Forum

zengin bir aileden ...
 

zengin bir aileden gelmeyip yönetmen olabilmek

20 Gönderi
12 Üyeler
0 Reactions
5,764 Görüntüleme
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Bu başlıkta yazanları gidip gelip tekrar tekrar okuyorum. Herkes konunun bir başka gerçeğini ortaya koyuyor. En son tute iyi bir keşif yapmış, iyi açıklamış. Sanat ve sanatçılık her zaman satın alınabilen bir şey oldu. Sanat tarinine baktığınızda üç bin yıldır büyük işler ortaya çıkarmış kişiler çok çok büyük bir yüzdeyle, aileden çok zengin olan, devlet erkanından gelen, asil, soylu, para kazanma derdi olmayan şahsiyetler. Ama çok yoksul olup insanlık tarihinin en estetik, en değerli eserlerini ortaya koyabilmiş insanlar da mevcut.

Bizi ilgilendiren kısım da bu nokta. Yoksul olup, sanatçı olmak demek lanetli olmak demektir bence. Sonu hiçbir zaman güzel bitmeyecek bir kara sevdadır. Hastalık bile diyebilirim. Bir kadına ölesiye nasıl aşık oluyorsanız sanat da böyle sizi sizden alır. Elinizden ömrünüzü alır, yaşayabileceğiniz güzel fırsatları alır, mutluluğu alır. karşılığında da büyük bir eser üretebildiğiniz gibi, hiçbir şey yapamadan ölebilirsiniz de.

Ahmet Uluçay'a hayranlık duyuyoruz. Ancak Ahmet Uluçay'ın yaptıklarını onun kadar aşık olamadan yapamaz bir insan. Belgeselinde çoluğumu çocuğumu aç bıraktım, evde ekmek yoktu, diyor. Yani bu durumda bile vazgeçmemek değil bence mesele, bence bu durumda bile vazgeçememek denmeli.

Bence önce şunun ayrımını yapmalı bir insan, ben sanat yapmadan yaşayabilir miyim? Eğer biraz tereddüt ediyor, ya da evet niye yaşayamayım? Başka bir şeyler de yaparak pekala yaşayabilrim diyorsanız bence kaçın gidin. Kurtulun bu sevdadan. Numarasını silin.

Eğer aklınıza yüreğinize işlemişse, beyniniz yalnızca yazmaya, çekmeye, çizmeye basıyorsa, başka hiçbir şeyi iyi yapamıyorsanız o zaman vazgeçebilseniz de bir şey yapamazsınız. Ne yapacaksınız?

Her şey çok zor. Türkiye'de sanat demek bireysel bir meşgale alanına indirgenmiş durumda. Sektör denilen bir şey var ve orada lobileşmiş, her şeyi tekeline almış birkaç yüz insan var. Şimdi küstahça, kahpece orada burada Ahmet Uluçay ödülü veriyorlar. Kapitalist ekonomik düzende her şey satın alınabilir. Mutluluğu, sevgiyi, sanatı satın alabilirsiniz. Beni seversen şu kadar para veriyorum demezsiniz, zaten sevilirsiniz.

O lanet olası çevre denen şey paranız olunca ayağınıza gelir. Adil değil. Ama hayat hiçbir zaman adil olmadı. Roma'daki bir köle için de, afrika'da üç gün önce doğmuş ve şu an bir aslan tarafından avlanmakta olan antilop için de, yoksul bir ana babadan doğmuş sanatçı için de hayat adil değil. Hayat mantıklı, ya da rasyonel de değil.

Ticari sinemaya kaymanın tehlikesinden bahsedilmiş ama zaten siz ticari bir film vizyona sokabiliyorsanız, eserlerinizi de üretebilecek konumdasınızdır. Ve eğer bu bir imkansa, eseri üretecek ortamı yaratmak adına değerlendirilebilir kanaatindeyim. Vicdan azabı duysanız da, eserinizle bunu telafi edersiniz. Zaten yapacağınız ticari sinema da recep ivediiği yapan adamın tıynetinde bir sinema olmayacaktır.

Başarı kavramına herkes çok güzel değinmiş. Kapitalizmin türettiği kaypak kavramlardan birisi. Bence varolmayan bir şey. Ödül alınca mı başarılı olunur? Kitleler tarafından eseriniz okunur ya da izlenirse mi? Ne kadar çok insanın hayatını değiştirdiğinizle mi ölçülür? Yoksa ortaya koyduğunuz eserin kusursuzluğuyla mı? Birini seçebilir, hepsine evet ya da hayır diyebilirsiniz. Ama totalde ne anlamı var bu başarının? Ne ifade ediyor? Ben bilmiyorum.

Sonuç olarak Ahmet Uluçay'ın dediği gibi; isteyeceksin ya, bir şeyi çok isteyeceksin.

Kesin yargılarla konuşmuşum gibi oldu fakat her cümlenin sonuna bence koyuyorum.

 
Gönderildi : 27/03/2015 10:47 pm
(@fulgura)
Gönderi: 5141
 

Sanırım tartışma biraz orjinal halinden değişti. Sanat'ın para için yapılması/yapılmamasına geldi. Bu biraz ilginç bir durum çünkü başarılı ve çığır açan sanatçıların bir kısmı sefalet bir kısmı da servet içinde yaşayıp ölmüştür. Shakespeare ticari ve başarılı bir yazardı ama edebiyatta hala üzerine pek adam tanınmaz. Ama adamın temel kaygısı tiyatrosunu doldurmaktı ve saraya, soylulara vb hep yakındı. Bu nedenle şimdi gider de bir basmakalıp kategorileştirme de yapmamalı. Birisi maddi olarak son derece başarılı bir performans sergileyebilir ve eserleri de son derece kalıcı, evrensel ve hatta sanat için devrimci olabilir. Yani bu işten maddi olarak başarı elde etmek de bu sefer tek başına tu kaka edilecek bir şey olmamalı. Kim ister yaptığı bir iki film unutulsun gitsin, tozlu raflarda kimsenin duymadığı bir şey haline gelsin?

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 28/03/2015 1:22 am
(@pisman-peter)
Gönderi: 30
 

gombrich "sanat diye bir şey yoktur aslında,yalnızca sanatçılar vardır" demiş
biraz daha ötesine gidilebilr aslında sanat,sanatçı diye bir şey yoktur,iktidar vardır.sanat nedir,hangi şeydir;sanatçı kimdir,hangi yaptığı şeylerden ötürü öyledir gibi...
Fulgara'nın da dediği gibi,mozart parasız ve unutulmuş biçimde ölüp, toplu bir mezara adeta çöp misali gömülmüştür misal,van gogh kardeşinin desteğiyle yaşayıp üretmiş ve ancak ölümünden yıllarca sonra kadir kıymete binmiş,yere göğe sığdırılamamıştır;değişik hikayelerin sahibi olsalar da stendhal,kafka,dostoyevski,wilde,gogol hakeza...
yani deha da olsanız alanınızda,yaptığınız şeyin ne kadar onaylanıp kabul göreceğiyle parelel olarak sanatçısınız (!).ne olacağınız,kim olarak tanınıp anılacağınız,sanat ve sanatçılık payesi vermenin (lütfetmenin demek daha mı doğru yoksa?) yaşadığınız çağda kimin kontrolünde olduğuyla alakalı hani...
diğer yandan nedir sanat,bir şeye bu bir sanat eseridir,yapanı da sanatçıdır dedirten şey ne?
üzerinde çok da mutabık olununan bir şey değil sanki...
zira akımlara bakarsanız her biri bir öncekinin reddi üzerine,bir sonraki de bir öncekinin..süslü mü olacak,sade mi olacak;gerçekçi mi olacak,gerçek üstü mü;"az çoktur" mu diyecek yoksa "az sıkıcıdır" mı..?
sanırım bütün bu köşeliliğe,keskinliğe,ezbere dayatmaya,entellektüel katılığa en sağlam cevabı dadaistler vermiş,bir duchamp'ın "çeşme"si,"bisiklet"i en iyi örnekleri bunun mesela...

hırsa,hırslı olmaya ilişkin de bir şey söylemek istiyorum;bence "ifade etmeye değecek sözlerim var" deyip,bunu başkalarına da duyurmak/göstermek isteyenin hırslı olmamak gibi bir lüksü yok.hatta bunun da ötesinde "kibirli olmak" gibi bir pencerenin de bakanı olması lazım,yoksa niye yaratsın..?
(burda parantez açayım,kibirli olmaktan kastım insanları küçümsemek,zayıfları aşağısamak ve onlar üzerinden nasıl da büyük bir dehanın/yaratıcılığın sahibiyim demek değil,daha daha yukarıdan bakıp,yolu yöntemi,biçimi,uygulamayı,ortaya çıkarılanı küçümsemek...)
oscar wilde amcamız bunu "kibir en yaratıcı erdemdir" biçiminde ifade etmiş misal...yanlış hatırlamıyorsam miloş forman'ın da şuna benzer bir laf etmişliği var:sinema yapmaya iki türde başlar insanlar;birinciler,yapılanlara bakıp,aaa ne var ki bunda,aynısından bende yaparım diyenler;ikinciler ise,bu iş böyle mi yapılır be! ben yapayım da nasıl yapılırmış bi görün diyenler ki sanırım kubrick'in sinema yapmasının altında da benzer bir bakış açısına sahip olması yatar.

sonuç olarak küsmeyelim,düzen bu kime küsüyoruz ki hem,kim olarak 🙂
jeanG'ın şu alıntısını ben de buraya alabilirim
"isteyeceksin ya, bir şeyi çok isteyeceksin..."
neticede verirlerse kız senin olur,vermezlerse kaçırmak denen bi şey de var,tabi kız da seni seviyorsa...

 
Gönderildi : 28/03/2015 2:15 am
(@homeros)
Gönderi: 0
 

Herkesin yazdıklarını okumadım, neler cevap olarak verilmiş bilmiyorum ama katılmadığım bir önermedir. Yani zenginden kastınız gerçek zenginler ise (Böyle ailenin toplam para-gayrimenkul vs. değerleri toplamı 5-10 milyon TL'den fazla) benim tanıdığım böyle çok yönetmen yok hatta yapımcı da yok. Bir çoğu tırnağıyla kazıyıp gelmiş insanlar (İyi yada kötü iş yapıyorlardır ondan bahsetmiyorum), bu yurtdışında da biraz böyle.

Yok zenginden kastınız orta, orta-üst sınıf ailesiyse -ki ben de böyle bir aileden geliyorum- zira o da çok sayılmaz yani. Kendi tecrübelerime göre konuşursam, bir tanıdığınız olmadığı sürece sektöre en dipten bile adım atmanız zor oluyor (Benim durumumda belki milyarda bir gerçekleşecek bir şans). Öte yandan kendi filminizi çekmeye kalksanız yine para sıkıntı oluyor, kamera aldın, mikrofon onu bunu aldın diyelim hadi (Ki yine öyle en iyisini alacak para bulamıyorsun), yine en büyük kalem her zaman insan oluyor. Yine çevren kısıtlıysa falan oyuncu, ekip bulamıyorsan zaten sıçtın baştan.

Ve eğer siz orta, orta-üst sınıfsanız ama gerçek zenginleri eleştiriyorsanız da daha alt sınıf ekonomik gelire sahip ailelerden gelenler ne yapsınlar? En dandik dediğimiz kameralar bile ülkede pahalı, diğer minimum seviyede gerekli ekipmanlar bile bu miktarı iyicene şişiriyor ve minimum -sadece ekipman olarak- 5000-6000 TL para gerekiyor.

Sinema dili olarak iyi, teknik olarak kötü kısmına gelirsek eğer o da bu kişilerin yaptığı hatalardan kaynaklanıyor. Sanatım iyi bahanesi arkasına sığınmak. MiniDV kameralarla leş gibi sesle çekilen filmleri de görüyoruz mükemmel filmler çıkıyor. Renkler iyi olmasın, ses biraz boğuk olsun ama kamera kadrajını ayarlamak, rengini olabilecek en iyi düzeyde yapmak, mikrofonu yakın tutmak. Bunlar elde olan şeyler. Sıkıntı bu kişilerin elinde imkan olmaması değil, imkanları doğru kullanacak düzeyde tekniğe değer vermemeleri hatta teknik bilen ve tekniğini sağlam tutan kişileri küçümseleridir.

Bunların dışında evet piyasa dışında kalmış çok iyi ve kaliteli kişiler de vardır ama bunun nedeni piyasadaki kişilerin tamamının hödük olması değil maalesef arz-talep dengesidir. Biz de NBC, Semih Kaplanoğlu, Zeki Demirkubuz'u biliyoruz ama 3'ünün çektikleri filmlerin toplam gişeleri bir Recep İvedik 4 etmiyor. Bu da bir sektör, parayla dönmesi gereken, insanların evine ekmek götürmesi gereken bir iş. Sen yapımcı olsan hangisine yatırırdın parayı peki? Ben şahsen ikisine de, birinden kazanır diğeri gibi kaliteli işleri de desteklerdim, sen Recep İvedik 4'e hiç bakmaz diğerlerini destekler 3 film sonra batardın, ülkemizdeki ortalama herhangi bir yapımcı ise Recep İvedik 4 ve onun gibi filmleri çekmeye devam eder parasına bakardı. Kısaca konu her zamanki gibi sadece ve sadece paraya ve yaşama bakış açısı kaynaklı...

 
Gönderildi : 03/04/2015 4:22 pm
(@sahinko)
Gönderi: 14
 

homeros helal olsun gördüğüm en düzgün yorum sizinki

herkes cihangirin karanlık sokaklarında kaybolup gitmiş bana göre aslolan sizinki

Program çekme hakkında bilgisi olan bana özel mesaj atabilir.

 
Gönderildi : 04/06/2015 7:27 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: