmcilerin kazanç kapısı olabilir bu sayede de sadece kısa film çeken bir grup da oluşabilir 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 07/03/2014 6:12 pm
(@ilkersn)
Gönderi: 0
 

Kisa filmlerde yaraticilik ve yenilik olmazsa yerimizde sayariz, minimalist dram hikayelerinden artik gina geldi cunku. Mukemmel yazarlarimiz var herkes senaryo yok diyor. Amac kolay olani yapmaya calismak cok ovgu almak, e cektigin digerlerinden farkli olmadiktan sonra neyin ovgusunu bekliyorsun...

filmleriniz için müzikler

Son Kısalarımız: tesir Kader Eris
Kısa filmlerimiz, ücretsiz müzikler ve kendin yap videoları

 
Gönderildi : 07/03/2014 7:05 pm
(@sataman)
Gönderi: 0
 

Tüm yazdıklarınızı okudum.Hepinize tşk. 🙂

 
Gönderildi : 07/03/2014 8:32 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: