Forum

Çok iyi bir kısa...
 

Çok iyi bir kısa...

14 Gönderi
7 Üyeler
0 Reactions
3,458 Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Bizim kısacılarımıza ders olsun, hatta kapak olsun diye çekilmiş bir iş sanki...
Çok ama çok basit bir hikaye ama film çok iyi işte...

https://www.vimeo.com/19705053 " onclick="window.open(this.href);return false;

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 18/07/2012 10:06 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Çok ama çok basit bir hikaye ama film çok iyi işte...

+1

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 19/07/2012 3:22 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Dayak sahneleri çok gerçekçi olmuş, nasıl yaptılar merak ettim cidden. Efek mi var diye bütün jeneriği izledim ama yazmadı bir şey, helal dedim.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 19/07/2012 4:31 am
 tute
(@tute)
Gönderi: 320
 

gerçekten harikaydı. yalnız adam da cidden fazla pısırkmış canım. 😀 bi höt dese dağılcak tipler. ama cidden zor bi durum. sabah izledim filmi moralim bozuldu. yerimde duramadım izlerken. bir de hani bir çocuk cinsel organını posta deliğinden sokuyor ya ha işte orda tutup koparasım geldi. 😀 gerçi hemen çekti. çekmeseydi elektrik bile verirdim. 😀 bir de burda da olduğu gibi komşular olay sonrası ortaya çıkıyor. mağdur olanlar dayağını yiyor anca sonra cık cık demeye mi geliyolar anlamadım.

imdb'den baktım 50 bin euroymuş filmin bütçesi. bu da aslında biraz moral bozuyor. yani bu filme bile o kadar para harcanabiliyorsa uçmuş adamlar. gerçi bu film türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz de çekilebilirdi aslında.

 
Gönderildi : 19/07/2012 6:33 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Kancayı takıp izletme, merakı ayakta tutma, temiz bir iş çıkarma, kendi içinde bir uslup yaratma, yönetmenlik adına çok çok güzel bir iş. Senaryo bu kadar sıradan olmasına rağmen alarmı kapatma vs gibi detaylar ile iyi bir hale gelmiş. Biraz temiz bir işle demekki sundance girilebiliyormuş demekki bugün bunu gördüm.

 
Gönderildi : 19/07/2012 5:26 pm
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
 

imdb'den baktım 50 bin euroymuş filmin bütçesi. bu da aslında biraz moral bozuyor. yani bu filme bile o kadar para harcanabiliyorsa uçmuş adamlar. gerçi bu film türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz de çekilebilirdi aslında.

Türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz kısa filmler çekildiği için böyle filmler çıkmıyo ya zaten. Profesyönellik diye birşey yok, ametör ruhun ne olduğuna dair fikirler var ama ne olduğunu bilen de yok. Profesyönel sinemacı/televizyoncu olduğunu iddia eden adamlar da en kötü kısafilmciden bile daha cahil sinema konusunda, çünkü zaten parasını kazanıyor adamlar, daha fazla öğrenmeye neden çaba harcasın ki, iyi filmi kötü filmden ayırt etmek gibi bir derdi yok ki... Kısa filmcide de para yok ve bu hiç bir b.ktan anlamayan profesyönel sinemacıları kiralayıp setinde çalıştıramıyor, eşe dosta ve bir DSLR kameraya bakıyor. Yeri geliyor yönetmen boomu da tutuyor, ışığı da kuruyor, dekoru da yapıyor, sete motivasyon için yemek de dağatıyor... Bütün bunları tek başına düşünmek zorunda kaldığından, setteki 3-5 kişi arasında sinemadan en çok anlayan ve aslında filme/anlatıma odaklanması gereken kişinin kafası bambaşka yerlere dağalıyor, ne oyunculuk kalıyor, ne görüntü kalıyor, ne ses kalıyor, öyle olunca da her gün seyrettiğimiz bu türk kısa filmleri ortaya çıkıyor.

Para var kafa yok, kafa var para yok paradoksu türk sinemasının çöplüğünü her gün biraz daha dolduruyor.

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 02/09/2012 8:30 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

imdb'den baktım 50 bin euroymuş filmin bütçesi. bu da aslında biraz moral bozuyor. yani bu filme bile o kadar para harcanabiliyorsa uçmuş adamlar. gerçi bu film türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz de çekilebilirdi aslında.

Türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz kısa filmler çekildiği için böyle filmler çıkmıyo ya zaten. Profesyönellik diye birşey yok, ametör ruhun ne olduğuna dair fikirler var ama ne olduğunu bilen de yok. Profesyönel sinemacı/televizyoncu olduğunu iddia eden adamlar da en kötü kısafilmciden bile daha cahil sinema konusunda, çünkü zaten parasını kazanıyor adamlar, daha fazla öğrenmeye neden çaba harcasın ki, iyi filmi kötü filmden ayırt etmek gibi bir derdi yok ki... Kısa filmcide de para yok ve bu hiç bir b.ktan anlamayan profesyönel sinemacıları kiralayıp setinde çalıştıramıyor, eşe dosta ve bir DSLR kameraya bakıyor. Yeri geliyor yönetmen boomu da tutuyor, ışığı da kuruyor, dekoru da yapıyor, sete motivasyon için yemek de dağatıyor... Bütün bunları tek başına düşünmek zorunda kaldığından, setteki 3-5 kişi arasında sinemadan en çok anlayan ve aslında filme/anlatıma odaklanması gereken kişinin kafası bambaşka yerlere dağalıyor, ne oyunculuk kalıyor, ne görüntü kalıyor, ne ses kalıyor, öyle olunca da her gün seyrettiğimiz bu türk kısa filmleri ortaya çıkıyor.

Para var kafa yok, kafa var para yok paradoksu türk sinemasının çöplüğünü her gün biraz daha dolduruyor.

+1

 
Gönderildi : 03/09/2012 4:59 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

imdb'den baktım 50 bin euroymuş filmin bütçesi. bu da aslında biraz moral bozuyor. yani bu filme bile o kadar para harcanabiliyorsa uçmuş adamlar. gerçi bu film türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz de çekilebilirdi aslında.

Türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz kısa filmler çekildiği için böyle filmler çıkmıyo ya zaten. Profesyönellik diye birşey yok, ametör ruhun ne olduğuna dair fikirler var ama ne olduğunu bilen de yok. Profesyönel sinemacı/televizyoncu olduğunu iddia eden adamlar da en kötü kısafilmciden bile daha cahil sinema konusunda, çünkü zaten parasını kazanıyor adamlar, daha fazla öğrenmeye neden çaba harcasın ki, iyi filmi kötü filmden ayırt etmek gibi bir derdi yok ki... Kısa filmcide de para yok ve bu hiç bir b.ktan anlamayan profesyönel sinemacıları kiralayıp setinde çalıştıramıyor, eşe dosta ve bir DSLR kameraya bakıyor. Yeri geliyor yönetmen boomu da tutuyor, ışığı da kuruyor, dekoru da yapıyor, sete motivasyon için yemek de dağatıyor... Bütün bunları tek başına düşünmek zorunda kaldığından, setteki 3-5 kişi arasında sinemadan en çok anlayan ve aslında filme/anlatıma odaklanması gereken kişinin kafası bambaşka yerlere dağalıyor, ne oyunculuk kalıyor, ne görüntü kalıyor, ne ses kalıyor, öyle olunca da her gün seyrettiğimiz bu türk kısa filmleri ortaya çıkıyor.

Para var kafa yok, kafa var para yok paradoksu türk sinemasının çöplüğünü her gün biraz daha dolduruyor.

+1

+2

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 04/09/2012 12:56 am
 exx
(@exx)
Gönderi: 294
 

imdb'den baktım 50 bin euroymuş filmin bütçesi. bu da aslında biraz moral bozuyor. yani bu filme bile o kadar para harcanabiliyorsa uçmuş adamlar. gerçi bu film türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz de çekilebilirdi aslında.

Türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz kısa filmler çekildiği için böyle filmler çıkmıyo ya zaten. Profesyönellik diye birşey yok, ametör ruhun ne olduğuna dair fikirler var ama ne olduğunu bilen de yok. Profesyönel sinemacı/televizyoncu olduğunu iddia eden adamlar da en kötü kısafilmciden bile daha cahil sinema konusunda, çünkü zaten parasını kazanıyor adamlar, daha fazla öğrenmeye neden çaba harcasın ki, iyi filmi kötü filmden ayırt etmek gibi bir derdi yok ki... Kısa filmcide de para yok ve bu hiç bir b.ktan anlamayan profesyönel sinemacıları kiralayıp setinde çalıştıramıyor, eşe dosta ve bir DSLR kameraya bakıyor. Yeri geliyor yönetmen boomu da tutuyor, ışığı da kuruyor, dekoru da yapıyor, sete motivasyon için yemek de dağatıyor... Bütün bunları tek başına düşünmek zorunda kaldığından, setteki 3-5 kişi arasında sinemadan en çok anlayan ve aslında filme/anlatıma odaklanması gereken kişinin kafası bambaşka yerlere dağalıyor, ne oyunculuk kalıyor, ne görüntü kalıyor, ne ses kalıyor, öyle olunca da her gün seyrettiğimiz bu türk kısa filmleri ortaya çıkıyor.

Para var kafa yok, kafa var para yok paradoksu türk sinemasının çöplüğünü her gün biraz daha dolduruyor.
bazı yerlerine katılmakla birlikte özellikle son kısımlardaki tespitlere pek katılmıyorum. nolan'ın following filmini çektiği şartlar sanki çok mu iyiydi? o da çevresinden aldığı destekle ve çevreden insanlarla, 16mm bir kamera çekti o ilk filmini. şartlar bahsettiğin şartlarla birebir aynı mıydı tartışılır ama, en azından benzerdi, küçük bir bütçe ve eş-dostun yardımıyla "yuh" dedirten bir film yaptı. bizim insanımızın nolan'dan eksiği nedir, adam dört beyinli değil sonuçta. sanırım adam işini fazlası ile ciddiye alıyor ve 'namım yürüsün' tribinden hayli uzak. şu an türk kısalarının içerisinde bulunduğu durumu tamamen bahsettiğin şartlara endekslemenin eksik bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. bu şartlara gelene kadar aşılması gereken daha neler var. daha eleştiriyi bile kabullenemeyip het hüt etmeyi meziyet zanneden, bir an önce adının önüne her nasıl olursa olsun 'yönetmen' unvanını koymaya pek hevesli insanımız "napalım ilk işimizdi" ya da "abi olanak mı var aha işte elimizdeki bir dslr bir de halojen, napıcaktık yani" diyorlarsa, aynı şartlarda 'yapan' adamlar önlerine getirilir ve "buna ne buyurursun" denir. alınacak cevap merak konusu.

 
Gönderildi : 04/09/2012 4:15 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

imdb'den baktım 50 bin euroymuş filmin bütçesi. bu da aslında biraz moral bozuyor. yani bu filme bile o kadar para harcanabiliyorsa uçmuş adamlar. gerçi bu film türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz de çekilebilirdi aslında.

Türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz kısa filmler çekildiği için böyle filmler çıkmıyo ya zaten. Profesyönellik diye birşey yok, ametör ruhun ne olduğuna dair fikirler var ama ne olduğunu bilen de yok. Profesyönel sinemacı/televizyoncu olduğunu iddia eden adamlar da en kötü kısafilmciden bile daha cahil sinema konusunda, çünkü zaten parasını kazanıyor adamlar, daha fazla öğrenmeye neden çaba harcasın ki, iyi filmi kötü filmden ayırt etmek gibi bir derdi yok ki... Kısa filmcide de para yok ve bu hiç bir b.ktan anlamayan profesyönel sinemacıları kiralayıp setinde çalıştıramıyor, eşe dosta ve bir DSLR kameraya bakıyor. Yeri geliyor yönetmen boomu da tutuyor, ışığı da kuruyor, dekoru da yapıyor, sete motivasyon için yemek de dağatıyor... Bütün bunları tek başına düşünmek zorunda kaldığından, setteki 3-5 kişi arasında sinemadan en çok anlayan ve aslında filme/anlatıma odaklanması gereken kişinin kafası bambaşka yerlere dağalıyor, ne oyunculuk kalıyor, ne görüntü kalıyor, ne ses kalıyor, öyle olunca da her gün seyrettiğimiz bu türk kısa filmleri ortaya çıkıyor.

Para var kafa yok, kafa var para yok paradoksu türk sinemasının çöplüğünü her gün biraz daha dolduruyor.
Tamamen haksızsın diyemem, ama bunun temelinde biraz da ego sorunu var. Sen yönetmenliğine güvendiğin adamın sana hiçbir şey sağlayamayacağı setinde gidip profesyonel bir yardımcı yönetmen, görüntü yönetmeni, prodüksiyon amiri vs. gibi çalışır mısın? (Sen sen değil ilan, genel bir sen)
Bak görüntü yönetmeni demiyorum, prosfeyonel görüntü yönetmeni diyorum, biz yani mesela 2 tane 1000lik ışık kurup kamera tutana görüntü yönetmeni diyoruz. Profesyonel bir işten bahsediyorum. Aylarca sürecek planlama, organizasyon ve tüm zihnini o projeye yatırmaktan bahsediyorum.

Biz Türkiye'de bunu yapmıyoruz çünkü egomuz yemiyor, her alanın ayrı bir ustalık ve uzmanlaşılabilecek bir alan olduğunu, yönetmen kendi filmini çekerken bizim de o diğer alanda tecrübe kazanacağımızı gurura yediremiyoruz. Dolayısıyla profesyonel ruhlu amatör setler yaratamıyoruz. Uzun yıllar da yapamayacağız çünkü kanımızda yok.

Bu film 50'ye çekilmiş tamam da ben size çok daha ucuza aynı kalitede çekilmiş filmler de gösterebilirim. Her zaman dediğim gibi, olay parada değil kafa yapısında, işini bilmekte.

Bunun tek sebebi yazdıkların değil yani, evet durum genelde o hale geliyor ama o hale gelmemizde başka sebepler var, demek istediğim o. Ha, bu iş parasız olura da getirmiyorum, tabii ki imkânı yok. Ama sandığımız kadar da parayla alakalı değil.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 04/09/2012 4:30 am
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
 

imdb'den baktım 50 bin euroymuş filmin bütçesi. bu da aslında biraz moral bozuyor. yani bu filme bile o kadar para harcanabiliyorsa uçmuş adamlar. gerçi bu film türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz de çekilebilirdi aslında.

Türkiye'de eş dost yardımıyla bütçesiz kısa filmler çekildiği için böyle filmler çıkmıyo ya zaten. Profesyönellik diye birşey yok, ametör ruhun ne olduğuna dair fikirler var ama ne olduğunu bilen de yok. Profesyönel sinemacı/televizyoncu olduğunu iddia eden adamlar da en kötü kısafilmciden bile daha cahil sinema konusunda, çünkü zaten parasını kazanıyor adamlar, daha fazla öğrenmeye neden çaba harcasın ki, iyi filmi kötü filmden ayırt etmek gibi bir derdi yok ki... Kısa filmcide de para yok ve bu hiç bir b.ktan anlamayan profesyönel sinemacıları kiralayıp setinde çalıştıramıyor, eşe dosta ve bir DSLR kameraya bakıyor. Yeri geliyor yönetmen boomu da tutuyor, ışığı da kuruyor, dekoru da yapıyor, sete motivasyon için yemek de dağatıyor... Bütün bunları tek başına düşünmek zorunda kaldığından, setteki 3-5 kişi arasında sinemadan en çok anlayan ve aslında filme/anlatıma odaklanması gereken kişinin kafası bambaşka yerlere dağalıyor, ne oyunculuk kalıyor, ne görüntü kalıyor, ne ses kalıyor, öyle olunca da her gün seyrettiğimiz bu türk kısa filmleri ortaya çıkıyor.

Para var kafa yok, kafa var para yok paradoksu türk sinemasının çöplüğünü her gün biraz daha dolduruyor.
Tamamen haksızsın diyemem, ama bunun temelinde biraz da ego sorunu var. Sen yönetmenliğine güvendiğin adamın sana hiçbir şey sağlayamayacağı setinde gidip profesyonel bir yardımcı yönetmen, görüntü yönetmeni, prodüksiyon amiri vs. gibi çalışır mısın? (Sen sen değil ilan, genel bir sen)
Bak görüntü yönetmeni demiyorum, prosfeyonel görüntü yönetmeni diyorum, biz yani mesela 2 tane 1000lik ışık kurup kamera tutana görüntü yönetmeni diyoruz. Profesyonel bir işten bahsediyorum. Aylarca sürecek planlama, organizasyon ve tüm zihnini o projeye yatırmaktan bahsediyorum.

Biz Türkiye'de bunu yapmıyoruz çünkü egomuz yemiyor, her alanın ayrı bir ustalık ve uzmanlaşılabilecek bir alan olduğunu, yönetmen kendi filmini çekerken bizim de o diğer alanda tecrübe kazanacağımızı gurura yediremiyoruz. Dolayısıyla profesyonel ruhlu amatör setler yaratamıyoruz. Uzun yıllar da yapamayacağız çünkü kanımızda yok.

Bu film 50'ye çekilmiş tamam da ben size çok daha ucuza aynı kalitede çekilmiş filmler de gösterebilirim. Her zaman dediğim gibi, olay parada değil kafa yapısında, işini bilmekte.

Bunun tek sebebi yazdıkların değil yani, evet durum genelde o hale geliyor ama o hale gelmemizde başka sebepler var, demek istediğim o. Ha, bu iş parasız olura da getirmiyorum, tabii ki imkânı yok. Ama sandığımız kadar da parayla alakalı değil.

Aslında ben bir süre denedim, bir kaç dizide, fılmde, reklamda vs. tv işlerinde çalıştım sonra baktım olacak gibi değil. Kiminden paramı alamadım, kiminde kavga gürültü, kavga gürültü olmayanına denk gelemedim zaten, programsızlık, gece kapının altından atılan ve sabah okunmus olması beklenen programlar, setteki hiç bir şeyden anlamayan monitör başı yönetmenleri, gerzek gerzek gezinip hava atan senaristler, ağzından hadi hadiden başka laf çıkmayan reji grubu, koltuk çekmek ve vazo dizmekten başka bir iş yapmayan sanat ekibi... 50 kişi aynı mekanda bağırarak koşuyor. Çalıştığım işlerin hepsi böyleydi, belki de bana böyle denk geldi, çok da fazla bir işte çalışmadım zaten.

Bir de görüntü yönetmeni falan olmak ne haddimize, sanat asistanı, kostüm asistanı falan olarak çalıştım ben bu işlerde, yakın çevremde bunlar vardı 🙂

Benim bu setlerde tecrübe ettiğim tek şey, profesyönel bir işte çalışmak için sinema konusunda hiçbirşey bilmene gerek yok, itiraz etme, tuvalete bile gideceksen koşarak git. Bu kargaşanın içinde günde 20 saat haftada 6 gün çalışılıyor. 18 saate isyan edenler gerçekten çok iyimserler, 30 saatten fazla süren setleri de biliyorum.

Konun çok da dışına çıkmayım. Bu şekilde bir çalışma bence profesyönel değil son derece amatörce bir çalışmadır. Türkiye'de bile bir çok kısa film seti, profesyönel olduğu iddia edilen setlerden çok daha profesyönelce ve programlı çalıyor. Problem bilincin olmaması, profesyöneller para için çalışıyorlar, iyi veya kötü ayırt etmeden sadece kaşelerine bakıyorlar (hatta setteki bir çok kişi senaryoyu bile okumuyor), amatörler de bilgi-birikim-tecrübe için değil bir an önce bir yerlere gelebilmek için çalışıyorlar. Yani kafaları karıştıran ana problem yine para, olsa bir dert olmasa bir dert.

Demek istediğim aslında Düd ve exx'in söylediklerinden farklı birşey değil, konuyu dağattım galiba biraz kusura bakmayın.

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 04/09/2012 5:15 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Profesyonellikten kasıt Türkiye değil zira Türkiye'de bir sektör olmadığından profesyonel disiplin de yok. Bu işten para kazanan insanlar ve tepe taplak yürüyen bir sistem var evet ancak bunun adı sektör olamaz, olmamalı. Dediğim gibi zaten profesyonelliği tanımlarken verdiğim örneklere bakarsan dediklerine değinmediğimi görebilirsin.

Onun dışında, başlık dağılsın n'olacak :). İyi film paylaşmaktan daha yararlı bir başlığa dönüşüyor bana sorarsan.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 04/09/2012 5:21 am
 exx
(@exx)
Gönderi: 294
 

Konun çok da dışına çıkmayım. Bu şekilde bir çalışma bence profesyönel değil son derece amatörce bir çalışmadır. Türkiye'de bile bir çok kısa film seti, profesyönel olduğu iddia edilen setlerden çok daha profesyönelce ve programlı çalıyor. Problem bilincin olmaması, profesyöneller para için çalışıyorlar, iyi veya kötü ayırt etmeden sadece kaşelerine bakıyorlar (hatta setteki bir çok kişi senaryoyu bile okumuyor), amatörler de bilgi-birikim-tecrübe için değil bir an önce bir yerlere gelebilmek için çalışıyorlar. Yani kafaları karıştıran ana problem yine para, olsa bir dert olmasa bir dert.
doğrudur, komedi saymakla bitmez. örnek vereyim ışık ekibinin a'dan z'ye elde cep tel mesajlaştığı yığınla set var ülkemizde. bunlar ışığı kurar hepsi bir köşeye çekilir mesajlaşmaya başlar ve hiç biri "napsak da daha iyisini yakalasak" diye düşünmezler. "şu detay patlamış" diyene "ben sana patlamış bir şey gösterirsem görürsün" diyen ışık şefine tanık oldum. kafasına abuk sabuk şeyler dolayıp ortamda hava basan ve "abi şöyle olsaydı" diyene "şimdi ananı bi bellerim" gibisinden bakış atan yönetmen sayısı hiç de az değil. çevir mevzuyu, x bir paraya anlaşıp para yerine senet alan ve icrada sürünen çekim ekibi mi ararsın, mekan kirasını alamayan mekan sahipleri mi ararsın, tebelleş olan dengesizleri dövme noktasına gelen ve karakolluk olan set güvenlikçileri mi ararsın, çekim izni alıcam diye orada burada telef olup heyecanını kaybeden amatör mü ararsın, kamerayı gördüğü anda it gibi seğirtip "ne çekiyonuz aloo bi dakka" diye diklenen felan şirket binasının- ki çekimle alakaları yoktur - güvenlikleri ile didişmekten iş yapamayanı mı ararsın, kaçak aşıkların oturduğu kafeden koştura koştura gelip "burda çekim yapamazsınız" diyen garsonu mu ararsın, ne komedi ararsan var. bunlar da işin komedi tarafı.

konuya dönersek, oturup plan proje yapmadan, konunun uzmanlarıyla düşüp kalkmadan, plansız projesiz hadi yallah diye işe soyunan kısacı-reklam, klip çekme adayı amatörler var ki, işte bunlar böyle yaptıkları sürece bir yerlere gelemezler. işini ciddiye almak ve uzmanına danışmak, kapsamlı araştırmalar yapmak ve projeyi geliştirecek her türlü faaliyete üşenmeden girişmek başarılı bir işte olmazsa olmazdır. topla 3-5 kişi dal olaya, ne çıkarsa bahtına mantığı ile iş olmaz. hele ki hele o burnundan kıl aldırmama tripleri yok mu, ulan altı üstü bir şey çekeceksin ve bu kafayla zaten beceremeyeceksin, neyin havasını basıyorsun sen zaten bu tarzınla baştan kaybetmişsin.
kuralları öğrenmeden kural yıkmaya soyunan kendince dahiler, salt ortamda filmim var diyebilmiş olmak için film çekenler, karı kız tavlamak için rol verenler, fantezilerini filme döküp rahatlama peşindeki dengesi bozuklar vs vs vs bunlar bu durumlara nasıl geliyorlar? tamam karakter meselesi az biraz da ama, işini ciddiye almayan ve amacı ortaya bir şey koymak olmayan adamdan hayır gelmez. bu ruh olması lazım öncelikle, ve sen ruhsuz adama ruh aşılayamazsın.

olayın ticari boyutuna da bir köşesinden değineyim, bir çoğu müşteriye o paspal çalışmaları öyle güzel allar pullar yedirir ki aklınız şaşar. mesela senin referansın yaptığın iştir, titizsindir, yaptığın işe değer verirsin, müşterine saygı duyarsın, iş kendini gösterir ve senin bir şekilde onu müşteriye kabullendirmek gibi bir sıkıntın olmaz. ama sektörde o kadar "ya tamam uydur gitsin yediririz" diye hinlik puştluk peşinde olan onca adam var ki, imha ile bitiremezsin. bunların ne kendilerine saygıları vardır ne de müşterilerine. bunlar film çektiklerinde ortaya çıkacak sonuç ise bellidir, kaçınılmazdır.

işte nolan kafasında adam da çıkar eş dostla, minik bir bütçe ve 16mm kamerasıyla following'i çeker, bize de "destuuur" demek kalır.

 
Gönderildi : 04/09/2012 6:46 am
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
 

Bu arada Following'in bütçesi $6000'mış, toplamda da $48000 civarında kapatmış. Temiz iş 🙂

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 04/09/2012 8:34 am
Paylaş: